Peygamber Efendimizin Peygamber Oluşu
Hz Muhammed Nasıl Peygamber Oldu

Hz. Muhammed (s.a.s.) 40 yaşında Peygamber oldu. 23 yıllık Peygamberlik devresinin 13 yılı Mekkede, 10 yılı Medinede gecti. Bu itibĂ‚rla Peygamberlik devresinin:

a) Nubuvvetden Hicrete kadar devĂ‚m eden 13 yıllık suresine
“Mekke Devri (610- 622);

b) Hicretten vefĂ‚tına kadar olan 10 yıllık suresine de
“Medine Devri (622-632) denir.

BİRİNCİ BOLUM MEKKE DEVRİ

I- HZ.MUHAMMED (S.A.S.)İN Peygamber OLUŞU

1- HİRADA İNZİVÂ

Eskiden beri Mekkedeki hanîf ve zĂ‚hitler, recep ayında inzivĂ‚ya cekilirlerdi. Her biri, Mekkenin 3 mil (bir saat) kuzeyinde Hira (Nûr) dağında bir koşeye cekilir, tefekkure dalardı. (49)

40 yaşlarına doğru Hz. Peygamber (s.a.s.)in kalbinde de bir yalnızlık sevgisi belirdi. O da Hira (Nûr) Dağında bir mağaraya cekilip, gunlerce orada kalıyor, CenĂ‚b-ı Hakkın sonsuz kudret ve azametini duşunerek Ona ibĂ‚det ediyordu. Giderken azığını da berĂ‚berinde goturuyor, bitince evine donuyor, sonra tekrar gidiyordu. Boylece CenĂ‚b-ı Hakk, Onu buyuk vazifesine hazırlıyordu. Zaman zaman “Sen Allah elcisisin diye kulağına sesler geliyor, fakat etrafta hic bir şey goremiyordu.(50)

Hz. Muhammed (s.a.s.)e ilĂ‚hi vahyin başlangıcı, sĂ‚dık ruyĂ‚lar şeklinde oldu. Gorduğu her ruya, olduğu gibi cıkıyordu. (51) Bu hĂ‚l, altı ay kadar devam etti.

2-İLK VAHY

610 yılı Ramazan ayının(52) Kadir Gecesinde,(53) ridĂ‚sına burunup Hiradaki mağarada duşunmeye dalmış olduğu bir sırada, bir sesin kendisini ismi ile cağırmakta olduğunu duydu. Başını kaldırıp etrafına baktı; kimseyi goremedi. Bu sırada her tarafı ansızın bir nûr kaplamıştı; dayanamayıp bayıldı. Kendisine geldiğinde karşısında vahiy meleği CebrĂ‚ili gordu. Melek Ona:

-Oku Dedi. Hz. Muhammed (s.a.s.):

-Ben okuma bilmem, diye cevap verdi. Melek, Hz. Muhammed (s.a.s.)i kucaklayıp gucsuz bırakıncaya kadar sıkdı.

-Oku diye emrini tekrarladı. Hz. Muhammed (s.a.s.) yine:

-Ben okuma bilmem cevĂ‚bını verdi. Melek emrini tekrarlayıp ucuncu defa Hz. Peygamber (s.a.s.)i sıktıktan sonra “el-Alak Sûresinin ilk beş Ă‚yetini okudu.

“Yaratan Rabbının adıyle oku. O, insanı alaktan (aşılanmış yumurtadan) yarattı. Oku, kalemle (yazmayı) oğreten, insana bilmediğini belleten Rabbın sonsuz kerem sahibidir. (El-Alak Sûresi, 15).

Meleğin arkasından Hz. Peygamber (s.a.s.)de bu Ă‚yetleri tekrarladı. Heyecanla mağaradan cıkarak evine geldi. Yolda ilerlerken gok yuzunden bir sesin:

“Ya Muhammed. Sen Allahın elcisisin, Ben de Cibrilim dediğini duydu. Başını kaldırdığı zaman, CebrĂ‚ili gordu.(54) Korku icinde evine vardı. Eşi Hz. Haticeye:

“Beni ortunuz, cabuk beni ortunuz dedi. Bir muddet dinlenip heyecĂ‚nı gectikten sonra gorduklerini Hz. Haticeye anlattı, kendimden korkuyorum, dedi. Hz. Hatice, Onu şu olmez sozlerle teselli etti.

“Oyle deme. Allaha yemin ederim ki, CenĂ‚b-ı Hakk hic bir vakit seni utandırmaz. Cunku sen , akrabanı gozetirsin. İşini gormekten Ă‚ciz kimselerin ağırlıklarını yuklenirsin, Fakire verir, kimsenin kazandıramayacağını kazandırırsın. MisĂ‚firi ağırlarsın. Hak yolunda zuhûr eden olaylarda halka yardım edersin (55)

3- VARAKANIN SOZLERİ

Hatice daha sonra Hz. Peygamber (s.a.s.)i amcazĂ‚desi Nevfel oğlu Varakaya goturdu. Varaka hanîflerdendi. TevrĂ‚t ve İncili okumuş, İbrĂ‚nî dilini ve eski dinleri bilen bir ihtiyardı. Varaka Peygamberimiz (s.a.s.)i dinledikten sonra:

-Mujde sana yĂ‚ Muhammed, Allaha yemin ederim ki sen Hz. İsĂ‚nın haber verdiği son Peygambersin. Gorduğun melek, senden once CenĂ‚b-ı Hakkın MusĂ‚ya gondermiş olduğu Cibrildir. Keşki genc olsaydım da, kavmin seni yurdundan cıkaracağı gunlerde sana yardımcı olabilseydim Hic bir Peygamber yoktur ki, kavmi tarafından duşmanlığa uğramasın, eziyet gormesin (56) dedi. Aradan cok gecmeden Varaka oldu.

II- NEBÎLİK VE RASÛLLUK

Şupheziz, seni biz, şĂ‚hit, mujdeleyici ve uyarıcı olarak gonderdik.
(Fetih Sûresi, 8)

İlk vahiyden sonra, kısa bir sure vahyin arkası kesildi.(57) Bir gun Hz. Peygamber (s.a.s.) Hiradan donerken, bir ses işitti. Başını kaldırıp semĂ‚ya bakınca, kendisine daha once Hiradaki mağarada gelen meleği gordu.

Korku ve heyecÂn icinde evine dondu.

“Hemen beni ortunuz, beni ortunuz. dedi. Bu esnada CebrĂ‚il, el-Muddessir Sûresinin ilk Ă‚yetlerini getirdi.
“Ey ortusune burunen (Peygamber). Kalk, (insanları) azĂ‚b ile korkut. Rabbının adını yucelt (Namazda tekbir getir.) Elbiseni temiz tut. Kotu şeyleri terket. (el-Muddessir Sûresi, 1-5).

İlk vahiy ile Hz. Muhammed (s.a.s.) “Nebî olmuş, henuz başkalarına “Hak Dini tebliğ ile gorevlendirilmemişti. Bu ikinci vahiy ile “RisĂ‚let verildi. Hak Dini tebliğ ile gorevlendirildi. Ancak acık dĂ‚vet emredilmedi.

1- İSLÂMDA İLK İBÂDET

İslĂ‚mda Allaha imĂ‚ndan sonra ilk farz kılınan ibĂ‚det, namazdır. İkinci vahiy ile el-Muddessir Sûresinin ilk Ă‚yetlerinin indirilmesinden sonra, Mekkenin ust yanında bir vĂ‚dide, Cibril (a.s.), Rasûlullah (s.a.s.)e gosterip oğretmek icin abdest almış, peşinden Cibrilden gorduğu şekilde Rasûlullah (s.a.s.) de abdest almıştır.

Sonra Cibril (a.s.) Hz. Peygamber (s.a.s.)e namaz kıldırmış ve namaz kılmayı oğretmiştir.(58)

Eve donunce Rasûlullah (s.a.s.) abdest almayı ve namaz kılmayı eşi Hz. Haticeye oğretmiş, o da abdest almış ve ikisi birlikte cemĂ‚atle namaz kılmışlardır.

2- İLK MUSLUMANLAR

“İyilik işlemekte onde olanlar, karşılıklarını almakta da onde olanlardır.
(VĂ‚kıa Sûresi, 10)

Hz. Peygamber (s.a.s.)e ilk imĂ‚n eden ve Onunla birlikte ilk defa namaz kılan kişi, eşi Hz. Hatice oldu. Daha sonra evlĂ‚tlığı HĂ‚rise oğlu Zeyd.(59) ve amcasının oğlu Hz. Ali Musluman oldular.

a ) Hz. Alinin İslĂ‚mı Kabûl Etmesi

Ebû TĂ‚lib, Hz. Muhammed (s.a.s.)i, 8 yaşından 25 yaşına kadar evinde barındırmış Onu oz cocuklarından daha cok sevmişti. Evliliğinden sonra Hz. Muhammed (s.a.s.), eşi Hz. Haticenin evine gecmiş ve maddî bakımdan refĂ‚ha kavuşmuştu. (60) Ebû TĂ‚libin Ă‚ilesi ise pek kalabalıktı. Peygamberimiz (s.a.s.) amcasının sıkıntısının biraz azalması icin 5 yaşından itibĂ‚ren Aliyi yanına almıştı. Bu yuzden Ali, Hz. Peygamber (s.a.s)in yanında kalıyordu.(61)

Hz. Ali, Peygamberimiz (s.a.s.) ile Hz. Haticeyi namaz kılarken gorunce, bunun ne olduğunu sordu. Peygamber Efendimiz, Ona Muslumanlığı anlattı. O da Muslumanlığı kabûl etti. Bu esnĂ‚da Hz. Ali henuz on yaşlarında bir cocuktu.

b) Hz. Ebû Bekirin Musluman Olması

Hz. Muhammed (s.a.s.)in yakın ve en samîmi dostu olan Ebû KuhĂ‚fe oğlu Ebû Bekir, Kureyş kabîlesinin Teymoğulları kolundandır. Baba ve anne tarafından soyu, Hz. Peygamber (s.a.s.)in soyu ile Murrede birleşir.
Hz. Ebû Bekirin Mekkede Kureyş arasında buyuk bir itibĂ‚rı vardı. Zengin ve durust bir tuccĂ‚rdı. Aralarındaki guven ve samîmiyet sebebiyle, Peygamberimiz (s.a.s.) Ă‚ilesi dışındakilerden ilk olarak Hz. Ebû Bekiri İslĂ‚ma dĂ‚vet etti. Hz. Ebû Bekir bu dĂ‚veti tereddutsuz kabûl etti. EsĂ‚sen, cĂ‚hiliyet devrinde bile putlara hic tapmamış, ağzına bir yudum icki koymamıştı. Hz. Ebû Bekirin Musluman olmasıyla, Peygamberimiz (s.a.s.) buyuk bir desteğe kavuştu. Onun gayret ve delĂ‚letiyle, Mekkenin onemli şahsiyetlerinden AffĂ‚n oğlu OsmĂ‚n, Avf oğlu Abdurrahman, Ebû Vakkas oğlu Sad, AvvĂ‚m oğlu Zubeyr, Ubeydullah oğlu Talha da Muslumanlığı kabûl ettiler. Hz. Haticeden sonra Musluman olan bu 8 zata “İlk Muslumanlar (Sabıkûn-i İslĂ‚m) denilir.

3- ACIK DÂVETİN BAŞLAMASI (613-614 M)

Peygamber (s.a.s.) Efendimiz ilk uc yıl halkı gizlice İslĂ‚ma dĂ‚vet etti. Yalnızca cok guvendiği kimselere İslĂ‚mı acıkladı. (62) Başta Hz. Ebû Bekir olmak uzere, Hak dini kabul etmiş olanlar da, el altından guvendikleri arkadaşlarını teşvik ediyorlardı. Bu uc yıl icinde Muslumanların sayısı ancak 30′a cıkabildi.(63) Bunlar ibĂ‚detlerini evlerinde gizlice yapıyorlardı.

Peygamberliğin dorduncu yılında (614 M.) inen: “Sana emrolunan şeyi acıkca ortaya koy, muşriklere aldırma. (el-Hicr Sûresi, 94) anlamındaki Ă‚yet-i celile ile İslĂ‚mı acıktan tebliğ etmesi emrolundu. Bunun uzerine Rasûl-i Ekrem (s.a.s.) halkı acıktan İslĂ‚ma dĂ‚vete başladı.

Harem-i Şerife gidip kendisine inen Ă‚yetleri acıktan okuyordu:

“Ey insanlar şuphesiz ben, goklerin ve yerin mulk (ve hĂ‚kimiyetine) sĂ‚hip ve kendinden başka hic bir tanrı olmayan, dirilten ve olduren Allahın sizin hepinize gonderdiği Peygamberiyim. O halde Allaha, ummî nebiy olan Rasûlune-ki Oda Allaha ve Onun sozlerine inanmıştır,- imĂ‚n edin, Ona uyun ki doğru yolu bulmuş olasınız (el-Araf Sûresi, 158) diyerek onları İslĂ‚ma dĂ‚vet ediyordu.

Acık dĂ‚vetin başlamasından sonra, halkla daha kolay temas edebilmek icin Rasûlullah (s.a.s.), kendi evinden, SafĂ‚ ile Merve arasında işlek bir yerde bulunan “Erkamın evine taşındı. Bir cok kimse bu evde İslĂ‚mla şereflendiği icin bu eve “DĂ‚r-ı İslĂ‚m denildi.(64/1)

4- YAKIN AKRABASINI İSLÂMA DÂVETİ

“Once en yakın akrabanı (Allahın azĂ‚bıyla) korkut (eş ŞuarĂ‚ Sûresi, 214) anlamındaki Ă‚yet-i celîle inince Rasûl-i Ekrem (s.a.s.), SafĂ‚ Tepesine cıkarak:

“Ey Abdulmuttaliboğulları, Ey Fihroğulları, Ey AbdimenĂ‚foğulları, Ey Zuhreoğulları diyerek butun akrabasına oymak oymak seslendi. Hepsi toplandıktan sonra:

-Ey Kureyş cemĂ‚ati, size “şu dağın eteğinde veya şu vĂ‚dide duşman suvĂ‚risi var. Uzerinize baskın yapacak desem, bana inanır mısınız? diye sordu. Hepsi bir ağızdan:

-Evet, inanırız, cunku şimdiye kadar senden hic yalan duymadık, sen yalan soylemezsin dediler. O zaman Rasûlullah (s.a.s.):

-O halde ben size, onumuzde şiddetli bir azĂ‚b gunu bulunduğunu, Alaha inanıp, Ona kulluk etmeyenlerin bu buyuyk azĂ‚ba uğrayacaklarını haber veriyorum Yemin ederim ki, Allahtan başka ibĂ‚dete lĂ‚yık tanrı yoktur. Ben de Allahın size ve butun insanlara gonderdiği Peygamberiyim(Rasûl-i Ekrem her bir oymağa ayrı ayrı hitĂ‚b ederek) Allahtan kendinizi ibĂ‚det karşılığında satın alarak, azĂ‚bından kurtarınız. Bu azĂ‚btan kurtulmanız icin, ben Allah tarafından verilmiş hic bir nufûza sĂ‚hip değilim(64/2)

-Ey Kureyş CemĂ‚ati! Siz uykuya dalar gibi oleceksiniz. Uykudan uyanır gibi dirileceksiniz. Kabirden kalkıp Allah divĂ‚nına varınca, muhakkak dunyadaki butun yaptıklarınızdan hesĂ‚ba cekileceksiniz. İyiliklerinizin mukĂ‚fĂ‚tını, kotuluklerinizin de cezĂ‚sını goreceksiniz. “O MukĂ‚fĂ‚t ebedi Cennet, cezĂ‚ da Cehenneme girmektir (65) diyerek sozlerini bitirdi.

Peygamberimiz (s.a.s.)in bu sozleri, umumi bir muhĂ‚lefetle karşılanmadı. Yalnızca Ebû Leheb:

-HelĂ‚k olasıca, bizi bunun icin mi cağırdın? sozleriyle Rasûlullah (s.a.s.)in gonlunu kırdı. Bunun uzerine onun hakkında:

“Ebû Lehebin iki elleri kurusun,yok olsun. Ona ne malı ne de kazandığı fayda verdi. Alevli bir ateşe yaslanacaktır O. Boynunda bukulmuş bir ip olduğu halde, karısı da odun hammalı olarak. (Leheb Sûresi, 1-5) meĂ‚lindeki sûre-i celîle nĂ‚zil oldu.(66) Hz Muhammedin Peygamber Oluşu

III- MEKKE MUŞRİKLERİNİN MUSLUMANLARA KARŞI DAVRANIŞLARI

İslĂ‚mın Mekkede yayılmaya başlaması ile Mekke halkı iki kısma ayrıldı. l) Muslumanlar, 2) Muslumanlığı kabûl etmeyen muşrikler.

Muşriklerin, Muslumanlara karşı davranışları, sırasıyla beş safha gecirdi: Alay, hakaret, işkence, ilişkileri kesme (boykot), memleketten cıkarma ve oldurme (şiddet politikası).

1- ALAY VE HAKARET DONEMİ

Kureyşliler başlangıcta Hz. Muhammed (s.a.s)in Peygamberliğini onemsememiş gorunduler. İmĂ‚n etmemekle beraber, putlar aleyhine soz soylemedikce, Hz. Peygamber (s.a.s.)in dĂ‚vetine ses cıkarmadılar. Yalnızca, Rasûlullah (s.a.s.)i gorduklerinde, “İşte gokten kendisine haber geldiğini iddia eden diyerek eğlendiler. Muslumanları alaya alıp kucumsediler. Boylece “alay devri başlamış oldu.

KurĂ‚n-ı Kerîm, onların bu tutumlarını bize bildirmektedir.

“Suclular, şuphesiz muminlere gulerlerdi. Yanlarından gectiklerinde, birbirlerine goz kırpıp, kaş işĂ‚retiyle istihzĂ‚ ederlerdi. Arkadaşlarına donduklerinde, eğlenerek (neşe icinde) donerlerdi. Muminleri gorduklerinde, “bunlar gercekten sapık kimseler derlerdi. (el-Mutaffifîn Sûresi, 29-32)

Putlarla ilgili, “Siz de; Allahı bırakıp tapmakta olduklarınız (putlar) da, hic şuphesiz Cehennem odunusunuz (el-Enbiya Sûresi, 98) anlamındaki Ă‚yet-i kerîme inince, muşrikler son derece kızdılar. Artık Muslumanlara duşman olup, hakaret ettiler. Boylece, “hakaret devri başladı.

Kureyşin puta tapıcılıkta yararı vardı. Mekke puta tapıcıların merkezi durumundaydı. KĂ‚be ve civĂ‚rındaki putları ziyĂ‚ret icin gelenlerle Mekke hergun dolup taşıyor, bu yuzden Kureyş, hem para, hem itibĂ‚r kazanıyordu. Mekkede Muslumanlık yayılırsa butun bu menfaatler elden gittiği gibi, diğer kabîleler Kureyşe duşman olabilirlerdi. Ustelik Muslumanlık herkesi eşit sayıyor, soy-sop, asĂ‚let, zenginlik-fĂ‚kirlik farkı gozetmiyordu. Bu yuzden Kureyş ileri gelenleri Muslumanlığı kendi cıkarları icin tehlikeli gorduler. Muslumanlığın yayılmasını onlemek ve ortadan kaldırmak icin her cĂ‚reye başvurdular.

2- İŞKENCE DONEMİ

a) Kureyşin Ebû TĂ‚libe Başvurması:

Kureyşin ileri gelenlerinden Utbe b. Rabia, Şeybe b. Rabia, Ebû Cehil, Ebû Sufyan, Velîd b. Muğıra, Âs b. VĂ‚il ve Âs b. HişĂ‚mdan oluşan bir heyet HĂ‚şimoğullarının reisi Ebû TĂ‚libe gelerek:

“Kardeşinin oğlu ilĂ‚hlarımıza hakaret ediyor, dinimizi yeriyor, bizi aptal, dedelerimizi sapık gosteriyor. Ya O bu işten vazgecsin, yahut sen himĂ‚yeden vazgec de, biz hakkından gelelim dediler. Ebû TĂ‚lib onları tatlılıkla savdı.(67) Hz. Peygamber (s.a.s.)in eskisi gibi gorevine devam ettiğini gorunce yeniden Ebû TĂ‚libe geldiler.
“Artık sabır ve tahammulumuz kalmadı. Ne olacaksa olsun, iki taraftan biri yok olsun, diğeri kurtulsun diye tehdit ettiler. Ebû TĂ‚lib durumun nĂ‚zik olduğunu gordu. Butun Kureyşe karşı koyamazdı. Yeğeni Hz. Muhammed (s.a.s.)e durumu anlatarak:

-Bak oğlum, akraba arasında duşmanlık sokmak iyi olmaz. Sen yine dinine gore hareket et, ama onların putlarını aşağılama, onlara sapık deme. Kendini de , beni de koru, bana gucumun ustunde yuk yukleme dedi. Hz. Peygamber (s.a.s.) uzuldu. Artık amcası da kendisini koruyamıyacaktı. Muslumanlar henuz sayıca az ve zayıftı. MubĂ‚rek gozleri yaşlarla dolarak:

-Ey amca, Allaha yemin ederim ki, onlar sağ elime Guneşi, sol elime de Ayı koysalar, ben yine gorevimi bırakmam diyerek ayrılmak uzere yerinden kalktı.Yeğeninin gucenmesine dayanamayan Ebû TĂ‚lib:

-Ey kardeşimin oğlu, istediğini soyle, yemin ederim ki, seni hic bir zaman, hic bir şey karşısında himĂ‚yesiz bırakacak değilim. dedi.(68) Daha sonra Ebû TĂ‚lib, HĂ‚şimoğullarını toplayarak durumu anlattı ve Kureyşe karşı Ă‚ile şerefi adına Hz. Peygamber (s.a.s.)in korunmasını istedi. Ebû Lehebden başka butun Ă‚ile fertleri, Musluman olsun, olmasın, bu teklifi kabûl ettiler.(69)

b) Kureyşin Hz.Peygamber (s.a.s)e Başvurması

Ebû TĂ‚libe yaptıkları murĂ‚caatlardan bir sonuc alamayınca Kureyş uluları bizzĂ‚t, Hz. Peygember (s.a.s.)e geldiler:

-YĂ‚ Muhammed! Sen soy ve şeref yonunden hepimizden ustunsun. Fakat Araplar arasında, şimdiye kadar hic kimsenin yapmadığını yaptın; aramıza ayrılık soktun, bizi birbirimize duşurdun. Eğer maksadın zengin olmaksa, seni kabîlemizin en zengini yapalım. Reislik istersen, başkan secelim. Evlenmek duşunuyorsan, Kureyşin en asil ve en guzel kadınları ile evlendirelim. Eğer cinlerin kotuluğune kapılmışsan, seni tedĂ‚vî ettirelim. İstediğin her fedakĂ‚rlığa katlanalım. Bu davĂ‚dan vazgec, duzenimizi bozma dediler. Rasûlullah (s.a.s.):

-Soylediklerinizden hic biri bende yok. Beni Rabbım size Peygamber gonderdi, bana kitĂ‚p indirdi. CenĂ‚b-ı Hakkın emirlerini size tebliğ ediyorum. İmĂ‚n ederseniz, dunya ve Ă‚hirette mutlu olursunuz. İnkĂ‚r ederseniz, CenĂ‚b-ı Hak aramızda hukmedinceye kadar sabredip bekleyeceğim. Putlara tapmaktan vazgecip, yalnızca Allaha ibadet ediniz. diye cevĂ‚p verdi. (70)

- “Bizim 360 tane putumuz Mekkeyi idĂ‚re edemezken bir tek Allah dunyayı nasıl idĂ‚re eder diyerek gittiler.(71)

“O kĂ‚firler, iclerinden bir uyarıcının (Peygamberin) geldiğine şaştılar. Bu yalancı bir sihirbĂ‚zdır dediler. O (Peygamber) butun ilĂ‚hları tek bir Tanrı mı yapmış? Bu cidden şaşılacak birşey dediler. (Sad Sûresi, 4-5).

c) İlk Muslumanların Gordukleri Eza ve Cefalar

Muşrikler, Ebû TĂ‚lib ve Hz. Peygamberle yaptıkları goruşmelerden netice alamayınca Muslumanlara ezĂ‚ ve işkenceye başladılar.(72)

Hz. Ebû Bekir, Hz. Osman gibi kuvvetli ve itibĂ‚rlı bir Ă‚ileye mensup olanlara pek ilişemiyorlardı. Fakat kimsesiz, fakir Muslumanlara, ozellikle kole ve cĂ‚riyelere cihĂ‚n tĂ‚rihinde eşine rastlanmayan vahşet derecesinde işkenceler yapıyorlardı. Ebû Fuheyke, HabbĂ‚b, BilĂ‚l, Suhayb, AmmĂ‚r, YĂ‚sir ve Sumeyye bunlardandı.

SafvĂ‚n b. Umeyyenin kolesi olan Ebû Fuheyke, efendisi tarafından her gun ayağına ip bağlanarak, kızgın cakıl ve kumlar uzerinde surukletilirdi.

Demirci olan HabbĂ‚b, kor hĂ‚lindeki komurlerin uzerine yatırılmış; komurler sonup kararıncaya kadar, goğsune bastırılarak kıvrandırılmıştı.

AmmĂ‚rın babası YĂ‚sir, bacaklarından iki ayrı deveye bağlanıp, develer ters yonlere surulerek parcalanmış, kocasının bu şekilde vahşice oldurulmesine dayanamayıp muşriklere karşı soz soyleyen Sumeyye, Ebû Cehilin attığı bir ok darbesiyle oldurulmuştu.(73)

Halef oğlu Umeyye, kolesi Habeşli BilĂ‚li hergun cırılcıplak kızgın kumlar uzerine yatırır, goğsune kocaman bir taş koyarak guneşin altında saatlerce bırakır; Hz. Peygamber (s.a.s.)e kufretmesi, Muslumanlığı terk etmesi icin ezĂ‚ ederdi. Birgun, ellerini ayaklarını sımsıkı bağlayarak boynuna bir ip gecirmiş, sokak cocuklarının eline vererek cıplak vucûdunu kızgın kumlar uzerinde Mekke sokaklarında surutmuştu. Sırtı yuzulup kanlar icinde kalan BilĂ‚l, bu durumda yarı baygın halde bile “Ehad, Ehad (Allah bir, Allah bir) diyordu.(74)

Anne ve babası vahşice oldurulen AmmĂ‚r, gorduğu işkencelere dayanamamış, muşriklerin istedikleri sozleri soylemişti. Ellerinden kurtulunca, ağlayarak Hz. Peygamber (s.a.s.)e durumu anlatmış, Rasûlullah (s.a.s.)de: “Sana tekrar eziyet ederlerse; kurtulmak icin yine oyle soyle demişti.(75)

Hz. Ebû Bekir, muşrik sĂ‚hiplerinin işkencelerinden kurtarmak icin, yedi tane Musluman kole ve cĂ‚riyeyi buyuk bedeller odeyerek satın alıp Ă‚zĂ‚d etmişti. Rasûlullah (s.a.s.)in muezzini BilĂ‚l bunlardandı.(76)

HĂ‚şimîlerden cekindikleri ve Ebû TĂ‚libin himayesinde olduğu icin onceleri Rasûlullah (s.a.s.)in şahsına dokunamıyorlardı. Zamanla “mecnûn, falcı, şĂ‚ir sihirbaz gibi sozler soylemeğe başladılar. En sonunda fırsat buldukca Ona da hakaret, işkence ve her turlu kotuluğu yapmaktan cekinmediler. Gececeği yollara dikenler dokuyorlar, uzerine pis şeyler atıyorlar, kapısına kan ve pislik suruyorlar, evinin onune pislik atıyolardı. Bir defa Harem-i Şerifte namaz kılarken “Ukbe b. Ebî Muayt saldırıp boğmak istemiş, Hz. Ebû Bekir kurtarmıştı (77) Başka bir zaman, KĂ‚benin yanında namaz kılarken, Ukbe b. Ebî Muayt Ebû Cehilin teşvikiyle yeni kesilmiş bir devenin ic organlarını, secdeye vardığında uzerine atmış; kızı FĂ‚tıma yetişip uzerindeki pislikleri temizledikten sonra, başını secdeden kaldırabilmişti.(78) Muşriklerin kotulukleri giderek dayanılmaz bir duruma gelmiş. Muslumanlar Mekkede barınamaz hĂ‚le gelmişlerdi.

3- HABEŞİSTANA HİCRET

“Zulme uğradıktan sonra, Allah yolunda hicret edenleri, and olsun ki, dunyada guzel bir yerde yerleştiririz. Âhiret ecri ise daha buyuktur.
(en-Nahl Sûresi, 41)

a) Habeşistana İlk Hicret Edenler (615 M.)

Muşriklerin ezĂ‚ları dayanılmaz bir hal almıştı. Muslumanlar serbestce ibĂ‚det edemiyorlardı. Bu sebeple Rasûlullah (s.a.s.) Muslumanların Habeşistana hicret etmelerine izin verdi.
Muslumanlar Habeşistana iki defa hicret ettiler. İlk defa 12si erkek, 4′u kadın 16 kişi Mekke Devrinin (Peygamberliğin) 5′inci yılında (615 M.) Recep ayında Mekkeden gizlice ayrılarak Kızıldeniz kıyısında birleştiler. Başlarında bir reisleri yoktu. Buradan kiraladıkları bir gemi ile Habeşistana gectiler. İclerinde, Hz. Osman, eşi Rukiyye, Zubeyr b. AvvĂ‚m, Abdurrahman b. Avf ve Abdulllah b. Mesûd gibi muhterem zĂ‚tlar da vardı.(79)

b) İkinci Habeşistan Hicreti (616 M.)

İlk hicret edenler Habeşistanda iken inen “en-Necm Sûresini Hz. Peygamber (s.a.s.) HĂ‚rem-i Şerifte muşriklere okudu. Bitince, sûrenin sonunda “secde Ă‚yeti bulunduğu icin, Allaha secde etti. Bu sûrenin 19 ve 20′inci Ă‚yetlerinde muşriklerin putlarından “LĂ‚t, Uzza ve MenĂ‚tın isimleri de gectiğinden muşrikler de Hz. Peygamber (s.a.s.)le birlikte putları icin secde etmişlerdi. Bu olay, “Mekkeliler toptan Musluman oldu diye bir şĂ‚yianın cıkmasına sebep olmuş, bu asılsız şĂ‚yia tĂ‚ Habeşistanda duyulmuş, bu yuzden hicret eden Muslumanlar da, Habeşistanda uc ay kaldıktan sonra donmuşlerdi.(80) Muslumanlar, Habeşistandan donduklerine pişman oldular. Cunku muşrikler zulum ve işkencelerini daha da artırmışlardı. Bu sebeple Muslumanlar, Mekke Devrinin 7′inci yılında (616 M.) 77si erkek, 13′u kadın olmak uzere 90 kişi 2′inci defa Habeşistana hicret ettiler. Bu ikinci hicrette kafile başkanı Hz. Alinin ağabeyi CĂ‚fer Tayyardı.(81)

c) Kureyş Elcileri İle CĂ‚fer Arasında Gecen MunĂ‚zara

Muslumanların Habeşistana hicreti, muşrikleri endişelendirdi. Muslumanlığın etrĂ‚fa yayılmasından korktular. Hicret eden Muslumanların kendilerine teslim edilmesi icin Habeşistan NecĂ‚şisi (82) Ashameye kıymetli hediyelerle Amr b. Âs ile Abdullah b. Ebî Rabiayı elci olarak gonderdiler.(83) NecĂ‚şi Muslumanlarla Kureyş elcilerini huzurunda karşılaştırdı. Muslumanlara:

-Kureyşliler elci gondermişler, sizi geri istiyorlar, ne dersiniz diye sordu. Muslumanların reisi CĂ‚fer ayağa kalkarak:

-Ey hukumdar, sorunuz onlara, biz onların kolesi miyiz?

Kureyş delegeleri adına Âs oğlu Amr (Amr b.Âs) cevĂ‚p veriyordu:

-Hayır, hepsi hurdur.

-Onlara borcumuz mu var?

-Hayır, hic birinde alacağımız yok.

-Kısas edilmemiz icin, onlardan oldurduğumuz kimse var mı?

-Oyle bir isteğimiz yok.

-O halde bizden ne istiyorlar?

Amr cevap verdi:

-Bunlar atalarımızın dininden cıktılar, ilĂ‚hlarımıza hakaret ettiler, genclerin inanclarını bozdular, aramıza ayrılık soktular.

Bu iddialara karşı CĂ‚fer:

-Ey hukumdar, biz cĂ‚hil bir kavimdik. Taştan, ağactan yaptığımız putlara tapıyorduk. Kız cocuklarımızı diri diri taprağa gomuyor, olmuş hayvanların leşlerini yiyorduk. İcki, kumar, fuhuş ve herturlu ahlĂ‚ksızlığı yapıyorduk. Hak hukuk tanımıyorduk. Kuvvetliler zayıfları eziyor, zenginler fakirlerin sırtından geciniyordu.

CenĂ‚b-ı Hakk bizim hidĂ‚yetimizi diledi. İcimizden soyu-sopu, asĂ‚leti, ahlĂ‚k, fazilet ve durustluğu hakkında kimsenin kotu soz edemeyeceği bir Peygamber gonderdi. O bizi puta tapma zilletinden kurtardı. Tek, Allahı tanıttı. Yalnız Ona kulluğa cağırdı. Butun ahlĂ‚ksızlıklardan uzaklaştırdı. Doğru soylemeği, emĂ‚neti gozetmeyi, akrabalık haklarına riĂ‚yeti, komşularla hoş gecinmeyi oğretti. Yalan soylemeği, yetim malı yemeği, haksızlık etmeği yasakladı.

Biz Ona inandık. Onun gosterdiği Hak Dini kabûl ettik. Bu yuzden kavmimizin hakaret ve işkencelerine uğradık. Fakat dinimizden donmedik. Dayanamaz hĂ‚le gelince onlardan kacıp, sizin himĂ‚yenize sığındık dedi. KurĂ‚n-ı Kerimden Ă‚yetler okuyarak herkesi heyacĂ‚na getirip ağlattı.(84) Hz. İsĂ‚ ve Meryemle ilgili olarak:

“Meryem cocuğu alıp kavmine getirdi. Onlar: Meryem, utanılacak bir şey yaptın. Ey Harûnun kızkardeşi, baban kotu bir kimse değildi, annen de iffetsiz değildi dediler. Meryem cocuğu gosterdi: Biz beşikteki cocukla nasıl konuşabiliriz dediler. Cocuk: Ben şuphesiz Allahın kuluyum, bana kitap verdi ve beni Peygamber yaptı. Nerede olursam olayım, beni mubĂ‚rek kıldı. Yaşadığım muddetce namaz kılmamı, zekĂ‚t vermemi ve anneme iyi davranmamı emretti, beni bedbaht bir zorba kılmadı. Doğduğum gunde, oleceğim gunde ve dirileceğim gunde bana selĂ‚m olsun.. dedi.

İşte hakkında şupheye duştukleri Meryem oğlu İsĂ‚ gercek soze gore budur. (Meryem Sûresi, 27, 34)

Bu Ă‚yetleri dinleyen Habeş hukumdarı:

-Allaha yemin ederim ki, bu sozler Hz. İsĂ‚ya gelen sozlerle aynı kaynaktan, dedi ve Kureyş elcilerinin teklifini reddetti.(85)

Ertesi gun, Amr NecĂ‚şinin huzuruna cıkarak:

-Onlar Hz. İsĂ‚ hakkında yakışıksız sozler soyluyorlar, diyerek hukumdarı tahrik etmek istedi. Cunku Habeş NecĂ‚şisi Ashame Hırıstiyandı.

Bu idiaya karşı CĂ‚fer:

-Biz, Hz. İsĂ‚ hakkında CenĂ‚b-ı Hak KurĂ‚nda ne bildirmişse ancak onu soyleriz dedi ve sonra şu anlamdaki Ă‚yeti okudu.

“Meryem oğlu İsĂ‚ Mesih, Allahın Peygamberi, Meryeme ulaştırdığı kelimesidir. O, Allah tarafından bir rûhdur (en-NisĂ‚ Sûresi, 171)

Bunun uzerine NecĂ‚şi yerden bir cop alıp gostererek:

“-Hz. İsĂ‚nın dedikleri ile sizin soyledikleriniz arasında şu cop kadar bile fark yok. Sizi ve Peygamberinizi tebrik ederim. ŞehĂ‚det ederim ki, O zĂ‚t, hak Peygamberdir. Onu Hz İsĂ‚ mujdelemişti dedi. Sonra, Kureyş elcilerine:

“-Peygamberlerini yalanlayan kavmin hediyesi bana lĂ‚zım değil, diyerek getirdikleri hediyeleri geri verdi.(86)
Habeşistanda Muslumanlar guven icinde kaldılar. Bunlardan bir kısmı, Muslumanlar Medineye hicret edince Medineye gittiler (622 M.). Bir kısmı Hudeybiye barışına kadar orada kaldılar. (628 M.) CĂ‚ferin başkanlığında son 16 kişilik kafile ise Hayberin fethi esnĂ‚sında Medineye dondu. (628 M.)