Hz. Ebubekirin Kıssaları,


Rasulullah ( sav ) Efendimiz ‘in hastalığının başlangıcı safer ayının sonlarında başladı ve onuc gun surdu.. O zaman Fahr-i Alem vefat haberini tariz ifade buyurmuş,tasrih etmemişti.İşaretini Hz. Ebu Bekir’den başka kimse anlamadı .
Hz Ebu Bekir ( r.a. ) bunu anlayıp keder ve korkuya duşunce Rasulullah ( sav ) minberden onu teskin ve teselli ettiler .Onun efdal-i ummet olduğunu bilip sonra hilafeti babında ihtilaf etmesinler diye medh ve senada bulundu .

“Seddidu’l-Ebvabe …;onun kapısından başka acılan kapı kalmaya .” diye buyurması kendinden sonra imamet ve hilafetin ona ait olduğunun işareti idi. Bu işaretini kuvvetlendirmek icin namazın imamlığına Ebu Bekir’i tayin etti. Onun icin Sahabe-i Kiram ( r.a. ):
“Fahr-i Alem ( sav ) Hazretleri dinimiz icin onu secip ,ona razı oldu. Ya biz dunyamız icin onu secip razı olamaz mıyız ?” deyipisteyerek ve razı olarak ona biat ettiler …
CUMADAKİ İCABET SAATİ

Peygamber Efendimiz ( sav ) buyurdular ki :
“Onda ( cuma gununde ) bir saat vardır ki bir musluman namazda bulunur ve Allahu Teala’dan o saate rast getirip birşey dilerse muhakkak Allahu Teala ona ( dilediğini ) verir.” ( O saatin ) kısa olduğunu anlatmak icin (mubarek ) el ile işaret buyurdu .
Bu saatin Kadir gecesi ve İsm-i Azam gibi gizlenmesinde ki hikmet acıktır .İcabet saatini kollayan kimse, gunun hangi saatinde olduğunu bilmeyince saati rast gelir diye butun kalbini huzur icinde tutup zikre ve duaya devam eder …
Bir gun Ebû Bekir Sıddîk (Radiyallahu anhu) Resûlullah (Sallallahu aleyhi vesellem)’ın evine geldi. İceri gireceği sırada, Ali bin Ebî TÂlib (Radiyallahu anhu) de geldi. Hazreti Ebû Bekir (Radiyallahu anhu):
- (Geri cekilip) YÂ Ali! Sen, buyur, gir dedi. O da cevÂb verip aralarında aşağıdaki uzun konuşma oldu:
Hazreti Ali (Radiyallahu anhu):
- YÂ Ebû Bekir! Sen once gir ki, her iyilikte onde olan her hayırlı işte ileri olan, herkesi gecen sensin.
Hazreti Ebû Bekir (Radiyallahu anhu):
- Sen once gir y Ali! Resûlullah’a daha yakın sensin. Hazreti Ali (Radiyallahu anhu):
- Ben, senin onune nasıl gecerim. Cunku Resûlullah’tan işittim. Ummetimden, Ebû Bekir’den daha ustun bir kimsenin uzerine guneş doğmadı, buyurdu.
Hazreti Ebû Bekir (Radiyallahu anhu):
- Ben senin onune nasıl gecebilirim ki, Resûlullah (Sallallahu aleyhi vesellem) kızı FÂtımatu’z-ZehrÂ’yı sana verdiği gun kadınların en iyisini, erkeklerin en iyisine verdim, buyurdu.
Hazreti Ali (Radiyallahu anhu):
- Ben senin onune gecemem. Cunku Resûlullah (Sallallahu aleyhi vesellem): İbrahim (Aleyhis-selÂm)’i gormek isteyen, Ebû Bekir’in yuzune baksın, buyurdu.
Hazreti Ebû Bekir (Radiyallahu anhu):
- Senin onune gecemem. Cunku Resûlullah (Sallallahu aleyhi vesellem): Adem (Aleyhis-selÂm)’ın hilm sıfatını ve Yusuf (Aleyhis-selÂm)’un guzel ahlakını gormek isteyen Ali Murteza’ya baksın, buyurdu.
Hazreti Ali (Radiyallahu anhu):
- Senin onunden giremem. Cunku Resûlullah (Sallallahu aleyhi vesellem): YÂ Rabbi! Beni en cok seven ve AshÂbımın en iyisi kimdir? dedi. CenÂb-ı Hak: Ya Muhammed Ebû Bekir Sıddıktir, buyurdu.
Hazreti Ebû Bekir (Radiyallahu anhu):
- Ben, senin onune gecemem! Resûl (Aleyhis-selÂm) Hayber’de: Yarın sancağı oyle bir kimseye veririm ki, Allah’u TeÂl onu sever. Ben de, onu cok severim, buyurdu.
Hazreti Ali (Radiyallahu anhu):
- Senin onunden giremem! Cunku Resûl (Aleyhis-selÂm) cennetin kapıları uzerinde «Ebû Bekir Habîbullah» yazılıdır, buyurdu.
Hazreti Ebû Bekir (Radiyallahu anhu):
- Senin onune nasıl gecebilirim? Cunku Resûl (Aleyhis-selÂm) Hayber gazÂsında, bayrağı sana verip: Bu bayrak Melik-i CÂlibin, Ali bin Ebî TÂlib’e hediyesidir, buyurdu.
Hazreti Ali (Radiyallahu anhu):
- Senin onune nasıl gecebilirim. Cunku Resûl (Aleyhis-selÂm): Ya Ebû Bekir! Sen, benim goren gozum ve bilen gonlum yerindesin, buyurdu.
Hazreti Ebû Bekir (Radiyallahu anhu):
- Senin onune gecemem! Cunku Resûl (Aleyhis-selÂm) buyurdu ki: Kıyamet gunu, Ali cennet hayvanlarından birine binmiş olarak gelir. CenÂb-ı Hakk buyurur ki: « Ya Muhammed! Senin baban İbrÂhim Halîl ne guzel babadır. Senin kardeşin Ali bin Ebî TÂlib ne guzel kardeştir.» buyurur.
Hazreti Ali (Radiyallahu anhu):
- Senin onune gecemem. Cunku Resûl Aleyhis-selÂm buyurduki:
- KıyÂmet gunu, cennet meleklerinin reisi olan RıdvÂn adındaki Melek cennete girer. Cennetin anahtarını getirir. Bana verir. Sonra Cebrail (Aleyhis-selÂm) gelip, y Muhammed! Cennetin ve cehennemin anahtarlarını, Ebû Bekir Sıddîk’a ver, Ebû Bekir, istediğini cennete, dilediğini cehenneme gondersin der.
Hazreti Ebû Bekir (Radiyallahu anhu):
- Senin onunden giremem! Cunku Resûl (Aleyhis-selÂm) buyurdu ki:
- Ali kıyÂmet gunu benim yanımdadır. Havz ve Kevser yanında benimledir. Sırat uzerinde benimledir. Cennette, benimledir. Allah’u TeÂlÂ’yı gorurken, benimledir.
Hazreti Ali (Radiyallahu anhu):
- Senden once giremem! Cunku Resûl (Aleyhis-selÂm) Ebû Bekir’in imÂnı, butun mu’minlerin imanları yekûnu ile tartılsa, Ebû Bekir’in imanı ağır gelir, buyurdu. (Mir’at-ı Kainat, cild 1, Sayfa: 656)
Hazreti Ebû Bekir (Radiyallahu anhu):
- Senin onune nasıl gecebilirim? Cunku Resûl (Aleyhis-selÂm) Ben ilmin şehriyim, Ali bunun kapısıdır, buyurdu. (Mir’at-ı Kainat, Cild 1, Sayfa: 701)
Hazreti Ali (Radiyallahu anhu):
- Senin onunden nasıl yuruyebilirim? Cunku Resûl (Aleyhis-selÂm) Ben sadıklığın şehriyim. Ebû Bekir, bunun kapısıdır buyurdu.
Hazreti Ebû Bekir (Radiyallahu anhu):
- Senin onune gecemem! Cunku Resûl (Aleyhis-selÂm) buyurdu ki:
- KıyÂmet gunu, Ali bir guzel ata bindirilir. Gorenler, acaba bu hangi Peygamberdir? derler. Allah’u TeÂl bu Ali bin Ebî TÂlib’tir buyurur.
Hazreti Ali (Radiyallahu anhu):
- Senin onunden gidemem! Cunku Resûl (Aleyhis-selÂm) Ben ve Ebû Bekir, bir topraktanız. Tekrar bir olacağız, buyurdu.
Hazreti Ebû Bekir (Radiyallahu anhu):
- Senin onunden gidemem! Cunku, Resûl (Aleyhis-selÂm) buyurdu ki:
- Allah’u TeÂl ey Cennet! Senin dort koşeni dort kimse ile bezerim. Biri, peygamberlerin ustunu Muhammed’dir. Biri Allah’tan korkanların ustunu Ali’dir. Ucuncusu kadınların ustunu FÂtımatu’z-Zehra’dır. Dorduncu koşesindeki temizlerin ustunu Hasan ve Huseyin’dir.
Hazreti Ali (Radiyallahu anhu):
- Senin onunden nasıl girebilirim? Cunku, Resûl (Aleyhis-selÂm) buyurdu ki: Sekiz cennetten şoyle ses gelir:
Ey Ebû Bekir! Sevdiklerinle birlikte gel. Hepiniz cennete girin!
Hazreti Ebû Bekir (Radiyallahu anhu):
- Senin onunden gidemem! Cunku Resûl (Aleyhis-selÂm): Ben bir ağaca benzerim. FÂtıma bunun koku, Ali govdesi, Hasan ve Huseyin meyvesidir, buyurdu.
Hazreti Ali (Radiyallahu anhu):
- Senin onune gecemem. Cunku Resûl (Aleyhis-selÂm) buyurdu ki:
- Allah’u TeÂl Ebû Bekir’in butun kusûrlarını afv etsin. Cunku O, kızı Aişe’yi bana verdi. Hicrette bana yardımcı oldu. BilÂl-i Habeşî’yi, benim icin alıp azÂd etti.
Resûlullah (Sallallahu aleyhi vesellem)’ın bu iki sevgilisi, kapıda boyle konuşurlarken, kendileri iceriden dinliyordu. Hazreti Ali (Radiyallahu anhu)’nin sozunu kesip iceriden buyurdu ki:
- Ey kardeşlerim! Ebû Bekir ve Ali! Artık iceri girin! Cebrail (Aleyhis-selÂm) gelip dedi ki,
- Yerdeki ve yedi kat goklerdeki melekler sizi dinlemektedir. KıyÂmete kadar birbirinizi ovseniz, Allah’u TeÂlÂ’nın yanındaki kıymetinizi anlatamazsınız.
İkisi bir birine sarılıp, birlikte Resûlullah (Sallallahu aleyhi vesellem)’ın huzuruna girdiler. Resûlullah (Sallallahu aleyhi vesellem):
- Allah’u TeÂlÂ, ikinize de yuzbinlerce rahmet etsin. İkinizi sevenlere de yuzbinlerce rahmet etsin ve duşmanlarınıza da, yuzbinlerce lÂnet olsun! buyurdu.
Hazreti Ebû Bekir Sıddîk dedi ki:
- Ya Resûlullah! Ben, Ali kardeşimin duşmanlarına şefaat etmem.
Hazreti Ali (Radiyallahu anhu)’de dedi ki:
- Ya Resûlullah! Ben de, Ebû Bekir kardeşimin duşmanlarına şefÂat etmem ve başını kılıc ile bedeninden ayırırım.
Ebû Bekir (Radiyallahu anhu):
- Ben senin duşmanlarına Kevser havzından su vermem, buyurdu.
Hazreti Ali (Radiyallahu anhu)’de:
- Ben senin duşmanlarını Sırat uzerinden gecirmem buyurdu.