ALLAH'IN GUZEL İSİMLERİNİN ŞERHİ
1767 - El - Kuddûs: Ayıplardan temiz demektir.
es-SelĂ‚m: SelĂ‚m sahibi‚ yani herceşit ayıptan selĂ‚mette‚her turlu Ă‚fetten berî demektir.
el-Mu’min: Kullarına va’dinde sĂ‚dık olan demektir. Tasdîk mĂ‚nasına olan imandan gelir. Yahut‚ kıyamet gunu kullarına‚ azabına karşı garanti veren‚ guven veren demektir‚ bu mĂ‚na emĂ‚n’dan gelir.
el-Muheyyim: ŞĂ‚hid olan (gorup guzeten) demektir. Emîn mĂ‚nasına geldiği de soylenmiştir. Aslı‚ mueymin’dir‚ ancak hemze‚ hĂ‚’ya kalbolmuştur. Keza er-Rakîb ve el-Hafiz mĂ‚nĂ‚sına geldiği de soylenmiştir.
el-Azîzu: Kahreden‚ galebe calan demektir. "İzzet"‚galebe calmak mĂ‚nasına gelir.
el CebbĂ‚r: MahlukĂ‚tı mecbur eden; emir veya yasak her ne dilerse ona zorlayan demektir. Bu kelimenin‚ butun mahlukĂ‚tının fevkinde yucedir mĂ‚nasına geldiği de soylenmiştir.
el-Mutekebbir: MahlukĂ‚ta ait sıfatlardan yuce‚ uzak mĂ‚nasına gelir. Ayrıca "MahlukĂ‚tından buyukluk taslayarak kendisiyle azamet yarışına kalkanlara buyukluyunu gosteren ve onlara haddini bildiren mĂ‚nasına geldiği de soylenmiştir.Keza şu mĂ‚naya geldiği de belirtilmiştir: "Mutekebbir" Allah’ın azametini ifĂ‚de eden kibriyĂ‚ kelmesinden gelir‚ tezyîfî bir mĂ‚na taşıyan kibir kelimesinden gelmez.
el-BĂ‚rîu: MahlukĂ‚tı‚ mevcut bir misĂ‚le bakmaksızın‚ yoktan‚ orneksiz olarak yaratan mĂ‚nasına gelir. Bu kelime‚ oncelikle hayvanlar icin kullanılır‚ diğer mahluklar icin pek kullanılmaz. Hayvanlar dışındaki mahlukĂ‚t hakkında nĂ‚diren kullanılır.
el-Musavvir: MahlukĂ‚tı farklı sûretlerde yaratan" demektir. Tsvîr lugat olarak hat ve şekil cizmek mĂ‚nasına gelir.
el-GaffĂ‚r: Kulların gunahlarını tekrar tekrar affeden‚ mĂ‚nasına gelir. Gafr kelimesi‚ aslında setr (ortmek) ve kapatmak mĂ‚nalarına gelir. Allah TeĂ‚la kullarının gunahlarını affedici‚ onlar icin cezayı terketmek sûretiyle (gunahları) ortucudur.
el-FettĂ‚h: Kulları arasında hĂ‚kim demektir. Araplar, hĂ‚kim iki hasmın (dĂ‚valı-dĂ‚vacı) arasındaki ihtilafı cozduğu zaman: "HĂ‚kim iki hasmın arasını fethetti" derler. Hukmetti, cozume kavuşturdu mĂ‚nasında, hĂ‚kime fĂ‚tih dendiği de olmuştur. Mamafih "Kullarına rızk ve rahmet kapılarını acan", rızıklarından kapanmış olanları acan mĂ‚nasına da gelir.
el-KĂ‚bız: Kullarının rızkını lutfu ve hikmetiyle tutan mĂ‚nasına gelir.
el-BĂ‚sıt: Kullarına rızkı acıp cûd ve rahmetiyle genişleten demektir. Boylece CenĂ‚b-ı Hakk, hem ihsan sahibi, hem de onu men edici olmaktadır.
el-HĂ‚fid: Cebbarları ve firavunları alcaltan demektir. YĂ‚ni onları horlar ve değersiz kılar demektir.
er-RĂ‚fi': Velîlerini, dostlarını yueltir. Azîz kılar demektir. Boylece Allah, hem zelîl hem de azîz kılıcı olmaktadır.
el-Hakem: HĂ‚kim demektir. Bu da hakikatı hukmetme yetkisi kendis ne verilen, ona gonderilen demek olur.
el-Adlu: Kendinde heva meyli olmayan, hukumde doğruluktan ayrılmayan cevre yer vermeyen mĂ‚nasına gelir. Aslında masdardır. Ancak Ă‚dil makamında kullanılmıştır. Âdil'den daha beliğdir, cunku musemma, fiilin kendisiyle isimlenmiştir.
el-Latîfu: Arzunu sana rıfkla ulaştıran demektir. "Mahiyeti, idrak edilemeyecek kadar latîf" mĂ‚nasına geldiği de soylenmiştir.
el-Habîru: Olanı ve olacağı bilen kimseye denir.
el-Gafûru: Bağışlamada mubalağa eden, cok bağışlayan demektir.
eş-Şekûru: Kullarını, sĂ‚lih fiilleri sebebiyle mukĂ‚fatlandıran ve sevap veren demektir. Allah'ın kullarına şukru, onlara mağfireti ve ibĂ‚detlerini kabul etmesidir.
el-Kebîru: CelĂ‚1 (buyukluk) ve şĂ‚nının yuceliği sıfatlarını taşıyan kimsedir.
el-Mukîtu: Muktedir demektir. Ayrıca, mahlukĂ‚ta gıdalarını veren mĂ‚nasına geldiği de soylenmiştir.
el-Hasîbu: el-KĂ‚fi demektir. Muf'il mĂ‚nasında fĂ‚ildir, tıpkı mu'lim mĂ‚nasında elim gibi, hasîb'in muhĂ‚sib mĂ‚nasında kullanıldığı da soylenmiştir.
er-Rakîbu: Kendisinden hicbir şey gĂ‚ib olmayan hĂ‚fîz (muhĂ‚fız) demektir.
el-Mucîbu: Kullarının duasını kabul edip, icĂ‚bet eden zĂ‚t demektir.
el-VĂ‚siu: Zenginliği, butun fakrlar buruyen; rahmeti herşeyi kuşatan demektir.
el-Vedûdu: el-Vedd (sevgi) kelimesinden mef'û1 mĂ‚nasında feûl'dur. Allah TeĂ‚lĂ‚ Mevdûd'dur. Cok sevilir. Yani velilerinin kalbinde sevgilidir. Veya fĂ‚il mĂ‚nasında feûldur. Yani Allah TeĂ‚la sĂ‚lih kullarını sever, bu da "onlardan razı olur" demektir.
el-Mecîdu: Keremi geniş olan demektir. Şerif mĂ‚nasını taşıdığı da soylenmiştir.
el-BĂ‚isu: MahlukĂ‚tı, olumden sonra kıyamet gunu yeniden diriltir demektir.
eş-Şehîdu: Kendisinden hicbir şey gĂ‚ib olmayan kimse demektir. ŞĂ‚hid ve şehîd aynı mĂ‚nada kullanılır, tıpkı Ă‚lim ve alîm kelimeleri gibi. MĂ‚na şoyledir: Allah, (her yerde) hĂ‚zırdır. Eşyayı muşahede edip her an gorur.
el-Hakku: Varlığı ve vucudu gercek olan demektir.
el-Vekîlu: Kulların rızıklarına kefil demektir. Hakikat şudur: Kendisine tevkîl edilmiş olanı işinde mustakil soz sĂ‚hibi olmaktır. Bu hususta şu Ă‚yet hatırlanabilir: "(Dediler ki) Allah bize yeter, O ne guzel vekildir" (A1-i İmrĂ‚n 173).
el-Kaviyyu: el-KĂ‚dir (guclu) demektir. Ayrıca: "Kudreti ve kuvveti tam, O'nu hicbir şey Ă‚ciz kılamaz" mĂ‚nasına da gelir.
el-Metînu: Şedîd ve kavî olup, hicbir fiilinde meşakkatle karşılaşmayan demektir.
el-Veliyyu: NĂ‚sır (yardımcı) demektir. Ayrıca: "İşlerin kendisiyle yuruduğu mutevelli, yetimin velîsi gibi" diye de acıklanmıştır.
el-Hamîdu: Fiiliyle hamde hak kazanan mahmûd kimsedir. Bu kelime mef'ûl mĂ‚nasında fĂ‚ildir.
el-Muhsî: İlmiyle herşeyi sayan, nazarından buyuk veya kucuk hicbir şey kacmayan kimse demektir.
el-Mubdiu: Eşyayı yoktan ilk defa var eden, yaratan demektir.
el-Muîdu: MahlukĂ‚tı hayattan sonra tekrar olume, oldukten sonra da tekrar hayata iĂ‚de eden kimse demektir.
el-VĂ‚cidu: Fakirliğe duşmeyen zengin demektir. Bu kelime, gına demek olan cide kokunden gelir.
el-VĂ‚hidu: Tek başına devam eden, yanında bir başkası olmayan ferd'dir. Ayrıca, şerik ve arkadaşı olmayan kimse mĂ‚nas da mevcuttur.
El-Ahadu: Ferd demektir. Ahad ile vĂ‚hid arasındaki farka gelince, ahad, kendisiyle bir başka adedin zikredilmesini men edecek bir yapıya sĂ‚hiptir. Kelime hem muzekker, hem de muennestir. "Bana kimse (ahad) gelmedi derken, gelmeyen hem erkektir, hem de kadındır." VĂ‚hid'e gelince bu sayıların ilki olarak vazedilmiştir: "Bana halktan biri (vahid) geldi" denir ama, "Bana haktan kimse (ahad) geldi" denmez. VĂ‚hid, emsĂ‚l ve nazîri kabûl etmeyen bir mĂ‚na uzere bina edilmiştir. Ahad ise ifrad ve arkadaşlardan yalnızlık uzere bina edilmiştir. Oyle ise, vĂ‚hid, zĂ‚t itibariyle munferiddir, ahad ise mĂ‚na itibariyle munferiddir.
es-Samedu: İhtiyaclarını temin etmek uzere, halkın kendisine başvurduğu efendidir. Yani halkın kendisine yoneldiği kimsedir.
el-Muktediru: Kudret kokunden mufteil babındandır. KĂ‚dir'den daha ote bir gucluluk ifĂ‚de eder.
el-Mukaddimu: Eşyayı takdim edip, yerli yerine koyan demektir.
el-Muahhiru: Eşyayı yerlerine te'hir eden demektir. Kim takdime hak kazanırsa ona takdîm eder, kim de te'hîre hak kazanırsa ona da te'hîr eder.
el-Evvelu: Butun eşyadan once var olan demektir.
el-Âhiru: Butun eşyadan sonra bĂ‚kî kalacak olan demektir.
ez-ZĂ‚hiru: Herşeyin ustunde zĂ‚hir olan ve onların ustune cıkan şey demektir.
el-BĂ‚tınu: MahlukĂ‚tın nazarlarından gizlenen demektir.
el-VĂ‚lî: Eşyanın mĂ‚liki ve onlarda tasarruf eden demektir.
el-MuteĂ‚li: MahlukĂ‚tın sıfatlarından munezzeh olan, bu sıfatların biriyle muttasıf olmaktan yuce ve Ă‚lî olan.
el-Berru: Katından gelen bir iyilik ve lutufla, kullarına karşı merhametli, şefkatli demektir.
el-Muntakimu: Dilediğine ceza vermede şiddetli davranan demektir. Nekame kokunden mufteil babında bir kelimedir. Nekame, hoşnudsuzluğun ofke ve nefret derecesine ulaşmasıdır.
el-Afuvvu: Afv'dan feûl babında bir kelimedir. Bu bĂ‚b mubalağa ifĂ‚de eder. Oyle ise mĂ‚na: "Gunahları cokca bağışlayan" dcmek olur.
er-Raûfu: Katından gelen bir re'fetle (şefkatle) kullarına merhametli ve şefkatli olan demektir. Re'fetle rahmet arasındaki farka gelince; rahmet bazan maslahat gereği istemeyerek de olabilir. Re'fet isteksiz olmaz, isteyerek olur.
Zu'l-CelĂ‚l: CelĂ‚l, celîl'in masdarıdır. CelĂ‚l, celĂ‚let, nihĂ‚yet derecede buyukluk, azamet demektir. Zu'l-CelĂ‚l buyukluk sahibi olan mĂ‚nasına gelir.
el-Muksidu: Hukmunde Ă‚dil, demektir. Ef'àl babında adaletli oldu mĂ‚nasına olan bu kelime, sulĂ‚sî aslında zulmetti mĂ‚nasına gelir. Nitekim kasıt; cevreden, zĂ‚lim demektir.
el-CĂ‚miu: Kıyamet gunu mahlukĂ‚tı toplayan demektir.
el-MĂ‚niu: Dostlarını, başkalarının eziyetinden koruyan yardımcı demektir.
en-Nûru: Korluğu olanları nuruyla gorur kılan, dalĂ‚lette olanları da hidĂ‚yetiyle irşĂ‚d eden demektir.
el-VĂ‚risu: MahlukĂ‚tın yok olmasından sonra da bĂ‚ki kalan demektir.
er-Reşîdu: MahlukĂ‚ta maslahatların gosteren demektir.
es-Sabûru: Âsîlerden intikam almada acele etmeyen, cezalandırmayı belli bir muddet te'hîr eden demektir. Allah'ın sıfatı olarak sabûr'un mĂ‚nası halîm'in mĂ‚nasına yakındır. Ancak ikisi arasında şoyle bir fark vardır: Sabûr sıfatında cezanın mutlaka olacağını beklemeyebilirler. Ancak halîm sıfatıyla Allah'ın cezasına kesin nazarıyla bakarlar.
Allah inkarcıların soylediklerinden munezzeh ve mukaddestir, uludur, yucedir.
__________________
Allah'in gUzel İsİmlerİnİn Şerhİ
Dini Bilgiler0 Mesaj
●28 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaţam & Danýţman
- Eđitim Öđretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- Allah'in gUzel İsİmlerİnİn Şerhİ
-
13-09-2019, 05:31:05