Kaza eseri nette dolanırken rastladım bu adama Azmine hayran kalmamak elde değil
Kendince duyarlı bir yaklaşım sergiliyor...

Kendini şoyle anlatmış:

"""Bandırma’nın o guzel kokusunda dunyaya gozlerimi acmışım. Babam Cevik Kayar rahmetli dedemin adını vermiş bana, Nizamiyettin adını. Kucukkene en buyuk hayalim tiyatro oyuncusu olmak idi. Bu hevesle Bandırma’da calmadığım kapı kalmadı yıllar evvel, ama nafile… O devirler de hayat oldukca zor idi… Ortaokulu bitirene “bakan” gozuyle bakılıyor, liseyi bitirebilen zaten olmuyordu. Ben elimden geleni zorlayıp ilkokulu bitirdim. Okumayı, konuşmayı hep cok sevdim. Yazma konusunda pekiyi olmadım, olamadım. İlkokulu bitirince, babamın işi gereği memleket değiştirmesi vesilesiyle Adana’ya taşındım. Babam koşker idi. Sizin anlayacağınız manasıyla ayak kabı tamircisi idi. Cok calışkan bir adam idi Allah var. Neyse efendime soyleyeyim. Orada tiyatro hevesiylen bir ilana takılıp belediyenin secmelerine gittim. Teee yıllar evvel. Hatırlayamadığım bir zat-ı muhterem “Vatan Yahut Silistre “ oyunu icin halktan tecrubesiz insanlar arasından secme yapıyor idi. Buyuk bir heyecan ile katıldım ve secildim efendim. Kucuk tek bir repliği olan rol idi. Ama efendim sahne bu, hicbir cumle kurmasan dahi buyulu bir yer… Velhasıl gidip geldim provalara. Biryandan da meslek kaygısı, gecim derdi iş aramaktayım. Malumatınız o devirlerde de sanat keyfi bir şey olup meslekten sayılmıyor idi. Zenaat onemli idi… Tıpkı gunumuz koşullarında cereyan ettiği gibi… Aylar sonunda oyun hazır idi. Yalnız beni sahne korkusu aldı. Ve cok buyuk bir saygısızlık yapıp oyuna gitmedim efendim. Neden gitmediğim, gitse idim ne olacağı konuları uzun olduğu icin girmeyeceğim efendim. O meşekatli prova suresince ismimin uzun olduğu sebeb-i nedeniyle bana hep Nizami dediler. Oyunu izlemeye bile cesaretim olmadığı icin o gunden bugune dek Nizamiyettin Efendi olarak yaşamayı surdurdum. İşime gucume bakayım derken memuriyet donemim başladı. Once Adana belediye kutuphanesinde memur oldum. Sonra tayin vesilesi ile Antalya’ya taşındım. Daha sonra ise evlenip İstanbul’a yerleştim ve emekli olana kadar burada kutuphane memuriyetime devam ettim. İcimde uhde kalan tiyatroya hep cok ilgim oldu. Elime gecen her tiyatro eserini itina ilen okuyup inceledim. İzleyebildiğim her oyunu izledim. Kendimce yorumlar getirdim… Ailemi de bu konuda eğitmeye calıştım. Nur topu gibi bir oğlum, tuhaf giyinip tuhaf davranan guzel kızım ve biricik eşim ile birlikte halen İstanbul da ikamet etmekteyim. Buyuk ustat Fuzili’nin adını verdiğim, oğlum vesilesi ile de burada huzurlarınızda yer almaktayım. Demin arz ettiğim uzere, yazma konusunda ve teknolojik ozurluluğum nedeni ile meydana gelecek hatalarım icin şimdiden affınıza sığınıyorum. Burada nacizane anılarımı duşuncelerimi sizler ilen paylaşmak istemekteyim… Yurdumuzda pek gelişemediğini duşunduğum eleştiri alanına, halktan bir insan gozuyle yaklaşıp, kendimce yorumlar yapmaya calışacağım. Bu eleştirileri cok ciddiye almamanızı onerir, benim işin ustadı olmadığımı goz onunde bulundurarak tahammullerinizi, hoşgorunuzu eksik etmemenizi dilerim… Umarım bana vakit ayırır bu sıradan adama kulak misafiri olursunuz. Olmazsanız da canınız sağ olsun be ya. Olumlu dunya anasını satayım…"""

Facebookda da grubu var
__________________