Peygamber Efendimizin Alemin Yaratılışı ile İlgili Hadis'i Şerifleri Nedir
Peygamber Efendimizin Alemin Yaratılışı ile İlgili Hadis'i Şerifleri Ornekleri
1656 - İmran İbnu Husayn (R.a) anlatıyor: "Mescidde, Resûlullah (S.a.v)'ın huzuruna girmiştim. (O sırada) Benî Temim kabilesinden bir grup insan geldi. Onlara:
"Ey Benî Temim, size mujde olsun!" diyerek soze başlamıştı. Onlar hemen:
"Bize mujde verdin. Oyle ise (beytu'l-mÂlden) iki kere bağış yap!" diye talepde bulundular. Onların bu cevabı karşısında Resûlullah (S.a.v)'ın yuzunden rengi attı. Hz. Peygamber (S.a.v)'ın huzuruna (Hayber'in fethi sırasında) Yemen halkından bir grup (Eş'Ârî

"Ey Yemenliler! Benî Temim'in kabul etmediği mujdeyi siz bari kabul edin!" dedi. Onlar:
"Kabul ettik ey Allah'ın Resûlu!" dediler ve arkadan ilÂve ettiler:
"Biz dinimizi oğrenmeye ve bu (yaratılış) işinin başı ne idi, onu senden sormaya geldik!" dediler. Bunun uzerine Resûlullah (S.a.v), mahlukatın ve Arş'ın başlangıcını anlatmaya başladı:
"Bidayette Allah vardı, O'ndan once başka bir şey yoktu. O'nun Arş'ı suyun uzerinde bulunuyordu. Sonra gokleri ve yeri yarattı. Sonra zikr (denen kader defterinde ebede kadar cereyan edecek) her şeyi yazdı."
BuhÂrî, MegÂzî, 67, 74, Bed'u'l-Halk 1, Tevhid 22; Tirmizî, MenÂkıb, 3946.
1657 - Ebu Rezîn el-Ukeylî (R.a) anlatıyor: "Ey Allah'ın Resûlu, dedim, mahlukatını yaratmazdan once Rabbimiz nerede idi?" Bana şu cevabı verdi:
"el-AmÂ'da idi. Ne altında hava, ne de ustunde hava vardı. Arşını su uzerinde yarattı." Ahmed İbnu Hanbel dedi ki: "Yezid şunu soyledi: el-AmÂ, yani "Allah'la birlikte başka bir şey yoktu" demektir."
irmizî, Tefsir, Hud (3108).
1658 - TÂrık İbnu ŞihÂb (R.a) anlatıyor: "Omer İbnu'l-HattÂb dedi ki: "(Birgun) Resûlullah (S.a.v) aramızdan doğrularak mahlukatın ilk yaratılışından başlayarak (gecmiş olan gelecek olan butun safaları) cennet ehlinin cennete, cehennem ehlinin cehenneme girmesine kadar anlattı. Bunu bir kısmı oğrendi, bir kısmı unuttu."
Buharî, Bed'ul-Halk 1.
1659 - İbnu Mes'ud (R.a) anlatıyor: "Resûlullah (S.a.v) buyurdular ki: "Allah TeÂl hazretleri aklı yarattığı zaman ona: "Gel!" dedi, o da geldi. Sonra "Geri don!" diye emretti. O da geri dondu. Bunun uzerine akla şunu soyledi: "Ben, kendime senden daha sevgili olan başka bir şey yaratmadım. Seni, nezdimde mahlukÂtın en sevgilisi olana bindireceğim."
Rezin ilavesi.
1660 - Hz. CÂbir (R.a) anlatıyor: "Resûlullah (S.a.v) bana: "Allah'ın meleklerinden olan Arş'ın taşıyıcılarından bir melek hakkında rivÂyette bulunmam icin bana izin verildi" dedi ve ilÂve etti: "Onun kulak yumuşağı. ile ensesi arasındaki uzaklık yedi yuz senelik mesÂfedir"
Ebu DÂvud, Sunnet 19, (4727).
1661 - Hz.Abbas İbnu Abdilmuttalib (R.a) anlatıyor: "Bath nÂm mevkide, aralarında Resûlullah (S.a.v)'ın da bulunduğu bir grup insanla oturuyordum. Derken bir bulut gecti. Herkes ona baktı. Resûlullah (aleyhissalÂtu vesselÂm):
"Bunun ismi nedir bileniniz var mı?" diye sordu.
"Evet bu buluttur!" dediler. Resûlullah (S.a.v):
"Buna muzn de denir" dedi. Oradakiler:
"Evet muzn de denir" dediler. Bunun uzerine Resulullah (S.a.v) :
"AnÂn da denir" buyurdu. Ashab da:
"Evet anÂn da denir" dediler. Sonra Hz. Peygamber (S.a.v):
"Biliyor musunuz, sema ile arz arasındaki uzaklık ne kadardır?" diye sordu.
"Hayır, vallahi bilmiyoruz!" diye cevapladılar.
"Oyleyse bilin, ikisi arasındaki uzaklık ya yetmiş bir, ya yetmiş iki veya yetmiş uc senedir. Onun ustundeki sema(nın uzaklığı da) boyledir."
Resûlullah (S.a.v) yedi semayı sayarak her biri arasında bu şekilde uzaklık bulunduğunu soyledi. Sonra ilÂve etti:
"Yedinci semÂnın otesinde bir deniz var. Bunun ust sathı ile dibi arasında iki sema arasındaki mesafe kadar mesafe var. Bunun da gerisinde sekiz adet yabÂni keci (suretinde melek) var. Bunların sınnakları ile dizleri arasında iki sem arasındaki mesafe gibi uzaklık var, sonra bunların sırtlarının gerisirıde Arş var, Arş'ın da alt kısmı ile ust kısmı arasında iki sema arasındaki uzaklık kadar mesafe var. Allah, butun bunların fevkindedir."
Tirmizî, Tefsir, HÂkka, (3317); Ebû DÂvud, Sunnet 19, (4723); İbnu MÂve, Mukaddime 13, (193).
Bir rivÂyette şu acıklama yer alır: "Bu hadisi CÂmiu'1-Usul sÂhibi, Kutub-i Sitte'ye dÂhil kitaplardan hicbirine nisbet etmemiştir."
KatÂde ve Abdullah'dan yapılan bir rivayet şoyle: "Resûlullah (S.a.v) ashabıyla birlikte otururken bir kısım bulutlar gecmişti:
"Bunun ne olduğunu biliyor musunuz? Bu, el-anÂn (denen buluttur), bu arzımızın sakasıdır. Allah TeÂl bunu kendisine hic ibÂdet etmeyen bir kavme gondererek (su ihtiyaclarını gorur)" dedi. Bir muddet sonra devamla:
"Bu sema nedir biliyor musunuz? Durulmuş bir dalga, korunmuş bir tavandır. Bunun ustunde diğer bir sema vardır" dedi ve boylece ust uste yedi semanın olduğunu soyledi. Sonra konuşmasına devamla:
"İkisi arasında ne (kadar uzaklık) var biliyor musuzıuz?" diye sorduktan sonra "Beş yuz yıl!" dedi. Sonra tekrar:
"Bunun gerisinde ne olduğunu biliyor musunuz? Bunun gerisinde su var. Suyun gerisinde Arş var. Allah, Arş'ın fevkindedir. Ademoğlunun ef'Âlinden hicbiri O'na gizli kalmaz" buyurdu. Sonra tekrar:
"Bu arz nedir, biliyor musunuz? Bunun altında bir diğer arz var, ikisi arasında beş yuz yıl var. Boylece yedi arzın varlığını birer birer saydı" hadisi zikretti."
1662 - Abdullah İbnu Mes'ud (R.a)'dan yapılan rivayette, Resûlullah (S.a.v)şoyle buyurmuştur: "Allah yedi semayı yarattı. Her birinin kalınlığı beş yuz yıl yurume mesafesidir. "
Derim ki: "Tirmizî'nin CÂmi'inde yer alan KatÂde hadisi, bazı takdim ve te'hirler, ziyÂde ve noksanlarla Hasan Basri an Ebî Hureyre tarikinden merfu olarak gelmiştir.
Allahu a'lem.
1663 - Cubeyr İbnu Mut'im (R.a) anlatıyor. "Resûlullah (S.a.v)'a bir bedevî gelerek:
"Ey Allah'ın Resûlu, (kuraklıktan) insanlar meşakkate duştuler. Aile efradı zayiata uğradı. Hayvanlarımız da helÂk oldular. Bizim icin Allah'a dua et, su gondersin. Zîra biz Allah'a karşı senin şefaatini, sana karşı da Allah'ın şefaatini taleb ediyoruz!" dedi. Resûlullah (S.a.v) adama şu mukabelede bulundu:
"Yazık sana, soylediğin şeyin idrakinde misin ? Subhanallah!"
Resûlullah (S.a.v) subhanallahları o kadar tekrar etti ki bunun tesiri Ashab'ın yuzunden okunmaya başladı. Sonra Resûlullah (S.a.v) sozune şoyle devam etti:
"Yazık sana, mahlukatından hic kimseye karşı Allah şefaatci kılınmaz. Allah'ın şÃ‚nı boyle bir şey yapmaktan cok yucedir. Bak hele! Sen Allah'ın (azametinin) ne olduğunu biliyor musun? O'nun Arş'ı, semavatının' şoyle uzerindedir.-Parmaklarıyla işaret ederek- tıpkı uzerinde bir kubbe gibi. Arş Zat-ı ZulcelÂl sebebiyle inleyip ses cıkarır, tıpkı suvarisi sebebiyle atın ses cıkarması gibi. "
Ebu DÂvud, Sunnet 19, (4726).
1664 - Hz. Ebu Hureyre (R.a) anlatıyor: "Resûlullah (S.a.v) bir gun elimden tuttu ve şu acıklamayı yaptı:
"Allah toprağı cumartesi gunu yarattı. Ondaki dağları pazar gunu yarattı; ağacları pazartesi gunu yarattı. Mekruhları salı gunu yarattı. Nuru carşamba gunu yarattı ve onda hayvanları perşembe gunu yaydı. Hz.Adem (aleyhisselam)'i cuma gunu ikindi vaktinden sonra, ikindi ile gece arasındaki gunduz vaktinin en son saatinde en son mahluk olarak yarattı."
Muslim, Sıfatu'1-KıyÂme 27, (2789).
1665 - Hz. Ebu Zerr (R.a) anlatıyor: "Guneş batarken Resûlullah (S.a.v) ile birlikte mescidde idim. Bana:
"Ey Ebu Zerr, biliyor musun bu Guneş nereye gidiyor?" diye sordu. Ben:
"Allah ve Resûlu daha iyi bilirler!" dedim.
"Arş'ın altına secde yapmaya gider, bu maksadla izin ister, kendisine izin verilir. Secde edip kabul edilmeyeceği, izin isteyip, izin verilmeyeceği zamanın (kıyametin) gelmesi yakındır. O vakit kendisine: "Geldiğin yere don!" denir. Boylece battığı yerden doğar. Bu durumu CenÂb-ı Hakk'ın şu sozu haber vermektedir. (Mealen): "Guneş, duracağı zamana doğru yuruyup gitmektedir. Bu aziz ve alîm olan Allah'ın takdiridir"(YÂsin 38).
BuhÂrî, Tefsir YÂ-sin 1, Bed'u'1-Halk 4, Tevhid 22, 23; Muslim, İmÂn 250, (159); Tirmizî, Tefsir, YÂ-sin, (4225).
1666 - Hz. Ebu Hureyre (R.a) anlatıyor: "Resûlullah (S.a.v) buyurdular ki.: "Guneş ve Ay kıyamet gunu sarılırlar."
BuhÂî, Bed'ul-Halk 4.
1667 - İbnu AbbÂs (R.a) anlatıyor: "Yahudiler, gok gurultusunun ne olduğunu Hz. Peygamber (aleyhissalÂtu vesselÂm)'den sordular:
"Bulutlara muvekkel olan melektir. BerÂberinde ateşten kamcılar var. Bununla bulutları Allah'ın dilediği yere sevkeder"diye cevap verdi.
Onlar tekrar sordular:
"Ya şu işitilen ses, o nedir?"
"Bu, bulutların istenen yere gitmeleri icin onlara yapılan bir sevkdir" dedi. Yahudiler:
"Doğru soyledin. Şimdi de İsrail'in Yakub (A.s)kendisine haram kıldığı şey nedir onu soyle?" dediler. Resûlullah (S.a.v):
"Hz. Yakub (ırku'n-nes denen) uyluk mafsalından başlayıp dize, topuğa kadar inen. bir ağrıdan muzdarib idi. Deve eti ve sutu dışında kendine uygun gelen (ne yiyecek, ne icecek) munÂsip bir şey yoktu. Bu sebeple o da bunları haram etti" dedi. Yahudiler: "Doğru soyledin" dediler."
Tirmizî, Tefsir Ra,d, (3116).
1668 - Hz. Ebu Hureyre (R.a) anlatıyor: "Resûlullah (S.a.v) buyurdular ki: "Cehennem, Rabbine şikÂyet ederek dedi ki: "Ey Rabbim, bir kısmım diğer kısmımı yiyor. " Bunun uzerine ona iki nefes, izin verdi: Bir nefes, kışta, bir nefes de yazda. İşte bu (yaz nefesi), en şiddetli şekilde hissettiğiniz hararettir. Oburu de (kışta) en şiddetli bulduğunuz soğuktur."
BuhÂrî, Bed'ul-Halk 10; Muslim, MesÂcid 185, (617); Tirmizî, Sıfatu Cehennem 9, (2595); İbnu MÂce, Zuhd 38, (4319); Muvatta, Yukûtu's-SalÂt 27, (1,15).
1669 - KatÂde (rahimehullah) anlatıyor: "Bu yıldızlar uc maksatla yaratıldı:
1- Allah onları semaya zinet (ve sus) kıldı.
2- Şeytanlara atılacak taş kıldı.
3- Geceleri istikamet tayin etmede işaretler kıldı. Kim yıldızlar hakkında bunlar dışında bir te'vil ileri surerse (kendi ilÂve ettiği) hissesinde hataya duşer, nasibini kaybeder, mÂnasız bir yukun altına girer ve hakkında bilgisi olmayan, peygamberler ve meleklerin bile bilmekte Âciz kaldıkları bir şeye burnunu sokmuş olur. Allah'a yeminle soyluyorum: Allah hic kimsenin ne hayatını, ne rızkını, ne de olumunu herhangi bir yıldızla irtibatlı kılmamıştır. (Aksini iddia edenler) Allah hakkında yalan soyleyerek iftira ediyorlar..."
Rezîn ilavesidir. Ancak, (hakkında bilgisi olmayan) ibÂresine kadar olan kısmı, BuhÂrî, Bed'ul-Halk'da (3. bab) senetsiz olarak kaydetmiştir.
1670 - Ebu Mûsa (R.a) anlatıyor: "Resûlullah (S.a.v)'ı dinledim, şunu soyledi: "Allah TeÂl hazret1eri, Adem'i, yeryuzunun butun (cuzler)inden almış olduğu bir avuc topraktan yarattı. Âdem'in oğulları da arzın kısımlarına gore vucuda geldi. Bir kısmı beyazdır, bir kısmı kızıldır, bir kısmı siyahdır. Bunlar arasında orta (renkliler) de var. Ayrıca bir kısmı uysaldır, bir kısmı haşindir, bir kısmı habis (kotu kalbli), bir kısmı iyi kalblidir."
Ebu DÂvud, Sunnet 17, Tirmizî, Tefsir, Bakara, (2948).
1671 - Hz. Ebu Hureyre (R.a) anlatıyor: "Resûlullah (S.a.v) buyurdular ki: "Allah TeÂla, Hz. Âdem (A.s)'ı yarattığı ve ruh uflediği zaman, Âdem hapşırdı ve elhamdulillah diyerek, izni ile TeÂla'ya hamdetti. Rabbi de ona:
"Ey Âdem, yerhamukallah (Allah sana rahmet etsin), (mukarreb) meleklerden şu oturan gruba git ve "EsselÂmu aleykum" de!" dedi. (Hz. Âdem oyle yaptı. Hitab ettiği melekler):
"Ve aleyke's-selamu ve rahmetullahi ve berekÂtuhu!" diye karşılık verdiler. Sonra Âdem (A.s) Rabbine dondu. Rabbi ona:
"Bu cumle senin ve evlÂdlarının aralarındaki selÂmlaşmadır" dedi.
Allah TeÂla hazretleri, elleri kapalı olduğu halde Âdem'e:
"Dilediğini sec!" dedi. Hz. Âdem:
"Rabbimin sağ elini sectim! Rabbimin iki eli de sağdır, mubarektir" dedi. Sonra Allahu TeÂl hazretleri sağ elini actı. İcinde Hz. Âdem ve onun zurriyeti(nin emsÂlleri) vardı. Hz. Âdem (A.s):
"Ey Rabbim, bunlar nedir?" dedi. Rabb TeÂla:
"Bunlar senin zurriyetindir" dedi. Her insanın iki gozunun arasında omru yazılıydı. Aralarında biri hepsinden daha parlak, daha nurlu idi. Hz. Âdem:
"Ey Rabbim ! Bu kimdir?" dedi. Rabb TelÂla hazretleri:
"Bu senin oğlun DÂvud'dur. Ben ona kırk yıllık omur takdir ettim" dedi. Âdem aleyhisselam:
"Ey Rabbim onun omrunu uzat!" talebinde bulundu. Rabb TeÂla:
"Bu ona takdir edilmiş olandır!" deyince, Âdem:
"Ey Rabbim, ben ona kendi omrumden altmış senesini verdim"diye ısrar etti. Bunun uzerine Rabb TeÂla:
"Sen ve bu (talebin berabersiniz)." buyurdu.
Sonra Âdem cennete yerleştirildi. Allah'ın dilediği kadar orada kaldı. Sonra cennetten (arza) indirildi. Âdem burada kendi ecelini yıl be-yıl sayıp hesaplıyordu. Derken olum meleği geldi. Hz. Âdem (A.s) ona:
"Acele ettin, erken geldin. Bana bin yıl omur takdir edilmişti!" dedi.
Melek:
"İyi ama sen oğlun DÂvud a altmış senesini verdin" dedi. Ne var ki O bunu inkÂr etti, zurriyeti de inkÂr etti; o unuttu, zurriyeti de unuttu. "
Resûlullah (S.a.v) ilÂve etti: "O gunderı itibaren yazma ve şahidlik emredildi."
Tirmizî, Tefsir, Muavvizateyn (3365). Bu hadis A'raf suresinin tefsirinde gecti. Orada son cumle yoktur.
1672 - Hz. Aişe (R.a) anlatıyor: "Resûlullah (S.a.v) buyurdular ki: "Melekler nurdan yaratıldılar, cinler dumanlı bir alevden yaratıldılar. Âdem de size vasfı yapılandan yaratıldı. "
Muslim, Zuhd 60, (2996).
1673 - İbnu Omer (R.a) anlatıyor: "Hayır, Allah'a kasem olsun Resûlullah (S.a.v), Hz. İsa'nın kızıl cehreli olduğunu soylemedi. Ancak şunu soyledi: "Ben bir keresinde uyumuştum. Ruyamda Beytullah'ı tavafediyordum. O sırada duz saclı, kumral benizli, başından su akar vaziyette iki kişiye dayanıp ortalarında gitmekte olan birisini gordum.
"Bu kim?" dedim.
"Meryem'in oğlu!" dediler.
Bunun uzerine daha yakından gormek icin ilerledim. Kızıl, iri, kıvırcık saclı, sağ gozu kor, gozu uzum gibi pertlek bir adam daha vardı.
"Bu kim?" dedim.
"Bu, DeccÂl !" dediler.
İnsanlardan en cok ona benzeyeni İbnu Katan'dı."
Zuhrî der ki: "İbnu Katan, cÂhiliye devrinde vefat eden HuzÂalı bir kimseydi."
BuhÂrî, Tabi 33, 11, Enbiya, 42, LibÂs 68, Fiten 26, Muslim, İmam 275,(169); Muvatta, Sıfatu'n-Nebi 2, (2, 920).
1674 - Hz. CÂbir (R.a) anlatıyor: "Resûlullah (S.a.v) buyurdular ki: "Bana gecmiş peygamberler (aleyhimusselam) arzedildiler. Hz. Musa zayıfca bir erkekti. Sanki Şenûe kabilesinden (uzun boylu) birine benziyordu. Hz. İsa (A.s)'yı da gordum, gorduklerim icinde ona en cok benzeyen Urve İbnu Mes'ud idi. Hz. İbrahim (A.s)'i de gordum, gorduklerim arasında ona en cok benzeyen, arkadaşınızdı -yani kendisini kastediyor- Hz. Cebrail (A.s)'i de gordum. Gorduklerimden ona en ziyÂde benzeyen Dıhye İbnu Halîfe idi."
Muslim, İmam 271, (167); MenÂkıb 27, (3651).
1675 - Semure İbnu Cundub (R.a) anlatıyor: "Resûlullah (S.a.v) buyurdu ki: "SÂm, Arapların babasıdır.YÂfes, Rumların babasıdır. HÂm Habeşîlerin babasıdır."
Tirmizî, Tefsîr, SÂffÂt, (3229), MenÂkıb, (3927).
1676 - Hz. Ebu Hureyre (R.a) anlatıyor: "Resulullah (S.a.v) buyurdular ki: "Zekeriyya (As) marangoz idi."
Muslim, FedÂil 169, (2379).
ALıntıdır.