Hz Mevlanadan menkıbeler
Mevlana celaleddin Rumi Menkıbeleri



MevlÂna, yaşadığı donemlerde sadece eserleriyle değil yaşayış tarzı, hal ve hareketleri ve karşılaştığı olaylardaki beyan ettiği fikirleriyle de insanlara doğru yolu gostermiş ve onlara ornek olmaya calışmıştır.Bunlardan birkac ornek

Hangisi Misafir?

Bir gun Bağdat’tan Konya’ya bir şeyh geldi Butun ulular ve faziletli kişiler onun ziyaretine gitti ve onu son derece iyi ağırladılar Tesadufen o gun MevlÂna Hazretleri butun muritleriyle birlikte Meram Mescidine gitmişti Şeyh:

–Acaba benim Konya’ya geldiğim haberi MevlÂna’nın mubarek kulağına gitmemiş mi? ki beni ziyarete gelmedi Cunku bir memlekete gelen ziyaret edilir, dedi MevlÂna’nın arkadaşlarından bir murit onun bu sozunu işitti Ote tarafta Meram’da MevlÂna hakikatleri anlatma sırasında birdenbire:

–Ey kardeş, gelen biziz sen değilsin Sen ve senin gibilerinin bizi ziyaret etmeleri ve bizimle muşerref olmaları lÂzımdır, demeye başladı Mecliste bulunanlar:

–MevlÂna Hazretleri nereye ve kime sesleniyor, diye şaştılarOndan sonra MevlÂna:

–Biri Bağdat’tan geldi, oteki kendi ev ve mahallesinden dışarı cıktı Hangisini ziyaret etmek daha iyi olur, diye misal getirdi Orada bulunanlar:

–Bağdat ulkesinden geleni ziyaret etmek daha iyi olur Onu ziyaret edip ağırlamak vacip olan şeylerdendir dediler MevlÂna:

–Hakikatte biz mekÂnsızlık Bağdat’ından geldik Bu aziz şeyh ise bu dunyanın bir mahÂllesinden geliyor O halde bizi ziyaret etmesi lÂzımdır Bizim onu ziyaret etmemiz icap etmez dedi; ve şu şiiri okudu:

-Biz, Mansûr’un “Ene’l-Hakk” demesinden ve dar ağacına cekilmesinden cok evvel ruh Âleminin Bağdat’ında “Ene’l-Hakk” demişlerdeniz

MevlÂna’nın bu anlattıklarını duyan Şeyh hemen kalktı, MevlÂna hazretlerini ziyarete geldi Başını acarak kendini ona teslim etti Onu samimiyetle sevenlerden oldu ve MevlÂna’ya:

–Babam, senin hakkında ne yap yap, demirden carık giy ve eline demirden bir as al, MevlÂna’yı aramaya git; cunku o ulu kişinin sohbetine nÂil olmak iyidir, buyurmuştu Babamın bu sozu gercekten doğru imiş, MevlÂna’nın yuceliği babamın soylediğinin yuz bin mislidir (I, 153-154)

Herşeyi Allah’tan İste!

Bir gun MevlÂna Hazretleri Şeyh SelÂhaddin-i Zerkûb’un dukkÂnında oturmuştu Dostlar da dukkÂnın cevresinde halka olmuş ilÂhî bilgiler ve sırlarla meşgul oluyorlardı Birdenbire ihtiyar bir adam goğsunu doverek, ağlayıp sızlayarak iceri girdi; MevlÂna’nın ayağına kapandı, hungur hungur ağladı ve :

–Yedi yaşında bir cocukcağızım vardı Onu caldılar Kac gundur aramaktan dermansız bir hÂle geldim; ama yine onu bulamadım, dedi Bunun uzerine MevlÂna buyuk bir hiddetle:

–Tuhaf şey butun varlıklar Allah’ı yitirmişler, onu hic aramıyor ve onun icin de bir istekte bulunmuyorlar Ne goğuslerini, ne de başlarını dovuyorlar Sana ne oldu da goğsunu dovuyorsun Senin gibi bir ihtiyar kendi cocukcağızının hasretiyle harap ve rusv oluyor Neden bir an Allah’ı aramıyor ve imdat istemiyorsun ki kaybolmuş Yusuf’unu Yakup gibi bulasın, buyurdu

Caresiz kalan ihtiyar derhÂl tovbe etti ve goğsunu kapamağa başladı Tam bu sırada onun kaybolan cocuğunun bulunduğu haberini getirdiler (I, 118-119)


Her şey Kur’an’da

Bir adam karısını cok seviyordu Bir gun hanımı naz ederek;

–Ey efendi, gel de senden her ne istersem vereceğine dair uc talÂkla yemin ic; yoksa boşanırım, der Kocası ise mecburen kabul eder:

–Ne istersen vereceğim, der

Kadın:

–Yuce Allah’ın dunyada yarattığı her nimet ve garip şeyi benim onumde hazır etmeni istiyorum, der

Zavallı kocası bu arzuyu yerine getirmekten Âciz kalır Nihayet, samimiyetle kalkıp MevlÂna’ya gelir, macerayı anlatır MevlÂna:

–Git Allah’ın kitabı Kur’an’ı al ve onu mendiline sarıp eşinin eteğine koy; cunku boylece dunyadaki yaş ve kuru nimetleri onun eteğine koymuş ve dunyanın garip şeylerini onun onunde hazır etmiş olursun Zira “yaş ve kuru hicbir şey yoktur ki, Kur’an’da olmasın” (Kur’an, VI, 59) buyrulmuştur Boylece asla talÂk ve ayrılık vÂki olmaz, dedi ve adamı boşanmaktan kurtardı (I, 467-468)


HÂfızların Değeri

Bir gun hÂfızların sultanı HÂfız İshak, MevlÂna’nın yanına gelmişti MevlÂna buyuk bir saygı gosterip ayağa kalktı; ust başa oturmasını soyledi ve:

–Mushafı nasıl aziz tutmak, nasıl rahle ve kursulerin uzerine koymak lÂzımsa, hÂfızları da o şekilde aziz tutmak ve ust başa oturtmak lÂzımdır İcinde Kur’an’ın nuru bulunan bir gonlun Cehennemin yuzunu gormesi uygun duşmez Bir kağıt parcasına Kur’an yazılı olsa onu ateşe atmazlar; ona hurmet gosterirler ve onda Kur’an yazılıdır, derler O halde bir kalpte butun bir Kur’an bulunursa onu nasıl Cehenneme atarlar, buyurdu

Bu mujdenin minnettarlığı olmak uzere şehrin butun hÂfızları MevlÂna’ya murit oldular (I, 336) Mevlananın menkıbeleri

İdareci Bekci Olmalı; Kurt Değil!

Bir gun Sultan İzzeddin KeykÂvus II, MevlÂna hazretlerini ziyarete gelmişti MevlÂna ona gerektiği gibi iltifat etmeyip dersi, muritleri ve nasihatlerle meşgul oldu Sultan :

-MevlÂna hazretleri bana bir nasihat versin, dedi MevlÂna:

-Sana ne oğut vereyim Sana cobanlık emretmişler, sen kurtluk ediyorsun Sana bekcilik emretmişler, sen hırsızlık yapıyorsun Allah seni sultan yaptı, sen şeytanın sozu ile hareket ediyorsun, buyurdu

Sultan ağlayarak dışarı cıktı, medresenin kapısında başını acıp tovbeler etti ve:

–Ey Allah’ım! MevlÂna hazretleri bana sert sozler soyledi ise de senin icin soyledi Ben zavallı kul da bu alcak gonulluluğu senin padişahlığından oturu gosteriyor ve sana yalvarıyorum Bu iki riyasız sıdkın hurmetine bana merhamet et, dedi ve şu beyti soyledi :

«Nemli olan iki gozumun yaşına, ateş ve gamla dolu olan sîneme merhamet et»

MevlÂna Hazretleri salına salına dışarı cıktı ve onun gonlunu alıp:

-Git, yuce Allah sana merhamet etti ve seni bağışladı, dedi (I, 480-481)


Gercek Şeyh

Bir gun Emir PervÂne, MevlÂna icin bir sem tertip etmişti MevlÂna, PervÂne’nin sarayının kapısına geldiği vakit, butun dostlar iceri girsinler diye kapıda uzun muddet bekledi Muritlerin hepsi iceri girdikten sonra MevlÂna da iceri gitti MevlÂna o gece orada kaldı PervÂne haddinden fazla ona hizmetlerde bulundu ve boyle bir bilgi padişahının kendisinin misafiri olduğu icin Allah’a cok şukretti HusÂmeddin Celebi, MevlÂna’nın kapıda beklemesinin sebebini sordu MevlÂna şu cevabı verdi:

–Eğer biz onceden saraya girmiş olsaydık, bizden sonra gelen arkadaşlarımızın bazılarının iceri girmelerine uşaklar mÂnî olurlardı ve onlar bizim sohbetimizden mahrum kalırlardı Eğer biz bu dunyada onları bir emirin sarayına veya bir vezirin evine sokamazsak kıyamette Ukb sarayına ve Cennet-i AlÂya ve Allah’ın huzuruna nasıl sokabiliriz? (I,165-166)