MATRİX FİLMİNDE ANLATILAN GERCEKLER
(THE MATRIX)
Gectiğimiz yıllarda en cok seyredilen ve beğeni toplayan filmlerden biri olan Matrix'de (The Matrix), yapay zeka (artificial intelligence) olarak ifade edilen makinelerin dunyayı ele gecirdiği ve insan ırkını sadece bir enerji kaynağı olarak kullanarak, insanlara hayali bir dunya yaşattıkları senaryo edilmektedir. İcinde bulunduğumuz donemde ikincisinin yayına girmesiyle birlikte geniş izleyici kitleleri tarafından izlenen "Matrix", sanal gerceklik oluşturan bir bilgisayar programının cok gelişmiş bir şeklini ifade etmektedir.
"Neo" takma ismiyle anılan filmin başrol oyuncusu, bu sistemin icinde, buyuk bir yazılım şirketinde bir bilgisayar programcısıdır. Burada yaşadığı ve 20. yuzyılın son yıllarında gecen hayatının gercek olduğunu zannetmektedir. Halbuki gercek bedeni 2199'lu yıllarda ici sıvı dolu, dışı zarla kaplı kapsul benzeri bir mekanda tutulmaktadır. Burada kendisine ne gosterilirse onu gormekte, ne hissettirilirse onu yaşamaktadır. Aslında bedeni cok farklı bir ortamda ve zamanda olmasına rağmen, kendisini şehir kalabalığı icinde işine gidip gelen, bilgisayar programlarıyla uğraşan bir kimse olarak duşunmektedir. Kısacası "Matrix" denilen yapay bir dunyada, kendini gercek bir hayat yaşıyor zannetmektedir.
Gerceklerin -Neo'nun hayali bir dunyada yaşadığının- farkında olan "Morpheus" adındaki karakter, film boyunca Neo'ya gercekleri anlatmaktadır. Orneğin ona şimdiye kadar gorduğu, duyduğu, kokladığı, tadını aldığı, hissettiği şeylerin fiziksel bir gercekliğinin olmadığını; bunların, beyninin icinde kendisine gosterilen hayali goruntuler olduğunu delilleriyle acıklamaktadır. İlerleyen bolumlerde filmin karakterleri arasında gecen, bu yondeki konuşmalardan ornekler verilecektir.
Sanal Gerceklik ve Elektrik Sinyallerinden Oluşan Dunya
Gunumuz teknolojisindeki gelişmeler sayesinde, "dış dunya" veya "madde" olmadan, algıların cok gercekci olarak yaşanabileceğine dair ceşitli ornekler elde edilmiştir. Ozellikle son yıllarda buyuk bir gelişme gosteren "sanal gerceklik" kavramı, bu konuda oldukca ikna edici deliller sunmaktadır.
Sanal gerceklik, en basit şekliyle, bilgisayarda canlandırılan uc boyutlu goruntulerin, bazı aygıtların yardımıyla insanlara "gercek bir dunya" gibi gosterilmesidir. Bugun bircok alanda farklı amaclarla kullanılan bu teknolojiye, bu nedenle "yapay gerceklik", "sanal dunyalar", "sanal ortamlar" gibi isimler de verilmektedir. Sanal gercekliğin en onemli ozelliği, ozel aletler kullanan bir kişinin gorduğu goruntuyu gercek zannederek, aldanmasıdır. Bu nedenle son yıllarda sanal gerceklik ifadesinin İngilizce karşılığının başında "immersive" kelimesi de kullanılmaktadır ve bu kelimenin anlamı "dalmak, kaptırmak"tır. (Immersive Virtual Reality: Kaptıran Sanal Gerceklik)
Sanal dunyanın oluşturulması icin gerekli olan aletlerde kullanılan sistem, beş duyumuz icin gecerli olan sistemle aynıdır. Orneğin, kullanıcının eline taktığı eldivenin icindeki mekanizmanın etkisiyle, parmak uclarına bazı sinyaller verilir ve bu sinyaller beyine iletilir. Beyin bu sinyalleri yorumladığında bu kişi, cevresinde hic olmadığı halde ipekli bir kumaşa veya yuzeyinde bircok girinti ve cıkıntı bulunan, kabarık desenli bir vazoya dokunduğunu hissedebilmektedir.
Sanal gercekliğin kullanılmaya başlandığı onemli alanlardan biri de tıptır. Michigan Universitesi'nde geliştirilen bir teknikle doktor adayları ve ozellikle acil servis personeli yapay bir ameliyathane ortamında eğitilmektedir. Bu uygulamada, bir odanın zeminine ve duvarlarına ameliyathane ile ilgili goruntuler, ameliyathanenin ortasına ise bir ameliyat masası ve bir "hasta"nın goruntusu yansıtılmaktadır. Doktor adayları ise uc boyutlu gozluklerini takarak bu sanal hasta uzerinde ameliyata başlamaktadırlar. Bir sonraki sayfada yer alan resimlerden de anlaşılacağı gibi, bu resmi goren bir insan, hangisinin gercek hangisinin sanal olduğunu anlayamayacaktır.
Gunumuz teknolojisindeki gelişmeler sayesinde, "dış dunya" olmadan, algıların cok gercekci olarak yaşanabileceği gorulmuştur: İnsanlar olmadıkları ortamlarda bulunduklarını, yapmadıkları şeyleri yaptıklarını hissedebilmektedirler.
Matrix isimli filmde de, filmin iki kahramanı, bir koltukta yatar vaziyette iken sinir sistemlerine bir bilgisayar bağlandığında kendilerini bambaşka mekanlarda gormektedirler. Bir sahnede, uzakdoğu sporları yaparken, bir başka sahnede ise kendilerini bambaşka kıyafetler icinde cok kalabalık bir caddede yururken bulmaktadırlar. Filmin kahramanı Neo, yaşadıklarının gercekliği karşısında, bunların bir bilgisayar tarafından oluşturulan goruntuler olduğuna inanamadığını soylediğinde ise, bilgisayardaki goruntu dondurulmakta ve bu kişi gercek sandığı dunyanın aslında bir goruntu olduğu konusunda ikna edilmektedir.
Filmin bir sahnesinde, gercekte başına kablolar bağlanmış şekilde, kotu giysiler icinde, oldukca eski bir koltukta uzanan Neo, bilgisayar programı yuklendikten sonra, kendisini bambaşka kıyafetlerle bambaşka bir yerde bulmaktadır. Kotu gorunumlu giysileri değişmiş, sacı uzamıştır. Bulunduğu simulasyon ortamında, gercek halinden tamamen farklı bir gorunume burunmuştur.
Morpheus : Bu inşaa, bizim yukleme programımız. Herşeyi yukleyebiliriz. Giysi, donanımlar, silah, eğitim simulasyonları, ihtiyacımız olan herşeyi.
Neo : Şu anda bir bilgisayar programının icinde miyiz?
Morpheus : Buna inanmak cok mu zor? Giysilerin farklı. Kolların ve kafandaki bağlantılar gitmiş. Sacın değişmiş. Şu andaki goruntun gecici bir benlik resmi. Dijital benliğinin zihinsel bir projeksiyonu.
Konuşmalarından anlaşıldığı gibi filmdeki Neo adlı karakter, gorduklerinin hayal olamayacak kadar gercekci olmasından dolayı gerceği kabullenmek istememektedir. Bunun uzerine gerceklerin bilincinde olan Morpheus ile aralarında şoyle bir konuşma gecer:
Neo : Bu gercek değil mi? (koltuğu gostererek)
Morpheus : Gercek nedir? Gerceği nasıl tanımlarsın? Eğer hissedebildiğin, koklayıp, tadıp, gorebildiğin şeylerden soz ediyorsan, gercek, beyne iletilen elektrik sinyallerinin yorumlanmasıdır.
Morpheus adıyla anılan bilge kişi tarafından, Neo'ya gercek olduğunu duşunduğu dunyanın, aslında simulasyondan başka bir şey olmadığı gosterilir. Buna, gorduğu her ayrıntı dahildir. Arabalar, şehir gurultusu, trafik, gokdelenler, okyanus, insanlar, kısacası herşey sadece bilgisayar programı ile zihinde meydana gelen bir canlandırmadan ibarettir. Dikkat edilecek olursa Morpheus adlı karakter, yukarıdaki sozlerinde, gercek zannedilen algıların beyne iletilen elektrik sinyallerinin yorumu olduğunu bilimsel olarak anlatmaktadır.
Bu konu ile ilgili kitaplarımızda yer alan acıklamalardan bir kısmı şoyledir:Yaşadığımız dunya ile ilgili tum bilgilerimiz bize beş duyumuz aracılığı ile gelir. Yani biz gozumuzun gorduğu, elimizin dokunduğu, burnumuzun kokladığı, dilimizin tattığı, kulağımızın duyduğu bir dunyayı tanırız. Doğumumuzdan itibaren bu duyulara bağlı olduğumuz icin "dış dunya"nın, duyularımızın bize tanıttığından farklı olabileceğini hic duşunmemişizdir. Oysa, bugun bircok bilim dalında yapılan araştırmalar son derece farklı bir anlayışı beraberinde getirmiş, algılarımız ve algıladığımız dunya ile ilgili ciddi şuphelerin oluşmasına neden olmuştur.
Bu yeni anlayışın cıkış noktası ise şudur: Bizim "dış dunya" olarak algıladıklarımız, yalnızca elektrik sinyallerinin beyinde yarattığı etkilerdir. Elmanın kırmızılığı, tahtanın sertliği, dahası anneniz, babanız, aileniz, sahibi olduğunuz butun mallar, eviniz, işiniz ve bu kitabın satırları yalnızca ve yalnızca beyninizdeki elektrik sinyallerinden ibarettir. (Evrim Aldatmacası, II. baskı, s. 198)Biz, "goruyorum" derken, aslında gozumuze gelen uyarıların elektrik sinyaline donuşerek beynimizde oluşturduğu "etkiyi" goruruz. Yani "goruyorum" derken, aslında beynimizdeki elektrik sinyallerini seyrederiz. Hayatımız boyunca gorduğumuz her goruntu birkac cm3'luk gorme merkezinde oluşur. Okuduğunuz bu satırlar da, ufka baktığınızda gorduğunuz ucsuz bucaksız manzara da, bu kucucuk yerde meydana gelmektedir. (Evrim Aldatmacası, II. baskı, s. 200) Bizim gorduğumuz, dokunduğumuz, duyduğumuz ve adına "madde", "dunya" ya da "evren" dediğimiz kavramlar, sadece ve sadece beynimizde oluşan elektrik sinyalleridir. (Evrim Aldatmacası, II. baskı, s. 203) Bu noktada şaşırtıcı bir gercekle daha karşılaşırız: Beynimizde, gercekte ne renkler, ne sesler, ne de goruntuler vardır. Beynimizde bulabileceğiniz tek şey elektrik sinyalleridir. Bu, felsefi bir goruş değildir; algılarımızın işleyişi ile ilgili bilimsel bir acıklamadır. (Hayalin Diğer Adı: Madde, s. 16) Gorme olayı oldukca aşamalı bir bicimde gercekleşir. Gorme sırasında, herhangi bir cisimden gelen ışık demetleri (fotonlar), gozun onundeki lensin icinden kırılarak gecer ve gozun arka tarafındaki retinaya ters olarak duşerler. Buradaki hucreler tarafından elektrik sinyaline donuşturulen gorme uyarıları, sinirler aracılığı ile, beynin arka kısmındaki gorme merkezi adı verilen kucuk bir bolgeye ulaşırlar. Bu elektrik sinyali bir dizi işlemden sonra beyindeki bu merkezde goruntu olarak algılanır. Yani gorme olayı, gercekte beynin arkasındaki kucuk, ışığın hicbir şekilde giremediği, kapkaranlık bir noktada yaşanır. (Evrim Aldatmacası, II. baskı, s.199-200) Gorulduğu gibi Matrix filminde işlenen konu, kitaplarımızda yer verdiğimiz bilimsel gerceklikle aynı paraleldedir. Gerek filmdeki konuşmalarda gerekse yukarıdaki alıntılarda belirtildiği gibi, biz sadece, bize beynimizde gosterilen goruntulerle muhatap oluruz. Ne kadar gercekci olurlarsa olsunlar, tum algılarımız zihnimizin birer yorumudur. Dolayısıyla seyrettiğimiz, parcası olduğumuz bu goruntulerin yapay sinyallerle oluşturulup oluşturulmadığından hicbir zaman emin olamayız. Diğer bir deyişle gercekle hayal arasındaki farkı asla soyleyemeyiz.
Şimdi bu konuya yine filmden parcalara yer vererek biraz daha detaylı değinelim.
Hayallerle Gercekler Arasındaki Ayırt Edilemezlik
Filmden alınan karelerde gorulduğu gibi, filmin kahramanı Neo'ya gercekleri gosteren Morpheus, onun bir hayal dunyasında yaşadığını ve yaşadıklarını gercek sandığını, bu sefer televizyondan gosterdiği goruntulerle anlatmaktadır. Neo'nun, Matrix'in icinde gorduğu gokdelenler, arabalar, modern gorunum ve diğer tum detaylar sadece zihninde kendisine seyrettirilen algılardır. Dunyanın o anki gercek hali ise bambaşkadır; yıkılmış, harap olmuş bir gezegendir. Ancak Neo, kendisine anlatılana kadar, hep gercek bir dunyada olduğunu duşunmuş ve hayatının gercekliğinden hicbir şuphe duymadan, bu hayali dunyaya aldanarak senelerce yaşamıştır.
Morpheus : Bu bildiğin dunya, 20. yuzyılın sonundaki dunya. Şu anda sadece beyin etkileşimli bir simulasyonun parcası. Buna "Matrix" diyoruz. Bir hayal dunyasında yaşıyordun. Bu, bugunku haliyle gercek dunya... Gerceğin colune hoşgeldin...
Filmin bu kareleri ile ilgili kitaplarımızda daha evvel yer alan yorumlardan bir kısmı şoyledir:... "Dış dunya"ya hicbir zaman ulaşamadığımıza gore, bu dunyanın gercekten var olduğunu nasıl bilebiliriz? Elbette ki bilemeyiz. Aksine, her nesne yalnızca algıların bir toplamı olduğuna, algılar da yalnız zihinde var olduklarına gore, bizim icin var olan algılar dunyasıdır. Tanıdığımız tek dunya, zihnimizin icinde olan, orada cizilen, seslendirilen ve renklendirilen, kısacası zihnimizde meydana gelen bir dunyadır ve bizim varlığından emin olabileceğimiz tek dunya da budur.
Beynimizde seyrettiğimiz algıların maddesel karşılıkları olduğunu ise asla ispatlayamayız. Bu algılar pekala "yapay" bir kaynaktan da geliyor olabilirler.
Bunu şoyle bir ornekle zihnimizde canlandırabiliriz:
Once, beyninizi vucudunuzun dışına cıkarıp, cam bir kubun icinde suni olarak yaşattığımızı varsayalım. Bir de bunun yanına, her turlu elektrik sinyalinin uretilebildiği bir bilgisayar yerleştirelim. Sonra, herhangi bir ortama ait goruntu, ses, koku gibi verilerin elektrik sinyallerini yapay olarak bu bilgisayarda uretelim ve kaydedelim. Bu bilgisayarı elektrik kablolarıyla beyninizdeki algı merkezlerine bağlayalım ve burada kayıtlı olan sinyalleri beyninize gonderelim. Bu sinyalleri algıladıkca beyniniz (bir başka deyimle "siz"), bunların karşılığı olan ortamı gorecek ve yaşayacaktır.
Bu bilgisayardan beyninize, kendi goruntunuze ait elektrik sinyalleri de gonderebiliriz. Orneğin bir masada otururken algıladığınız butun gorme, işitme, dokunma gibi duyuların elektriksel karşılıklarını beyninize gonderdiğimizde, beyniniz kendisini burosunda oturmakta olan bir iş adamı sanacaktır.
Bilgisayardan gelen uyarılar devam ettikce de bu hayali dunya devam edecektir. Yalnızca bir beyinden ibaret olduğunu ise hicbir şekilde anlayamayacaktır. Cunku beynin icinde bir dunya oluşması icin beyindeki ilgili merkezlere gerekli uyarıların ulaşması yeterlidir. Bu uyarılar yapay bir kaynaktan, orneğin bir kayıt cihazından ya da daha farklı bir algı kaynağından geliyor olabilir. (Evrim Aldatmacası, II. Baskı, s. 206-207)
Algılarımızın Gercekci Olması Dış Dunyada Maddesel Karşılıkları Olduğunu Kanıtlamaz
Algılarımızın maddesel bir karşılığı olduğunu hicbir zaman ispatlayamayız. Cunku beynimizde algıların oluşması icin dış dunyaya ihtiyacımız yoktur. Bugun -kitabın başında da değindiğimiz gibi- simulatorler gibi bircok teknolojik gelişme bu gerceğin en onemli delilleridir. Filmin kahramanı Neo da, eğitim amaclı girdiği simulasyon ortamını son derece gercekci bulmaktadır. Oyle ki dovuş esnasında gosterilecek başarının kasların gucune bağlı olduğunu ve o ortamda gercekten havayı soluyarak yaşadığını duşunmektedir. Halbuki gercek bedeni bir koltukta bilgisayar sistemine bağlı olarak uzanmaktadır.
Tank : Savaş eğitimine ne dersin?
Neo : "Jujitsu". Jujitsu mu oğreneceğim?
Yukleme tamamlandıktan sonra...
Neo : Kung Fu biliyorum.
Morpheus : Goster bana.
Morpheus : Bu bir dovuş programı. Matrix'in programlanmış gerceğine benziyor. Aynı temel kuralları var. Yercekimi gibi. Bu kurallar bir bilgisayar sisteminin kurallarından farksız. Bazı kurallar değişebilir. Bazıları da ciğnenebilir.
Gunumuzde de filmdekine benzer bir teknoloji kullanılarak kişilere, cok farklı mekanlarda yaşadıkları hissettirilebilmektedir. Ve bu insanlar gordukleri, duydukları, yaptıkları şeyler gercekmişcesine tepkiler verebilmektedirler. Bazen bir oda buyukluğundeki bir kubun tum duvarlarına ve zeminine stereo goruntuler yansıtılır ve bu odaya giren kişiler, taktıkları stereo gozluklerle, odada dolaşıp kendilerini bambaşka mekanlarda, orneğin bir şelale kenarında, bir dağın zirvesinde, denizin ortasındaki bir geminin guvertesinde gorebilirler. Başa takılan kasklar uc boyutlu, derinlik ve mekan algısı olan goruntuler oluştururlar. Goruntuler insan boyutları ile orantılı olarak verilir ve eldiven gibi bazı aletlerle dokunma hissi sağlanır. Boylece bu aletleri kullanan kişi, gorduğu sanal dunyadaki eşyalara dokunabilir, onların yerlerini değiştirebilir. Bu mekanlarda insanın gorduğu goruntudeki sesler de son derece inandırıcıdır. Ses her yonden, farklı derinliklere sahip olarak verilebilmektedir. Bazı uygulamalarda, dunyanın cok farklı yerlerindeki birkac kişiye aynı sanal ortam gosterilebilmektedir. Boylece orneğin dunyanın farklı ulkelerinden, hatta farklı kıtalarından uc insan, kendilerini diğerleri ile birlikte bir surat motoruna binerken ya da bir toplantı sonunda fikir alışverişinde bulunurken gorebilirler.
Bu ornekler gostermektedir ki, bizim kendimizi bir mekanda gorebilmemiz icin dış dunyanın var olması şart değildir. Bizim dunya hakkında algıladığımız tum hisler, goruntuler, tadlar ve kokular yapay bir kaynaktan da gelse, gercekten var olsa da bizim bunu birbirinden ayırt etmemiz mumkun değildir. Biz her durumda yalnızca zihnimizin icinde yaşarız ve asla dışarıdaki maddenin aslına ulaşamayız.
Goruntudeki Kalite, Detaylardaki Zenginlik Sizi Aldatmasın!
Filmin yine bir başka sahnesinde, simulasyon ortamında Neo'ya Matrix adındaki sanal dunya tanıtılır. Herşey gerceğe son derece uygundur. Neo, sokakta yuruyen insanların trafik ışıklarında durduklarını, sonra da yeşil yanınca yurumeye devam ettiklerini gorur. Hatta kalabalık icinden birinin omzuna carptığını, vucudunun sarsıldığını hisseder.
Morpheus : Matrix bir sistemdir Neo... İceride, etrafına baktığında ne goruyorsun? İş adamları, oğretmenler, avukatlar, marangozlar. Kurtarmaya calıştığımız insanların zihinleri. Onları kurtarana dek, sistemin bir parcası olarak kalacaklar... Anlamalısın, bu insanların coğu sistemden cıkmaya hazır değiller. İclerinden coğu sisteme o kadar umutsuzca bağlı ki onu korumak icin savaşacaklar…
Neo'nun gercekmişcesine etrafa bakındığı bir anda, Morpheus "durdur" emri verir ve bir anda etraflarındaki goruntu olduğu şekliyle donar. İnsanlar oldukları halleriyle kalakalırlar, havuzun akmakta olan suyu durur, kuş havada bulunduğu noktada asılı kalır. Bu goruntu uzerinde bir tek Morpheus ve Neo konuşmalarına devam etmektedirler. Neo cok şaşırır, fakat o zaman etrafındaki herşeyin yaşadığı hayalin bir parcası olduğunu, gercekliğinin olmadığını daha iyi kavrar.
Morpheus : Durdur.
Neo : Bu Matrix değil mi?
Morpheus : Sana bir şey oğretmek icin tasarlanmış bir program.
Bu filmde yaşanan olayların insan yaşantısında da benzer şekilde olmadığını ispat etmek mumkun değildir. Bir kişi ne kadar inandırıcı detaylarla dolu bir mekanda olsa da bunları sadece kendi zihninde yaşamaktadır. Kendi dışında bu olayların, mekanların, kişilerin asılları varsa da bunlara ulaşamaz. Bu konuyu acıklayan izahlarımızdan bazıları şoyledir:İnsan, bir nevi ekranda 3 boyutlu, son derece net, son derece gercekci bir film seyretmektedir. Bu ekrana adeta yapışık olduğundan bir turlu filmden sıyrılıp, icinde bulunduğu durumu goremez. (Sonsuzluk Başlamış Durumda, s. 43) … madde dunyası olsa da olmasa da, insan sadece beynindeki algılar dunyasını izler. Maddelerin asılları ile hicbir zaman karşılaşamaz. Dahası, her insana kopyasını goruyor olmak yetmektedir. Orneğin, rengarenk ciceklerle bezenmiş bir bahceyi gezen bir insan, gercekte bu bahcenin aslını değil, beynindeki kopyasını gorur. Ancak, bu bahce o kadar gercekcidir ki, her insan bu hayalinde oluşan bahceden gercekmiş gibi aynı zevki alır. Hatta bugune kadar milyarlarca insan, bu bahce gibi gorduğu herşeyin aslını gorduğunu sanmıştır… (Hayalin Diğer Adı: Madde, s. 48) Allah, kusursuz ve saymakla bitmeyecek kadar cok detaya sahip olan evreni, her an, eksiksiz olarak yaratmaktadır. Ustelik bu yaratış o kadar kusursuzdur ki, yeryuzunde bugune kadar var olmuş milyarlarca insan, bu evrenin ve gordukleri herşeyin bir hayal olduğunu anlayamamışlar, hep maddenin aslı ile muhatap olduklarını sanmışlardır. (Hayalin Diğer Adı: Madde, s. 91) Bazı insanların otobandan hızla gecen bir otobusu veya bu otobusun sebep olduğu bir kazayı, maddenin fiziksel varlığı ile muhatap olduklarının carpıcı bir delili sanmalarının nedeni, goruntunun insanı aldatacak kadar gercekci gorulmesi ve hissedilmesidir. Mekan goruntulerindeki, orneğin otobandaki derinlik ve perspektifin kusursuzluğu, mekanda gorulen cisimlerin renk, şekil, golge olarak mukemmelliği, ses, koku ve sertlik hislerinin cok net olması ve goruntunun icinde bir mantık butunluğu bulunması kimilerini yanıltabilmektedir. Ve bazı insanlar bu olaylar neticesinde bunların algı olduğunu unutabilmektedir. Ama zihinde meydana gelen algılar ne kadar eksiksiz ve mukemmel olursa olsun, bunların birer algı olduğu gerceği değişmeyecektir. (Hayalin Diğer Adı: Madde, s. 178-179) Fizik Kanunları da Algılarımızın Bir Yorumudur
Morpheus, Neo'nun maddenin aslına ilişkin gercekleri kavraması icin pek cok yontem denemekte ve ona pek cok delil sunmaktadır. Bir onceki bolumde eğitimin bir parcası olarak, Matrix adlı sistemin bir kopyasında goruntunun dondurulduğunu, boylece gercek gibi gorunen herşeyin aslında sanal bir gerceklik olduğunu gosterdiğini anlatmıştık. Neo'nun buradaki eğitimi, şu konuşmalarla devam eder:
Neo : Onlar ne?
Morpheus : Duyusal programlar. Sisteme bağlı kalarak her turlu yazılıma girip, cıkabilirler. Sistemden cıkarmadığımız herkes potansiyel bir ajandır. Matrix'in icinde neredeyse herkes bir ajan ya da değil. Onlardan saklanarak ve kacarak hayatta kaldık ama onlar kapı bekcileri. Tum kapıları tutmuşlar. Anahtarlar onlarda. Er ya da gec, birisinin onlarla savaşması gerekecek.
Neo : Birisi mi?
Morpheus : Sana yalan soylemeyeceğim. Bir ajana karşı gelip, onunla savaşan herkes, canından oldu. Onların yapamadıklarını sen yapacaksın.
Neo : Neden?
Morpheus : Bir duvarın icinden yumruk atan ajanlar gordum. İnsanlar onlara bir şarjor boşalttı; ancak sadece havayı vurdular. Gucleri ve hızları, kurallara dayalı bir dunyaya bağlı. Bu yuzden senin kadar hızlı ve guclu olamazlar.
Neo : Ne soylemeye calışıyorsun? Kurşunları tutabileceğimi mi?
Morpheus : Hayır Neo. Demek istediğim şu: Hazır olduğunda buna gerek kalmayacak.
Yukarıdaki konuşmalarda da Morpheus, Neo'ya surekli olarak fizik kurallarıyla duşunmemesini oğutlemektedir. Matrix adlı sistemde "ajan" olarak tanınan guvenlik gorevlileri, sistemdeki sanal karakterlerin bedenlerini kullanarak herşeye hakim olabilmektedirler. Ancak bu sistemin zihinlere gosterilen yapay bir dunya olmasından oturu, Neo'nun en imkansız gibi gorunen şeyleri de başarabileceği anlatılmaktadır.
İleriki sahnelerde ise filmdeki karakterlerin gerektiğinde insanustu bir performans sergileyebildikleri gorulmektedir. Bunu son derece gercekci bir şekilde yaşamaktadırlar. Ancak bu, aslında bilgisayar tarafından beyinde yaşatılan hayallerden ibarettir. Filmin kahramanı Neo bu heyecan verici olayları yaşadığını zannederken, aslında koltuğunda oturmaktadır.
Diğer taraftan Morpheus, Neo'nun zihnini, yaşamı boyunca edindiği onyargılardan, aldığı telkinlerden kurtarmaya -filmdeki ifadesiyle zihnini ozgurleştirmeye- calışmaktadır. Bu amacla her iki oyuncu da bir atlama programına bağlanırlar. Burada Morpheus, birbirinden uzak ve son derece yuksek binalar arasında adeta ucuyormuş gibi atlar ve Neo'nun da zihnini ozgurleştirdiği (yani onyargılarından kurtulduğu) takdirde bunu başarabileceğini soyler. Ancak Neo bir bilgisayar programında olduğunu bildiği halde, kendini fizik kurallarına bağlı duşunmekten alıkoyamamaktadır. Diğer bir deyişle gercek olmayan bir ortamı, cok fazla onemseyerek atlarken duşeceğinin korkusunu yaşamaktadır.
Onceki sayfadaki karelerde de Neo'nun bu yuksek binalar arasında atlamayı denerken, atlayamayacağına dair tereddut ve korku duymasıyla birlikte beton zemine duşuşu gorulmektedir.
Filmde bilimkurgu unsurlar olmakla birlikte, verilen mesajlar son derece duşundurucudur. Orneğin maddenin ve mekanın hayal olduğunu anlayan bir kişi, diğer insanların bilmediği cok onemli bir sırrı daha kavrar: Dunyada gecerli olan sebep-sonuc ilişkileri, maddenin fiziksel ozelliklerinin sonucunda veya insanlar arasındaki ilişkilerin neticesinde oluşmamaktadır. Madde bir algı olduğuna gore fiziksel bir etkiye sahip olamaz. Her fiziksel etki, ayrı ayrı olarak yaratılır. Orneğin atılan bir taş camı kırmaz; taşın atılması ve camın kırılması goruntuleri ayrı ayrı yaratılır. Gemileri suda yuzduren "suyun kaldırma kuvveti" veya kuşları havada tutan "havanın kaldırma kuvveti" de birer algı olarak yaratılır. Dolayısıyla aslında bu gibi "kuvvetler"in hepsi, gercekte bunları yaratan Allah'a aittir.
Nitekim filmde de bu gercekleri oğrenen başrol oyuncusu, bilgisayara bağlı bir koltukta uzanırken, Matrix olarak anılan sanal dunyaya girdiğinde, fizik kanunlarının dışında hareketler yapabildiğini gorur. Orneğin yandaki karelerde gorulduğu gibi kendini kurşunlara hedef olmayacak kadar olağandışı bir hızla hareket ederken bulmaktadır. Ustelik herşey oylesine gercekcidir ki, aktor gozunu koltukta actığında hala buyuk bir şaşkınlık yaşamaktadır. Bu da bir ortamı insanlara yaşatmak icin dışarıdaki somut gercekliğe ihtiyac olmadığının cok onemli bir kanıtıdır.
Maddenin aslı konusunu anlattığımız eserlerde bu konu uzerinde de durmuş ve fizik kurallarının da zihinde meydana geldiğini şoyle anlatmıştık:Allah, bize yaşadığımız goruntuleri, bir sebep sonuc ilişkisi icinde, bazı kanunlara bağlıymış gibi gosterir. Orneğin, gece ile gunduz, bizim beynimizde oluşan goruntulerdir. Ve biz gece ile gunduzun Guneş'e ve Dunya'nın hareketlerine bağlı olarak değiştiğini algılarız. Orneğin beynimizin icindeki goruntude Guneş en tepedeyken, oğle saati olduğunu biliriz ve Guneş batarken de havanın karardığına şahit oluruz. Allah, evrene ait algıları yaratırken, bu sebep sonuc ilişkisi ile birlikte yaratmıştır. Hicbir zaman Guneş battığı halde gunduzu yaşamayız. (Hayalin Diğer Adı: Madde, s. 199) Beynimizin icindeki hayalde, elimizden bıraktığımız bir kalem hep yere duşmektedir. Buna neden olan sebep sonuc ilişkisinin araştırılması neticesinde "yercekimi kanununu" buluruz. Allah, ruhumuza izlettirdiği goruntuleri belli sebeplere ve kanunlara bağlıymış gibi gostermektedir. Bu sebeplerin ve kanunların yaratılmasının bir nedeni, hayatın imtihan icin yaratılmış olmasıdır. (Hayalin Diğer Adı: Madde, s. 200) Allah tum bu algıları, hicbir kanuna ve sebebe ihtiyac duymadan yaratmaya guc yetirendir. Orneğin Allah, tohum olmadan bir gulu yaratabilir, bulut olmadan yağmur yağdırabilir ya da Guneş olmadan golgeyi, geceyi ve gunduzu yaratabilir. Allah Furkan Suresi'nin 45-47. ayetlerinde once golgeyi yarattığını, sonra da Guneş'i ona delil kıldığını bildirmektedir. Ruyalarımız bu yaratılışı daha iyi kavrayabilmemiz icin iyi bir ornektir. Ruyamızda Guneş'in maddesel bir karşılığı olmadığı halde, Guneş'in verdiği ışığı, ısıyı, aydınlığı aynı gercek hayattaki gibi hissederiz. Bu yonleriyle ruyalar, Allah'ın, Guneş olmadan da Guneş'e ait hisleri zihnimizde yaratabileceğinin gostergelerinden biridir. Ancak Allah yarattığı imtihan ortamında insanlar icin herşeyin bir sebebini de yaratmıştır. Gunduzun sebebi Guneş'tir, yağmurun sebebi ise buluttur. Bunların tumu, beynimizde Allah'ın ayrı ayrı var ettiği goruntulerdir. Bir sebebin sonuctan once yaratılması ile de, Allah, bu imtihan ortamında herşeyin belli kanunlarla işlediğini duşunmemizi ve bu şekilde bilimsel araştırma yapmamızı sağlamaktadır. (Hayalin Diğer Adı: Madde, s. 202-203) Allah, yarattığı goruntuleri belli sebeplere bağlıymış gibi gosterir. Orneğin bir elma dalından koptuğunda hep yere duşer, hicbir zaman goğe doğru yukselmez veya havada asılı kalmaz. Allah'ın yarattığı bu sebeplerin ve kanunların araştırılması ise bilimin konularını oluşturur... (Hayalin Diğer Adı: Madde, s. 201) Allah, sebep olmadan da sonucu yaratmaya guc yetirendir. Orneğin ruyasında Guneş olmadığı halde Guneş'in ışıklarıyla ısındığını hisseden bir insan bunun bir delilidir. (Hayalin Diğer Adı: Madde, s. 202)
__________________
Matrix Filminde Anlatılan Gercekler
Sinema0 Mesaj
●40 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Dizi - Film - Sanat Forumu
- Sinema
- Matrix Filminde Anlatılan Gercekler
-
13-09-2019, 05:38:56