Rivayet tefsirleri hakkında bilgi


Bir Âyeti anlamada gucluk ortaya cıktığında doğru mÂnasını, Âyetten ilÂhî muradın
ne olduğunu oncelikle Kur’Ân’a sormak gerekir; bu, Âyeti acıklayan başka Âyetlerin olup
olmadığını araştırmak demektir. Bu soruyla aranan bulunamazsa ikinci başvuru kaynağı Hz.
Peygamber’dir. O’nun cağında yaşamayanlar, kendisine doğrudan sorma imkÂnından
mahrum olanlar da maksatlarına, hadisler ve sahÂbe rivayetleriyle ulaşabileceklerdir.
Tefsirle ilgili sahÂbe rivayetleri, soylediklerini Resûlullah’tan işitmiş olmaları
ihtimalinden dolayı ozellik kazanmaktadır. SahÂbeden sonra gelen neslin (tÂbiîn) rivayetleri
de –nisbeten zayıf da olsa aynı– ihtimali taşıdığı icin farklı bir değere sahip gorulmuştur.
Kur’Ân-ı Kerîm’i, Kur’Ân’a, hadislere, sahÂbe ve tÂbiîn rivayetlerine dayanarak anlama ve
yorumlama usulunun urunu olan tefsirlere rivayet tefsirleri (tefsîr bi’r- rivÂye) veya “nakle
dayanan tefsir” (tefsîr bi’l-me’sûr) denilmektedir. Bu ceşit tefsirin meşhur ornekleri
Muhammed b. Cerîr et-Taberî’nin (o. 310/922) CÂmi‘u’l-beyÂn ‘an te’vili Âyi’l-Kur’Ân, İbn
Kesîr’in (o. 744/ 1372) Tefsîru’l-Kur’Ân veya Fethu’l-beyÂn fî makåsıdi’l-Kur’Ân,
Suyûtî’nin (o. 911/1505) ed-Durru’l-mensûr fi’t-tefsîri bi’l-me’sûr isimli eserleridir.
Rivayet tefsirleri –bir kısmı sened yonunden zayıf olan– acıklayıcı rivayetler
yanında dil bilgisine de dayanmakta, ayrıca Âyetlerden ictihad yoluyla cıkarılan hukumlere
yer vermektedir.