EsmÂ-Ul HusnÂ, Allah'ın guzel isimleri demektir
Bir Âyet-i kerîmede:
"En guzel isimler O'nundur (Allah'ındır)" (el-Haşr, 24) buyurulmaktadır
Diğer bir Âyette de; en guzel isimlerin Allah'a ait olduğu belirtildikten sonra, bu isimlerle dua edilmesi tavsiye olunmaktadır (el-A'rÂf, 180)
Allah'ın isimleri tevkifîdir YÂni, Allah hakkında ancak Âyet ve hadîslerde zikri gecen ve soylenmesine izin verilmiş olan isimler kullanılabilirRastgele isim izafe edilemez
EsmÂ-Ul Husn ile ilgili olarak BuhÂrî ve Muslim'de:
"Allah'ın 99 ismi vardır Kim bunları ezberlerse (îman eder ve ezbere sayarsa) Cennete girer" buyurulmuştur
Tirmizî, İbn-i Hibban ve HÂkim'in bu konudaki rivÂyeti ise, şoyledir:
"Kim bunları (EsmÂ-Ul HusnÂ'yı) mÂnÂlarını anlayarak sayar, bunlarla Allah'ı zikrederse Cennete girer"
ŞÃ‚h-ı Nakşıbend Hzleri bu hadîsle ilgili olarak buyurur ki:
"Bu hadîs-i şerîfteki Ahs kelimesinin bir mÂnası, saymaktır Diğer bir mÂnası ise, bu ism-i şerîfleri oğrenip bilmektir Bir mÂnası da, bu esmÂ-ul şerîfin mûcibince amel etmektir MeselÂ: RezzÂk ismini soylediği zaman, rızkı icin asla endişe etmemeli Mutekebbir ismini soyleyince, Allahu TeÂlÂ'nın azametini ve kibriyÂsını duşunmelidir"
Hadîslerde zikri gecen 99 isim şunlardır:




--
ALLAH
Bu ism-i şerif, CenÂb-ı Hakk'ın has ismidir Bu itibarla diğer isimlerin ifade ettiği butun guzel vasıfları ve İlÂhî sıfatları icine alır Diğer isimler ise, yalnız kendi mÂnalarına delÂlet ederler Bu bakımdan Allah isminin yerini hicbir isim tutamaz
Bu isim, Allah'tan başkasına ne hakikaten ve ne de mecazen verilemez Diğer isimlerin ise, Allah'tan başkasına isim olarak verilmesinde bir mahzur yoktur İnsanlara Kadir, CelÂl ismini vermek gibi Yalnız bu isimlerin başına, insanlara izafe edildiklerinde, "kul" mÂnÂsına gelen "abd" kelimesinin ilÂvesi guzeldir Abdulkadir ismi gibi

----o----
er-RAHMÂN
Ezel'de butun yaradılmışlar hakkında hayır ve rahmet irade buyuran;
Sevdiğini, sevmediğini ayırdetmiyerek butun mahlûkatını sayısız nimetlere garkeden
Hayatları icin luzumlu olan butun rızıkları veren


----o----
er-RAHÎM
Pek ziyade merhamet edici;
Verdiği nimetleri iyi kullananları daha buyuk ve ebedî nimetler vermek suretiyle mukÂfatlandırıcı
RahmÂn ism-i şerîfinden Allah TeÂlÂ'nın ezelde butun mahlûkatı icin hayır ve rahmet irade buyurduğu anlaşılır Rahîm ism-i şerîfi ise, mahlûkatı arasında irade sahipleri, hususan mu'minler icin rahmet-i İlÂhiyyenin tecellisini ifade eder


----o----
el-MELİK
Butun mahlûkatın hakikî sÂhibi ve mutlak hukumdÂrı
Allah'ın, ne zÂtında ve ne de sıfatında hicbir varlığa ihtiyacı yoktur BilÂkis herşey zÂtında, sıfÂtında, varlığında ve varlığının devamında O'na muhtactır Butun kÂinatın hakikî sÂhibi, mutlak hukumdÂrıdır


----o----
el-KUDDÛS
HatÂdan, gafletten, aczden ve her turlu eksiklikten cok uzak ve pek temiz
Allah, hissin idrÂk ettiği, hayÂlin tasavvur ettiği, vehmin tahayyul ettiği, fikrin tasarladığı her vasıftan munezzeh ve muberradır O hatÂdan, gafletten, acizden ve her turlu eksiklikten cok uzak ve pek temiz olandır Bu bakımdan her turlu takdîse lÂyıktır
İnsan su'-i ihtiyÂrı karışmadığı muddetce kÂinatta fıtrî olarak bulunan umumî temizlik hakikatı da, CenÂb-ı Hakk'ın KUDDÛS isminin tecellîsidir


----o----
es-SELÂM
Her ceşit Ârıza ve hÂdiselerden sÂlim kalan;
Her turlu tehlikelerden kullarını selÂmete cıkaran;
Cennet'teki bahtiyar kullarına selÂm eden
Bu ism-i şerif, Kuddûs ismi ile yakın bir mÂn ifade etmekte ise de SelÂm ismi, daha ziyade istikbale aittir Yani, CenÂb-ı Hakk'ın gerek zÂtı, gerek sıfatı ileride en ufak bir tegayyure, bir değişikliğe, bir za'fa uğramaktan munezzehtir O, ezelde nasılsa ebedde de oyledir


----o----
el-MU'MİN
Gonullerde îman ışığı yakan, uyandıran;
Kendine sığınanlara aman verip onları koruyan, rahatlandıran
Allah TeÂlÂ, kalblere îman ve hidÂyet bağışlayarak oralardan şubhe ve tereddudleri kaldırmıştır
Kendine sığınanlara aman verip korumuş, emniyetle rahatlandırmıştır


----o----
el-MUHEYMİN
Gozetici ve koruyucu
Allah, yarattığı mahlûkatının amellerini, rızıklarını, ecellerini bilip muhafaza eder Butun varlığı gorup gozeten, yetiştirip varacağı noktaya ulaştıran ancak O'dur Hicbir zerre, hicbir lÂhza, Onun bu lûtuf ve Âtıfetinden boş değildir


----o----
el-AZÎZ
Mağlûb edilmesi mumkun olmayan galib
Bu ism-i şerîf, kuvvet ve galebe mÂnÂsına gelen İZZET kokunden gelir Allah TeÂl mutlak sûrette kuvvet ve galebe sÂhibidir
İzzet sıfatı, Kur'an'da bircok yerlerde azab Âyetleri bahsinde gelmiştir Fakat bu ism-i şerîfin yine bircok defa Hakîm ism-i şerîfi ile birleştiği gorulur Bunun mÂnası: Allah TeÂlÂ'nın kudreti galibdir, fakat hikmeti ile kotulerin cezasını te'hir eder, kotuluk edip durmakta olan insanları cezalandırmakta acele etmez, demektir


----o----
el-CEBBÂR
Kırılanları onaran, eksikleri tamamlayan;
Dilediğini zorla yaptırmaya muktedir olan
Bu ism-i şerif cebir maddesindendir Cebir, "kırık kemiği sarıp bitiştirmek, eksiği butunlemek" mÂnasına geldiği gibi, "icbar etmek", yani, "zorla iş gordurmek" mÂnasına da gelir
Bu mÂnaya gore Allah TeÂl CebbÂr'dır Yani, kırılanları onarır, eksikleri tamamlar, her turlu perişanlıkları duzeltir, yoluna kor
CebbÂr'ın ikinci mÂnasına gore de; Allah TeÂl kÂinatın her noktasında ve her şey uzerinde dilediğini yaptırmağa muktedirdir Hukum ve iradesine karşı gelinmek ihtimali yoktur


----o----
el-MUTEKEBBİR
Her şeyde ve her hÂdisede buyukluğunu gosteren
Buyukluk ve ululuk, ancak Allah'a mahsustur, varlığı ile yokluğu Allah'ın bir tek emrine ve iradesine bağlı bulunan kÂinattan hicbir mevcut, bu sıfatı takınamaz


----o----
el-HÂLIK
Herşey'in varlığını ve varlığı boyunca gorup gecireceği halleri,
hÂdiseleri tayin ve tesbit eden ve ona gore yaratan, yoktan vÂr eden
Bu ism-i şerîfin mÂnasında iki husus vardır:
1 Bir şey'in nasıl olacağını tayin ve takdir etmek,
2 O takdire uygun olarak o şey'i îcad etmek


----o----
el-BÂRİ'
Eşyayı ve her şey'in Âz ve cihazlarını birbirine uygun bir halde yaratan
Her şey'in vucudu mutenasib, yani, Âzası, hayat cihazları ve aslî unsurları keyfiyet ve kemmiyet bakımından birbirine munasib olarak yaratıldığı gibi, hizmeti ve faydası da umumî Âhenge uygun yaratılmıştır


----o----
el-MUSAVVİR
Tasvîr eden, herşey'e bir şekil ve hususiyet veren
Allah TeÂl herşey'e bir sûret, bir ozellik vermiştir Herşey'in kendisine gore şekli, dıştan gorunuşu vardır ki, başkalarına benzemez
MeselÂ: İnsanlar arasında tamamiyle birbirinin aynı iki insan yoktur
Bundan daha garibi, parmak uclarındaki cizgilerdir Bu cizgiler, insanların sayısı kadar değişik gidiyor ve hicbiri otekine uymuyor Şu halde insanın hic taklit olunamayacak imzası, bastığı parmak izidir
İşte bunlar, Allah TeÂlÂ'nın MUSAVVİR isminin tecellîleridir


----o----
el-ĞAFFÂR
Mağfireti pek bol olan
Gafr, ortmek ve sıyÂnet etmek (korumak) mÂnÂsınadır Allah mu'minlerin gunahlarını orter Dilediği kullarını da gunahlardan sıyÂnet eder, korur Bu, onlar icin en buyuk nimetlerden biridir


----o----
el-KAHHÂR
Herşey'e, her istediğini yapacak surette galib ve hÂkim
Kahr, bir şey'e, onu hor ve hakîr kılacak veya mahv ve helÂk edebilecek sûrette galib olmaktır Allah TeÂl KahhÂr'dır, her vechile ustun ve daima galibdir Kuvvet ve kudretiyle her şey'i icinden ve dışından kuşatmıştır Hicbir şey O'nun bu ihÂtasından dışarı cıkamaz Ona karşı herşey'in boynu bukuktur Kahrına yerler, gokler dayanamaz Kahr ile nice azıp sapmış ummetleri ve milletleri mahv ve perişan etmiştir


----o----
el-VEHHÂB
Ceşit ceşit nimetleri devamlı bağışlayıp duran
VehhÂb kelimesi hibe kokunden gelmektedir Hibe, "herhangi bir karşılık ve menfaat gozetmeden birine bir malı bağışlamak" mÂnasınadırVehhÂb ise, "Her zaman, her yerde ve her şey'i cok cok ve bol bol veren ve karşılık beklemeyen" demektir


----o----
er-REZZÂK
Yaratılmışlara, faydalanacakları şeyleri ihsÂn eden
Rızık, Allah TeÂlÂ'nın bilhassa yaşayan mahlûkatına faydalanmalarını nasib ettiği her şeydir Rızık yalnız yenilip icilecek şeylerden ibaret değildir Kendisinden faydalanılan herşey'e rızık denir
Maddî rızık, her turlu yiyecek ve icecek, giyilecek ve kullanılacak eşya, para, mucevher, coluk-cocuk, vucudun calışma kudreti, bilgi, mal-mulk, servet vs gibi şeylerdir
MÂnevî rızık ise, ruhun ve kalbin gıdası olan şeylerdir Başta îman olmak uzere insanın mÂnevî hayatına ait butun duygular ve o duyguların ihtiyacı olan şeyler, hep mÂnevî rızıktır


----o----
el-FETTÂH
Her turlu muşkilleri acan ve kolaylaştıran
FettÂh kelimesi, feth'den gelmektedir Feth ise, "kapalı olan şey'i acmak" mÂnasınadır
Kapalı bir şey'i acmak:
a Maddî olur; bir kapıyı, bir kilidi acmak gibi
b MÂnevî olur; kalbden tasaları, kederleri atıp gonlu acmak gibi
Bitkilerin cicek acması, tohum ve cekirdeklerin sunbul vermesi, rızık ve rahmet kapılarının acılması hep FettÂh ism-i şerifinin tecellîsindendir


----o----
el-ALÎM
Her şey'i cok iyi bilen
Allah, her şey'i tam mÂnasıyla bilir Her şey'in, icini, dışını, inceliğini, acıklığını, onunu, sonunu, başlangıcını, bitimini cok iyi bilendir OOlmuşları bildiği gibi, olacakları da aynı şekilde bilir Onun icin, olmuş - olacak, gizli - acık soz konusu değildir Bunlar, insanlar hakkında gecerli olan mefhumlardır İnsanların bilmesi nisbî ve Ârızîdir Allah'ın bilmesi ise, - butun isim ve sıfatlarında olduğu gibi - zÂtî'dir Onun icin O'nun bilmesinde dereceler bulunmaz


----o----
el-KÂBID
Sıkan, daraltan


----o----
el-BÂSIT
Acan, genişleten
Butun varlıklar Allah TeÂlÂ'nın kudret kabzasındadır İstediği kulundan, ihsÂn ettiği servet ve sÂmÂnı, evlÂd ve iyÂli, yahut hayat zevkini, gonul ferahlığını alıverir O adam zenginken fakir olur, yahut evlÂd acısına boğulur, yahut ic sıkıntısına, ıstırap ve huzursuzluk icine duşer
İşte bu haller, KÂbıd isminin tecellileridir
Allah, istediği kuluna da yepyeni bir hayat verir, neş'e verir, rızık bolluğu verir, bu da BÂsıt isminin tecelliyatıdır


----o----
el-HÂFID
Yukarıdan aşağıya indiren, alcaltan
Allah TeÂlÂ, istediği kulunu yukarıdan aşağı atıverir Şan ve şeref sÂhibi iken, rezîl ve rusvÂy eder ve bu muamelesi cok defa, kendisini tanımıyan, emirlerini dinlemeyen Âsiler, başkalarını beğenmiyen mutekebbirler ve hak, hukuk tanımayan zÂlim zorbalar hakkında tecellî eder


----o----
er-RÂFİ'
Yukarı kaldıran, yukselten
Allah TeÂlÂ, istediği kulunu indirdiği gibi, istediği kulunu da yukseltir Şan ve şeref verir BÂzı gonulleri îman ve irfan ışığı ile parlatır, yuksek hakikatlardan haberdÂr eder
Allah'ın yukselttiği insanlar, cok defa melek huylu, tatlı dilli, insanların ayıplarını, kusurlarını ortup eksiklerini tamamlayan; onlara malıyla, bedeniyle, bilgisiyle, nasihatiyle yardım eden nÂzik, kibar insanlardır Onlar bu istikametten ayrılmadıkca Allah da bu nimeti kendilerinden almaz


----o----
el-MU'IZZ
İzzet veren, ağırlayan


----o----
el-MUZİLL
Zillete duşuren, hor ve hakîr eden
İzzet ve zillet, birbirine zıd mÂnalardır İzzet kelimesinde "şeref ve haysiyet", Zillet kelimesinde ise "alcaklık" mÂnası vardır
Bunlar hep Allah TeÂlÂ'nın, mahlûkatı uzerindeki tasarrufları cumlesindendir


----o----
es-SEMİ'
İyi işiten
Allah TeÂl işitir Kalblerimizdeki sozleri ve işitilmek şÃ‚nından olan her şey'i işitir Mesafeler, onun işitmesine perde olamaz Birini işitmesi, otekilerini işitmesine mÂni olmaz Her hÂdiseyi aynı derece acık olarak işitir


----o----
el-BASÎR
İyi goren
Allah TeÂl herkesin gizli acık yaptığını ve yapacağını gorup durmaktadır Karanlıklar O'nun gormesine mÂni olamaz Karanlık gibi, yakınlık - uzaklık, buyukluk - kucukluk gibi insanların gormelerine engel olan şeyler de O'nun gormesine mÂni olmaz


----o----
el-HAKEM
Hukmeden, hakkı yerine getiren
Allah TeÂl HÂkim'dir, her şey'in hukmunu O verir ve hukmunu eksiksiz icra eder HÂkimlerin hÂkimliğine, hukumdarların hukumdarlığına hukum veren de ancak O'dur O'nun hukmu olmadan hicbir şey, hicbir hÂdise meydana gelemediği gibi, O'nun hukmunu bozacak, geri bıraktıracak, infazına mÂni olacak hicbir kuvvet, hicbir hukûmet, hicbir makam da yoktur


----o----
el-ADL
Tam adÂletli
Adalet, zulmun zıddıdır Zulum kelimesinde; incitme, can yakma mÂnası vardır Zulmetmiyerek herkese hakkını vermek ve her şey'i akıl ve mantığa, hikmet ve maslahata uygun olarak yapmak da adalet demektir
Allah TeÂl Âdil'dir ZÂlimleri sevmez ZÂlimlerle duşup kalkanları ve hatt sadece uzaktan onlara imrenenleri ve sevenleri de sevmez


----o----
el-LÂTÎF
En ince işlerin butun inceliklerini bilen, nasıl yapıldığına nufuz edilemeyen en ince şeyleri yapan;
İnce ve sezilmez yollardan kullarına ceşitli faydalar ulaştıran
Allah TeÂl LÂtîf'dir En ince şeyleri bilir Cunku onları yaratan O'dur Nasıl yapıldığı bilinmiyen, gizli olan en ince şeyleri yapar


----o----
el-HABÎR
Her şey'in ic yuzunden, gizli taraflarından haberdar olan
En kucuğunden en buyuğune kadar butun eşya ve hÂdiselerden Allah haberdardır Onun haberi olmadan hicbir hÂdise cereyan etmez


----o----
el-HALÎM
Hilm, sucluların cezasını vermeye gucu yetip dururken bunu yapmamak, onlar hakkında yumuşak davranmak ve cezalarını geriye bırakmaktırSucluyu cezalandırmağa iktidarı olmayana halîm denmez Halîm, kudreti yettiği halde, bir hikmete binaen cezalandırmayana denir
Allah TeÂl Halîm'dir Her gunah işleyeni hemen cezalandırmaz Hışım ve gazabda acele etmez, muhlet verir Bu muhlet icinde yaptıklarına pişman olup tevbe edenleri afveder Israr edenler hakkında, hukum artık kendisine kalmıştır


----o----
el-AZÎM
Butun buyukluklerin sÂhibi
Azamet, buyukluk mÂnasınadır Hakikî buyukluk Allah'a mahsustur Yerde, gokte, butun varlık icinde mutlak ve ekmel buyukluk, ancak O'nundur ve herşey O'nun buyukluğune şÃ‚hiddir Bu sıfatta da Allah'a herhangi bir denk bulunması muhaldir


----o----
el-ĞAFÛR
Mağfireti cok
Allah TeÂlÂ'nın mağfireti coktur Bir kulun kusuru ne kadar buyuk ve cok olursa olsun onları orter, meydana cıkarıp da sÂhibini rezîl etmez
Kusurları insanların gozunden gizlediği gibi, melekût Âlemi sÂkinlerinin gozunden de gizler İnsanların gormediği bÂzı şeyleri melekût Âlemi sÂkinleri gorurler Gafûr ism-i şerîfi, kusurların onların gozunden de gizlenmesini ifade eder


----o----
eş-ŞEKÛR
Kendi rızÂsı icin yapılan iyi işleri, daha ziyadesiyle karşılayan
Şukur, iyiliği, iyilikle karşılamak demektir Şukur, Allah TeÂlÂ'ya karşı kulun yapması gereken bir vazifesidir
Şekûr ise, az tÂat karşılığında cok buyuk dereceler veren, sayılı gunlerde yapılan amel karşılığında Âhiret Âleminde sonsuz nimetler lûtfeden demektir Bu mÂnaya Allah'dan başka hakikî sÂhip yoktur


----o----
el-ALİYY
Her hususta, herşeyden yuce olan
Allah TeÂl yucedir, yuksektir
Yuksekliğin hakikî mÂnası şudur:
1 Allah'tan daha ustun bir varlık duşunulmesi imkÂnsızdır
2 Bir benzeri veya ortağı veya yardımcısı yoktur
3 ŞÃ‚nına yaraşmayan her şeyden uzaktır
4 Kudrette, bilgide, hukumde, iradede ve diğer butun kemÂl sıfatlarında ustundur Şu halde Aliyy, her şey kendisinin dûnunda, emrinde ve hukmu altında olan ZÂt demektir


----o----
el-KEBÎR
Buyuklukte kendisinden daha buyuğu duşunulemeyen
Allah TeÂl kibriy sÂhibidir KibriyÂ, zÂtın kemÂli demektir Her bakımdan buyuk, varlığının kemÂline hudut yoktur Butun buyuklukler O'na mahsustur


----o----
el-HAFÎZ
Yapılan işleri butun tafsilÂtıyla tutan, her şey'i belli vaktine kadar ÂfÂt ve belÂlardan saklıyan
Hıfz, korumak, demektir Bu koruma iki şekilde olur
Birincisi, varlıkların devamını sağlamak, muhafaza etmektir
İkincisi, birbirlerine zıd olan şeylerin, yekdiğerlerine saldırmasını onlemek, birbirlerinin şerrinden onları korumaktır
Allah her mahlûkuna, kendine zararlı olan şeyleri bilecek bir his ilham buyurmuştur Bu Hafîz ism-i şerîfinin tecelliyatındandır Bir hayvan kimyevî tahlil raporuna muhtac olmadan kendine zararlı otları bilir ve onları yemez Kulların amellerinin yazılması, zÂyi olmaktan korunması da Hafîz isminin iktizasıdır Bu bakımdan Âhirette yeniden dirilme ve yaptıklarından hesaba cekilme ile Hafîz isminin yakından alÂkası vardır


----o----
el-MUKÎT
Her yaratılmışın azığını ve gıdasını tayin eden, azıkları beden ve kalblere gonderen
Bu mÂnaya gore Mukît, Rezzak mÂnasınadır Yalnız Mukît, RezzÂk'tan daha hususîdir Rezzak, azık olanı da olmayanı da icine alır


----o----
el-HASÎB
Herkesin hayatı boyunca yapıp ettiklerinin, butun tafsilÂt ve teferruatiyle hesabını iyi bilen;
Her şey'e ve herkese her ihtiyacı icin kÂfi gelen
Allah TeÂlÂ, neticesi hesapla bilinecek ne kadar miktar ve kemmiyet varsa hepsinin neticelerini hicbir ameliyeye (işleme) muhtac olmadan doğrudan doğruya ve apacık bilir
Allah TeÂlÂ, herkese her ihtiyacı icin kÂfidir Bu kifÂyet, O'nun varlığının devam ve kemÂlini gosterir


----o----
el-CELÎL
CelÂdet, ululuk ve heybet sÂhibi, celÂl sıfatları ile muttasıf
CelÂdet ve ululuk, Allah'a mahsustur Onun zÂtı da buyuk, sıfatları da buyuktur Fakat bu buyukluk, cisimlerdeki gibi hacim veya yaşlılık itibarı ile değildir Zamanla olculmez, mekÂnlara sığmaz


----o----
el-KERÎM
Keremi, lutuf ve ihsÂnı bol
Allah vaad ettiği zaman sozunu yerine getirir, verdiği zaman son derece bol verir, muktedirken afveder


----o----
er-RAKÎB
Butun varlıklar uzerinde gozcu, butun işler murakabesi altında bulunan
Bir şey'i koruyan ve devamlı kontrol altında bulundurana rakîb derler; bu da bilgi ve muhafaza ile olur
Allah TeÂlÂ, butun varlıkları her lÂhza gozetip duran bir şÃ‚hid, bir nÂzırdır Hicbir şey'i kacırmaz Her birini gorur ve herkesin yaptığına gore karşılığını verir

----o----
el-MUCÎB
Kendine dua edip yalvaranların isteklerini işitip cevab veren, onları cevabsız bırakmayan
Burada bir hususu iyi bilmek gerekir: Cevab vermek ayrıdır, kabûl etmek ayrıdır Âyet-i kerîmede, Allah tarafından her duaya cevab verileceği va'dedilmiştir Fakat kabûl edileceği va'dedilmemiştir Zira kabûl edip etmemek CenÂb-ı Hakk'ın hikmetine bağlıdır Hikmeti iktiza ederse istenenin aynını, aynı zamanda kabûl eder Dilerse istenenin daha iyisini verir Dilerse o duÂyı Âhiret icin kabûl eder, dunyada neticesi gorulmez Dilerse de kulun menfaatine uygun olmadığı icin hic kabûl etmez

----o----
el-VÂSİ'
Geniş ve musaadekÂr
Allah'ın ilmi, rahmeti, kudreti, afv ve mağfireti geniştir ve her şey'i kaplamıştır Allah'ın ilminden hicbir şey gizlenemez, ikram ve ihsanına bir nihayet yoktur


----o----
el-HAKÎM
Butun işleri hikmetli
Allah Hakîm'dir Faydasız, boş ve tesadufî bir işi yoktur Her emir ve filinin her yonuyle sonsuz fayda ve maslahatları vardır Her yarattığı mahlûk, her yaptığı iş butun kÂinat nizamı ile alÂkalıdır KÂinatın umumî nizamı ile tenÂkuz teşkil eden hicbir hÂdise, bir mahlûk, bir iş yoktur


----o----
el-VEDÛD
İyi kullarını seven, onları rahmet ve rızasına erdiren, sevilmeye ve dostluğu kazanılmaya biricik lÂyık olan
Vedûd'un iki mÂnası vardır: 1 Seven, 2 Sevilen
Allah TeÂlÂ, kullarını cok sever, onları lutuf ve ihsanına garkeder Sevilmeye lÂyık ve mustehak olan da ancak O'dur


----o----
el-MECÎD
ZÂtı şerefli, ef'Âli guzel olan, her turlu ovguye lÂyık bulunan
Bu ism-i şerîfin mÂnasında iki muhim unsur vardır:
Biri: Azamet ve kudretinden dolayı yaklaşılamaz olmak
İkincisi: Yuksek huylarından, guzel işlerinden dolayı ovulup sevilmek


----o----
el-BÂİS
Oluleri diriltip kabirlerinden kaldıran; gonullerde saklı olanları meydana cıkaran
Allah TeÂl insanları, onlar olup toprak olduktan sonra Âhiret gunu dirilterek kabirlerinden kaldıracak ve ruhları ile cesedleri birlikte olarak hesaplarını gorecek, sonra da yine ruh ve cesedleri birlikte olarak mukÂfat veya cezalarını verecektir


----o----
eş-ŞEHÎD
Her zamanda hÂdiselerin dış yuzunu bilen ve her yerde hÂzır ve nÂzır olan
Allah, mutlak surette herşey'i bilmesi bakımından Alîm'dir HÂdiselerin esrarını, ic yuzunu bilmesi yonunden Habîr'dir Dış yuzunu bilmesi yonunden de Şehîd'dir


----o----
el-HAKK
Varlığı hic değişmeden duran
Hakk, varlığı hakikî bulunan zÂtın ismidir Yani, varlığı daima sÂbittir Allah TeÂlÂ'nın zÂtı, yokluğu kabûl etmediği gibi, herhangi bir değişikliği de kabûl etmez Hakikaten vÂr olan yalnız Allah'tır


----o----
el-VEKÎL
Usûlune uygun şekilde, kendisine tevdi edilen işleri en guzel şekilde neticelendiren
Kendisine iş ısmarlanan zÂta vekîl denir Allah TeÂl en guzel ve en mukemmel vekîl'dir İşlerin hepsini tedvîr, tedbîr ve idare eden O'durFakat kendisi hicbir işinde vekîle muhtac değildir Allah TeÂlÂ, kendisine tevekkul edenlerin işlerini en iyi neticeye ulaştırır


----o----
el-KAVİYY
Cok kuvvetli


----o----
el-METÎN
Cok sağlam
Kuvvet, tam bir kudrete delÂlet eder MetÂnet ise, kuvvetin şiddetini ifade eder
Allah'ın kuvveti de oteki sıfat ve isimleri gibi nÂ-mutenÂhîdir, tukenmez, gevşemez, hudut icine sığmaz, olcuye gelmez Allah'ın kudreti bahsinde zorluk - kolaylık soz konusu değildir Bir yaprağı yaratmakla kÂinatı yaratmak birdir
Allah TeÂl tam bir kuvvet sahibi olmak bakımından, Kaviyy, gucunun cok şiddetli olması bakımından Metîn'dir


----o----
el-VELİYY
İyi kullarına dost olan, yardım eden
Allah, sevdiği kullarının dostudur Onlara yardım eder Sıkıntılarını, darlıklarını kaldırır, ferahlık verir İyi işlere muvaffak kılar Her ceşit karanlıklardan kurtarır, nurlara cıkarır Artık onlara korku ve huzun yoktur Herkesin korktuğu zaman, onlar korkmazlar


----o----
el-HAMÎD
Ancak kendisine hamd u sen olunan, butun varlığın diliyle biricik ovulen, medhedilen
Hamd; ihsan sÂhibi buyuğu ovmek, tÂzim fikri ve teşekkur kasdiyle
medh u sen etmektir
Her mevcûd, hÂl diliyle olsun, kÂl diliyle olsun, Allah TeÂlÂ'yı tesbih ve takdîs etmektedir Butun hamd u senÂlar O'na mahsustur Hamd ve şukurle kendisine tÂzim ve ibÂdet olunacak veliyy-i nimet ancak O'dur


----o----
el-MUHSÎ
Herşey'in sayısını bir bir bilen
İlmi herşey'i ihÂta eden ve herşey'in miktarını bilip eksiksiz tastamam sayabilen Allah'dır
Allah TeÂlÂ, herşey'i olduğu gibi gorur ve bilir, yani, butun mevcûdatı toptan bir yığın hÂlinde birbirinden secilmez karışık bir şekilde değil; cinslerini, nev'ilerini, sınıflarını, ferdlerini, zerrelerini birer birer saymış gibi gayet acık gorur ve bilir


----o----
el-MUBDİ'
Mahlûkatı maddesiz ve orneksiz olarak ilk baştan yaratan
Mubdi, bir mÂnada îcad demektir Muîd ism-i şerîfi de îcad mÂnasına gelir İcadın bir benzeri daha evvel yaratılmış, meydana getirilmiş ise, iÂde; değilse, yani, benzeri, maddesi olmayan yeni bir şey ise ibd denir


----o----
el-MUÎD
Yaratılmışları yok ettikten sonra tekrar yaratan
Herşey mukadder olan omrunu tamamlayıp oldukten sonra, Allah'tan başka kimse kalmaz, fakat varken yok olan bu insanları Âhiret gunu Allah TeÂl diriltip yeniden hayatlandırır, yeniden yaratır Sonra da dunya hayatlarında yaptıkları işlerden hesaba ceker


----o----
el-MUHYÎ
Hayat veren, can bağışlayan, sağlık veren
Allah TeÂlÂ, cansız maddelere hayat ve can verir
Her gun, her saat, her saniye yeryuzunde milyonlarca varlık hayat bulup dunyaya gelmektedir Butun bunlar, Allah'ın emr u fermaniyle, yaratmasıyle ve musaadesiyle olmaktadır Allah yoğu var edip hayat verdiği gibi, oluyu de tekrar canlandırabilir Buna ihyÂ, yani, diriltme denir Hayatı hic yoktan veren zÂtın, olulere yeniden hayat verip diriltmesi elbette son derece kolaydır


----o----
el-MUMÎT
Canlı bir mahlûkun olumunu yaratan
Allah, yarattığı her canlıya muayyen bir omur takdîr etmiştir Canlı varlıklar icin olum mukadder ve muhakkaktır Hayatı yaratan Allah olduğu gibi, olumu yaratan da yine O'dur
Ancak bu olum, yok oluş, hicliğe gidiş değil, bil'akis fÂni hayattan bÂkî hayat geciştir


----o----
el-HAYY
Diri; her şey'i bilen ve her şey'e gucu yeten
Hayy, diri demektir, bunun zıddına meyyit denir ki, olu mÂnasına gelir
Allah TeÂl olmez, daima hÂzır ve nÂzırdır Yaşayan mahlûkatın hayatını veren de O'dur O olmasaydı hayattan eser olmazdı O daima fenÂdan, zevalden, hatÂdan munezzehtir Her an Alîm, her an Habîr, her an Kadîr'dir


----o----
el-KAYYÛM
Gokleri, yeri, her şey'i ayakta tutan
Kayyûm, kÂim'in mubalÂğasıdır "Her şey uzerinde kÂim" demektir Bunun mÂnası "Bir şey'in kıyÂmı, yani, bir varlık sÂhibi olarak durabilmesi neye bağlı ise, onu veren" demektir
Allah TeÂlÂ, her şey'in mukadder olan vaktine kadar durması icin sebeblerini ihsÂn etmiştir Onun icin herşey Hak ile kÂimdir


----o----
el-VÂCİD
Hicbir şey'e ihtiyacı olmayan; istediğini, istediği vakit bulan Kendisi icin luzumlu olan şeylerin hic birinden mahrum olmayan
Ulûhiyet sıfatları ve bunların kemÂli hususunda kendisine gerekli olan herbir şey, şÃ‚nı yuce olan Allah'ın zÂtında mevcuddur


----o----
el-MÂCİD
Kadr u şÃ‚nı buyuk, kerem ve semÂhati bol
Allah TeÂlÂ'nın kendisiyle Âşinalığı olan kullarına kerem ve semÂhati ifadeye sığmaz, olcuye gelmez MeselÂ: Onları temiz ahlÂk sÂhibi olmaya, iyi işler yapmaya muvaffak kılar da, sonra yaptıkları o guzel işleri, hÂiz oldukları seckin vasıfları sebebiyle onları over, sitayişlerde bulunur Kusurlarını afveder, kotuluklerini mahveder


----o----
el-VÂHİD
Tek
ZÂtında, sıfatlarında, işlerinde, isimlerinde, hukumlerinde asla
şerîki (ortağı) veya nazîri (benzeri) ve dengi bulunmayan


----o----
es-SAMED
HÂcetlerin bitirilmesi, ızdırapların giderilmesi icin tek merci', ihtiyac ve dileklerde kendisine muracaat edilen, arzu ve butun istekler kendisine sunulan
Allah TeÂlÂ, her dileğin biricik merciidir Yerde, gokte butun hÂcet sÂhipleri yuzlerini O'na dondurmekte, gonullerini O'na bağlamakta, el acarak yalvarmalarını O'na arzetmektedirler Buna lÂyık olan da yalnız O'dur


----o----
el-KÂDİR
İstediğini, istediği gibi yapmağa gucu yeten
Allah TeÂlÂ, kudretine bir ayna olmak uzere kÂinatı yaratmıştır Gok boşluğunun olculmesi mumkun olmayan genişliği icinde, akıllara hayret ve dehşet verecek derecede birbirlerine uzak mesafelerde milyarlarca guneşleri yandırmak Fezalarda, sayısı belirsiz Âlemleri birbirine carpmadan koşturmak Bir damla suyun icinde, birbirine temas etmeden hesapsız hayvanatı yuzdurmek KÂdir isminin tecelliyatındandır


----o----
el-MUKTEDİR
Kuvvet ve kudret sÂhipleri uzerinde istediği gibi tasarruf eden
Allah TeÂl her şey'e karşı mutlak ve ekmel surette KÂdirdir Her şey'e kÂdir olduğu icindir ki, dilediği şey'i yaratır ve isterse onda dilediği kadar kuvvet ve kudret de yaratır


----o----
el-MUKADDİM
İstediğini ileri geciren, one alan
Allah TeÂl butun mahlûkatı yaratmıştır Fakat, ancak sectiklerini ileri almıştır İnsanların bÂzısını dince, dunyaca bÂzısı uzerine derece derece yukseltmiştir Fakat bu yukseltme ve secme, kulların kendi amelleri ile ona lÂyık olmaları neticesinde olmuştur


----o----
el-MUAHHİR
İstediğini geri koyan, arkaya bırakan
Allah TeÂl istediğini ileri, istediğini geri aldığı gibi, bÂzan da kullarının teşebbuslerini, onların bekledikleri zamanda semerelendirmez, maksadlarını arkaya bırakır Bunda bircok hikmetleri vardır Bu hikmetleri araştırmalı, sezmeğe calışmalıdır


----o----
el-EVVEL
Her varlıktan mukaddem olan, başlangıcı olmayan
Allah TeÂl butun varlıklar uzerine mukaddem olup kendi varlığının evveli yoktur Kendisi icin asla başlangıc tasavvur olunamaz Onun icin Ona EVVEL demek, "ikincisi var" demek değildir "SÂbık'ı, yani, kendisinden evvel bir varlık sÂhibi yok" demektir


----o----
el-ÂHİR
Sonu olmayan
Herşey biter, helÂk ve fenaya gider, ancak O kalır Varlığının sonu yoktur Evveliyetine bidayet olmadığı gibi, Âhiriyetine nihayet yoktur Onun icin Ona "Âhir" demek, "Bir sÂbık'ı yani, kendisinden evvel bir varlık sÂhibi var" demek değildir "Bir lÂhıkı yok" demektir


----o----
ez-ZÂHİR
ÂşikÂr olan, kat'î delillerle bilinen
Allah TeÂlÂ'nın varlığı herşeyden ÂşikÂrdır Gozumuzun gorduğu her manzara, kulağımızın işittiği her nağme, elimizin tuttuğu, dilimizin tattığı her şey, fikirlerimizin uzerine calıştığı her mÂna, hÂsılı, gerek icimizde, gerek dışımızda şimdiye kadar anlayıp sezebildiğimiz her şey O'nun varlığına, birliğine, kemal sıfatlarına şÃ‚hiddir


----o----
el-BÂTIN
Gizli olan; duyu organları ile idrÂk edilemeyen
Allah TeÂlÂ'nın varlığı hem Âşikardır, hem gizlidir
ÂşikÂrdır, cunku varlığını bildiren delil ve nişanları gozsuzler bile gormuş ve bu hakikatler hakikatı yuce varlığa, eşyanın umumî şehadetini sağırlar bile işitmiştir
Gizlidir Cunku biz Onu kunhuyle bilemeyiz Amma varlığını kat'î surette biliriz


----o----
el-VÂLÎ
Mahlûkatın işlerini yoluna koyan;
Bu muazzam kÂinatı ve her an biten hÂdisatı tek başına tedbîr ve idare eden
Allah TeÂl butun varlığı idare eden, biricik ve en buyuk vÂlidir Diğer vÂliler ve hukumdarların idaresi, O'nun izni ve musaadesi iledir Ve onların velÂyet ve idaresi, son derece nÂkıstır
Allah'ın velÂyet ve tedbiri ise sınırsız, gercek ve hakikîdir Her şey emri ve iradesi altındadır Herşey'i bilir Ondan habersiz mulkunde hicbir
şey cereyan etmez Âdile mukÂfatını, zÂlime cezasını eksiksiz verir Sebebler, O'nun icraat ve idaresinde yardımcı değil, sadece izzet ve haşmetini gosteren birer perdedirler Hakikî te'sir, O'nun kudretindendir


----o----
el-MUTEÂLÎ
Yaratılmışlar hakkında aklın mumkun gorduğu her şeyden, her hal ve tavırdan pek yuce ve pek munezzeh
MeselÂ, bir zengin hakkında, "Bu adam yarın fakir duşebilir", denebilir ve adam da zenginken fakir olabilir Fakat Allah TeÂl hakkında, bu gibi ihtimallerin duşunulmesi mumkun değildir O, her turlu noksanlık, eksiklik, zaaf, Âcizlik, hat ve kusurdan munezzehtir İsteyenler coğaldıkca ihsanı artar, herkese hikmet ve iradesine gore verir Verdikce hazîneleri tukenmez


----o----
el-BERR
Kulları hakkında kolaylık isteyen; iyilik ve bahşişi cok olan
Allah TeÂl kulları icin daima kolaylık ve rahatlık ister, zorluk istemez, zorluk cıkaranları da sevmez Yapılan kotulukleri bağışlar, orter Bir iyiliğe en az 10 mukÂfat verir Kul gonlunden iyi bir şey gecirmişse, onu yapmamış olsa bile, yapmış gibi kabûl edip mukÂfat verir Aksine kotulukleri ise yapmadıkca cezalandırmaz


----o----
et-TEVVÂB
Tevbeleri kabûl edip, gunahları bağışlayan
Bu ism-i şerîf, tevbe'nin mubalÂğa sîgasıdır Tevbenin asıl mÂnÂsı donmektir Kulun isyan yolundan donmesi demektir


----o----
el-MUNTEKIM
Sucluları, adaleti ile mustehak oldukları cezaya carptıran
Allah TeÂlÂ'nın intikamı vardır Âsîlerin belini kıran, cÂnilerin hakkından gelen, taşkınlık yapan azgınlara hadlerini bildiren şubhesiz ki O'dur


----o----
el-AFUVV
Afvı cok
Allah TeÂlÂ, gunahları silen, onları hic yokmuş gibi kabûl edendir
Bu mÂnaya gore bu isim, Gafûr ismine yakındır Ancak arada şu fark vardır: Gufran: Gunahları ortuvermek demektir Afv ise, gunahları kokunden kazımaktır Gunahları kokunden kazımak, o şey'i ortmekten daha iyidir


----o----
er-RAÛF
Cok re'fet ve şefkat sÂhibi
Mahlûkat icinde bilhassa insanlar icin, Allah'ın inÂyeti, kerem ve re'feti hicbir olcuye ve ifadeye sığmayacak kadar geniş ve buyuktur


----o----
MÂLİKU'L-MULK
Allah TeÂl mulkun hem sÂhibi, hem hukumdÂrıdır Mulkunde dilediği gibi tasarruf eder Hicbir kimsenin O'nun bu tasarrufuna itiraz ve tenkide hakkı yoktur Dilediğine verir, dilediğinden alır Mulkunde hicbir ortağa ve yardımcıya ihtiyacı yoktur


----o----
ZU'L-CELÂLİ ve'l-İKRÂM
Hem buyukluk sÂhibi, hem fazl-ı kerem
CelÂl; buyukluk, ululuk mÂnasınadır Buyukluk alÂmeti olan ne kadar kemÂlÂt varsa hepsi Allah'a mahsustur Mahlûkattaki kemÂlÂt, O'nun kemÂlinin zayıf bir golgesi ve işaretidir
Allah TeÂl aynı zamanda buyuk bir fazl-ı kerem sÂhibidir de Mahlûkat uzerine akıp taşmakta olan sayıya gelmez, sınır kabûl etmez nimetler hep O'nun ihsanı ve ikrÂmıdır O nimetlerin zerresinde olsun hic kimsenin hakkı yoktur


----o----
el-MUKSİT
Butun işlerini denk, birbirine uygun ve yerli yerinde yapan
Mazlûma acıyıp zÂlimin elinden kurtaran
Allah TeÂl en ustun bir adalet ve merhametin sÂhibidir Her işi birbirine denk ve lÂyıktır Zerre kadar da olsa haksızlığı tervic etmezKullarına muamelesi merhamet ve adalet uzeredir Yapılmış olan hicbir iyiliğin zerresini bile karşılıksız bırakmaz İnsanların birbirlerine karşı işledikleri haksızlıkları da duzelterek hakkı yerine getirir


----o----
el-CÂMİ'
İstediğini, istediği zaman, istediği yerde toplayan
Birbirine benzeyen, benzemeyen ve zıd olan şeyleri bir araya getirip tutan
Cem, dağınık şeyleri bir araya toplama demektir Allah TeÂlÂ, vucudlarımızın curuyerek suya, havaya, toprağa dağılmış zerrelerini tekrar birleştirecek, bedenlerimizi yeni baştan inşa edecektir
Allah TeÂl birbirine benzeyen şeyleri bir araya getirip topladığı gibi, birbirinden ayrı varlıkları da bir araya getirmektedir Onların ic ice birlikte yaşamalarını te'min etmektedir Sıcaklık ile soğukluk, kuruluk ile nemlilik gibi birbirine zıd unsurları bir arada tutması da yine Allah'ın CÂmi' isminin tecellisindendir


----o----
el-GANİYY
Cok zengin ve her şeyden mustağnî
Ganiy, hicbir şey'e ihtiyacı olmayan, herşey yanında mevcud bulunduğu icin hicbir şekilde başkasına muracaat mecburiyetinde kalmayan zÂt demektir


----o----
el-MUĞNÎ
İstediğini zengin eden
Allah TeÂl dilediğini zengin eder, omur boyunca zengin olarak yaşatır Dilediğini de omur boyunca fakirlik icinde bırakır
BÂzı kullarını zenginken fakir, bazılarını da fakirken zengin yapar
"Kıyamet gunu fakirlik ve zenginlik tartılmayacak; fakirliğe ne olcude sabredildiği, zenginliğe de ne olcude şukredilmiş olduğu hesab edilecek
Mesele, cok fakir veya cok zengin olmak değil, cok sabretmek veya cok şukretmektir"
Yahya bin Muaz


----o----
el-MÂNİ'
Bir şey'in meydana gelmesine musÂade etmeyen
İyiden ve kotuden pek cok arzularımız vardır ki biri bitmeden biri ortaya cıkar Yaşadığımız muddetce bunlar ne biter, ne de tukenir Biz de bu arzularımızı elde etmek icin calışır dururuz Her arzumuz bir takım sebeblere, sebebler de MÂni' ve Mu'tî olan Allah'ın emrine bağlıdır Allah TeÂl isteyenlerin isteklerini, dilerse verir; o zaman isteyenin tuttuğu sebebler cabucak meydana gelir Mu'tî ism-i şerîfinin mÂnası budurAllah TeÂl bÂzı isteklere de musaade etmez O zaman isteyenin yapıştığı sebebler kısır kalır, ne kadar cabalanırsa cabalansın netice vermezBu da MÂni' ism-i şerîfinin tecellîsidir
Kullarının başına gelecek felÂket ve musibetleri onlemek, geri cevirmek de yine MÂni' ism-i şerîfinin tecelliyatındandır


----o----
ed-DÂRR
Elem ve zarar verici şeyleri yaratan


----o----
en-NÂFİ'
Hayır ve menfaat verici şeyleri yaratan
Menfaatları ve mazarratları, hayır ve şerleri yaratan Allah TeÂlÂ'dır İnsana menfaat ve zararlar belli bÂzı sebebler altında geliyorsa da, o sebebler o menfaat ve zararların sÂhibi ve muessiri değil, birer perdesidir Gercekte zararın da faydanın da, hayrın da şerrin de yaratıcısı Allah'tır


----o----
en-NÛR
Âlemleri nurlandıran; istediği sîmalara, zihinlere ve gonullere *ûr yağdıran
Butun eşyayı aydınlatan *ûr, şubhesiz ki, Allah'ın zÂtının *ûrundandır Cunku goklerin ve yerin *ûru O'dur
Nasıl ki, guneşin aydınlattığı her zerre, guneşin varlığına bir delildir, kÂinatın her zerresinde gorunen aydınlık da, o aydınlığı yaratan varlığın mevcud olmasına bir delil teşkil etmektedir


----o----
el-HÂDÎ
Hidayeti yaratan
İstediği kulunu hayırlı ve kÂrlı yollara muvaffak kılan, muradına erdiren
Her yarattığına, neye ihtiyacı varsa, ne yapması gerekiyorsa onu oğreten
HidÂyet; Allah TeÂlÂ'nın lutuf ve keremiyle kullarına, sonu hayır ve saadet olacak isteklerin yollarını gostermesi veya o yola goturup muradına erdirmesi demektir Sadece hayır yolunu ve sebeblerini gostermeğe irşÃ‚d; neticeye erinceye kadar o yolda yurutmeye de tevfîk denir
HidÂyetin karşılığı dalÂlettir DalÂlet, doğru yoldan bile bile veya iğfale kapılarak sapmak demektir HidÂyetin neticesi îman, dalÂletin neticesi îmansızlık ve kufurdur


----o----
el-BEDÎ'
Orneksiz, misalsiz, acîb ve hayret verici Âlemler îcad eden
ZÂtında, sıfatında, fiillerinde, emsÂli gorulmemiş olan
Bedî', mubdî mÂnasınadır Mubdî, ibd eden, yani orneği bulunmayan bir şey'i îcad eden demektir
Allah herhangi bir kuluna peygamberlik veya velîlik vererek ustun kılmışsa, bu ustunlukle o kul, kendi zamanındaki sair insanlara nisbetle bedî' olmuştur BÂzı Âlimlere verilen Bediuzzaman lÂkabı gibi Bu tÂbir, zamanının eşsiz, misilsiz Âlimi mÂnasına gelmektedir


----o----
el-BÂKÎ
Varlığının sonu olmayan
Bu ism-i şerîf "varlığın devamını" bildiren bir kelimedir Varlığın devamı, onu ve sonu olmamakladır Onu olmamak mulÂhazasıyla Allah TeÂlÂ'ya Kadîm, sonu olmamak mulahazasıyla BÂkî denir Bu mÂnalara yakın Ezelî ve Ebedî ism-i şerifleri de vardır
Allah TeÂlÂ'nın varlığı, devam bakımından zaman mefhumu icine girmez Cunku, zaman denilen şey, kÂinatın yaratılmış olduğu andan itibaren sonsuzluğa doğru akışının derecelerini gosteren bir mefhumdur Şu halde, zaman yaratılmışlar başlamıştır ve onlarla bitecektir KÂinat yokken zaman da yoktu, fakat Allah TeÂl vardı KÂinat biter, zaman da biter, fakat Allah BÂKÎdir


----o----
el-VÂRİS
Servetlerin gecici sÂhipleri elleri boş olarak yokluğa dondukleri zaman servetlerin hakikî sÂhibi
Allah TeÂl mulkun gercek sÂhibi olduğu gibi, gercek vÂrisidir de İnsanların mulk sÂhibi olmaları gecici olduğu gibi, varislikleri de gecici ve muvakkattır Mulkun gercek vÂrisi, mulk sÂhibi Allah'tır KıyÂmet hengÂmında butun canlılar olecek, butun mulk tamamıyla O'na kalacaktır


----o----
er-REŞÎD
Butun işleri ezelî takdîrine gore yurutup, bir nizam ve hikmet uzere Âkıbetine ulaştıran;
Her şey'i yerli yerine koyan, en doğru şekilde nizama sokan
Reşîd isminde iki mÂna vardır:
1 Doğru ve selÂmet yolu gosteren Bu mÂnada HÂdî ismiyle eş mÂnaya gelir
2 Hicbir işi boş ve faydasız olmayan, hicbir tedbîrinde yanılmayan, hicbir takdîrinde hikmetsizlik bulunmayan zÂt mÂnasındadır


----o----
es-SABÛR
Allah, bir işi, vakti gelmeden yapmak icin acele etmez Yapacağı işlere muayyen bir zaman koyar ve onları koyduğu kanunlara gore - zamanı gelince - icra eder Onceden cizdiği zamandan, - bir tenbelin yaptığı gibi, - geciktirmez Ve kez - bir acelecinin yaptığı gibi - zamanı gelmeden yapmağa kalkmaz Bil'akis her şey'i, hangi zamanda yapılmasını takdîr buyurmuş ise, o zaman yapar

----o----


Allah'ın diğer isimleri:
Allah'ın isimleri 99 taneden ibaret değildir Âyet ve hadîslerde bu 99 isimlerden ayrı olarak Allah'a başka isimler de izÂfe edilmiştir
Allah'a izÂfe edilen diğer bÂzı isimler şunlardır:
el-VÂhid'in yerine el-Ehad, el-KahhÂr'ın yerine el-KÂhir, eş-Şekûr'un yerine eş-ŞÃ‚kir; el-KÂfi, ed-DÂim, el-Munevver, es-Sıddık, el-Muhît, el-Karîb, el-Vitr, el-FÂtır, el-AllÂm, el-Ekrem, el-Mudebbir, er-Refî', Zittavl, ZulmeÂric, Zulfadl, el-HallÂk, el-MevlÂ, en-Nasîr, el-GÂlib, el-HannÂn, el-MennÂn
Kur'Ân-ı Kerîm'de Allah ism-i şerîfi 2800 defa zikredilmiştir Allah isminden sonra Kur'an'da en cok zikri gecen isim, Rab ismidir 960 yerde zikredilmektedir
Rab isminden sonra, Kur'an'da en cok yer alan isimler ise; RahmÂn, Rahîm ve MÂlik isimleridir FÂtiha sûresinde "Allah" isminden sonra sıra ile zikredilen bu dort ism-i şerîfe, CenÂb-ı Hakk'ın Rubûbiyet Sıfatları adı da verilmektedir
Terbiye etmek, buyutmek, yetiştirmek mÂnalarını ihtiva eden Rab kelimesinin asıl mÂnası: "Bir şey'i derece derece yukselterek, gayesi olan en mukemmele erişinceye kadar kollayan" demektir
İsm-i A'zam Nedir?
Allah TeÂlÂ'nın Kur'an ve hadîs-i şerîflerde zikredilen isimlerinin en buyuğudur
İsm-i A'zam'ı, Allah, isimleri icinde gizlemiştir Bunun da hikmeti, kullarının butun EsmÂ-Ul HusnÂ'ya rağbetini sağlamak, kendisine butun isimleriyle dua edilmesini te'min etmektir İsm-i A'zam belli olsaydı, insanlar yalnızca o isimle dua ederler, diğer isimleri terkederlerdi Cunku İsm-i A'zam'ın Allah katında buyuk bir değeri vardır Bu isimle yapılan duaların mutlaka kabûl edildiği rivayet olunmuştur
İsm-i A'zam'ın EsmÂ-Ul HusnÂ'dan hangi isim olduğu hakkında, İslÂm Âlimleri ayrı ayrı kanÂatler ileri surmuşlerdir Buyuk ekseriyetin kanÂatı, İsm-i A'zam'ın, lÂfza-i CelÂl yani Allah ismi olduğudur Hz Ali Efendimize gore İsm-i A'zam tek isim değildir Ferd, Hayy, Kayyûm, Hakem, Adl, Kuddûs'tan ibaret 6 isimdir
İmam-ı A'zam'a gore, İsm-i A'zam, Hakem ve Adl olmak uzere iki isimdir Gavs-ı A'zam'ın İsm-i A'zam'ı, Hayy ismidir İmam-ı RabbÂnî'ye gore de İsm-i A'zam, Kayyûm'dur
Gorulduğu gibi İslÂm buyukleri, İsm-i A'zam'ı farklı isimlerde bulmuştur Belki de herbirinin hususi Âlemine tecellî eden İsm-i a'zam değişik olmuştur
EsmÂ-Ul Husn icinde bir İsm-i A'zam olduğu gibi, her isim icin de a'zamî bir mertebe vardır BÂzan bir ismin a'zamî mertebesi, İsm-i A'zam ile karıştırılır; o isim a'zamî mertebedeki tecellîsi sebebiyle İsm-i A'zam sanılır İsm-i A'zam'ın her Âlime gore değişik olmasının bir sebebi de budur
__________________