HZ. MUSA’NIN DUALARI

Hazreti Musa Peygamberin Kuran-ı Kerimde gecen Mubarek Duaları

قَالَ رَبِّ إِنِّي ظَلَمْتُ نَفْسِي فَاغْفِرْ لِي فَغَفَرَ لَهُ إِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ

Dedi ki: “Rabbim, gercekten, ben kendi nefsime zulmettim, artık beni bağışla.” Boylece (Allah) onu bağışladı. Şuphesiz. O, bağışlayandır, esirgeyendir. (Kasas Suresi, 16)



قَالَ رَبِّ بِمَا أَنْعَمْتَ عَلَيَّ فَلَنْ أَكُونَ ظَهِيرًا لِّلْمُجْرِمِينَ



Dedi ki: “Rabbim, bana verdiğin nimetler adına, artık suclu gunahkarlara destekci olmayacağım.” (Kasas Suresi, 17)



فَخَرَجَ مِنْهَا خَائِفًا يَتَرَقَّبُ قَالَ رَبِّ نَجِّنِي مِنَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ

Boylece oradan korku icinde (cevreyi) gozetleyerek cıkıp gitti: “Rabbim, zalimler topluluğundan beni kurtar” dedi. (Kasas Suresi, 21)



وَلَمَّا تَوَجَّهَ تِلْقَاء مَدْيَنَ قَالَ عَسَى رَبِّي أَن يَهْدِيَنِي سَوَاء السَّبِيلِ

Medyen’e doğru yoneldiğinde de: “Umarım Rabbim, beni doğru bir yola yoneltip iletir” dedi. (Kasas Suresi, 22)



قَالَ رَبِّ إِنِّي قَتَلْتُ مِنْهُمْ نَفْسًا فَأَخَافُ أَن يَقْتُلُونِ

Dedi ki: “Rabbim, gercekten onlardan bir kişi oldurdum, beni oldurmelerinden korkuyorum. (Kasas Suresi, 33)





وَأَخِي هَارُونُ هُوَ أَفْصَحُ مِنِّي لِسَانًا فَأَرْسِلْهُ مَعِيَ رِدْءًا يُصَدِّقُنِي إِنِّي أَخَافُ أَن يُكَذِّبُونِ

Ve kardeşim Harun; dil bakımından o benden daha duzgun konuşmaktadır, onu da benimle birlikte bir yardımcı olarak gonder, beni doğrulasın. Cunku onların beni yalanlamalarından korkuyorum.” (Kasas Suresi, 34)



قَالَرَبِّ اشْرَحْ لِي صَدْرِي وَيَسِّرْ لِي أَمْرِي وَاحْلُلْ عُقْدَةً مِّنلِّسَانِي يَفْقَهُوا قَوْلِي وَاجْعَل لِّي وَزِيراً مِّنْ أَهْلِي هَارُونَأَخِي اشْدُدْ بِهِ أَزْرِي وَأَشْرِكْهُ فِي أَمْرِي كَيْ نُسَبِّحَكَكَثِيراً وَنَذْكُرَكَ كَثِيراً إِنَّكَ كُنتَ بِنَا بَصِيراً

Dedi ki: “Rabbim, benim goğsumu ac. Bana işimi kolaylaştır. Dilimden duğumu coz; ki soyleyeceklerimi kavrasınlar. Ailemden bana bir yardımcı kıl, kardeşim Harun’u. Onunla arkamı kuvvetlendir. Onu işimde ortak kıl, Boylece Seni cok tesbih edelim. Ve Seni cok zikredelim. Şuphesiz Sen bizi goruyorsun.” (Taha Suresi, 25-35)





وَقَالَ مُوسَى رَبَّنَا إِنَّكَ آتَيْتَ فِرْعَوْنَ وَمَلأهُ زِينَةً وَأَمْوَالاً فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا رَبَّنَا لِيُضِلُّواْ عَن سَبِيلِكَ رَبَّنَا اطْمِسْ عَلَى أَمْوَالِهِمْ وَاشْدُدْ عَلَى قُلُوبِهِمْ فَلاَ يُؤْمِنُواْ حَتَّى يَرَوُاْ الْعَذَابَ الأَلِيمَ

Musa dedi ki: “Rabbimiz, şuphesiz Sen, Firavun’a ve onde gelen cevresine dunya hayatında bir cekicilik (guc, ihtişam) ve mallar verdin. Rabbimiz, Senin yolundan saptırmaları icin (mi?) Rabbimiz, mallarını yerin dibine gecir ve onların kalblerinin uzerini şiddetle bağla; onlar acı azabı gorecekleri zamana kadar iman etmeyecekler.” (Yunus Suresi, 88)



قَالَ قَدْ أُجِيبَت دَّعْوَتُكُمَا فَاسْتَقِيمَا وَلاَ تَتَّبِعَآنِّ سَبِيلَ الَّذِينَ لاَ يَعْلَمُونَ

(Allah) dedi ki: “İkinizin duası kabul olundu. Oyleyse dosdoğru yolda devam edin ve bilgisizlerin yoluna uymayın.” (Yunus Suresi,89)



وَلَمَّا جَاء مُوسَى لِمِيقَاتِنَا وَكَلَّمَهُ رَبُّهُ قَالَ رَبِّ أَرِنِي أَنظُرْ إِلَيْكَ قَالَ لَن تَرَانِي وَلَكِنِ انظُرْ إِلَى الْجَبَلِ فَإِنِ اسْتَقَرَّ مَكَانَهُ فَسَوْفَ تَرَانِي فَلَمَّا تَجَلَّى رَبُّهُ لِلْجَبَلِ جَعَلَهُ دَكًّا وَخَرَّ موسَى صَعِقًا فَلَمَّا أَفَاقَ قَالَ سُبْحَانَكَ تُبْتُ إِلَيْكَ وَأَنَاْ أَوَّلُ الْمُؤْمِنِينَ

Musa tayin edilen surede gelince ve Rabbi O’nunla konuşunca: “Rabbim, bana goster, Seni goreyim” dedi. (Allah “Beni asla goremezsin, ama şu dağa bak; eğer o yerinde karar kılabilirse, sen de beni goreceksin.” Rabbi dağa tecelli edince, onu param parca etti. Musa bayılarak yere duştu. Kendine geldiğinde: “Sen ne yucesin (Rabbim). Sana tevbe ettim ve ben iman edenlerin ilkiyim” dedi. (Araf Suresi, 143)



وَاخْتَارَ مُوسَى قَوْمَهُ سَبْعِينَ رَجُلاً لِّمِيقَاتِنَا فَلَمَّا أَخَذَتْهُمُ الرَّجْفَةُ قَالَ رَبِّ لَوْ شِئْتَ أَهْلَكْتَهُم مِّن قَبْلُ وَإِيَّايَ أَتُهْلِكُنَا بِمَا فَعَلَ السُّفَهَاء مِنَّا إِنْ هِيَ إِلاَّ فِتْنَتُكَ تُضِلُّ بِهَا مَن تَشَاء وَتَهْدِي مَن تَشَاء أَنتَ وَلِيُّنَا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَأَنتَ خَيْرُ الْغَافِرِينَ

Musa, belirlediğimiz buluşma zamanı icin kavminden yetmiş adam secip ayırdı. Bunları da ‘dayanılmaz bir sarsıntı’ tutuverince, dedi ki: “Rabbim, eğer dileseydin, onları ve beni daha onceden helak ederdin. (Şimdi) İcimizdeki beyinsizlerin yaptıklarından dolayı bizi helak edecek misin? O da Senin denemenden başkası değildir. Onunla sen dilediğini saptırır, dilediğini hidayete erdirirsin. Bizim velimiz Sensin. Oyleyse bizi bağışla, bizi esirge; Sen bağışlayanların en hayırlısısın.” (A’raf Suresi, 155)



وَاكْتُبْ لَنَا فِي هَذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الآخِرَةِ إِنَّا هُدْنَا إِلَيْكَ قَالَ عَذَابِي أُصِيبُ بِهِ مَنْ أَشَاء وَرَحْمَتِي وَسِعَتْ كُلَّ شَيْءٍ فَسَأَكْتُبُهَا لِلَّذِينَ يَتَّقُونَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَالَّذِينَ هُم بِآيَاتِنَا يُؤْمِنُونَ

Bize bu dunyada da, ahirette de iyilik yaz, şuphesiz ki biz Sana yoneldik. Dedi ki: “Azabımı dilediğime isabet ettiririm, rahmetim ise herşeyi kuşatmıştır; onu korkup-sakınanlara, zekatı verenlere ve Bizim ayetlerimize iman edenlere yazacağım.” (A’raf Suresi, 156)
__________________