Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v)'in Hayatı

1 – DOĞUMU-AİLESİ-COCUKLUĞU –GENCLİĞİ

Sevgili Peygamberimiz Hz.Muhammed(s),20 Nisan 571 yılında Mekke’de doğdu.Annesinin adı Amine,babasının adı ise Abdullah’tır.

Peygamberimizin babası Abdullah,O daha doğmadan once olmuştu.Ana Muhammed ismini dedesi Abdulmuttalip vermişti. O’nun dort tane ismi vardır:

1 – Muhammed

2 – Ahmet

3 – Mustafa

4 – Mahmut

Doğduktan bir sure sonra Mekkedeki geleneklerden dolayı bir sure icin sut aneye verild.Sut annesi Halime O’na 4 yaşına gelinceye kadar baktı.Boylece daha iyi bir havada yetişti.

4 yaşından sonra annesi Amine Onu yanına geri aldı.6 yaşına geldiğinde ise annesi Amine de oldu

6 yaşından sonra kendisine dedesi Abdulmuttalip bakmaya başladı

8 yaşına geldiğinde dedesi de vefat edince amcası Ebu Talip’in yanında kalmaya başladı.Amcası O’na hem cocukluğunda ve gencliğinde baktı hem de Peygamber olduktan sonra Mekkelilerin Ona karşı yaptığı saldırıların coğunu engelledi.Aynı zamanda Mekkeliler kendisine zarar vermek isteseler bile,Ebu Talip’ten cekindikleri icin ,bu planlarını terk etmek zorunda kaldılar.Peygamberimiz de O’nun bu iyiliğini hicbir zaman unutmamıştır.Peygamberimize Mekkelilerin yaptığı kotuluklerin hemen hemen hepsi Ebu Talip oldukten sonra olmuştur.Ebu Talip ticaretle uğraşan birisidi.

Peygamberimiz 12 yaşında iken Onunla beraber Suriye’ye doğru ticaret mallarını satmak icin yola cıkmışlarken,yolda Busra denilen bir yerde mola verdiler.Bir papaz olan Bahira,orada,ondaki değişik durumların olduğunu fark etti.O’nun daha once Hz. İsa’nın İncil’de de bildirdiği gonderilecek olan son peygamberin olduğunu anladı..Amcasından O’nu daha fazla ileriye goturmemesini, aksi halde Yahudilerin kendisini oldurebileceğini soyledi.Cunku Yahudiler de son bir peygamberin geleceğini biliyorlardı. Fakat onlar bu son peygamberin kendi iclerinden birisinin olmasını istiyorlardı.

Bunun uzerine Ebu Talip,ticaret mallarını orada satarak,Mekke’ye hemen geri dondu. 25 yaşına geldiğinde artık ticaretten de anlayan bir delikanlı olmuştu.Bu zamanlarda40 yaşına ulaşmış,ahlak ve terbiye konusunda son derece ileri durumda olan Hatice isminde zengin ve dul bir hanımefendi vardı.Bu hanım cok zengindi. Fakat kendisi kadın olduğu icin ticaret mallarını satmak icin uzak yerlere gidemiyordu.O da,başka erkeklerle ticaret ortaklığı kurup,elde edilen karı paylaşıyordu.Zaten ahlakı bozuk olan bu toplumda,surekli aldatılıyor ortakları elde ettikleri gercek karı,acıklamıyorlar.Bu işten iyice canı yanan Hz.Hatice bu sefer gercekten kendisine guvenebileceği bir ortak aramaya başladı.Kendisine 25 yaşındaki O genci,Hz.Muhammed’i tavsiye ettiler.

Hz.Muhammed’le yaptığı ortaklıktan iyi bir gelir elde etti.Aradığı ortağını bulmuştu.Hem de ne ortak.O ilk başta ticarette kazanayım derken Allah onlara oyle bir kader cizmişti ki ,bu ticaretin sonunda,birbirlerine ne kadar da yakıştıklarını anlayıp,hayatlarını da ortak ettiler.Evlenmeye karar verdiler.Sade bir torenle evlendiler.Bu ticaret ortaklığı oyle bir ortaklık olmuştu ki,sonunda birbirlerinin hayatlarına,dertlerine,tasalarına,sevinclerine kadar herşeyleriyle ortak olmuşlardı.

Peygamberimizin Hz Hatice ile olan evliliklerindei Altı cocukları dunyaya geldi:

1 –Abdullah,

2 – Zeynep,

3 – Rukiye

4 – Ummu Gulsum

5 –Kasım

6 – Fatıma

Bunlardan Hz.Fatıma haric butun cocukları Peygamberimizden once vefat etmişlerdir.
Hz.Hatice,aynı zamanda İslam’a giren ilk insan olmuş,asalet,durustluk,ustun ahlak ve fedakarlığı ile Haticetul-Kubra (Buyuk Hatice)lakabını da almıştır.
35 yaşına geldiğinde ise Kabe hakemliği yapmış,buradaki hakemliğiyle butun Mekkelilerin saygısını kazanmıştır.

Olay şudur:

Araplar tarafından da kutsal sayılan Kabe,şiddetli sel ile yıkılmştı.Bunun uzerine Mekkeliler bir araya gelerek O’nu yeniden inşa etttiler.Fakat bugun bizim icin de kutsal olan Hacerul-Esved(Turkce’mizde Karataş anlamına gelir.Cennetten geldiğine inanılır.)denen taşı eski yerine koymaya sıra gelince,herkes bu işi kendisi yapmak,bu şerefi kendisi elde etmek istedi.İş oyle cidileşti ki, aralarında sonu savaşa kadar gidebilecek tartışmalar başladı.Bunun uzerine tarafsız bir hakem bulmaya karar verdiler.:Sabahleyin Kabe sınırlarına ilk kim gelirse O hakem olacak ve O’nun vereceği karara herkes uyacaktı.Sabah olunca oyle guzel bir olay olur ki;iceriye ilk gelen Hz.Muhammed’dir.O’nun gelişi herkese derin bir nefes aldırdı.Cunku haksızlık yapmayacak,harkesin guvendiği bir insandı O.Peygamberimiz elbisesini cıkardı.Hacerul –Esved’i uzerine koydurdu.Ve her kabileden birer kişinin taşı kaldırmasını istedi.Taş yeterli yuksekliğe cıkınca da kendi elleriyle yerine yerleştirdi.Herkes bu olaydan memnun olmuştu.Nasıl memnun olmasınlar ki,hem taşı yerine koyma işine herkes katılmış hem de en onemlisi cıkabilecek bir savaş engellenmişti.Bu olaydan sonra Peygamberimize Muhammedul-Emin (Guvenilir Muhammed)lakabı takılmıştır.

Hz.İsa’dan beri yaklaşık 600 yıldan beri peygamber gelmemişti.İnsanlık bir Peygambere,bir rehbere muhtactı. İlahi kitaplar değiştirilmiş,ahlak ve manevi değer diye bir şey kalmamıştı.Butun cirkin işler son derece yaygınlaşmıştı.Hatta insanlar kole olarak satılmaya,kız cocuklar canlı canlı toprağa gomulmeye başlanmıştı.

Peygamberimiz butun bu cirkin işlerden uzak duruyordu.Ozellikle 35 yaşlarından sonra sık sık Mekke’nin dışına cıkıyor,Hira Mağarasında yalnızlığa cekiliyordu.

40 yaşlarında yine boyle bir durumda (610 yılında)Cebrail (as) O’na gorunup kendisinden ‘’Okumasını istedi.O da okuma bilmeği cevabını verdi.Bu durum birkac kez tekrarlanınca,’’Ne okuyayım’’diye sordu.Cebrail (as) da (Yaratan Rabbinin adıyla oku………diye başlayan )ALAK suresinin ilk beş ayetini kendisne bildirdi.Bu olayla Peygamberimizin Peygamberlik gorevi başlamış oldu.

Bu vahyin sonunda O’na ilk inanan insanlar şunlardır:

1 –İlk muşluman Kadın :Hz.Hatice ( Hanımı)

2 – ilk musluman Erkek :Hz.Ebubekir (Cok samimi arkadaşı)

3 – İlk musluman Kole :Hz.Zeyd (Kole olarak alıp,sonra Onu serbest bıraktığı kimse.

4 – İlk musluman Cocuk :Hz.Ali (Amcası Ebu Talip’in oğlu.)

Peygamberimiz insanları 3 yıl boyuca İslam’a gizlice davet etti.Bundan sonra acıktan acığa davet etmeye başladı.Bu durum doğru yola ulaşmak istemeyen Muslumanlara karşı olmadık işkenceler yapmaya başladılar. Bu işkenceler dayanılmaz hal almaya başladı.Bunun uzerine Peygamberimiz bir grup muslumanı Habeşistan’a gonderdi.Bu; Muslumanların İLK HİCRET’İ oldu.Bu ilk hicret 615 yılında olmuştur.

Peygamberimiz 13 yıl boyunca Mekkelileri İslam’a cağırdı.Bu uğurda her turlu sıkıntıya katlandı.

Peygamberliğinin 11.yılında Medine’den gelen bir grup insan Musluman olmuşlardı.Ertesi sene daha buyuk bir grup gelerek Musluman oldular. Peygamberimizi canları,malları ve evlatları gibi koruyacaklarına soz verdiler.Kendisini Medine’ye davet ettiler.

Bu arada Mekkelilerin Muslumanlara karşı olan tutumları hic değişmemiş,hatta daha da artmıştı.Bunun uzerine peygamberimiz Allah’tan gelen izinle Medine’ye hicret etmeye karar verdi.Medine’ye gitmesi halinde bunun kendileri icin daha da buyuk bir tehlike olacağını anlayan Mekkeliler,Darun-Nedve(Mekke İdare Meclisinde) toplanarak Peygamberimizi oldurmeye karar verdiler.Fakat bunu gercekleştiremediler.Hz.Ebubekir ile uzun ve tehlikeli bir yolculuktan sonra Medine’ye vardılar.Bu hicret İslam tarihi bakımından cok onemlidir.Cunku:

1 – İslam Medine’de yukselip buyumuş ve butun dunyaya bu şehirden yayılmıştır.

2 – Hz.Omer’in halifeliğinden itibaren de bu olay muslumanlar tarih başlangıcı olmuştur.

MUHACİR VE ENSAR

MUHACİR : Dinleri ve inancları uğruna,Mekke’den Medine ye goc eden Muslumanlara denir.

ENSAR : Mekkeli Muslumanlara yardım eden Medineli Muslumanlara da Ensar denir
Peygamberimiz Ensar ve Muhaciri kardeş ilan etmiş,onlar da bu kardeşliği gercekten uygulamışlardır.

MEDİNE DONEMİ VE SAVAŞLAR

Mekkeliler,Muslumanların Medine’de de yaşamalarını istemiyorlardı.Cunku,eğer orada rahat ederlerse Muslumanlığın her tarafa yayılacağını biliyorlardı.Bunun icin de Muslumanları resmen savaşa zorluyorlardı.Oysa peygamberimize henuz savaşma emri ve izni verilmemişti.Bu yuzden kimseyle savaşa girmiyordu.Yuce Allah’ın savaş emrini verdikten sonra Hz.Peygamber Mekkelilerle 3 onemli savaş yapmıştır: Hz. Muhammedin hayatı peygamberimizin Hayatı

Resulullah (s.a.v), Fil yılı, Rabiulevvel ayının on yedisinde (M.570de) Cuma gunu şafak vakti Mekke şehrinde dunyaya geldi.[1] Resulullah (s.a.v)in değerli babası, Abdullah bin Abdulmuttalip bin Haşim bin Abdumenaf idi; değerli annesi ise Veheb bin Abdumenafın kızı Amine idi. Gorulduğu gibi her iki şahsiyetin akrabalık bağı Abdumenafda birleşiyor.

Hz. Peygamberin mubarek ismini, İlahi emir gereği Muhammed[2] kunyesini ise Ebul Kasım[3] koydular.

İmam Bakır (a.s)ın buyurduğuna gore, Hazretin doğumunun yedinci gunu Ebu Talib, Peygamber (s.a.v) icin bir kurban kesti ve akrabalarını misafirliğe davet ederek şoyle dedi: "Bu Ahmedin akikasıdır. Misafirler; “Onun ismini neden Ahmed koydun? diye sorduklarında, Ebu Talib; “Yer ve gok ehlinin ovgusunden dolayı onun ismini Ahmed koydum. dedi.[4] İşte bundan dolayı Emir-ul Muminin Ali (a.s), Hz. Resulullah (s.a.v)in de, iki ismi bulunan peygamberlerden olduğunu soylemiştir.[5]

Peygamber (s.a.v) henuz daha dunyaya gelmeden babasını kaybetti;[6] dunyaya geldikten sonra da onu, sut emmesi icin Halime-i Sadiyyeye emanet ettiler. İbn-i Sadın yazdığına gore, Halime Hazreti kucağına alır almaz goğsu sutle doldu; oyle ki, Peygamber ve Halimenin aclıktan uyumayan cocuğu da o sutten doydular.[7]

Peygamber (s.a.v) uc yaşına kadar annesi Aminenin de gozetimiyle sut annesi Halimenin yanında kaldı, daha sonra Mekke şehrine giderek kendi annesinin yanında yer aldı.

Peygamber (s.a.v) altı yaşında iken annesi Amine ve bakıcısı Umm-u Eymenle birlikte akrabalarını gormek icin Medineye gittiler. Bir ay Medinede kaldıktan sonra Mekkeye donuşte Ebvaya (Cuhfeden 37 km. uzak) ulaştıklarında Hazretin değerli annesi vefat edip orada defnedildi. Ummu Eymen Hz. Peygamberi Mekkeye goturdu, orada da Abdulmuttalip onun sorumluluğunu ustlendi.[8] Ama iki yıl sonra Abdulmuttalip de dunyadan goctu.[9] Onun vasiyeti gereğince Ebu Talib yeğeni Hz. Muhammed (s.a.v)in sorumluğunu ustlendi.[10]

İbn-i Abbasın naklettiğine gore Ebu Talib Hz. Peygamber ile oylesine ilgileniyordu ki, gece ve gunduz ondan bir an olsun ayrılmıyordu, onu kendi yanında yatırıyor ve onun hakkında kimseye guvenmiyordu.[11]

Resulullah (s.a.v) on iki yaşında[12] Ebu Talible birlikte Şama yolculuğa cıktı. Bu yolculukta Buheyra isminde bir rahiple karşılaştılar. Buheyra, Mesihi (Hıristiyan) alimlerinin en bilginlerindendi. Hz. Peygamberi gorur gormez, Onun ahir-uz zaman Peygamberi olduğunu hemen anladı. Buheyra Ebu Talibe donup şoyle dedi: “Onceki semavi kitaplarda bu gencin peygamberliğiyle ilgili haber vardır."[13]

Resulullah (s.a.v) erginlik cağına kadar Ebu Talibin evinde kaldı. Hazret ahlak, yiğitlik, halkla gecinmek ve emanete riayet etmek bakımından oyle bir ahlaka sahipti ki, halk ona “Emin lakabını takmıştı.[14]

Resulullah (s.a.v) yirmi yaşında iken “Hilf-ul Fudul antlaşmasına katıldı. Bu antlaşma Beni Haşim, Beni Zuhre ve Beni Temim arasında yapılan en iyi antlaşma idi. Bu antlaşma gereği mazlumlarım hakları zorbalardan alınacak ve gereken yardımlar onlardan esirgenmeyecekti.[15]

* * *

Hz. Hatice asaletli ve serveti olan bir kadındı ve erkekler vasıtasıyla ticaretle uğraşıyordu. Resulullah'ın doğru konuşan ve emanettar biri olduğunu oğrenince O Hazrete, kolesi Meysere ile birlikte ticaret yapmak icin Şama gitmesini ve kendisine diğer tacirlerden daha fazla pay vereceğini onerdi. Resulullah (s.a.v) Haticenin bu onerisini kabul ederek onun malı ile Şama doğru yola cıktı. O memlekette mallarını satıp işlerini bitirdikten sonra Mekkeye doğru hareket etti. Mekkede ise oradan getirdikleri malları satıp, oncekilere oranla iki kat veya daha fazla kÂr elde etti. Ustelik Meysere de yol boyunca Resulullahtan gorduğu hareket ve davranışları Haticeye anlattı.

Hatice, birisi vasıtasıyla Resulullaha şoyle bir mesaj gonderdi: “Ey amca oğlu, aramızdaki akrabalık bağından ve kavmin arasında yuce, şerefli, soylu, emanettar, iyi huylu ve doğru konuşan biri olmandan dolayı seninle evlenmek istiyorum.

Haticenin bu evlenme teklifi oyle bir zamanda oldu ki, Hatice o zamanlar nesep acısından en koklu, şeref ve mal bakımından da butun kadınların en ustunu idi; herkes onunla evlenmek istiyordu, ama o hic kimseyi kabul etmiyordu.[16]

Resulullah (s.a.v) Hz. Haticenin evlenme teklifini kabul ederek amcalarını onu istemeye gonderdi.[17]

Resulullah (s.a.v) evlendiği zaman yirmi beş[18], İbn-i Abbas ve bir grup diğer bilginlerin sozune gore Hz. Hatice de yirmi sekiz yaşında idi.[19]

Hz. Peygamber (s.a.v)in Hz. Hatice ile evlenmesinden, ikisi erkek, dordu kız olmak uzere toplam altı cocuğu oldu. Erkeklerin isimleri; Kasım ve Tahir; kızların isimleri ise Ummu Gulsum, Rukayye, Zeyneb ve Fatımadır.[20]

Hatice-i Kubra (a.s) Resulullah (s.a.v) ile ortak yaşantısında cok fedakarlıklar yapmıştır. O butun mal ve servetini aziz eşinin ihtiyarına bırakmış ve butun kadınlardan once Hz. Resulullaha iman etmişti. Resulullah (s.a.v) onun hakkında şoyle buyurmuştur:

“O, insanlar kafir olduğunda bana iman etti, halk beni tekzip ettiğinde o beni tasdik etti, halk beni mahrum bıraktığında o kendi malıyla bana yardımda bulundu.[21]

* * *

Hz. Resulullahın yaşantısının en hassas donemi, 40 yaşına girdiği ve Recebin 27. gunu (M.610) peygamberliğe secildiği andır.[22] O zamandan itibaren uc yıl boyuca halkı gizlice İslama davet etti.[23] Hz. Resulullaha ilk iman eden Emir-ul Muminin Hz. Ali olmuştur.[24] Ondan sonra da Hz. Hatice iman etmiştir.

Bisetin ucuncu yılında Resulullah (s.a.v), halkı acıkca İslama davet etmeye emr olundu. Bu emir gereği once kendi yakınlarını misafirliğe davet ederek onlara şoyle buyurdu:

“Allah-u Teala beni, sizi Ona davet etmeye emretmiştir. İcinizden kim beni tasdik edip bu işte bana yardımcı olursa, sizin aranızdaki kardeşim, vasim ve halifem olacaktır.[25]

Teberinin yazdığına gore Ebu Talib oğlu Ali, Peygambere yardımcı olacağını ilan eden tek şahıs idi. Peygamber (s.a.v) de oradakilere şoyle buyurdu:

“Bilin ki, bu şahıs, benim sizin aranızdaki kardeşim, vasim ve halifemdir; onun sozlerini dinleyin ve emirlerine itaat edin.[26]

Resulullah (s.a.v) akrabalarını İslama davet ettikten sonra, halktan da putlarını bırakıp sadece Allaha ibadet etmelerini istedi. Bu soz onlara cok ağır geldi; az bir grup haric hepsi Hazrete duşman kesilmeye başladı. O kritik anda, Mekkenin buyuğu ve Peygamberin amcası olan Ebu Talib, kardeşi oğlunun yardımına koştu ve onu yalnız bırakmayacağına dair yemin etti.[27] Gercekten oyle de yaptı. Ebu Talib, hayatta olduğu muddetce Kureyş Hz. Peygamberi fazla incitemiyordu.

Kureyş buyukleri, Ebu Talibin koruması altındaki Hz. Peygamberi tam baskı altına alamadıklarını gorunce, yeni musluman olanları eziyet ve işkence etmeye başladılar. Peygamber (s.a.v), Muslumanların Kureyşin zulum ve eziyetinden kurtulmaları icin onlara Habeşistan'a hicret etmeleri icin izin verdi.

Hicretin altıncı yılında, Mekke muşrikleri, Peygamber (s.a.v)i oldurme kararı aldılar. Bu yuzden Muhammed (s.a.v)i kendilerine teslim etmedikce Beni Haşimle muamele yapmayacaklarına ve onlardan evlenmeyeceklerine dair kendi aralarında bir antlaşma imzaladılar. Bu antlaşmayı bir deri sayfasına yazarak Kabenin duvarına astılar. Beni Haşim de canlarını korumak icin Peygamber (s.a.v) ile “Şib-i Ebu Talib deresine sığındılar; uc yıl boyunca orada kaldılar. Uc yıl sonra Allah-u Teala Peygamberine, antlaşmayı “Allah lafzı haric karıncaların yediğini haber verdi. Ebu Talib bu haberi Kureyişlilere iletti ve onlara; “Eğer Muhammedin soyledikleri doğru cıkarsa ne yaparsınız? diye sordu. Onlar da: “Artık el cekeriz dediler. Kureyşliler Kabeye gidip oraya astıkları antlaşmanın “Allah lafzı haric karıncalar tarafından yenildiğini gorunce kendi antlaşmalarından vazgectiler. Bisetin onuncu yılında vuku bulan bu olay neticesinde Mekke halkından bircok kimseler İslamiyeti kabul ettiler. Boylece Beni Haşim Şib-i Ebu Talibden dışarı cıkabildi.[28]

Peygamber (s.a.v), bisetin onuncu yılında iki buyuk yardımcısı olan Hz. Ebu Talib ve Hz. Haticeyi kaybetti.[29] bu iki buyuk şahsiyetin olumu Hazrete cok ağır geldi, bundan dolayı o yılın ismini “Huzun yılı koydu.[30]



“Resulullah (s.a.v), Ebu Talib ve Haticeyi kaybettiğinde artık Mekkede kalması gucleşmişti... Allah-u Teala bundan dolayı Hz. Peygamberin, Mekkede yardımcısı olmadığından orayı terk edip Medineye doğru hareket etmesini emretti.[31]

Ebu Talib merhum olduktan sonra Kureyşin Peygambere eziyeti gittikce fazlalaştı, Hazrete defalarca ihanet edip Onun canına kıymak istediler.[32]

Mekke muşrikleri, bisetin 13. yılı “Darun Nedve denilen bir yerde toplanıp Peygamberi oldurme kararı aldılar. Bu karara gore ceşitli kabilelerden oluşan gencler hep birlikte Hazrete saldıracak ve kimin tarafından oldurulduğu bilinmeyecekti.[33] Hz. Peygamber (s.a.v) İlahi vahiyle bu komplodan haberdar oldu ve geceleyin Mekkeden ayrılarak Medineye doğru yola cıktı. Emirul- Muminin Hz. Ali de Peygamber (s.a.v)in canını korumak icin Onun yatağında yattı.[34]

* * *

Peygamber (s.a.v), Rabiul- Evvel ayının ilk gunu Mekkeden ayrıldı ve aynı ayın 12. gunu Medinenin yakınlarında olan “Kuba denilen yere vardı ve orada yaklaşık on gun Hz. Aliyi bekledi.[35]

Bu muddet icerişinde de Kuba camisini yaptırdı. Daha sonra Hz. Alinin gelmesiyle Medineye teşrif buyurdular .

Hz. Peygamberin hicreti ardınca Mekke Muslumanları da yavaş-yavaş Medineye hicret etmeye başladılar. Hz. Peygamber (s.a.v) Muhacir ve Ensar (Medine halkı) arasındaki samimiyet bağını guclendirmek icin onların aralarında kardeşlik bağı oluşturdu.

Peygamber (s.a.v) bu teşebbusu ile Medinede İslami bir toplum oluşturmuş ve Muhacirlere yardım icin de uygun bir zemin hazırlamıştı.

Bu kucuk İslam toplumunun kuruluşundan daha 19 ay gecmemişken Muslumanlarla Mekke muşrikleri arasında savaş ateşi tutuştu. İlk onemli ateş Bedir savaşı idi, onun peşi sıra Uhud, Hendek, Hayber, Tebuk vb. savaşlar da vuku buldu.

Peygamber (s.a.v)in savaşları iki ceşittir; birincisi, kendisinin katıldığı savaşlardır, bu savaşlara “Gazve denilir. Diğeri ise kendisinin katılmadığı savaşlardır, bu savaşlara da “Seriyye deniliyor. Gazvelerin sayısının 28, seriyyelerin sayısının ise 38 tane olduğunu soylemişlerdir.[36] Bunca savaş, dokuz yıldan az bir zamanda vuku bulmuştur.

Bu gazve ve seriyyeler, Muslumanların Hicaz topraklarında azamet ve guclerinin aşikar olmasına ve bircok Arap kabilelerinin Hz. Peygamberle barış antlaşmaları imzalamalarına sebep oldu.

Bu antlaşmaların en onemlisi, Hudeybiye antlaşması idi. Hz. Peygamber bu antlaşmayı, hicretin altıncı yılında Mekke muşrikleriyle yaptı. Bu antlaşma, Hicaz toprağında nisbi bir emniyet ve huzurun oluşmasına yol actı ve diğer topraklarda da İslamın yayılmasına bir ortam hazırladı.

Peygamber (s.a.v), hicretin yedinci yılında İslamın geniş bir şekilde yayılmasını sağlamak icin bircok mektuplar yazmış ve bu mektupları İran, Rum, Habeş, Mısır, Yemame, Bahreyn vb. ulkelerin kral ve padişahlarına gondererek kendi mesajını onlara iletmiştir.[37] Resulullah bu mektuplarda onları İslama davet ediyordu. Bu vesileyle Hz. Peygamberin evrensel risaleti dunyanın her tarafına bildirilmiş ve boylece İslamın mesajı uzak memleketlere de ulaşmıştır.

* * *

Hicretin sekizinci yılının Ramazan ayında Mekke şehri Peygamber tarafından fethedildi.[38] Resulullah (s.a.v) ordusuyla birlikte savaşmaksızın Mekke şehrine girdi, ilk teşebbusunde Mekke halkının hepsini affetti ve Kabede bulunan uc yuz atmış putu oradan temizledi[39] ve sonra minbere cıkarak şoyle buyurdu:

“Ey insanlar! Allah Teala cahiliyet tekebburunu ve atalarla ovunmeyi sizin aranızdan temizledi. Bilin ki siz Ademdensiniz, Adem de balcıktandır. Bilin ki, Allahın en iyi kulları Ondan korkan ve gunah işlemeyendir.[40]

Resulullah (s.a.v), Mekkede kısa bir muddet kaldıktan sonra Medineye doğru hareket etti. Bir kac aydan sonra, Rum ordusunun İslam ulkelerine saldırıp o topraklarda ilerlemeyi amacladıklarını oğrendi. Hazret bu haberi oğrenir oğrenmez İslam ordusunun, Rum ordusuna karşı koymak icin Şam sınırlarına doğru hareket etmelerini emretti, kendisi de ordunun komutanlığını uzerine aldı. Uzun bir mesafeyi kat ettikten sonra Hicretin dokuzuncu yılının Şaban ayında, Şam sınırında bulunan Tebuk topraklarına ulaştılar. Ama Rumlulardan hicbir eser yoktu. Cunku Rum ordusu, Hz. Peygamberin komutanlığındaki İslamın guclu ordusunun hareketinden haberdar olmuş ve Muslumanlar karşısında yenilgiye uğramak korkusundan aldıkları kararlarından vazgecmişlerdi.

Resulullah (s.a.v) duşman tehlikesinin olmadığını gorunce ordunun Medineye donmesini emretti. “Tebuk ismiyle meşhur olan bu gazve Hz. Peygamberin en son gazvesi sayılmaktadır.

Hz. Peygamber (s.a.v)in Hicaz topraklarındaki en fazla muvaffakiyet elde ettiği yıl, hicretin dokuzuncu yılıdır. Cunku o yılın hac merasiminde muşriklerden beraat ilan edildi.[41] Bu onemli mesele, Kurban Bayramında Emirul- Muminin Hz. Ali vasıtasıyla duşmanlara duyuruldu ve onlara, İslama karşı tavırlarını belirlemeleri icin dort ay fırsat tanındı. Bu beraatın ilanı neticesinde ceşitli kabilelerin elcileri Medineye doğru akın etmeye başladılar. Hepsi Hz. Peygamberin huzuruna gelerek İslamı kabul ettiklerini veya İslamın golgesinde yaşamaları icin cizye odemeye hazır olduklarını ilan ettiler.

O yıl cok fazla elcinin Medineye akın etmesinden dolayı o yıla; “Ammul- Vefud (Elciler Yılı) ismini vermişlerdir. Boylece puta tapma adet ve geleneği Hicaz toprağından silinmiş ve yerine tevhid dini yerleşmiştir.

* * *

Resulullah (s.a.v), hicretin onuncu yılında hac amellerini yapmak icin Mekkeye yolculuk yapmaya hazırlandı. Muslumanlar da bu haberi duyunca, hac amellerini doğru bir şekilde kamil olarak oğrenmek icin yolculuğa hazırlandılar. Resulullah (s.a.v) Zilkade ayının sonuna dort gun kala Medineden ayrıldı, Zilhiccenin dorduncu gunu ise Mekkeye vardı.[42] Hac amellerini yaptıktan sonra Muslumanlarla birlikte o şehirden ayrılarak Medineye doğru yola koyuldu.

Hz. Peygamber (s.a.v) Haccetul- Veda yolculuğundan sonra omrunun son gunlerini yaşıyordu, nihayet hicretin on birinci yılı Sefer ayının yirmi sekizinde fani dunyadan ayrılıp ebedi yurda goc etti.[44]

Hz. Peygamber (s.a.v)in Haticeden altı cocuğu vardı, onların isimlerini daha once zikrettik. Mariyeden de İbrahim isminde bir oğlu vardı. Resulullah (s.a.v)in, Fatıma (a.s) haric butun evlatları kendi hayatı doneminde vefat ettiler.[45] Hz. Peygamberin nesli, Hz. Fatımadan devam etti. Hz. Muhammedin hayatı peygamberimizin Hayatı

PEYGAMBERİMİZİN SAVAŞLARI :

1 – BEDİR SAVAŞI : (MART 624 – Hicretin 2.yılı )

Muslumanlar :305 kişi

Mekkeliler : 1000 kişi

Savaşın Sebebi Mekkelilerin;ellerinden kacırdıkları Muslumanlardan intikam almak,ve onları yok etmek istemeleri.

Savaşın Sonucu :

1-Muslumanlar bu savaşı kazandı.

2-Mekkeli muşriklerin bazı elebaşıları olduruldu.

3-Mekkelilerden 70 kadar kişi oldu,70 kadarı da esir alındı.

4-Muslumanlardan da 14 kişi şehit oldu..
Esirlere ne yapıldı?

1-Maddi durumları iyi olanlar para karşılığı serbest bırakıldı.

2-Bunlardan okuma-yazma bilenler;10 Muslumana okuma yazma oğretmeleri karşılığında serbest bırakıldı.

3- Fakir esirler ise karşılıksız olarak serbest bırakıldılar

Bedir Savaşının Onemi :

1-Bedir Savaşı İslamın ve Muslumanların artık kendilerini kabul ettirdiği bir savaş olmuştur.

2-Bu savaşla Medine İslam Devletinin temeli atılmıştır.

3-Zaferle sonuclanan bu savaşla hem İslam Dini ve hem de Muslumanlar kuvvetlendiler.

4-Bu savaştan sonra Mekkeliler Muslumanlardan korkmaya başlamışlardır.

UHUD SAVAŞI (MART 625 -Hicretin 3.yılı.)

Muslumanlar: 700 kişi Mekkeliler :3000 kişi
Savaşın Sebebi : Bu savaş Mekkelilerin Bedir Savaşının yenilgilerinin intikamını almak istemeleridir.

Savaşın Sonucu: Bu savaşta da Muslumanlar galip gelmek uzere iken,peygamberimizin ısrarla hic ayrılmamalarını istediği okcuların savaşı kazandık zannederek yerlerini terk etmeleri sebebiyle,Muslumanlar buyuk zararlar verdiler.

1-Peygamberimizin amcası Hz.Hamza bu savaşta şehit oldu.

2-Muslumanlardan 70 kişi şehit oldu.

3-Peygamberimiz hafifce yaralandı.

Uhud Savaşının Onemi: Bu savaşın sonunda Muslumanlara komutanın ve Peygamberin sozlerini her zaman dinlemenin gerektiği anlaşılmıştır

HENDEK SAVAŞI(MART 627 )

Muslumanlar :3.000 kişi Mekkeliler : 10.000 kişi

SAVAŞIN SEBEBİ : Mekkelilerin,Muslumanları tamamen ortadan kaldırmak icin Medineyi kuşatmaları.

SAVAŞIN SONUCU :Muslumanlar Şehrin ovaya bakan kısmını,hendekler(cukurlar)ka zarak,savunma yaptılar.Mekkeliler 20 gun boyunca kuşatmayı surdurduler. Erzaklarının da tukenmesi ve son gecede cıkan bir fırtına ile butun malzemelerinin dağılması ile kuşatmaya son verip geriye donmuşlerdir.

HUDEYBİYE BARIŞI VE MEKKENİN FETHİ

Hendek Savaşından bir yıl sonra hicretin 6.yılından Mekkelilerle Muslumanlar arasında bir anlaşma yapıldı.Hudeybiye denilen yerde yapılan bu anlaşmanın şartları gorunuşte Muslumanların aleyhine gibi gorunmuştu,fakat anlaşmanın maddeleri zamanla Muslumanların işine yaramıştır.

HUDEYBİYE BARIŞININ ONEMİ

Bu anlaşma Mekkenin fethedilmesini sağlamış bir anlaşmadır.

Anlaşma maddelerinin bir kısmı şoyledir :

1 – İki taraf da 10 yıl boyunca barış icinde bulunacaklardır.

2 – Mekkelilerden,Medineye kacan olursa Muslumanlar onu Mekkelilere geri vereceklerdi.

3 – Medineden Mekkeye kacan olursa Mekkeliler ise geri vermek zorunda olmayacaklardı.

4 – Muslumanlar bu yıl umre yapmayıp,gelecek yıla erteleyeceklerdi.Gelecek yıl ise Mekkeliler şehri terk edecekler,,Muslumanlar da şehre silahsız olarak gireceklerdi.Şehirde en fazla 3 gun kalacaklardı.

Ancak Mekkeliler bu anlaşmaya uymadılar.Bunun uzerine Hz.Peygamber de 10.000 kişilik bir ordu ile Mekke uzerine yurumek zorunda kaldı

Mekke civarına geldiklerinde İslam Ordusu konakladı.Peygamberimiz (s)in emriyle on bin terde ateşler yakıldı.Bu kalabalığı goren Mekkeliler;karşı koymaya cesaret edemediler.Hicretin 8.yılında (630 yılında,kan dokmeden Mekkeye girdi. Yıllarca kendisine ve Muslumanlara eziyet eden Mekkelileri de bağışladı Bu davranışı ile O buyukluğunu gosterdi. Bunun uzerine Mekkeliler gruplar halinde Musluman oldular.



VEDA HACCI VE VEDA HUTBESİ

Hz Peygamberin Hicretin 10.yılında Veda niteliğindeki yaptığı son Hacca VEDA HACCI denir. Bu hacda yaptığı son hutbeye(konuşmaya) da VEDA HUTBESİ denir.
Veda Hutbesinde İslamın genel prensiplerini,kendisini dinleyen 100.000 kişi ye birkez daha hatırlattı.