“Snuff filmler”, aynen UFO’lar gibi, varlığı kanıtlanamamış ama varolduklarına bazı kimselerin inanmaya devam ettiği bir olgu, bir ceşit kent efsanesi. Bu efsanenin kokeni, 1969′da Roman Polanski’nin aktrist karısı Sharon Tate’i oldurmeleriyle adını duyuran Manson cetesine dayanıyor. Mansonlarla ilgili bir araştırmada, bu canilerin bazı mechul cinayetlerini filme almış oldukları iddiası ortaya atılmıştı ve Mansonlar faaliyetlerini uyuşturucu etkisi altındayken gercekleştirdikleri icin bu - hipotetik - filmler, uyuşturucu cekme eylemine atfen, ’snuff filmler’ olarak nitelendirilmişti.
Zaman icinde kimi underground ve de illegal ’sinemacıların’, kamera karşısında gercek cinayetler gercekleştirip bu sahneleri iceren filmleri el altından ’secme’ muşterilere pazarladıkları soylentisi yayılacak ve koken olarak Mansonlarla bağlantılı ’snuff film’ nitelemesi bu - hipotetik - piyasanın urunleri icin kullanılmaya başlanacaktı. Yani bir filmin tam olarak snuff kategorisine haiz olması icin, herhangi bir gercek olum, cinayet sahnesi icermesi değil, bizzat bu cinayetin doğrudan filme alınması ve o filmin de el altından satılması icin işlenmiş olması gerek ve asıl merak konusunu oluşturan boylesi filmlerin varlığı kanıtlanabilmiş değil. Yoksa bir yanda kimi izleyicilerin gercek olum seyretme arzusunu tatmine yonelik ‘reality show’ benzeri haber goruntulerinin toplanmasından oluşan filmlerin zaten bilinen ve yasal bir piyasası mevcut ama boylesi urunlerdeki olumler, o filmi hazırlayanlar eliyle gercekleştirilmediğinden gercek snuff sayılmıyorlar. Bir yanda da bizdeki Hizbullahcılar dahil kimi katillerin cinayetlerini filme aldıkları biliniyor ama bunlar da esas itibariyle filme alınmak icin cinayet işlenmesini değil de başka saiklerle işlenen cinayetlerin bu arada filme de alınmasını iceren vakalar olduklarından saf snuff sayılmayabiliyorlar.
‘Snuff film’ soylencesi, kokeni ne olursa olsun ve kimbilir belki de aslında bir gerceğe dayanıyor olsa bile, yaygınlığını şu ya da bu şekilde snuff filmleri konu edinen filmlerle sinemaya borclu. Snuff filmler belki gercekte yok ama snuff filmleri konu edinen filmler saymakla bitmez, Tesis / Tez bunun ne ilk ne de son orneği. Beşeriyetin bakma - gorme arzusundan (skopofili) beslenen sinemanın, insanoğlunun zihnini seksten sonra en fazla veya en az seks kadar meşgul eden olum olgusunu mercek altına alması cok doğal. Bu olgunun mercek altına alınmasını mercek altına alması da şaşırtıcı değil cunku boylece bir taşla bircok kuş vurulmuş oluyor: sinema boylece kendisini de mercek altına almış oluyor. İşte sinemanın ‘kendi uzerine tefekkur edebilmesi’ (self - refleksivity) Scream / Cığlık ve benzerlerinde olduğu gibi yuzeysel bir anektodal lafebeliğiyle değil, asıl boylece dişe dokunur olabiliyor. Snuff film soylentisi ortaya bile cıkmadan once bu minvaldeki ilk film, kadınları olduren genc bir adamın, bu cinayetlerini amator kamerasıyla filme almasını, sonra da evinin karanlığında seyretmesini anlatan Peeping Tom / Rontgenci (1960).
Ya gercek olursa
1970′lerden itibaren ise doğrudan snuff film efsanesinden beslenen filmler devreye girecekti. Cok sınırlı olcekte vizyona giren ama sonradan tam bir kult film niteliği kazanan Last House on Dead End Street / Cıkmaz Sokaktaki Son Ev (1977) boylesi duşuk butceli filmlerin en niteliklisi. Tamamen takma isimlerden oluşan kunyesi dolayısıyla kadrosunun gercek kimlikleri uzun sure bilinmeyen (meğer bir grup New Yorklu film oğrencileriymiş) bu filmde, bir evde işlediği cinayetleri el altından satılmak uzere kameraya alan, sonunda kendi yapımcı ve dağıtımcılarını da turlu eziyet ve aşağılamalarla kanlı bicimde kurban edişini de filme ceken bir ‘yonetmenin’ oykusu anlatılıyor - başrolde de, yani yonetmen rolunde de, filmin yonetmeni oynuyormuş! Aynı yıllarda Joe D’Amato’nun da snuff filmleri konu alan bir film cektiğini de ekleyelim. Bir de snuff filmleri konu almanın otesinde sanki gercek bir snuff filmmiş gibi piyasaya surulen bir istismar filmi de var: Arjantin’de cekilen duşuk butceli bir şiddet filminin sonuna dağıtımcılar tarafından, bir film setinde bir kadın oyuncunun sozum ona oldurulduğu birkac dakikalık bir sahne eklenmiş ve şoylesi ilanlarla piyasaya surulmuş: “HİCBİR ZAMAN gosterilemez dedikleri film… Kamera karşısında şimdiye kadar gercekleşen en kanlı şey!! SNUFF Yalnızca Yaşamın UCUZ olduğu Guney Amerika’da yapılabilecek film!”
Snuff film temalı filmler kuşkusuz duşuk butceli sinemayla sınırlı değil, Hollywood da en son 8 MM ile bu sulara ağ atmıştı. Ote yandan Abel Ferrera, David Lynch gibi auteur yonetmenler de Blackout, Lost Highway gibi filmlerinde bu temaya bir yan - unsur olarak da olsa yer vermişlerdi. Butun bu furyayla ilgili olarak tek endişe verici husus, bir yerlerde şeytanın aklını celip snuff film olayının kuvveden fiile cıkmasına sebep olup olmayacağı.
alintidir..
__________________
Snuff Filmler
Sinema0 Mesaj
●30 Görüntüleme
-
13-09-2019, 05:21:22