Kul Hakkı nedir?




Kul hakkı, insanın sahip olduğu hakları demektir.
Kutsal kitabımız KurÂn-ı Kerim kul hakkı uzerinde onemle durmaktadır. Allahın emir ve yasaklarının hemen hemen dorrte ucu kul hakkı ile ilgilidir. Busebeple, Allaha kulluk, yalnızca belli ibadetleri yerine getirmek değil, aynı zamanda insan haklarına da buyuk saygı duymaktır. Aksi takdirde insanların birarada kardeşce yaşamaları, devletler kurmaları mumkun olmaz.
Toplumun kaynaşması, kotuluklerden uzak, kardeşce yaşayışın sağlanması icin kul haklarına saygılı olmak o kadar onemlidir ki, Allah her turlu gunahı affettiği halde, kul hakkını affetmiyor.
İhanet etmek, utandırmak, kucumseme, mala ve cana zarar vermek, alış verişte aldatmak, dargın durmak, iftira etmek, arkasından konuşmak, laf taşımak,dedikodu yapmak, anarşi cıkarmak, dini ve milli değerlere saygısız davranmak kul hakkını zedeleyen davranışlardandır.
Peygamberimez: “İnsanlara merhamet etmeyen kimseye Allah da merhamet etmez. buyurur.


Kulun maddî hukukuna en buyuk tecavuz, oldurme hÂdisesi. İnsanın yaşama hakkına son verme, onun bu kÂinatla olan butun munasebetlerini bir anda kesip atma, kulu, Rabbine ibadetten alıkoyma, İlÂhî eserleri tefekkurden, rahmanî nimetlere şukurden menetme cinayeti. Allahı tesbih eden yetmiş trilyona yakın hucrenin butun bu tespihlerini bir kurşunla delip gecme, yahut bir bıcakla kesip atma ihaneti.

Fıkıh Âlimlerimiz katlin uc yerde cÂiz olduğunu soylerler.

- İmandan sonra kufre girme
- evli olduğu halde zina etme
- haksız yere bir insanın kanına girme.

Bunlar dışında insanın hayatına son verilemiyor.

“Kim bir nefsi, kısas yahut yeryuzunde fesat cıkarma sebeplerinin biri olmaksızın oldururse butun insanları oldurmuş gibidir.
(MÂide Sûresi, 32)


mealindeki Âyet-i kerimenin tefsiri sadedinde Ustad Bediuzzaman Hazretleri, şu enteresan beyanda bulunur:

“Bir mÂsumun hayatı, kanı, hatta umum beşer icin de olsa heder olmaz. İkisi nazar-ı kudrette bir olduğu gibi, nazar-ı adalette de birdir.
( Sunuhat)


YÂni, Allahın sonsuz kudretine nazaran bir insan yaratmakla butun insanları yaratmak arasında fark olmadığı gibi, Onun sonsuz rahmet ve adaleti noktasında da bir insanın katli ile, butun insanların katli arasında fark yoktur.

İnsanoğlu her nasılsa, başkalarının hakkını ciğnerken o insanların Allahın kulu olduklarını unutuyor. “Ben Allahın bir kuluna zulmedersem, Onun kahrına hedef olurum. diye duşunemiyor. Bunun icindir ki, kendisine İlÂhî ikazlar geliyor.

Bu rahmanî ikazlara tercuman olma sadedinde Allah Resulu de (asm.) ummetini defalarca ve değişik şekillerde ikaz etmiştir.

Sadece uc misÂl:

“Mazlumun bedduasından sakınınız. Cunku onun duasıyla Allah arasında perde yoktur.
(Buharî, Muslim)

“Ummetimden muflis odur ki, kıyamet gunu namaz ve zekÂtla gelir. Ama, bu arada sovduğu şu kimse, dovduğu bir başka kimse dahi gelir. Bunun uzerine kendisinin hasenatından şuna verilir, buna verilir. Uzerinde haklar bitmeden kendi hasenatı tukenirse, o zaman onların hatalarından alınır kendisine yuklenir. Daha sonra cehenneme atılır.
(Muslim)

“Kacmayarak, yalnız Allahtan sevap bekleyip sabrederek, duşmana karşı durduğun halde oldurulursen, borclarından başka butun gunahlarına kefaret olur. Bunu bana Cibril soyledi.
(Muslim)


Bu son Hadis-i Şeriften cok onemli bir hakikat dersi alıyoruz: Şehitlik de kul hakkını kaldırmıyor.

Allah yolunda canını veren bir mumin bunun buyuk mukÂfatını gormekle birlikte, kullara olan borclarından kurtulamıyor. Zira kul hakkının affını CenÂb-ı Hak kula bırakmış. Aynı şekilde, samimi tovbe eden bir muminin de gecmiş gunahları affolunuyor, ama kul hakkı bu affa da girmiyor.

“TovbekÂr olanlar hakkında hukukullah dÂvÂsı takip edilmez. Ancak hukuk-u şahsiye dÂvÂsı kalır.
( Hak Dini Kuran Dili)


MeselÂ, gıybet eden bir insan gıybet ettiği kimseden helÂllik almadıkca bu gunahın cezasından kendini kurtaramaz.

Kuran-ı Hakîmde, ilk bakışta kul hakkı gibi gorunen ve kullar arasındaki adalet esaslarını tespit eden bircok Âyetlerden sonra, “İşte bu Allahın hudududur, onu tecavuz etmeyin. mealinde İlÂhî ikazlar gelir. Demek ki, kul hakkını ciğnemek, Allahın hududuna tecavuz olarak kabul ediliyor. Artık boyle bir cinayeti işleyen insan kime iltica edecek, kimden yardım dileyecektir?

İnsan, Allahın kulu olduğundan onun hukukuna riayetsizlik de İlÂhî azabı netice veriyor ve bu noktada hukuklar birleşiyor.

Kendi parmağımızı nicin kesemez, hayatımıza neden kastedemeyiz? Cunku, ne beden bizim, ne de ruh. Haneyi harap etmeye de hakkımız yok, misafiri oradan cıkarmaya da. Yaparsak ne olur? Allahın mahlûkatında Onun rızası dışında tasarrufa kalkışmış oluruz. Bu ise hem hukukullaha karşı bir isyan, hem de kul hakkını ihlÂldir. Demek ki aynı fiil ile iki hukuka birden tecavuz ediliyor.

alıntı