Tasavvufî-işÃ‚rî tefsirler hakkında bilgi
Tasavvuf literaturunde işÃ‚ret terimi, “maksadı, soz aracılığı olmadan başkasına
bildirme; ibareyle anlatılamayan, yalnızca ilham, keşf gibi yollarla elde edilmiş bilgi ve
sezgi sayesinde anlaşılabilecek kadar gizli olan mÂna” vb. şekillerde tanımlanmış; sûfînin
kalbine doğduğu kabul edilen ilham ve işaretlere dayanarak Âyetlerin yorumlamasına da
işÃ‚rî veya tasavvufî tefsir denilmiştir. Soz konusu gizli anlamları kavramanın yolu olarak
gorulduğu icin tasavvuf da işaret ilmi olarak kabul edilmiştir (SerrÂc, el-Luma‘, s. 294, 296, 414).
Sûfîlere gore Kur’Ân’daki kelime ve cumlelerin ilk bakışta akla gelen dış (zÂhir)
anlamlarından başka bir de bunların derûnunda bulunan ic (bÂtın) mÂnaları vardır. Bu
mÂnaya ulaşmak, bilgi birikimi ve tefekkur kabiliyetinin yanında ahlÂkî olgunluğu da
gerektirir. Kur’Ân’ın dış anlamını Arapca bilenler, ic anlamını yakîn ehli olan Ârifler bilirler
(Ebû TÂlib el-Mekkî, Kutu’l-kulûb, I, 108; GazzÂlî, İhyÂ’, I, 105, 296). Sûfîler, işaret yoluyla cıkarılan
mÂnanın gecerli sayılması icin bunun zÂhirî mÂnaya aykırı duşmemesini gerekli gorurler.
Ancak bu temel kurala aykırı işÃ‚rî yorumlar da yapılmıştır. Mesel Muhyiddîn İbnu’l-Arabî,
Bakara sûresinin 6. Âyetinde gecen “Allah’ı inkÂr edenler” ifadesini, “Allah sevgisiyle dolup
taşan gonullerini dış dunyaya kapatanlar” şeklinde acıklamakta ve soz konusu Âyetin
butununu zÂhirî anlamın tam tersi bir anlayışla yorumlamaktadır (el-FutûhÂtu’l-Mekkiyye, I, 49,
161, 179).
Ote yandan İbnu’l-Arabî’den itibaren işÃ‚rî tefsirlerde varlık ve bilgi teorisi gibi
soyut felsefî konulara da yer verilmiştir. Ozellikle gec donemlerde yazılan işÃ‚rî tefsirlerde
ulûm-i garîbe (occult arts) denilen esrarengiz bilgilere dair literaturun de etkisi gorulur.
TaşkoprizÂde, havÂss-ı Kur’Ân, havÂss-ı hurûf, cefr gibi konulardan bahsederken esrarlı
ilimlerle Kur’Ân arasındaki ilişkiye de temas eder (MevzûÂtu’l-ulûm, I, 396, 427-428; II,220, 244-
246).
Mutasavvıfların bazı bÂtınî ve işÃ‚rî yorumları, Kur’Ân’ın lafzına ve mÂnasına uygun
duşmediği, Arap dili ve edebiyatı kurallarına uymadığı gibi gerekcelerle hem ulem hem de
ılımlı sûfîler tarafından eleştirilmiştir. HÂris el-MuhÂsibî’nin, Ebû Zur‘a ed-Dımaşkî’nin
nefisle ilgili işÃ‚rî mahiyetteki acıklamalarını bid‘at ve dalÂlet saydığı soylenir (İbnu’lCevzî,
Telbîsu İblîs, s. 161). SerrÂc, hatalı, lÂubalice ve tahrif niteliğinde işÃ‚rî yorumlar
bulunduğunu belirtir ve bu yorumları Allah’a iftira olarak değerlendirir (el-Luma‘, s. 126).
Hadis Âlimi İbnu’s-SalÂh, Zerkeşî, Zehebî gibi Âlimler de işÃ‚rî tefsire eleştiride
bulunmuşlardır. Zehebî, genel olarak takdir ettiği Sulemî’nin yorumlarında asla cÂiz
olmayan unsurlar da bulunduğunu, bazı Âlimlerin zındıklık işareti saydıkları bu tur
yorumların Karmatîler’in tahriflerinden ibaret olduğunu savunur (A‘lÂmu’n-nubelÂ’, XVII,
252). İbn Teymiyye genel olarak işÃ‚rî tefsirleri sakıncalı bulmamakla birlikte bazı tasavvufî
yorumların BÂtınîler’in te’villerine benzediğine dikkat ceker (Mecmû‘u fetÂvÂ, I, 243-245;
V, 551; XIII, 362; XVII,113).
İbnu’l-Arabî ve izleyicilerinin bÂtınî ve işÃ‚rî yorumlarına yoneltilen itiraz ve
tenkitler ise cok daha ağırdır. Hatta Ali el-Kårî, AlÂeddin el- BuhÂrî, Bikåî gibi Âlimler,
İbnu’l-Arabî’nin yaptığı yorumların kufur ve ilhad olduğunu ileri suren eserler yazmışlardır.
Buna karşılık AbdurrezzÂk KÂşÃ‚nî, KıvÂmuddin Abdurrahman CÂmî, DÂvûd-i Kayserî,
Abdullah Bosnevî ve BÂlî Efendi gibi Fusûsu’l-hikem şÃ‚rihleri ise İbnu’l-Arabî’yi ve
izleyicilerini savunmuşlardır.
Tasavvufî mahiyette tefsir yazan ilk kişinin İbn At (o. 309/922) olduğu kabul edilir.
Ancak onun eseri gunumuze kadar ulaşmamıştır. Ebû Abdurrahman es-Sulemî ve Ebû Nasr
es-SerrÂc’ın bu eserden yaptıkları alıntılar Paul Nawy tarafından bir araya getirilerek
yayımlanmıştır (bk. Nusûs sûfîyye gayru menşûre, Beyrut 1986).
Sehl b. Abdullah et-Tusterî’ye nisbet edilen Tefsîru’l-Kur’Âni’l-azîm her sûreden bir
veya birkac Âyetin tefsirini icerir. Ebû Abdurrahman es-Sulemî’nin Hakåiku’t-tefsîr’i,
sûfîlerin ceşitli Âyetler hakkındaki yorumlarını bir araya getirmesi bakımından buyuk onem
taşır. Abdulkerîm el-Kuşeyrî, Sulemî’nin Hakåiku’t-tefsîr’i başta olmak uzere onceki işÃ‚rî
tefsirlerden de yararlanarak LetÂifu’l- işÃ‚rÂt’ı telif etmiştir. KÂşÃ‚nî’nin Te’vilÂtu’l-Kur’Ân,
Sadreddin Konevî’nin İ‘cÂzu’l-beyÂn fî te’vîli Ummi’l-Kur’Ân, Ebu’l-BerekÂt CemÂleddin
es- Safedî’nin Keşfu’l-esrÂr ve hetku’l-estÂr, NizÂmeddin Hasan b. Muhammed enNîsÂbûrî’nin
GarÂibu’l-Kur’Ân fî regåibi’l-Furkån ve Abdurrahman-ı CÂmî’nin Tefsîru’lCÂmî
adlı eserleri kayda değer tasavvufî tefsirlerdendir.
Osmanlı doneminde yaşayan mutasavvıflar da selefleri gibi Kur’Ân’ın tamamına
veya bir kısmına cok sayıda işÃ‚rî tefsir yazmışlardır. Bunların en kapsamlısı ve en cok ilgi
goreni, İsmÂil Hakkı Bursevî’nin Rûhu’l-beyÂn isimli eseridir (işÃ‚rî tefsir hakkında daha geniş
bilgi icin bk. Suleyman Ateş, İşÃ‚rî Tefsîr Okulu, Ankara 1974; Suleyman Uludağ, “İşÃ‚rî Tefsir”, DİA, XXIII,
424-428).
Tasavvufî-işÃ‚rî tefsirler hakkında bilgi
Dini Bilgiler0 Mesaj
●18 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaþam & Danýþman
- Eðitim Öðretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- Tasavvufî-işÃ‚rî tefsirler hakkında bilgi
-
13-09-2019, 07:18:04