"Uzerlerindeki goğe bakmıyorlar mı? Biz, onu nasıl bina ettik ve onu nasıl susledik? Onun bir catlağı bile yok. Yeri de(nasıl) doşeyip-yaydık? Onda sarsılmaz dağlar bıraktık ve onda 'goz alıcı ve ic acıcı' her ciftten (nice bitkiler) bitirdik. (Bunlar) 'İcten Allah'a yonelen' her kul icin 'hikmetle bakan bir ic goz' ve zikirdir." (Kaf Suresi, 6-8)
"Cağırmak, seslenmek, istemek, yardım talep etmek" anlamlarına gelen DUA, Kuran'a gore "kulun butun benliğiyle Allah'a yonelmesi" ya da "gucu sınırlı ve sonlu bir varlık olan insanın, sınırsız ve sonsuz bir kudret karşısında acizliğini kabul ederek yardım dilemesi" şeklinde tanımlanır.
Allah inancı olan her insanın şu ya da bu şekilde dua ettiği bir gercektir. Ancak toplumun oldukca geniş bir kısmı duayı, sadece darlık ve sıkıntı anında, elden gelen tum ihtimaller denendikten sonra, Allah'tan istemek şeklinde bilirler. İnsanlar uzerlerindeki sıkıntı gecince, bir sonraki darlık ve sıkıntı anına kadar Allah'ı unutur ve ondan bir şey talep etmeyi akıllarının ucundan dahi gecirmezler.
Toplumun belli bir kesiminde ise, son derece hatalı bir dua anlayışı hukum surmektedir. Oğretilen bu "dua"ların onemli bir bolumu, Kurani bir temeli olmayan geleneksel bir halk inancından ibarettir. Bu insanların buyuk coğu icin dua, kucuk yaşlarda ailenin yaşlı bir ferdi tarafından oğretilen anlaşılmaz bazı sozlerdir. Genelde dualar Arapca oğretilir ve anlamları bilinmeden ezberlenir. Sonucta, bu tur dualarda Allah'ın varlığı, birliği, buyukluğu, kudreti, insanları surekli olarak gorup-işittiği, dualara icabet edeceği fazla duşunulmez. Onceden ezberlenmiş olan dua kalıpları tekrarlanır, durur. Oysa, Allah'ın Kuran aracılığıyla insanlara duyurduğu dua metodu tamamen farklıdır.
Kuran'da tarif edilen dua, Allah'a ulaşabilmenin en kolay yoludur. Şimdi Allah'ın sıfatlarını bir duşunelim. O, insana şah damarından daha yakın olan, herşeyi bilen ve işitendir... İnsanın icinden gecirdiği tek bir duşunce dahi Allah'tan gizli kalmaz. O halde Allah'tan bir istekte bulunulması icin, insanın samimi olarak sadece duşunmesi bile yeter. İşte Allah'a ulaşmak bu denli kolaydır.
Furkan Suresi'nin 77. Ayetinde, insanlar "Sizin duanız olmasaydı Rabbim size değer verir miydi?" ifadesiyle uyarılırlar. Duasız bir hayatın Allah katında herhangi bir değerinin de olamayacağı bu ayette ozellikle vurgulanmıştır. İnsan, ancak kulluk bilincinde olduğu surece Allah katında bir değer kazanabilir. Bu yuzden insanın Allah'a yonelmesi, hataları konusunda Allah'a itirafta bulunması ve sadece Allah'tan yardım dilemesi gerekmektedir. Bunun dışında bir davranış tarzı Allah'a karşı buyuklenmektir ki, Kuran'da bunun cezasının sonsuz cehennem olduğu bildirilir.
Dua'nın cok onemli bir ozelliği de, dua eden kişinin tum samimiyetiyle Allah ile buyuk bir bağlantı icinde olmasıdır. Diğer ibadetlerden farklı olarak duanın ne zaman ve nerede yapıldığı, uzunluğu, kısalığı ve iceriği sadece Allah ile dua eden kişi arasındadır. Dolayısıyla ucuncu bir kimse tarafından bilinmesine imkan olmayan dua ibadetinde gosterişe yer yoktur. Bu yuzden dua, guclu bir karakter ve Allah'a karşı samimiyeti gerektirir ki zaten bunlar muminlerin temel ozelliğidir.
Gunumuz toplumlarında dikkat ceken bir gercek, diğer bircok ibadet gibi duanın da terkedilmiş bir gelenek olarak duşunulduğudur. Aslında bu duşuncenin gelişmesinin perde arkasında "Allah'tan bağımsız, kendi kendisine işleyen bir dunya" olabileceği telkini yatmaktadır. İnsanların buyuk bir kısmı ister istemez yaşantılarının başlangıcından sonuna kadar tum olayların kendilerinin ve cevrelerindeki insanların kontrolunde cereyan eden olaylar olduğunu duşunurler. Bu yuzden de olumle burun buruna gelmeden ya da cok buyuk bir felaketle karşılaşmadan Allah'a dua etme ihtiyacı duymazlar. Oysa bu buyuk bir yanılgıdır.
Duada temel unsur ihtiyacların Allah'a duyurulması değil, Allah'a olan kulluk gorevinin yerine getirilmesidir. İnsanın duada bu temel unsuru hicbir zaman gozardı etmemesi gerekir. Zaten dua edilen konunun iceriği tum yonleriyle Allah'ın bilgisi dahilindedir.
İnsanların tamamı duaya muhtactır. Fakir ve zor şartlar altında yaşayan birinin zengin bir insana gore duaya daha fazla ihtiyacı olduğunu duşunmek, dua konusunu temelinden yanlış anlamak demektir. Hali vakti yerinde, hayatta tum istediklerine kavuştuğunu duşunen bir insanın duaya ihtiyacı olmadığını duşunmesi ise son derece hatalıdır. Cunku bu durumda dua etmenin tek sebebinin dunyevi arzuların tatmini olduğu anlamı cıkmaktadır. Oysa muminler hem dunya hayatları icin, hem de ahiretleri icin dua ederler.
Oncelikle bilinmelidir ki, DUA, ihtiyacı olan bir kişinin, rahatlamak icin Allah'a bu ihtiyaclarını ardı ardına sıraladığı bir teskin ilacı değildir. Dua, yaşamın geneline yayılacak başlıbaşına bir ibadettir. Peygamberimiz Hz. Muhammed'in tabiriyle "ibadetlerin ozudur."
"Kullarım beni sana soracak olurlarsa muhakkak ki ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Oyleyse onlar da benim cağrıma cevap versinler ve bana iman etsinler. Umulur ki irşat olurlar." (Bakara Suresi, 186)
Dua beraberinde tevekkulu de getirir. Dua eden insan, karşısına cıkabilecek zor ya da kolay her turlu durumu, tum olayları, kainatın Yaratıcısı ve Hakimi olan Allah'a havale etmiş demektir. Bir problemi cozmenin ya da onlemenin butun yollarının evrendeki tum kudretin sahibi olan Allah'a dayandığını bilmek, tum işleri ona havale etmek ve sadece ona dua etmek, mumin icin bir ferahlık ve guven kaynağıdır.
__________________
Kulluğun En Guzel İfadesi: Dua
Dini Bilgiler0 Mesaj
●33 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- Kulluğun En Guzel İfadesi: Dua
-
13-09-2019, 05:19:37