hz omer kimdir,hz omerin hayatı,hz omerin musluman oluşu,hz omer adaleti

Hz. OMER B. HATTAB (r.a)

HZ.OMER; ikinci Rasid Halifedir. IslÂmi yeryuzune yerlestirip, hakim kilmak icin Resulullah (s.a.s)'in verdigi tevhidî mucadelede ona en yakin olan sahabilerden biri. Hz. Omer (r.a), Fil Olayindan on uc sene sonra Mekke'de dogmustur. Kendisinden nakledilen bir rivayete gore o, Buyuk Ficar savasindan dort yil sonra dunyaya gelmistir (Ibnul-Esîr, Usdul-gÂbe, Kahire 1970, IV,146). Babasi, Hattab b. Nufeyl olup, nesebi Ka'b'da Resulullah (s.a.s) ile birlesmektedir. Kureys'in Adiy boyuna mensup olup, annesi, Ebu Cehil'in kardesi veya amcasinin kizi olan Hanteme'dir (bk. a.g.e., 145).

Kaynaklar Hz. Omer (r.a)'in musluman olmadan onceki hayati hakkinda fazlaca bir sey soylemezler. Ancak kucuklugunde, babasina ait surulere cobanlik ettigi, sonra da ticarete basladigi bilinmektedir. O, Suriye taraflarina giden ticaret kervanlarina istirak etmekteydi (H. ibrahim Hasan, Tarihul-IslÂm, Misir 1979, I, 210). Cahiliyye doneminde Mekke esrafi arasinda yer almakta olup, Mekke sehir devletinin sifare (elcilik) gorevi onun elindeydi. Bir savas cikmasi durumunda karsi tarafa elci olarak Omer gonderilir ve donusunde onun verdigi bilgi ve goruslere gore hareket edilirdi. Ayrica kabileler arasinda cikan anlasmazliklarin cozumunde etkin rol alir ve verdigi kararlar baglayicilik vasfi tasirdi (Suyûtî, Tarihul-HulefÂ, Beyrut 1986, 123; Usdul-gÂbe, IV, 146).

Hz. Omer, sert bir mizaca sahip olup, IslÂma karsi asiri tepki gosterenlerin arasinda yer almaktaydi. Sonunda o, dedelerinin dinini inkÂr eden ve tapindiklari putlara hakaret ederek insanlari onlardan yuz cevirmege cagiran Muhammed (s.a.s)'i oldurmeye karar vermisti. Kilicini kusanarak, Peygamberi oldurmek icin harekete gecmis, ancak olayin gelisim sekli onun muslumanlarin arasina katilmasi sonucunu dogurmustu. Tarihcilerin ittifakla naklettikleri rivayete gore, Omer (r.a)'in musluman olusu soyle gerceklesmisti: Omer, Resulullah (s.a.s)'i oldurmek icin onun bulundugu yere dogru giderken, yolda Nuaym b. Abdullah ile karsilasti. Nuaym ona, boyle ofkeli nereye gittigini sordugunda o, Muhammed (s.a.s)'i oldurmeye gittigini soylemisti. Nuaym, Omer'in ne yapmak istedigini ogrenince ona, kizkardesi ve enistesinin yeni dine girmis oldugunu soyledi ve once kendi ailesi ile ugrasmasi gerektigini bildirdi. Bunu ogrenen Omer (r.a), ofkeyle enistesinin evine yoneldi. Kapiya geldiginde icerde Kur'an okunmaktaydi. Kapiyi calinca, icerdekiler okumayi kesip, Kur'an sayfalarini sakladilar. iceri giren Omer (r.a), enistesini dovmeye baslamis, araya giren kizkardesinin aldigi darbeden dolayi burnu kanamisti. Kizkardesinin ona, ne yaparsa yapsin dinlerinden donmeyeceklerini soyleyerek kararliligini bildirmesi uzerine, ona karsi merhamet duygulari kabarmaya baslamis ve okuduklari seyleri gormek istedigini soylemisti. Kendisine verilen sahifelerden Kur'an ayetlerini okuyan Omer (r.a), hemen orada imÂn etti ve Resulullah (s.a.s)'in nerede oldugunu sordu. O siralarda muslumanlar, Safa tepesinin yaninda bulunan Erkam (r.a)'in evinde gizlice toplanip ibadet ediyorlardi. Resulullah (s.a.s)'in Daru'l-Erkam'da oldugunu ogrenen Omer (r.a), dogruca oraya gitti. Kapiyi caldiginda gelenin Omer oldugunu ogrenen sahabiler endiselenmeye basladilar. Zira Omer silahlarini kusanmis oldugu halde kapinin onunde duruyordu. Hz. Hamza: "Bu Omer'dir. iyi bir niyetle geldiyse mesele yok. Eger kotu bir dusuncesi varsa, onu oldurmek bizim icin kolaydir" diyerek kapiyi actirdi. Resulullah (s.a.s), Omer (r.a)'in iki yakasini tutarak; "Musluman ol ya Ibn Hattab! Allahim ona hidayet ver!" dediginde, Omer (r.a), hemen Kelime-i sehadet getirerek imÂn ettigini acikladi (Ibn Sa'd, Tabakatu'l Kubra, II, 268-269; Usdul-gÂbe, IV, 148-149; Suyûtî, Tarihu'l-Hulefa, Beyrut 1986, 124 vd.). Rivayetlere gore Omer (r.a)'in musluman olusu, Resulullah (s.a.s)'in yapmis oldugu; Allahim! IslÂmi Omer b. el-Hattab veya Amr b. Hisam (Ebû Cehil) ile yucelt" seklinde bir duanin sonucu olarak gerceklesmisti (Ibnul-Hacer el-AskalÂnî, el-isÂbe fi Temyîzi's-SahÂbe, Bagdat t.y., II, 518; Ibn Sa'd, ayni yer; Suyûtî, a.g.e., 125).

Omer (r.a), risaletin altinci yilinda musluman olmustur. O, iman edenlerin arasina katildigi zaman muslumanlarin sayisi yetmis seksen kisi kadardi (Ibn Sa'd, ayni yer).

Mekkeli musriklerin, gosterdigi zorbaca tepkiden dolayi muslumanlar, Beytullah'a gidip namaz kilamiyor ve ancak gizlice bir araya gelebiliyorlardi. Omer (r.a) musluman olunca dogruca Beytullah'in yanina gitti ve musluman oldugunu haykirdi. Orada bulunanlar siddetli tepki gosterdi. Ancak o, musriklere karsi savasini surdurerek onlarin, muslumanlara gosterdigi muhalefeti kirdi ve bir avuc muslumanla birlikte herkesin gozu onunde Beytullah'ta namaza durdu. Onun bu sekilde saflarina katilmasi muslumanlara buyuk bir moral destegi saglamisti. Abdullah Ibn Mes'ud'un; "Omer'in musluman olusu bir fetihti" (Usdul-gÂbe, IV,151; Ibn Sa'd, a.g.e., III, 270) sozu bunu acikca ortaya koymaktadir. Taberî'nin Ibn Abbas'tan tahric ettigi bir hadise gore, muslumanligini ilk ilÂn eden kimse Hz. Omer (r.a) olmustur (Suyûtî, a.g.e.,129). Omer (r.a) benligini kusatan imanin verdigi heyecanla, kufre karsi acik ve net bir sekilde, hic bir tehdide aldiris etmeden mucadele ediyordu. Musrikler, secaat ve kararliligini eskiden beri bildikleri icin ona satasmaya cesaret edemiyorlardi.

Musluman olduktan sonra surekli Resulullah (s.a.s)'in yaninda bulunmus, onu korumak icin elinden gelen gayreti gostermistir. O, imÂn ettikten sonra musriklere karsi cok sert davranmis ve dinini her ortamda, kimseden cekinmeden herkese meydan okuyarak savunmustur. IslÂm tebliginin yeni bir veche kazanmasi icin Medine'ye hicret emrolundugu zaman muslumanlar Mekke'den gizlice Medine'ye goc etmeye basladiklarinda, Hz. Omer, gizlenme ihtiyaci duymamisti. Omer (r.a), beraberinde yirmi arkadasi oldugu halde Medine'ye dogru yola cikmisti. Hz. Ali (r.a) onun hicretini su sekilde anlatmaktadir: "Omer'den baska gizlenmeden hicret eden hic bir kimseyi bilmiyorum. O, hicrete hazirlandiginda kilicini kusandi, yayini omuzuna takti, eline oklarini aldi ve KÂ'be'ye gitti. Kureys'in ileri gelenleri KÂ'be'nin avlusunda oturmakta idiler. O, KÂ'be'yi yedi defa tavaf ettikten sonra, MakÂm-i ibrahim'de iki rek'at namaz kildi. Halka halka oturan musrikleri tek tek dolasti ve onlara; "Yuzler pIslesti. Kim anasini evladsiz, cocuklarini yetim, karisini dul birakmak istiyorsa su vadide beni takip etsin" dedi. Onlardan hic biri onu engellemeye cesaret edemedi (Suyûtî, a.g.e., 130). Bunun icindir ki Ibn Mes'ud; "Onun hicreti bir zaferdi" (Ibn Sa'd, ayni yer; Usdul-gÂbe, IV, 153) demektedir.

Omer (r.a), Medine donemi boyunca Islamin yucelisini etkileyen butun olaylara aktif olarak istirak etmistir. Resulullah (s.a.s)'in onemli kararlar alacagi zaman goruslerine basvurdugu kimselerin basinda Omer (r.a) gelir. Onun ileri surdugu gorusler o kadar isabetliydi ki; bazi ayetler onun daha once isaret ettigine uygun olarak nazil oluyordu. Resulullah (s.a.s) onun bu durumunu su sozuyle ifade etmekteydi: "Allah, hakki Omer'in dili ve kalbi uzere kildi" (Usdul-gÂbe, IV, 151).

Omer (r.a), Bedir, Uhud, Hendek, Hayber vb. gazvelerin hepsine ve cok sayida seriyyeye katilmis, bunlarin bansinda komutan olarak gorev yapmistir. Bunlardan biri Hicretin yedinci yilinda Havazinliler'e karsi gonderilen seriyyedir.

Omer (r.a), butun meselelere karsi net ve tavizsiz tavir koymakla taninir. Onun kufre karsi dusmanligi; musriklerin, IslÂma karsi olan saldirilarini hazmedememe konusundaki hassasiyeti; bazi kararlara siddetle karsi cikmasina sebep olmustur. Hudeybiye'de yapilan anlasmanin musrikler lehine gorunen maddelerine karsi cikisi bunlardan biridir. Ancak o, Resulun, Allah TeÂlÂ'nin gosterdigi dogrultuda hareket etmekten baska bir sey yapmadigi uyarisi karsisinda, hemen kendini toparlamis ve olayin ic gercegini kavramisti.

Resulullah (s.a.s)'in vefatinin hemen pesinden ortaya cikan karisikligin Hz. Ebû Bekir'in halife secilmesiyle yok edilmesinde Hz. Omer buyuk rol oynamistir. Hz. Ebû Bekir'in kisa halifelik doneminde en buyuk yardimcisi Omer (r.a) olmustur.

Hz. Ebû Bekir (r.a) vefat edecegini anladiginda, Hz. Omer'i kendisine halef tayin etmeyi dusunmus ve bu dusuncesini aciklayarak bazi sahabilerle istisarelerde bulunmustu. Herkes Omer (r.a)'in fazilet ve ustunlugunu kabul etmekle beraber, onu bu is icin biraz sert mizacli buluyorlardi. Hatta Talha (r.a) ve diger bazi sahabiler ona; "Rabbin seni Omer'i hafife tayin ettiginden dolayi sorgularsa ona ne cevap vereceksin? Bilirsin ki Omer oldukca sert bir kimsedir" demIslerdi. Hz. Ebû Bekir onlara; "Derim ki: Allahim! Kullarinin en iyisini onlara halife yaptim" karsiligini vermisti. Sonra da Hz. Osman'i cagirarak bir kÂgida Hz. Omer'i halife tayin ettigini yazdirdi. KÂgit katlanip muhurlendikten sonra, Hz. Osman disari cikarak insanlardan kÂgitta yazili olan kimseye bey'at edilmesini istedi. Oradakilerin bey'at etmesiyle Hz. Omer'in II. Rasid halife olarak is basina gelisi gerceklesmis oldu (Usdu'l-gÂbe, IV,168-199; Ibn Sad, a.g.e., III, 274 vd.; Suyûtî a.g.e., 92-94).

Islam ordularinin fethettigi bolgelerdeki halk, muslumanlardan gordukleri musamaha ve Âdil davranIslardan etkilenerek kitleler halinde IslÂma giriyorlardi. Asirlarca Bizans ve iran devletlerinin zulmu altinda ezilen, horlanan topluluklar IslÂmin kusatici merhameti ile yuz yuze geldiklerinde musluman olmakta tereddut gostermiyorlardi. Kendi dinlerinden donmek istemeyenler ise hic bir baskiya maruz kalmadiklari gibi, genis bir inanc hurriyetine kavusuyorlardi.

Hz. Omer, bir taraftan IslÂmin insanliga tebliginin onundeki engelleri kaldirmak icin ordular sevkederken, ote taraftan da henuz muesseselerine kavusmamis bulunan devleti teskilatlandirmaya calisiyordu.

Hz. Omer'den once, orduya katilan askerler ve bunlara dagitilan paralar belirli defterlere yazilip kayit altina alinmazdi. Bu durum normal olarak bazi karisikliklarin cikmasina sebep olur, gelir ve giderlerin hesabi yapilamazdi. ilk zamanlar buna pek ihtiyac da yoktu. Ancak devletin sinirlari genIslemis ve bu genis cografya icerisinde devletin etkinligini saglayabilmek icin idarî duzenlemeler yapilmasi zarureti dogmustu. O, ilk olarak askerlerin kayitlarinin tutuldugu ve fey ve ganimet gelirlerinin dagitiminin kaydedildigi "divan" teskilatini kurdu.

Ayrica, Suriye ve Irak'ta bulunan divanlar varliklarini korumuslardir. Bunlar vergilerin toplanmasi ile alakali calismalari yurutmekteydiler. Suriye ve Irak'taki divanlar her ne kadar iran ve Bizans malî teskilatindan kalma idiyse de, onun Medine'de tesis ettigi divan hicbir yabanci tesir soz konusu olmaksizin, ortaya cikan ihtiyaclari karsilamak icin kurulmustur. Hz. Omer, feyden elde edilen gelirlerden verdigi atiyyeleri bir gruplandirmaya tabi tutmustur.

Hz. Omer, yargi (kaza) Islerini bir duzene koymak icin valilerden ayri ve bagimsiz calisan kadilar tayin eden ilk kimsedir. O, Kufe'ye, sureyh b. el-Haris'i, Misir'a da Kays b. Ebil-As es-Sehmî'yi kadi tayin etmistir. Onun Medine'deki kadisi Ebû Derda (r.a)'dir. Bu donemin taninmis kadilarindan birisi de Ebu Mûsa el-Esari'dir. Hz. Omer, tayin ettigi kadilara, gorevlerini ne sekilde ifa etmeleri gerektigine dair talimatlar verir ve onlarin bu cerceve disina cikmamalarini tenbihlerdi (Mustafa Fayda, Dogustan Gunumuze Buyuk IslÂm Tarihi, istanbul 1986, II, 176-177).

Hz. Omer (r.a)'in, uzerinde titizlikle durdugu ve asla musamaha gostermedigi en onemli konu adÂlet meselesiydi. O, mevki, rutbe, soyluluk vb. hicbir ayirim gozetmeden haklarin sahiplerine verilmesi icin cok siddetli davranmistir. Bu konuda onun yaninda bir kole ile efendisi arasinda bir fark yoktur.

O, her tarafta adÂletin eksiksiz yerine getirilmesi, muhtac ve yoksul kimselerin gozetilmesi icin ulkenin en ucra koselerindeki durumlardan zamaninda haberdar olmak icin imkÂn olusturmaya calisti. O, muhtac kimseler konusunda din ayirimi gozetmemis, hristiyan ve yahudilerden olan yoksullara da yardimlarda bulunmustur.

Devletin temel gorevlerinden birisi ilmin insanlara ulastirilmasidir. Hz. Omer, fethedilen bolgelerde okullar acmis, buralara muderrIsler tayin etmis ve Kur'an-i Kerim'i okumak ve onunla amel edebilmek icin gerekli olan egitimin verilmesini saglama yolunda gayret sarfetmistir. IslÂm'in, musluman olan insanlara ogretilmesi ve teblig calismalarinin yurutulmesi icin sahabîlerden ve diger Âlimlerden istifade etmis ve onlari degisik bolgelerde gorevlendirmistir. Kur'an, Hadis ve Fikih ogretimi ile ugrasan bu Âlimlere buyuk meblaglar tutan maaslar baglamistir. Hz. Omer, devletin her tarafinda camiler insa ettirmisti. Onun zamaninda dort bin tane cami yapilmis oldugu rivayet edilmektedir (Ahmed en-Nedvi, Asri Saadet, Terc. Ali Genceli, istanbul 1985, I, 317). ilk defa bir takvimin kullanilmasina Hz. Omer zamaninda ihtiyac duyulmus ve boylece Hicret esas alinarak olusturulan takvimle devlet Islerinde tarihleme acisindan ortaya cikan problemler ortadan kaldirilmistir (H. 16).

IslÂm devleti, bagimsiz bir devlet olmasina ve cok genis bir cografî sahayi kaplayan ekonomik faaliyetlerin yurutulmesine ragmen, kullanilan paralar yabanci kaynakliydi. Irak ve iran bolgelerinde Fars dirhemleri; Suriye ve Misir taraflarinda da Bizans dinarlari tedavulde bulunmaktaydi. Bu durum o devirde henuz hissedilmeye baslanmamis olsa bile, bir ekonomik baski tehlikesini beraberinde getirmekteydi. Hz. Omer'in, devleti muesseselere kavusturup yapisini saglamlastirmaya calisirken, bu duruma da mudahale etmemesi dusunulmezdi. O, Hicri 17 de para bastirarak piyasaya surdu. Ayrica Halid b. Velid'in Taberiye'de Hicrî 15 tarihinde dinar darbettirdigi de bilinmektedir (Hassan HallÂk, DirÂsÂt fî Tarihil-HadÂretil-Islamiye, Beyrut 1979, 13-15). Hz. Omer (r.a), IslÂm devletinin disaridan gelebilecek saldirilara karsi guvenligini saglamak ve ordulari dusman bolgelerine yakin yerlerde bulundurabilmek icin ordugah sehirler tesis etmistir. iran ve Hindistan taraflarindan gelebilecek deniz akinlarina karsi Basra ordugah sehri kuruldu. Bu sehrin mevkii bizzat Hz. Omer tarafindan tesbit edilmistir. O, bu is icin Utbe b. Gazvan'i gorevlendirmisti. Utbe, sekizyuz adamiyla o zaman bos ve issiz olan Haribe bolgesine gelip H. 14 yilinda Basra sehrinin insasina basladi.

Sa'd b. Ebi Vakkas, Kadisiye'de kazandigi buyuk zaferden sonra iran iclerine akinlara baslamisti. Onun ordusu MedÂin'de bulunmaktaydi. Ancak buranin ikliminin Arap askerlerin sagligini olumsuz yonde etkiledigi anlasilinca, Hz. Omer, Sa'd'a iklim bakimindan uygun ve merkez ile arasinda deniz bulunmayan bir yer bulup burada bir sehir kurmasi talimatini verdi. Bu is icin gorevlendirilen SelmÂn ve Huzeyfe, Kufe mevkiini uygun buldular. H. 17 de kurulan bu ordugah sehir kirk bin kisiyi iskÂn edebilecek buyuklukte insa edildi.

Amr b. el-As, Misir'i fethettikten sonra iskenderiye'yi karargah edinmek icin Hz. Omer (r.a)'dan izin istedi. Hz. Omer (r.a), haberlesme acisindan endise duydugu icin Kendisiyle Misir'daki kuvvetler arasinda bir nehrin bulunmasini kabul etmedi. Amr, Nil'in dogu yakasina gecerek burada Fustat adli sehri kurdu (H. 21). Bu ordugah sehirlerinden baska yine askerî amacli merkezler de olusturulmustur.

Hz. Omer'in idare anlayisi Hz. Omer, toplumu ilgilendiren meselelerde karar verecegi zaman muslumanlarin gorusune basvurur, onlarla istisare ederdi. O "istisare etmeden uygulamaya konulan Isler basarisizliga mahkûmdur" demekteydi. istisarede takip ettigi yontem suydu: Once meseleyi muslumanlarin ulasabildigi cogunlugu ile gorusur, pesinden Kureysliler'in dusuncesini sorar, son olarak da sahabilerin goruslerini alirdi. Boylece en isabetli fikir ortaya cikar ve uygulamaya konulurdu. Hz. Omer, muslumanlarin yaptigi Islerde bir hata gordukleri zaman kendisini uyarmalarini isterdi. Baska dinlere mensup olup, zimmî statusunde bulunan kimselerle alÂkali Islerde de onlarin goruslerine bas vurur ve meseleyi onlarla istisare ederdi. Bu durum Hz. Omer'in adÂlet anlayisinin ne kadar kapsamli oldugunu ortaya koymaktadir.

Hz. Omer idarede gorevlendirdigi memurlarina karsi oldukca sert davranir, onlarin bir haksizlikta bulunmalarina asla goz yummazdi. Halka karsi ise son derece sefkatle yaklasir, onlarin varsa gizledikleri problemlerini ogrenip cozumlemek icin gece-gunduz ugrasip dururdu. O bu hassasiyetini: "Firat kiyisinda bir deve helak olsa, Allah bunu Omer'den sorar diye korkarim" sozu ile ortaya koymaktadir. Hz. Omer, merkezden uzak bolgelerde halkin durumunu yakindan gormek icin seyahatler yapma yoluna gitmisti. O, insanlarin cesitli dertlerini uzak diyarlarda olmalari sebebiyle kendisine ulastiramadiklarindan endise ediyordu. Bazi bolgeleri dolasmasina ragmen baska yerlere gitmeyi tasarladigi halde omru o sehirlere ulasmasina yetmemisti. IslÂm tarihinde adÂletin timsali olarak yerini alan Hz. Omer (r.a) hakkinda rivayet edilen su olay onun bu sifatla butunlesmis oldugunun en acik delilidir.

Bir defasinda Eslem'le birlikte Harra taraflarinda (Medine'nin dis bolgesi) dolasirlarken isik yanan bir yer gordu ve Eslem'e; "surada, gecenin ve sogugun caresizligine ugramis biri var. Haydi onlarin yanina gidelim" dedi. Oraya gittiklerinde bir kadini iki cocuguyla uzerinde tencere bulunan bir atesin etrafinda otururken gorduler. Hz. Omer, onlara; "Isikli aileye selÂm olsun" dedi. Kadin selÂmi aldiktan sonra yanlarina yaklasmak icin izin alan Hz. Omer ona yanindaki cocuklarin neden agladiklarini sordu. Kadin, karinlarinin ac oldugunu soyleyince, Hz. Omer merakla tencerede ne pisirdigini sordu. Kadin, tencerede su bulundugunu, cocuklari yemek pisiyor diye avuttugunu soyledi ve; "Allah bunu Omer'den elbette soracaktir" diye ekledi. Hz. Omer, ona; "Omer bu durumu nereden bilsin ki?" diye sordugunda kadin; "Madem bilemeyecekti ve unutacakti neden halife oldu" karsiligini verdi. Hz. Omer bu cevap karsisinda irkilerek Eslem'le birlikte dogruca erzak deposuna gitti. Doldurduklari yiyecek cuvalini Eslem tasimak istedi. Ancak Hz. Omer (r.a); "Kiyamet gununde benim yukume ortak olacak degilsin. Onun icin birak da yukumu kendim tasiyayim" diyerek buna izin vermedi; cuvali omuzuna aldi ve kadinin bulundugu yere goturdu. Orada bizzat yemegi Hz. Omer (r.a) hazirlayip pisirdi ve onlari doyurdu. Eslem; "O, atese uflerken sakaklari arasindan cikan dumanlari seyrediyordum" demektedir. Hz. Omer oradan ayrilirken kadin; "Siz bu ise Omer'den daha layiksiniz" dedi. Hz. Omer; "Omer'e dua et. Bir gun onu ziyarete gidersen beni orada bulursun" dedi.

Bu onun insanlara yardim etmede ve magduriyetlerini gidermede gosterdigi hassasiyetin orneklerinden sadece bir tanesidir.

Ilmi

Hz. Omer'in fikih ilminde ayri bir yeri vardir. O, her yonuyle devleti teskilatlandirmaya calisirken diger taraftan da bu teskilatlanmanin alt yapisi olan ilmî gelismeyi saglayabilmek icin gayret sarfediyordu. Fikih usulunun olusumu Hz. Omer (r.a) ile baslar. Fikih ilminin temellerini meydana getiren kaideleri, karsilastigi kazÂî ve idarî meseleleri cozume kavustururken takip ettigi yontemlerle belirlemeye baslamistir. Ondan sahih senetlerle rivayet olunan fikhî hukumlerin sayisi birkac bini bulmaktadir. Hz. Omer'in ictihadlarinin IslÂm hukuku acisindan cok buyuk bir onemi vardir ve Resulullah (s.a.s)'in hadIslerinden baska hic bir sey onun bu ictihadlarinin uzerinde degildir (Muhammed RevvÂs Kal'aci, Mevsuatu Fikhi Omer b. el-Hattab, 1981, 8; Bu kitabta Hz. Omer'in Fikhî ictihadlari bir araya toplanarak ansiklopedik bir tarzda tasnif edilmistir).

Hz. Omer (r.a), Hadis rivayeti konusunda cok titiz davranmistir. O, Peygamber (s.a.s)'den hadis rivayet eden bazi kimseleri sorguya cekmis, onlardan rivayet ettikleri hadIsler icin sahid istemisti. Hz. Omer'in kendisinden bes yuz otuz dokuz hadis rivayet edilmistir (Suyutî, a.g.e., 123).

Ayrica o, Kur'an-i Kerim'in te'vil ve tefsirinde ilim sahibiydi. Ibn Omer'den rivayet edildigine gore, kendisine Resulullah (s.a.s) hayattayken kimlerin fetva verdigi soruldugunda: "Ebu Bekir ve Omer'den baskasinin fetva verdigini bilmiyorum" karsiligini vermisti (H.i. Nasan, IslÂm Tarihi, istanbul 1985, I, 319).

Sahsiyeti

Hz. Omer, inandigi seyi yerine getirme hususunda siddetli davranmakla taninir. O, musluman olmadan once ilk iman edenlere karsi sert muamele etmisti. Musluman olduktan sonra ise bu sertligi IslÂm'in lehine musriklere karsi yonelmistir. Hz. Omer Halife olduktan sonra da dogrularin uygulanmasi ve hakkin elde edilmesi konusunda titiz davranmaya ve en ufak ayrintilari bile bizzat takip etmeye asiri dikkat gostermistir. O, bir seyi emrettigi veya yasakladigi zaman ilk once kendi ailesinden baslardi. Aile fertlerini bir araya toplayarak onlara soyle derdi; "sunu ve sunu yasakladim. insanlar sizi yirtici kusun eti gozetledigi gibi gozetlerler. Allah'a yemin ederim ki, her hangi biriniz bu yasaklara uymazsa onu daha fazlasiyla cezalandiririm". Sert bir mizaca sahip olmasina ragmen insanlara karsi oldukca mutevÂzî davranirdi. Genis topraklari, guclu ordulari olan bir devletin baskani olmasi onu diger insanlar gibi mutevazî ve sade bir hayat yasamaktan alikoyamamistir. Pahali, luks elbiseler giymekten kacinir, diger insanlar gibi gerektiginde alelade Islerle ugrasmaktan cekinmezdi. Tanimayan kimse onun muslumanlarin halifesi oldugunu asla anlayamazdi. Cunku cogu zaman giydigi elbise yamalarla doluydu.

Hz. Omer guclu bir hitabet kudretine sahipti ve konusurken belig bir uslubla konusurdu. Onun ustun kabiliyeti yazi icin de gecerliydi. Valilerine yazmis oldugu talimatlari ve mektuplari Arap dili icin bir numune addedilmekteydi. Hz. Omer siire de ilgi duyan ve siir zevki olan sahabilerden birisidir. Cok sayida Arap sairlerinin siirlerini ezberlemis, az da olsa siir yazmistir. Hz. Omer ibadet ederken butun benligiyle Rabbine yonelirdi. Halife olduktan sonra gunduz Islerinin yogun olmasindan dolayi nafile namazlarini gece kilar, ev halkini sabah namazina; "ve namazi ailene emret" (TÂhÂ, 20/132) mealindeki ayeti okuyarak uyandirirdi. O, her sene haccetmeyi asla ihmal etmez ve hac farizasini yerine getirmek icin Mekke'ye gelen hacilara bizzat riyaset ederdi. Rabbine karsi duydugu sorumlulugun altinda oylesine ezilirdi ki, kiyamet gunu hesaptan, cezasiz kurtulmayi basarabilirse sevinecegini soylerdi. O, olum doseginde bu endisesini su anlamdaki bir beyitle dile getiriyordu:

"Musluman olusum, namazlari kilip, orucu tuttugum mustesna, nefsime zulmetmis bulunuyorum" (siblî, a.g.e., II, 373). Hz. Omer (r.a)'in, sahsi hayati oldukca sadeydi. Hz. Omer (r.a), Bizans ve iran'a karsi buyuk ordular sevkeden ve onlari tarihlerinde pek nadir tattiklari surekli yenilgilerle perisan eden guclu ve muktedir bir devletin baskanidir. Ama o buna ragmen yamali elbiseler, eskimis sarik ve yirtik ayakkabilarla hayatini surduren bir kisidir. O, bazen dul bir kadina su tasirken gorulur, bazan da gunun yorgunlugunu hafifletmek icin mescid'in ciplak zemini uzerinde uyuduguna sahit olunurdu. Medine'den Mekke'ye cok sayida yolculuk yapmis oldugu halde hic bir zaman yanina cadir almamis ve yolda, bir carsafi dallarin uzerine gererek basit bir sekilde dinlenmeyi tercih etmistir. Yine bir gun, Ahnef b. Kays yaninda Araplarin ileri gelenlerinden bazi kimselerle birlikte Hz. Omer (r.a)'i ziyarete gitmis; onu, elbisesinin eteklerini beline sikistirmis oldugu halde kosar bir vaziyette bulmustu. Omer (r.a), Ahnef'i gordugunde ona; "Gel de kovalamaya katil. Devlete ait bir deve kacti. Bu malda kac kisinin hakki oldugunu biliyorsun" dedi. Bu esnada biri ona neden kendini bu kadar uzdugunu ve deveyi yakalamak icin bir koleyi gorevlendirmedigini soyleyince O; "Benden daha iyi kole kimmis?" diyerek karsilik vermistir (siblî, a.g.e., I, 384-385). Gunluk yasayisini gosteren bu ornekler, Hz. Omer (r.a)'in ummetin sorumlulugunu ustlenen kimselerin yuklenmis olduklari gorevleri ne sekilde yerine getirmeleri ve makamlarinin cazibesine kapilip siradan insanlarin yasayis tarzindan kopmadan hukmetmeleri gerektigini, caglari asan bir ornek sergileyerek ortaya koymustur. Bir devlet baskani ancak bu sekilde, insanlardan ve onlarin gunluk yasamlarindan kopmadan Âdil bir yonetim kurabilir. Hz. Omer (r.a)'a Âdil sifatini kazandiran, onun bu sekilde IslÂm'i yeryuzune hakim kilma yolunda varligini ortaya koymus olmasidir. Hz. Omer (r.a) gecimini ticaretle temin ederdi. Bunun yaninda Peygamber (s.a.s)'in Medine'de ona bazi tarlalar verdigi de bilinmektedir. Hayber'in fethini muteakip burada ele gecirilen araziler, savasa katilanlar arasinda taksim edilmisti. Ancak, Hz. Omer (r.a) kendi payina dusen araziyi vakfetmis ve bir vakif sartnamesi de duzenlemisti: "Bu arazi satilamaz, hibe edilemez ve miras yolu ile sahip olunamaz; geliri fakirlere, akrabaya, kolelere, Allah yolunda, yolcu ve misafirlere harcanacaktir. Vakfi yoneten kisinin olculu olarak yemesinde ve yedirmesinde bir sakinca yoktur" (Buharî, surût, 19). IslÂmda ilk vakif olayi budur.

Halife olduktan sonra, devlet Isleriyle ugrasmasindan dolayi kendi iasesinin temini icin Ashab'a muracaat etmis, Hz. Ali (r.a)'in teklifine uyularak ona ve ailesine normal olculerde devlet malindan gecim imkÂni saglanmisti. H. 15 yilinda muslumanlara maas baglandigi zaman, ona da ileri gelen Ashab'a verilen miktarda, bes bin dirhem maas tayin edilmisti. Ancak onun gunluk gideri cok mutevazi meblagdi. Omer (r.a), yemek olarak genellikle sunlari yerdi: Ekmek (bugdaydan oldugu zaman kepekli), bazen et, sut, sebze ve sirke.

Hz. Omer (r.a)'in fazileti ve ustunlugu hakkinda cok sayida sahih hadis bulunmaktadir. Hz. Omer din konusunda o kadar tavizsizdi ki, seytanlar bile onunla karsilasmaktan cekinirlerdi. Bir defasinda Resulullah (s.a.s)'in yanina gitti. Resulullah (s.a.s)'dan bir sey istemek icin orada bulunan kadinlar, Hz. Omer'in sesini duyduklarinda hemen kalkip perdenin arkasina gectiler. Hz. Omer iceri girdiginde Resulullah (s.a.s) guluyordu. Hz. Omer ona; "Allah yasini guldursun ya Resulullah" dedi. Bunun uzerine Resulullah (s.a.s); "su benim yanimda olanlara sasarim. Senin sesini isitince perdeye kostular" dediginde Hz. Omer; "Ya Resulullah, onlarin cekinmesine sen daha layiksin" dedi. Sonra da kadinlara donerek; "Ey nefIslerinin dusmanlari! Resulullah (s.a.s)'den cekinmiyorsunuz da benden mi cekiniyorsunuz?" diyerek onlara cikisti. Kadinlar; "Evet. Sen Resulullah (s.a.s)'den sert ve hasinsin" dediler. Resulullah (s.a.s), Nefsim yed-i Kudretinde olan Allah'a yemin olsun ki, seytan sana bir yolda rastlamis olsa, mutlaka yolunu degistirirdi" (Muslim, FedÂilu's-SahÂbe, 22).

Resulullah (s.a.s), hakki gormek ve onu tatbik etmek konusunda Omer (r.a)'in ustunlugunu soyle ifade etmekteydi: "Sizden once gecen ummetlerde bazen ilham sahipleri bulunurdu. Eger benim ummetimde onlardan biri bulunursa, Omer b. Hattab onlardandir" (Muslim, FedÂilu's-SahÂbe, II). Bu, Hz. Omer (r.a)'in Islerinde ve verdigi kararlarda isabetli davranmasini bir anlamda aciklar niteliktedir. Nitekim Resulullah (s.a.s); Allah dogruyu Omer'in lisani ve kalbi uzere kilmistir" (Usdul-gÂbe, IV, 151; Suyutî, 132) demektedir. Bir defasinda da Hz. Omer'i gostererek soyle demisti: Bu aranizda yasadigi surece, sizinle fitne arasinda kuvvetlice kapanmis bir kapi bulunacaktir" (Suyûtî, ayni yer).

Omer (r.a)'in bu durumunu bazi konularda inen ayetlerin daha once onun gosterdigi dogrultuda olmasi da te'yid etmektedir. Hz. Omer soyle demistir: "Rabbime uc seyde muvafik dustum: Makam-i ibrahim'de, hicab'da ve Bedir esirlerinde" (Muslim, FedÂilus-Sahabe, II). Hz. Omer otekileri zikretmemistir. Ornegin munafiklarin cenaze namazini kilmamasi icin Resulullah (s.a.s)'e inen ayet bunlardan biridir (bk. Muslim, ayni bab; Hz. Omer (r.a)'in gorusleri dogrultusunda nÂzil olan ayetler icin bk. Suyûtî, a.g.e., 137-140).
Kaynak: SÂmil Islam ansiklopedisi