Rabıtanın aslı sevgi bağıdır. Rabıta gonuldeki sevgidir. İnsanın sevdiği bir kişiyi hatırlamasıdır, şekil ve tasvir rabıtada onemli değildir. Rabıtadan kasıt ruhi beraberliktir, kalble olan hatırlamadır. Şekil ve tasvir rabıtada insanı gunaha hatta şirke kadar goturur. Kalbte ise şekil mevzubahis değildir. Nasıl ki Peygamber (SAV) efendimizi resimle , tasvirle hatırımıza getirmiyoruz, ama ruhen hatırlayıp seviyoruz , rabıta da boyledir
Rabıta ile ilgili Necip FÂzıl merhumun guzel bir kitabı vardır. HÂlid-i BağdÂdî Efendimiz'in Rabıta Risalesinden faydalanarak, kendisi de bir takım gorgulerini katarak yazmış. Onu okumanızı tavsiye ederim.
Allah-u TeÂl Hazretleri, ( ve kûnû maas sÂdıkîn ) ''Sadık kullarımla beraber olun!'' buyuruyor. YÂni ''Onlar gibi olun, onların yanında olun, onların cephesinde olun, onların gittiği yolda, onların safında bulunun!'' mÂnÂsına geliyor. Onun mÂnevi tatbikatı, mÂnevi bakımdan beraber olmak, boyle rabıta ile sağlanıyor.
İnsanın hocasıyla beraber olması, vaazını dinlemesi, nasihatını dinlemesi, dinini ondan oğrenmesi lÂzım!.. Bu her zaman mumkun olmuyor. Hem insanlar muhtelif yerlerde oturuyorlar, uzak diyarlara gitmiş oluyorlar. Hem de, gunun bir kısmının istirahatle gecmesi gerekiyor. Gunun her saatinde insanın hizmette olması kolay olmuyor. O bakımdan rabıta yapılıyor.
Rabıta yapıldığı zaman, murid şeyhinin huzurunda olmuş oluyor. Onu denetleyeci olarak da duşunebilir. Sevdiği bir kimse olarak, hocası olarak onu karşısında hayal edecek, zikri beraber yatığını duşunecek.
Rabıtanın şirk olmasının hicbir aslı, esası, dayanağı yoktur. Cunku, insanın gozunu kapatması serbesttir. Gozunu kapattığı zaman sevdiği bir insanı duşunmesi serbesttir. Bunun şirkle hicbir ilgisi yoktur. Onlar her halde tasavvufu bilmiyorlar veya rabıtayı bilmiyorlar, boyle bir goruşe saplanıyorlar. Ya da ibn-i Teymiyye'ni filÂn kitaplarını iyi okumuyorlar.
Ben şoyle onların kitaplarını ve o kitaplardan alınan ozetleri okuyunca, baktım o da bizim gibi duşunuyor. Tasavvufa saygılı, bu gibi pekcok konuda oldukca guzel ifadeleri var... Demek ki yarım bilgili olan insanlar, meseleyi anlamadıkları icin yalan yanlış konuşuyorlar.
Şirk Allah'a ortak koşmak demektir. Allah'a ortak koşmakla ilgili herhangi bir şey burda olmadığı icin, oyle bir husus yoktur. İnsanın sevdiği bir kimseyle beraber olmak istemesi, beraberliğini duşunmesi şirk değildir.
Bircok mÂnevî faydaları var... Feyz almak bakımından, insanın yetişmesi bakımından fevkÂlade onemli...
RÂmûzul EhÂdis'te bir hadis-i şerif var; Peygamber Efendimiz buyuruyor ki : ''Bir geniş arazide, colde giderken hayvanınız urktu, kactı. Yardım edecek bir kimse de yok... Colde ucsuz bucaksız dağların, kum tepelerinin arasında kayboldu. Bulmanız mumkun değil... Kaldınız caresiz... Sular orda, yiyecek orda... Kumların ustunde bata cıka sizin yurumeniz mumkun değil... Yandınız, mahvoldunuz. Boyle bir durumla karşılaştınız. Ne yapacaksınız?..
- Deyiniz ki : ''(YÂ ricÂlalah!) Ey Allah'ın erleri, Allah'ın ricÂli!.. '(eğîsûnî


Onun icin, Peygamber Efendimiz boyle deyin dediğin gore, Allah'ın evliyÂsına da boyle selÂhiyet verildiğine gore; hani ondan yardım istese bile, yine bir mahzuru yoktur. Cunku, mahzuru olsaydı, Peygamber Efendimiz tavsiye etmezdi. Onun icin bu şirk lafı taassubdan kaynaklanıyor.
Bir takım insanlar tasavvufa duşman olmuşlar. Bu tasavvuf duşmanlığını İngilizler koruklemiş. Mesel gectiğimiz asırda, İngilizler Osmanlı'yla ceşitli cephelerde harb ederken, iki buyuk tehlike tesbit etmişler:
1-) Hac
2-) Tasavvuf, tarikatlar
Neden?.. Hacca gittiği zaman muslumanlar, dunyanın dort bir yerinden gelip, bir yerde toplanıyorlar.''İngilizler falanca yerde şoyle yaptı, boyle yaptı, ona karşı şoyle tedbir alalım, boyle tedbir alalım!..'' diyorlar. Ondan dolayı İngilizlerin başarısı veya gayrimuslimlerin, İslÂm'a suikast icin calışanların oyunları bozulmuş oluyor. Onun icin hacca duşmanlar...
O zamanda başlamışlar, hac mevsimi geldiğinde haccı engellemeye... İşte, ''Salgın hastalık var!'' filÂn diye yalan dolan haberler yaymaya... Bu, yakın zamanlara kadar devam etti. Sonra birden salgın hastalıklar filÂn hepsi kalktı. Yalanmış demek ki...
YÂni, hac mevsiminde ilk once ''Bir salgın hastalık var!'' diyorlardır. ''Gidersen, olursun!'' diyorlardı. Hastaneye havale ediyorlardı, seyahat hurriyetini tehdit ediyorlardı. Doktorların keyfine kalıyordu. Rapor vermeyince, adam burda kahrından oluyordu. Sacma sapan şeyler... Şimdi bak hic bir şey olmuyor. ElhamdulillÂh... Yalanları ortaya cıktı.
Bir de bu tarikatlardan, tasavvuftan, has musluman yetiştiği icin cok korkmuşlar. MeselÂ, HÂl Orta Asya'da, Turkistan'da, Rus diyarlarında bozulmadan duran insanlar, bu tarikat sayesinde, tasavvuf sayesinde korunabilmişler, Rus baskılarının karşısında durabilmişler.'' diyorlar.
Ayrıca bir de hilÂfet meselesinden cok korkuyorlardı. Muslumanların halifesi olursa odleri patlar. Neden?.. O zaman, ''Azerbaycanda Ruslar saldırmış, ona karşı tedbir alın!.. Bulgaristan da Bulgarlar şoyle yapmış, buna karşı tedbir alın!..'' dediği zaman, tum Ummet-i Muhammed ayağa kalkacağından, boyle bir merkeze bağlılığı istememişti. Halbuki, onu kurmak her muslumanın boynuna vacip!.. Cok onemli bir şey!.. Cunku dağınık olduğun zaman, duşman tek tek yakalayıp mahvediyor. Kuzucukları birer birer kurtlar parcalıyor.
O bakımdan boyle şeyler olduğundan, bir tasavvuf duşmanlığı almış gitmiş. Suud'da korkunc bir tasavvuf duşmanlığı var... İran'da kendine gore bir acaib tasavvuf duşmanlığı var... Radikal musluman dediğimiz, yeni musluman kardeşlerde bir tasavvuf duşmanlığı var...
Kur'an-ı Kerim'de zikir emri var... Seksen doksan yerde Allah-u TeÂl Hazretler zikri emrediyor. Nefsi terbiye etmek, tezkiye etmek vazifesi Kur'an-ı Kerim'de var:
(Kad eflaha men zekkÂhÂ. Ve kad hÂbe men dessÂhÂ.) ''Nefsini terbiye eden kimse kurtulmuş, onu fenÂlıklara gomen kimse de ziyana uğramıştır.'' AhlÂkı guzelleştirme emri Kur'an-ı Kerim'de var... Nefsin oyunlarına karşı tedbir almak, şeytanla mucadele etmek meselesi var... Tasavvufun tum konuları Kur'an-ı Kerim'in emirlerinden cıkmış, hepsi Kur'an-ı Kerim'de var... Sen bunları nasıl inkan edersin, zikri nasıl inkÂr edersin?.. İslÂm'ı bilip tasavvufu inkÂr etmek mumkun değil... Ama cahiller tutturmuşlar, oyle gidiyorlar.
Biz de bunların yanlışlığını belirtmek icin mecmualarımızda en alim kimselerle roportajlar yaptırıp yayınlıyoruz. Buyuk mezheb imamları tasavvuf hakkında ne demişler, onların sozlerin yazıyoruz. İmam-ı Azam boyle buyurmuş, İmam Şafîî boyle buyurmuş, İmam MÂlik boyle buyurmuş, Ahmed ibn-i Hanbel boyle buyurmuş... Şu zÂtı medhetmiş, bu şeyhe bağlanmış filÂn diye onları yazıyoruz ki, millet bu oyunun tesiri altında kalmasın diye...
Resime rabıta olmaz, uygun değil!.. Pis suyla abdest alınır mı?.. Resmin ancak bir takım meşrû sebeplerle musaadesi var... Sen onu meşrû sebepler icin kullanabilirsin. Pasaport cıkacak, tapuda lÂzım, bilmem nerede lÂzım; orda kullanabilirsin. Onun dışında oyle resimle rabıta yapmak bid'attir, uygun değildir. tarikatta bid'attadır, boyle bir şey olmaz!.. O hocasına, usûlune uygun olarak rabıta edecek, resimle yapmayacak!..
Alıntıdır.