Tefsire Duyulan İhtiyac hakkında bilgi


Bircok Âyette Kur’Ân-ı Kerîm’in, anlattığını apacık anlatan bir kitap olduğu
bildirilmiştir. Apacık olan bir sozu neden acıklamaya, tefsir ve te’vil etmeye ihtiyac hÂsıl
olmuştur?
Hz. Peygamber’in Kur’Ân’ı anlamada bir zorluğu olmamıştır. SahÂbîler de –kendi
dillerinde ve ifade uslûplarına uygun olarak gelmiş bulunan– Kur’Ân’ın mantûkunu (sozun
iceriği, sozun karşılığı olan mÂna) anlamakta genellikle gucluk cekmemişlerdir.
Dili bilmekle anlaşılması mumkun olmayan, Allah tarafından acıklanmadıkca tam
olarak anlaşılamayan bazı Âyetlerle (muteşÃ‚bihat) ne kastedildiği konusunda acıklamaya
girişmek, Kur’Ân’da gecen ilÂhî sıfatların mahiyetlerini araştırmak, haklarında az- cok bilgi
verilmekle birlikte tasrih edilmeyen isimleri belirlemeye calışmak, Kur’Ân’da ozetle verilen
kıssaların tafsilÂtına girişmek, bu gibi konularda sorular sormak sahÂbîler tarafından
Allah’ın muradına aykırı telakki edilmiş, bu konularda nÂdiren sorular sorulmuştur. Ne var
ki zamanın ilerlemesiyle sahÂbe nesli tukenmiş, farklı kavimler İslÂm’a girmeye başlamış,
başlangıctaki dil ve uslûp saflığı giderek kaybolmuş, oncekilerin sormadıklarını sonra
gelenler gittikce artan bir tempo ile sorup araştırmaya koyulmuşlar; sahÂbenin “uygulama
sayesinde anlama, Âyetin geliş sebebini bilme” gibi gorerek ve duyarak elde ettikleri
bilgilerden, sonra gelenler mahrum kalmışlar ve butun bu gelişmeler, bu yeni durumlar
karşısında muslumanlar, Kur’Ân’ı anlamak icin yeni bilgilere ve acıklamalara ihtiyac
duymuşlardır. Ayrıca duşunce, inanc, kultur gibi konularda anlamak isteyeni cevreleyen
yeni şartlar –bu şartlardaki farklılaşmalara paralel olarak– insanları sağlıklı veya sağlıksız
yeniden okuma ve anlama cabalarına yoneltmiş, tefsir faaliyetleri de bu gelişmelere paralel
olarak hem nicelik hem de icerik ve mahiyet bakımından zenginleşmiştir.