Hz. Nuh'un Ozellikleri Nelerdir


KurÂn-ı Kerîmde gecen peygamberlerin ucuncusu Hz. Nuhtur. Nuh Peygamber, Ulul-Azîm peygamberlerin ilkidir. Kendilerine gonderildiği kavim de, Allah'a kulluğu terk edip kendilerine putlar edinerek yeryuzunde fesat cıkartan ilk insan topluluğudur.


Hz. Nuhun diğer peygamberlerden ayrı olan ozellikleri şoyledir

1-Ulul-azîm peygamberlerdendir ve onların da ilkidir.

2-Hz. Muhammedden (SAV) sonra nevi bakımından en cok mucize gosteren Hz. Nuhtur. Tahıllarla alakalı ve ağırlıklı mucizeleri vardır. Tespit edebildiğim kadarıyla 12 nevi mucizesi vardır. Az sonra anlatılacaktır.

3-Hz. Nuhun muhatap aldığı kavmin inanmayanları dahil olmak uzere yeryuzundeki butun insanlar tufan felaketiyle boğulmuşlardır. İnsanlık Hz. Nuhtan sonra yeniden coğalmıştır. Bu munasebetle Hz. Nuha ikinci Âdem de denilir.

4-Her peygamber belli bir sahada kahramandır. Mesela Hz. Yunus ve Hz. Eyup sabır kahramanlarıdırlar. Hz. İbrahim “hasbî kahramandır. Hz. Âdem tovbe kahramanıdır. Hz. Nuh da istiğfar kahramanıdır.

5-950 sene omru icerisinde 900 sene peygamberlik vazifesi yapmış, dışta kavminden cekmiş, evde de hanımından cekmiştir. Hz. Lut ile Hz. Nuhun hanımları da kafire ve haine idiler.

6-Hz. Nuh gemicilerin de piştÂrı ve rehberidir.

Gemiyi yapıyordu. Hz. Nuh'un gemisinin vasıfları hakkında bazı sozler nakledilmiştir. Bu arada denilmiştir ki, boyu ucyuz arşın, eni elli arşın, su kesiminin ustunde kalan yuksekliği otuz arşın, sactan yapılmış uc ambarlı bir gemi idi. Hasen'den naklen rivayet olunduğuna gore, boyu bin iki yuz, genişliği altı yuz arşın imiş. Fakat bu gibi ayrıntılara girişmek boşuna uğraşmak olur, doğrusunu ta y in imkÂnsızdır. Bu konuda Kur'Ân'dan oğrenilen şudur ki, kavmin muminlerini ve ihtiyacları olan yiyecekleri ve her ceşit hayvanattan iki taneyi, yani birer cifti sığacak genişlikte imiş.

Ancak bu geminin yelkenli olmayıp, vapur gibi, ocaklı ve istim gibi feveranlı, yani kaynayıp fışkıran bir kuvvetle harekete gectiğini hatırlatan şu cumle cok dikkat cekicidir:

Tennur: Lugatte kapalı bir ocak, bir fırındır ki, dilimizde tandır olarak kullanılır. Leys demiştir ki; tennur genellikle butun dillere gelmiş olan bir kelimedir. Bir benzeri de tennar teleffuzudur. Ezheri de demiştir ki; "Bu gosterir ki, isim bazan A'cemi olur, Arap onu Arapcalaştırır da sonra Arapca olur. Ve buna delil aslı tennar olmasıdır. Bundan once Arapca'da tennur, bilinen bir şey değildir. Bunun benzeri başka dillerden Arapca'ya gecmiş olan dîbac, dinar, sundus, istebrak gibi kelimelerdir. Arap bunları konuşmaya başlayınca artık Arapca olmuşlardır.

Feveran kelimesi de biliniyor ki, kuvvet ve şiddetle kaynamak ve fışkırmaktır. Şimdi biz gemiden soz edilirken tam ocak feveran ettiği sırada yuk emri verildiğini işittiğimiz zaman o geminin hareket etmeye hazır bir vapur olduğunu anlamakta hic tereddut etmeyiz. Lakin vapuru gormemiş olanlar bunu anlayamazlar ve "Acaba bu ocağın feveranı da ne demektir? Bu olsa olsa bir işaret olacaktır." diye duşunmekte mazur olurlar.

İlk devir mufessirleri (eslaf) bunun hakkında muhtelif mÂnÂlar kayd ve nakletmişlerdir ki, bunları burada ozetleyelim:

1- Mufessirlerin coğu, tennurun gercekten bir ocak anlamına geldiğinde goruş birliği icindedir. Ancak kimisi Nuh'a mahsus bir tennur idi demiş, bir coğu da ekmek pişirilen bir fırın idi demişler. Kimi Âdem'den kalma idi, kimi de Hz. Nuh'un zevcesinin ekmek pişirdiği bir tandır idi, demiş. Kimi taştan idi, kimi Kûfe tarafında idi demiş ve ha t ta Hz. Ali'den Kûfe mescidinin yerinde idi diye bir soz de nakledilmiştir. Kimi Şam diyarında Ayn-i Verdan" denilen mevkide, kimi de Hint diyarında idi demişler. Ve butun bunlar, feveranı suyun kazanda kaynar gibi fırından kaynayıp fışkırmasıyla izah et m işlerdir. Boyle bir feveran ayette nicin geminin inşasına bir sonuc ve yuklenmesi emrine bir şart ve başlangıc olarak gosterilmiş? Bunun ceşitli acılardan yorumuna gelince de, Allah TeÂlÂ, bunu Hz. Nuh'a tufanın başlayacağına bir alÂmet olmak uzere tayin buyurup once haber vermiş ve boylece bu alÂmet ve mucize zuhur ettiği vakit yuklemek emrini vermiş demişler. Fakat bir kısım mufessirler, bu izahı kabul edilebilir bulmamışlar ve başka mÂnÂlar vermişlerdir.

2- Araplar arasında bazan yeryuzune de "tennur" denildiği gorulduğunden, tennurun feveranı yer yuzunden suların fışkırması olacaktır. Nitekim Kamer Sûresi'nde "Bunun uzerine şakır şakır akan sularıyla goğun kapılarını actık. Yeri de kaynaklar halinde fışkırttık. Ezelde takdir edilmiş bir emir uzere sular birleşti."7 buyrulmuştur, demişler. Yer kurenin bir buyuk fırın anlamında olduğunu hatırlatan bu goruş dahi dikkate değer ise de bu şekilde feverana yakışan mÂnÂsı su fışkırması değil, ateş puskurmesi olurdu. Cunku tandır ateş yakılan bir yerdir, bir su kuyusu değildir.

3- Tennur'dan murad yeryuzunun yuksek ve şerefli mevkileri demektir ki,
harikulade bir olay olarak oralara bile sular fışkırmıştır, demişlerdir.

4- Farettennur, şafak attı, tan yeri ağardı, sabah oldu mÂnÂsına gelir, denilmiş ve bunun Hz. Ali'den menkul bir tefsir olduğu soylenmiş.

5- İş kızıştı, şiddetlendi mÂnÂsına "fırın kızdı" denildiği gibi, "farettennur" da boyledir, denilmiştir. LÂkin bu dort mÂnÂnın dordu de mecazdır. Ancak meselenin ozu, harikulade bir olaya ait olduğundan tefsir Âlimlerinin hemen hepsi (cumhur), bu mÂnÂları, tennur kelimesinin gercek ve lugat mÂnÂsından saymaya sebep teşkil etmediğini soylemektedirler.

6- Ebu Hayyan, tefsirinde Hasen'den rivayetle tennurun gemide suyun toplandığı yer olduğunu nakletmiştir, ki bu ifade hemen hemen geminin kazanını andırıyor.