KIYAMET SURESİ


Ulemanın icmaı ile Mekkîdir. 40 ayettir. Kıyamet gununden bahseder ve onun mutlaka vuku bulacağına ilişkin deliller ileri surer. Onun korkulu manzaralarını gozler onune sererek tasvirini yapar. Sonra da ruhun bedenden cıkışını ve halkın İlk yaratılışını anlatır,
Kıyamet Gunu Ve Onda Meydana Gelecek Haller
Rahman ve Rahim olan Allah adıyla.
1-2- Kıyamet gunune yemin ederim ve nedamet ceken nefse yemin ederim (ki, insanlar oldukten sonra diriluleceklerdir).
3- İnsan, kemiklerini bir araya toplayacağımızı mı sanıyor?
4- Evet, Biz onu, parmak uclarına varıncaya kadar butun incelikleriyle yemden yapmaya kadiriz,
5-6- Ama, insanoğlu gelecekte de suc işlemek ister de: "Kıyamet gunu ne zamanmış!" der.
7-10- Gozun kamaştığı, ayın tutulduğu, guneş ve ayın bir araya getirildiği zaman, işte o gun insan: "Kacacak yer nerede;" der,
11- Hayır; hayır; bir sığmak yoktur,
12- Ey insan! O gun, sen, Rabbinin huzuruna varıp durursun.
13- O gun, İnsanoğluna onde ve sonda yaptığı ne varsa bildirilir,
14-15- Ozurlerini sayıp dokse de, insanoğlu, artık kendi kendinin şahididir.
16- Ey Muhammedi Cebrail sana Kur'an okurken, unutmamak İcin acele edip onunla beraber soyleme, yalnız dinle.
17- Doğrusu o vahyolunam kalbine yerleştirmek ve onu sana okutturmak Bize duşer.
18- Biz onu Cebrail'e okuttuğumuz zaman onun okumasını dinle.
19- Sonra onu sana acıklamak Bize duşer.
20- Hayır, hayır; ey İnsanlar! Sizler, cabuk elde edeceğiniz dunya nimetlerini seversiniz.
21- Ahireti bırakırsınız.
22-23- O gun bir takım yuzler Rablerine bakıp parlayacaktır.
24- O gun bir takım yuzler de asıktır.
25- Kendisinin belkemiğinin kırılacağını sanar.
Bazı Kelimeler:
Kendini veya başkalarım cok kınayan. însan sanıyor mu? 'Parmak uclarını yapıp duzeltiriz.
Fuhuş, gunahda devam etmektir. Burada emamdan kasıt geri kalan hayatı demektir. Dehşetin şiddetinden oturu goz kaydı ve hayrete duştu .Ayın aydınlığı gidip karardı, Kacış yeri. Sığınılacak yer İstikrar ve sukun. Delil ve tanık Ozurleri ve mazeretleri. Okuyuş .Dunya ve ondaki şeyler. Bırakıyor, terk ediyorsunuz. Guzel ve ışıl ışıl parlayan. Goren ve bakıp bekleyen. Asık yuzler. Bel kemiğini kıran şiddetli ve belalı bir iş.
Acıklama:
Cenab-ı Allah bu sureye olum sonlası dirilişi isbatlamak icin yeminle başladı.
Bilesiniz ki burada ve suresindeki kasem, nefisı ile ile başlatılmıştır. Alimler bunun manalandırılması hususunda hayrete duşmuşlerdir. Bazıları demişler ki: Bu ifadenin aslı "Muhakkak ki ben kıyamet gunune yemin ederim" şeklindedir. Bazıları da demişler ki, yeminin başında gecen nefiysı, o inkarcıların fasid inanclarını reddetmiştir. Sonra da olum sonrası dirilişe yemin etmekle soze başlanmıştır.
Denildi ki: Apacık bir şekilde ortada bulunduğu ve inkarcıların inkÂrlarına yer bırakmadığı icin Allah olum sonrası dirilişin vukuunun olduğuna bu ifadelerle yemin etmiştir.
Âlusînin kitabında bunu daha dakîk ve daha munasip bir şekilde ortaya koyan bir yorum vardır. Kitabındaki kelamının sırlarını elbetteki en iyi bilen Cenab-ı Allah'tır. —Mezkur yorumun Ozeti şoyledir: Bİr şeye yemin etmek, onu tazim etmeyi icerir. Sanki Cenab-ı Allah şoyle demektedir: Ben kıyamet gunune yemin ederim. Kinayıcı nefse de yemin ederim.
Bu şu manaya gelir: Aslında kıyamet gunu ile Nefs-İ Levvame dediğimiz kınayıcı nefis, yemin ifadesi ile tazim edilecek şeyler değildirler. Cunku bunlar uzerlerine yemin edilse de edilmese de buyuk ve azametli şeylerdirler. Bu da uzerine yemin edilen şeylerin buyukluk ve azametini ifade eden bir usluptur. Uzerine yemin edilen şey burada olum sonrası diriliştir.
Kutlu ve yuce olan Hak TeÂl kıyamet gunune yemin ederek buyurdu ki, insanlar hesaba cekilmeksizin kendi başlarına bırakılacak değildirler. Bilakis onlar olumlerinden sonra diriltilecek ve amellerinin karşılığını goreceklerdir.
Aynı şekilde Cenab-ı Allah Nefs-i Levvameye, yani kendini hayır işlemediği veyahut da kotuluk işlediğinden oturu cokca kınayan nefse de yemin etmiştir. Bu kınama ve bu kotuleme kıyamet gununde olacaktır. Bazıları dediler ki Nefs-i Levvame, dunyada iken kusurlarından veya kotuluğe sapmasından oturu kendini kınayan nefistir. Fakat nefsin bu kotu amellerinden Oturu cezasız bırakılacağını akıl kabul etmez.
Kıyamet gunune ve Nefs-i Levvameye yemin ederim ki ey insanlar sizler, olumunuzden sonra diriltilecek ve kıyamet gununde de, dunyada işlemiş olduğunuz hayır veya şerrin karşılığını gormek uzere hesaba cekileceksiniz.
İnsan, vahyi yalanladığı halde kendisini olumunden ve kemiklerinin dağılıp toprakta kaybolmasından sonra onun cuzlerini biraraya getirmeye muktedir olamayacağımızı mı sanıyor?!
Bu cumlede gecen insan kelimesi ile hususî bir şahıs mı yoksa İnkarcı olan her insan mı kast edilmiştir? Rivayetlerde anlatıldığına gore bu ayet-İ kerime Peygamber (S.A.V.) Efendimizin iki kotu komşusu olan Adî bin Re-bia ile Ahnes bin Şureyk hakkında bir reddiye olarak nazil olmuştur. Adî bir gun Resulullahm yanma gelip oturmuş ve ondan kendisine kıyametten bahsetmesini istemişti. Peygamber Efendimiz kıyametin ahvalini anlatmaya başlayınca Adî şoyle demişti: Vallahi ben o kıyamet gununu gozlerimle gorsem bile seni doğrulamam; sana da, kıyamete de iman etmem! Allah'ın, oldukten sonra dağılmış kemikleri bir araya getirmesi mumkun mudur?!
İşte bu nedenle Kur'an-ı Kerim, Adî ile Ahne/ı'i ozel olarak ve inkarcı herkesi de genel olarak yukarıdaki ayet-i kerime ile reddederek şoyle demiştir: Evet biz, olumden sonra insanın kemiklerini bi r araya getirip ona yeniden hayat vermeye, ilk defa yarattığımız gibi sonra ikinci kez de yaratmaya muktediriz. Hatta onun parmak uclarını bile eskisi gibi duzgun bîr halde meydana getirebiliriz.
Burada parmak uclarının duzeltilmesinden bahsedilmesi, insanın olumunden sonra butun azalarının eksiksiz olarak yerine getirilerek yeniden di-riltİleceğine işaret etmek icindir. Parmak ucları ve parmaklardaki eklemlerle kemikler son derece ince bir terkip ve konum icerendedirler. Parmak uclarındaki İzler, kişiden kişiye değişiktirler. İşte butun bunlar. Allah'ın kudretinin eksiksizliğine delalet etmektedirler. Dahası, O yuce zatın, olumlerinden sonra İnsanların kemiklerini bir araya getirip onlara yeniden hayat vermeye muktedir olduğuna şuphesiz bir şekilde delalet etmektedirler.
"Fakat insan, devamlı suc işleyerek ilerisini de berbad etmek ister." Evet burada İnsanın daha şiddetli bir fiilinden ve protestoya daha cok sebebiyet veren bir tutumundan Oluru yeni bir uslupla kınanmasına donulmektedir. O, olum sonrası dirilişi inkÂr ediyor. Cunku o, kotuluğu surdurmek istiyor. Gunahı irtikÂb etmeye devam etmek, hayatı boyunca gunahtan kopmamak istiyor, o kendisim kotulukten alıkoyan ve serden men eden, aklı ve dini olmayan bir hayvan gibi yaşamak istiyor. İşte facir, masiyet irtikÂb eden, hakka karşı gozunu kor eden bu insana bir vaiz oğut verdiğinde veya kendisine kıyamet gunu hatırlatıldığında, alay edip inkÂr ederek sorar: Şu kıyamet gunu ne zaman gelecek? Bu gun uzak mıdır, yoksa yakın mıdır? Şu alcak insan, sapıklığında devam eder. Şehvetlerine ve gudulerine kapılarak hayatını boşuna gecirir. Gozun kamaştığı, ay karardığı, kÂinatın nizamı bozulduğu, ay ile guneşin aynı mekÂn ve aynı zamanda bir araya geldiği zaman, bu insan dehşete kapılıp şaşırır, kacış yeri neresidir, kurtuluş neresidir? diye sormaya başlar. Hayır binlerce hayır! Bu gun kacış yeri yoktur, sığınak yoktur. Yardımcı ve destek yoktur. Allah'ın azabına karşı sizi koruyacak olan şey, yine ancak onun affetmesidir. O gun varıp durulacak yer, ancak Rabbinin huzurudur. Sığınma sadece O'nun dergÂhına yapılır. Ancak O'nun huzurunda sukûnet bulursunuz.
Peki bundan sonra ne olacak? İnsana, dunyada iken işlemiş olduğu ve ahiret İcin hazırlamış olduğu amellerinden haber verilecek, kendisinden istenildiği halde yapmadığı işler bildirilecektir. Bu haber ve bildirimden maksat insanın ameline karşılık gormesidir. Hayır işlemişse hayır, şer işlemişse şer gorecektir!
Sonra kutlu ve yuce olan Hak Teala insanın amellerinin kendisine cok acık ve net bir şekilde bildirileceğini izah buyurmakta ve şoyle demektedir: Hayır bilakis, insan o gun kendi nefsi aleyhinde şahitlik yapacak, istekler ileri surecek. Buna gore kıyamet gununde insana kendi amelinin bildirilmesi sozuyle, ameline karşılık mucazat gormesi kast edilmiş oluyor. Kaldiki o kendi nefsinin aleyhinde tanıklık yapacaktır. Amellerinin kotuluğunu bildirecektir. Dunyada iken yapmış olduğu şerli işleri anlatacaktır. O zaman, kendisinden' başka bir şahide de ihtiyac hissedilmeyecektir. "O gun dilleri, elleri ve ayakları yaptıklarına şahitlik edecektir?' "Bu gun nefsin sana hesapcı olarak yeter!"İnsan bir takım ozurler ortaya atsada kendi amelinin kotuluğune şahitlik edecektir. Kendi nefsinin kendi aleyhinde tanıklık etmesi, bu mazeretlere nisbetle daha hak bir sozdur.
Rivayete gore Peygamber (S.A.V.) Efendimiz Kur'an-ı Kerimi hıfzetmeye tutkundu. Ama ayet-i kerimeleri hıfzetmek O'na zor geliyordu. Cebrail, Ayetleri O'na okuyordu. O'da Ayetleri Cebrail'den dinlediği esnada bir tek kelimenin veya bir harfin zayi olmaması icin hemen onunla birlikte dilini ve dudaklarını hareket ettirerek ayetleri telaffuz ediyordu. Tah suresinde Peygamber (S.A.V.) efendimiz boyle yapmaktan men olundu: "Sana vahyedilmesi henuz tamamlanmadan Kur'an'ı acele okumaya kalkma'.
Bu surede de şu cumle ile Peygamber Efendimiz, Kur'an'ı Cebrail tamamlamadan okumaktan men edilmiştin "Onu tekrarlamak icin (henuz Cebrail sana vahyi bitirmeden) dilini depretme." Yani ey Peygamber, Cebrail'in vahyi sana tamamlamasından once dilini hareket ettirme. Kur'an'ı hemen cabuk almak ve hıfzetmek amacıyla dilini acele oynatma. Cunku bu Kur'an'ı senin goğsunde toplamak bize aittir. O'nu senin kalbine yerleştirecek olan biziz. O'nu hıfzedesin ve hic unutmayasın. Cebrail vasıtasıyla O'nu sana okuduğumuzda sukûnetle dinle. Cebrail tamamladıktan sonra peşi sıra oku. Kendini O'nu hıfzeden ve anlayan bir nefse sahip bulacaksın. O'nun manasını kavramak icin kendini pek yorma. Cunku Allah sana O'nu acıklayıp muşkil olan taraflarım izah buyuracak, sırlarını keşfettirecektir.
Butun bunlar Kur'an-ı Kerim'in Allah katından gonderilen bir Kitap olduğuna delalet eden kuvvetli deliller değilnıidirler?!
Geride onemli bir mesele kaldı: Bu meselenin olum sonrası diriliş ile onu inkÂr eden kimselerden bahseden ayetlerin ortasına konulmasındaki sır nedir? Bazı alimler bunu te'vil ederken demişler ki: Bu sozler onceki ayetlerle bağlantılıdır, cunku her insanın, kıyamet gununde okuyacağı ve kendisine teslim edileceği bir amel defteri vardır. Olum sonrası diriliş gununu yalanlayan facir kimseler ve hayatları boyunca gunah işlemiş olanlar, kıyamet gununde geldiklerinde ve amel defterleri kendilerine teslim edildiğinde, dillerini suratle oynatıp hareket ettirirler ki, kitaptaki bazı bilgileri gizlesinler. Onlar bunu gizlemekle bu aleyhlerindekİ ifadelerden kurtulacaklarını zannederler. Dolayısıyla kendilerine ikazda bulunularak suratle dillerini oynatmamaları ve işlemiş oldukları kotu amelleri ikrar etmeleri emredilir. Cunku Cenab-i Allah onlann butun amellerini beyan buyuracaktır.
Ama mufessirlerin coğu birinci goruşu tercih etmekte ve bu ayetlerin, Kur'an-ı Kerim'i hıfzetmekte olduğu gibi,hayır işi hususunda olsa bile aceleciliği kınamayı te'kid eden bir nevi parantez cumlesi olarak buraya konulduğunu soylemektedirler. Kur'an'ı hıfzetme gibi hayırlı bîr işte acelecilik kınandığına gore, dunya sevgisi gibi kotu bir işte a' '^ilik etmenin ne kadar kotu bir iş olduğunu varın siz duşunun. Birinci goruşu tercih eden mufessirlerin fikirlerini, muteakip ayetler de te'kid etmektedirler.
Şeyh Abdulkadir El Mağribî, tefsirinde bu Âyetlerin, kendisine Cebrail tarafından Kıyame sûresi okunduğu zaman Peygamber Efendimize nazil olduğu goruşunu tercih etmektedir. Peygamber Efendimiz, dilini suratle hareket ettirerek Kur'an'ı cabuk ezberlemek istiyordu, ama Cenab-ı Allah kendisine boyle yapmamasını emreden şu ayet-i kerimeyi inzal buyurdu: "Onu tekrarlamak icin (henuz Cebrail, sana vahyi bitirmeden) dilini depretme." Cebrail de kendisine bildirilen bu ayeti sıcağı sıcağına Peygambere telkin etti ki O da hemen bu emre uyup dilini cabuk hareket ettirmesin!
Ey insanlar! Uzerinde bulunduğunuz işlerinizde ve amellerinizde acelecilik tutkusundan vazgecin.
Bu, butun insanlığı kapsayan umumî bir hastalıktır. Her ne kadar bazı kimseler hayırda acelecilik etmekte iseler de coğunluğu, yalanlamada ve serde acelecilik etmektedirler, olum sonrası dirilişi yalanlayan ey İnkarcılar! Sizler hakkı hak etmek icin vahyi yalanlamadınız, bilakis sizler şu dunyayı sevmekte ve onu bakî olan ahirete tercih etmektesiniz. Bunun yanisıra ahiret hayatını ve onun icin yapılması gereken amelleri terk etmektesiniz. Ama bilmiyorsunuz ki ahirette iki grup insan olacaktır. Bunlardan biri Cennette diğeri İse cılgın alevli Cehennemde olacaktır. Bİr grubun yuzleri Allah'ın bahşetmiş olduğu nimetler dolayısıyla ışıl ışıl parlayacak ve Rabbinin nimetlerine bakacak, O'nu gormeyi bekleyeceklerdir. Diğer grup ise; yuzleri simsiyah, asık ve ekşi olacaktır. Dunyadaki kotu fiilinden dolayı ona oyle bir musibet inecektir'ki o musibet ve bela onun bel kemiğini kıracaktır.
Bir mesele daha var: Bu meselede alimler arasında Oteden beri buyuk bir anlaşmazlık ve ihtilaf meydana gelmiştir. Şoyle ki: Kıyamet gununde bizler Rabbimizi gorecek miyiz, gormeyecek miyiz? Cumhuru ulema, tipi ayet-İ kerimesine dayanarak kıyamet gununde mu'minlerin Rablerini gormelerinin mutlaka vuku bulacağı goruşundedirler. Ayrıca bu hususta Peygamber efendimizin bazı hadislerini de delil olarak İleri surmektedirler- Bazı ulema fırkaları ise Cenab-ı. Allah'ı gozle gormenin imkÂnsızlığı goruşundedirler. Cunku onlara gore gozler Allah'ı kuşatamaz, Allah'ı gore*mezler. Halbuki Allah'ı gozle gormek demek, O'nu zaman ve zemine yerleş*tirmek, O'nun icin yon tesbit etmek demektir ki, bunlar da Allah hakkında imkÂnsızdırlar. Ancak bu ayet-i kerimeyi burada şoyle te'vil etmek mumkun*dun Yuzler vardır ki Rablerİne bakar ayet-i kerimesinden kast edilen mana şudur: Yuzler vardır ki Allah'ın nimetini, lutfunu ve hoşnutluğunu gorup beklerler.
Mesele aslında cok basittir. Ahiretle ilgili işler gaybîdirter. Biz onları dunyevî durumlara kıyaslayanlayız. Bilakis onlara oldukları gibi iman ederiz. Mahiyetlerini ancak Allah bilir.
Olumu Ve Yaratılışının Başlıngıcı Esnasında Însan
29- Bacaklar birbirine dolaşır.
30- O gun sevk Rabbin. huzur unadır.
31-33- O, Peygamberi doğrulamamış, namaz kılmamış, ama yalanlayıp yuz cevirmiş, sonra da salma salma kendinden yana olanlara gitmişti.
34- Sana yazıklar olsun, yazıklar!
35- Daha ne olsun, sana yazıklar olsun yazıklar!
36- İnsanoğlu kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanır?
37- O, akıtılan bir meni damlası değil miydi?
38- Sonra kan pıhtısı olmuş, sonra Allah onu yaratıp şekil vermişti,
39- Ondan, erkek, dişi iki cins yaratmıştı.
40- Bunları yapan Allah'ın oluleri diriltmeye gucu yetmez mi? Elbette yeter.
Bazı Kelimeler:Turkuvet kelimesinin coğulu olup koprucuk kemiği demektir. Muska yapan, afsun yapan. Bacak bacağa dolaştı. Yani işler son derece gucleşti. Calım satar, kibirle yurur. Azıcık su, sperma.Başı boş.Kan pıhtısı.Şiddetle atılır.Sağlam bir olcu ile takdir etti. Onu duzeltti ve işini sağlamlaştırdı.
Acıklama:
Bu bir ceşit muazzam ilactır. Bu ilac, Kur'an-ı Kerim'İn, insanların nazarlarını, canlarının cıkacağı ana ve o anda meydana gelecek olan korkulu hallere cevirmesidir. Bundan sonra Kur'an-ı Kerim onlarla yaptığı konuşmanın tonunu yumuşatmakta ve ilk yaratılışlarını onlara hatırlatmaktadır ki, bunun sonucunda, surenin ana teması olan Olum sonrası dirilişi ispatlamaya gitsin. Ey insanlar! Şu dunya sevgisinden vazgecin. Ahireti hatıriaym ve butun gucunuzle onun icin calışın, hazırlık yapın. Canınızın bedenden cıkacağı esnada uzerinize inecek olan zorlu halleri hatırlayın. Ruhun koprucuk kemiğine varacağı esnada karşılaşacağınız durumları duşunun. O zaman aile efradınız ve arkadaşlarınız etrafınızda yığılacak ve şoyle diyeceklerdir: Yok mudur bir tabip, yok mudur bir afsuncu?! Hepsi senin cevrende oturup bekleşecek ve tabip cağırmaktan başka bir şeye muktedir olamayacaklardır. Cunku kader okları yaylarından cıktıktan sonra artık durdurulamazlar ve geri cevrilemezler. Allah'ın zatından başka her şey helak olacaktır, Hukum O'nundur. Butun işler O'na donecektir. İşte tam o esnada insan, ayrılığın mutlaka vuku bulacağına ve işin de zorlaşacağına, meselenin sarpa sarıp bacağın bacağa dolaşmakta olduğuna kesinlikle ve yakinen inanacaktır. Artık onun işi bakî olan, bir ve tek Allah'a kalmıştır. Herkes O'nun huzuruna sevk edilecektir.
Yalanlayıcı ve sapık kimselere gelince vay onların hallerine! Cunku onlar ne mallan ile sadaka vcrdiicr, ne goruşleriyle doğruyu gorduler. Hicbir iyilikle bulunmadılar. Allah icin namaz da kılmadılar. Bilakis kendilerine geldiği zaman Hak'kı yalanladılar. Kendilerini İslama davet ettiği zaman Resu-lullah'tan yuz cevirdiler. Aldatıcı susleriyle ve metaıyla dunya onları baştan cıkarıp aldattı. Bundan sonra da onlar calım satarak ve yaptıklarından oturu uzuntu duymayarak cekip gittiler. Ey yalanlamalar, size bela gerek bela! Sonra size yine bela gerek bela!
Bu sonuncu cumleyi Peygamber Efendimiz Ebu CehiFe hitaben soylemisti. Ebu Cehİf bunun bir tehdit olduğunu anlamış ve Peygamber efendimize şoyle demişti: Ey Muhammed beni tehdit mi ediyorsun? Vallahi ne sen, ne de Rabbin bana hicbir şey yapamazsınız! Vallahi ben bu Mekke'nin dağları arasında yuruyenlerin en ustunu ve en aziziyim.
Boyle dedikten sonra aradan cok gecmedi... Bedir Savaşında Ebu Cehil en kotu bir olumle Olduruldu. Mağrur insan kendisinin başıboş bırakılacağını, yasasız, yonetimsiz, hukumsuz, hesapsız ve cezasız olarak terk edileceğini mi zannediyordu? O, rahimlere atılan bir damlacık sudan yaratılmadı mı? Sonra o su, kan pıhtısına, sonra bir ciğnem ete donuşturulmedi mi? Daha sonra kendisine şekil verilipte sureti guzelleştirilmedİ mi? Allah onun bunyesini duzenli bir şekilde yaratıpta yaratılışını mukemmel kılmadı mı? Ondan dişi ve erkek olmak uzere insan nevinin bekası icin bir cifti yaratmadı mı? Evet butun bunları insana yapan Allah'ın, olumlerinden sonra İnsanları kıyamet gununde diriltmeye muktedir olacağına inanmıyor musunuz?! Duşunun ve oğut alın ey insanlar! Hem bilin ki sîzi ilk yaratılışınızda besleyip buyuten Rabbinizin sizleri başıboş bırakacağını duşunmeniz aklın kabul edeceği bir iş değildir. O sizi başıboş bırakıp hesapsız olarak terk edecek ve gunahkÂrı da cezalandırmayacak diye duşunmeyin!
__________________