14- Bedeviler, dedi ki: "İman ettik." (30) De ki: "Siz iman etmediniz; ancak "İslÂm (musluman veya teslim) olduk deyin. (31) İman henuz kalplerinize girmiş değildir. Eğer Allah'a ve Rasulu'ne itaat ederseniz, O, sizin amelerinizden hic bir şeyi eksiltmez. Hic şuphesiz Allah, cok bağışlayandır, cok esirgeyendir."
30. Bundan, butun bedeviler değil, aksine İslam'ın gelişen gucunu gorerek, sadece muslumanların hucumundan korunmaları ve İslam zaferlerinin kazanclarından faydalanabilmeleri icin muslumanlığı kabul eden birkac bedevi kabilesi kastedilmiştir. Bu insanlar gercekte canu gonulden iman etmemişler idi, sadece dil ile soyleyerek işlerine oyle geldiği icin kendilerini musluman sayıyorlardı. Bunların ic yuzu Hz. Peygamber'e (s.a) gelerek ceşitli isteklerde bulunmaları ve sanki musluman olarak başkalarına buyuk iyilik yapmışlar gibi mukafat talep etmeleri sonucunda ortaya dokuluyordu. Hadislerde ceşitli kabilelerin tutumları anlatılmaktadır. Muzeyne, Cuheyne, Eşca, Gifar ve diğerleri gibi... Bilhassa Esad bin Huzeyme oğulları hakkında İbn Abbas ve Said bin Cubeyr şoyle demektedir: "Kurak ve kıtlık senesinde onlar Medine'ye geldiler ve mali yardım isteyerek tekrar tekrar Hz. Peygamber'e "Biz savaşmadan, vuruşmadan musluman olduk, biz sizinle filan filan kabilelerin savaştığı gibi savaşmadık," dediler. Bu sozleri ile onlar acıkca Allah'ın Rasulu ile savaşmadan İslam'ı kabul etmelerinin, onların Hz. Peygamber'e ve muslumanlara yaptıkları buyuk bir lutuf olduğunu, karşılığını da almaları gerektiğini soylemek istiyorlardı. Medine civarındaki kucuk bedevi topluluklarının işte bu hareket tarzlarına bu ayetlerde ışık tutulmaktadır.
Bu bakış acısı ile Tevbe Suresi 90. ayetten 110. ayete kadar ve Fetih Suresi 11. ayetten 17. ayete kadar birleştirilerek okunursa konu daha iyi anlaşılmış olur.
31. Ayette "" lafzı kullanılmıştır. Bu "biz musluman olduk deyiniz" diye de tercume edilebilir. Bu lafızdan bazı kimseler, "Kur'an-ı Kerim'in dilinde "mu'min" ve "muslim" iki ayrı deyimlerdir; mu'min canı gonulden iman edendir, musluman ise iman etmeden sadece dış gorunuşu ile musluman olandır," manasını cıkarmışlardır. Boyle bir iddia serÂp yanlıştır, temelden sakattır. Burada "iman" kelimesinin kalp ile tasdik icin ve "İslam" kelimesinin sadece dıştan itaat icin kullanıldığında şuphe yoktur. Fakat buradaki ifadenin Kur'an-ı Kerim'in mustakil iki ayrı deyimi olduğunu soylemek doğru değildir.
Kur'an-ı Kerim'in İslam ve Muslim kelimelerinin kullanıldığı ayetleri incelenince, Kur'an ifadesinde İslÂm'ın, Allah'ın insan cinsine ve butun beşere indirdiği hak dinin adı olduğu gorulmektedir. İman ve emre itaatin ikisini de icine almaktadır. "Muslim" ise canı gonulden iman eden ve fiilen itaat eden kişi demektir. Ornek olarak aşağıdaki ayetleri inceleyiniz. "Allah katında din ancak İslam'dır." (Al-i İmran: 19) "Kim İslam'dan başka bir din ararsa, o istediği din asla kendinden kabul olunmaz." (Al-i İmran: 85) "Ben sizin icin İslam'ı din olarak beğendim." (Maide: 3) "Allah kimi doğru yola sevketmeyi isterse goğsunu İslam ile genişletir" (En'am: 125) Bu ayetlerde "İslam"dan maksadın iman etmeden itaat etmek olmadığı meydandadır. Yine bakınız yer yer bu konunun ayetleri gelmektedir. "Ey Peygamber! De ki: Musluman olanların ilki olmam bana emredildi" (En'am: 14) "Onlar musluman olurlarsa şuphesiz doğru yolu bulmuş olurlar." (Al-i İmran: 20) "Musluman olan butun peygamberler Tevrat'a gore hukmederlerdi." (Maide: 44)
Burada bunun gibi ve diğer yerlerde daha bircok ornekler goz onune serilince, artık İslam'ı kabul etmek, İslam'a girmek, iman etmeden itaat etmek demektir denilebilir mi? Bunun gibi "Muslim" kelimesinin de defalarca kullanıldığı manaya ornek olarak aşağıdaki ayetlere bakınız. "Ey iman edenler! Allah'tan korkulması gerektiği şekilde korkunuz ve siz ancak musluman olarak can veriniz." (Al-i İmran: 102) , "O sizi onceden de muslumanlar olarak isimlendirmişti, bu kitapta da oyle isimlendirmiştir." (Hac: 78) "İbrahim, ne yahudi ne de hıristiyandı, fakat o, Allah'ı bir tanıyan gercek bir muslumandı." (Al-i İmran: 67) Hz. İbrahim ve İsmail'in Kabe'yi inşa ederken yaptıkları dua: "Ey Rabbimiz! Bizim ikimizi sana teslim ve ihlas sahibi (muslim) olmakla sabit kıl, soyumuzdan bir topluluğu da musluman bir ummet yap." (Bakara: 128) Hz. Yakub'un cocuklarına vasiyeti: "Ey cocuklarım! Allah sizin icin bu dini secmiştir. Oyleyse artık siz ancak musluman olarak can verin." (Bakara: 132)
Bu ayetleri okuduktan sonra artık kim bu ayetlerde "Muslim"den maksat gonulden inanmayıp sadece dıştan İslam'ı kabul eden kişidir diye iddia edebilir?
Bu ayetleri inceledikten sonra, Kur'an-ı Kerim'in ifadesinde İslam'dan maksat, iman etmeden itaat etmek ve Kur'an'ın dilinde musluman, "Sadece dıştan İslam'ı kabul eden kimsedir" demek, baştan yanlış ve kesin hatadır. Bunun gibi iman ve mu'min kelimelerinin Kur'an-ı Kerim'de mutlak surette, can-u gonulden iman etme manasına kullanılmadığını iddia etmek de yanlıştır. Şuphesiz pekcok yerde bu manaya kullanılmıştır.
Fakat pekcok oyle yerler de vardır ki, bu kelimeler orada, dıştan iman etmiş gozukmek icin, sadece dil ile soylemek manasına da kullanılmıştır. "Ey iman edenler!" denilerek dil ile ikrar ederek muslumanlar topluluğuna giren insanlara hitap edilmiştir. Onların gercekten mu'min olduğu veya imanının zayıf olduğu yahut sadece bir munafık olduğu goz onune alınmamıştır. Bunun pekcok orneklerinden birkacı icin Bkz. Al-i İmran: 156, Nisa: 136, Maide: 54, Enfal: 20-27, Tevbe: 38, Hadid: 28, Saf: 2.
Tefhimul Kuran
__________________
Hucurat Suresi 14. Ayet [Mumin-Muslim]
Dini Bilgiler0 Mesaj
●32 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- Hucurat Suresi 14. Ayet [Mumin-Muslim]
-
13-09-2019, 05:34:01