Nahl Suresi

90- Şuphe yok Allah, adaleti, ihsanı, yakınlara vermeyi (88) emreder; cirkin utanmazlıklardan (fahşÃ‚dan) , kotuluklerden ve zorbalıklardan sakındırır. (89) Size oğut vermektedir, umulur ki oğut alıp-duşunursunuz.


ACIKLAMA

88. Bu kısa cumlede Allah, dengeli ve sağlıklı bir toplumun dayanağını teşkil eden uc onemli şey emretmektedir:
Bunlardan birincisi iki farklı yone sahip olan adalettir.

ADALET: Sınırlama olmaksızın herkesin sahip olduğu hakları elde etmesi icin gerekli olan duzenlemeleri yapmaktır. Bununla birlikte adalet, hakların eşit olarak dağıtılması anlamına gelmez, cunku bu cok gayrı tabii olur. Gercekte adalet, hakların, bazı zamanlar da eşitlik denebilecek şekilde haktanır olculerde dağıtılmasıdır. Orneğin, butun vatandaşlar, vatandaşlık hakları bakımından eşit olmalıdırlar, fakat diğer durumlarda hakların eşit olması adalet dışıdır. Mesela cocuklar ve anne-babanın toplumsal konum ve haklar bakımından eşit olması tabii ki yanlıştır. Aynı şekilde daha yuksek veya daha alcak bir iş dalında hizmet verenler ucret ve gelirde eşit olamazlar. Allah'ın emrettiği şey, herkese ahlÂkî, sosyal, ekonomik, kanunî veya siyasî olan tum haklarının, hakettiği olcude verilmesidir.

İHSAN: Emredilen ikinci nokta, "İhsan"dır. Bu kelime iyi, comert, hoş gorulu, affeden, merhametli, nazik olma, bencil olmama... vs. anlamlarına gelir. Toplumsal hayatta bu adaletten daha onemlidir, cunku adalet sağlıklı ve dengeli bir toplumun temeli ise ihsan onun mukemmele erişmesidir. Bir taraftan adalet, toplumun haklarını ciğnenmekten ve zulumden korurken, diğer taraftan ihsan, toplumu zevkli yaşamaya değer bir hale sokar. Eğer bir toplumda birey kendi isteklerini yerine getirmekte inat ederse, o toplumun gelişemeyeceği acıktır, en iyi ihtimalle bu toplum catışmadan uzak olabilir; fakat boyle bir toplumda, sevgi, şukran, comertlik, fedekÂrlık, samimiyet, sempati gibi yaşama zevkini geliştiren ve yuce değerlerin oluşmasını sağlayan insanî nitelikler oluşamaz.

SILA-I RAHİME: Emredilen ucuncu nokta İhsan'ın ozel bir uygulaması olan sıla-ı rahime iyilik etmektir. Bu, kişinin akrabalarına sadece iyi davranması, onların acılarını ve mutluluklarını paylaşması ve onlara kanuni sınırlar icinde yardım etmesi anlamına gelmez. Aynı zamanda kişi servetini de imkanları dahilinde ve akrabalarının ihtiyaclarına gore onlarla paylaşmalıdır. Burada, gerekli imkanlara sahip herkesin, kendi ailesinin haklarının yanısıra akrabalarının payının da gercek ve kanunî olduğunu kabul etmesi gerektiği emredilmektedir. İlÂhî Kanun ailede zengin olan her bireyi, fakir akrabaların ihtiyaclarını karşılamakla sorumlu tutar. İslÂm, akrabaları aclıktan kıvranırken zevk ve sefahat icinde yaşamayı buyuk bir gunah olarak tanımlar. İslÂm, aileyi toplumun onemli unsurlarından biri olarak kabul ettiği icin, fakir bireylerin hakkı ilk once ailedeki zenginler, daha sonra da diğer zenginler uzerindedir. Hz. Peygamber (s.a) bu noktayı bir cok hadiste vurgulamıştır: Bir kimsenin, akrabalıkta yakınlık sırasına gore, anne-babasına, karısına, cocuklarına, kız ve erkek kardeşlerine ve diğer akrabalarına karşı gorevleri vardır. Bu ana ilkeye dayanan Hz. Omer, hilafeti doneminde bir yetime birinci dereceden kuzeninin kefil olmasını emretmiştir. Bir başka yetim konusunda da birinci dereceden kuzeni olmadığı icin uzak akrabalarını yetime bakmakla gorevlendirmiştir. Her bolumun kendi icindeki fakir bireyleri desteklediği bir toplum duşunun! Elbette boyle bir toplum hem ekonomik, hem sosyal, hem de ahlÂkî yonden yuce ve saf bir toplum olacaktır.

89. Yukarıdaki değinilen uc iyi ozelliğe karşılık Allah, hem bireyi hem de tum toplumu bozan uc kotuluğu yasaklamaktadır.

1) FAHŞA: Arapca fahşa kelimesi, gayrı ahlÂkî, mustehcen, kotu, cirkin, adi, terbiyesiz; her şeye veya genel beğeni ve edep kurallarına uymadığı icin duyulması ve gorulmesi uygun kacmayan şeyleri; zina, fuhuş, homoseksuellik, cıplaklık, acıklık, hırsızlık, soygun, icki icme, kumar oynama, dilencilik, terbiyesizce konuşma ve benzeri şeyleri icerir. Aynı şekilde bu ahlÂksızlıkları toplumsallaştırmak ve yaymak da, orneğin yanlış propaganda, iftira, sucların acıktan işlenmesi, ahlÂksız hikayeler, bu turden tiyatrolar, filmler, cıplak resimler, kadınların acık sacık ortalıkta dolaşması, karşı cinslerin gruplar halinde karışık halde dolaşması, dansetmesi vs. aynı şekilde fahşanın icine girer.

2) MUNKER: Genelde insanlar arasında kotu kabul edilen ve tum diğer ilÂhi şeriatlar tarafından yasaklanan her şey demektir.

3) BAĞY: Genel ahlÂk kurallarını aşan ve Yaratıcı olsun yaratıklar olsun, diğerlerinin haklarını ciğneyen her tur kotu davranıştır.
Tefhimul Kuran


İbni Mesud (r.a)
Osman bin Maz'un (r.a)musluman olmasına bu ayet sebeb olmustur.Eğer Kuranda başka hicbir ayet olmasaydı yalnız başına bu, her şeyi beyan etmeye ve alemlere hidayet ve rahmet olmaya kafi gelirdi.

Bu ayeti kerimenin hutbelerden sonra okunması (Omer bin Abdul Aziz) hazretlerinin hilafeti zamanında ve onun emriyle başlamıştır.(Allah kendisinden Razı olsun)
[Şeyhzade]

Omer bin Abdul Aziz Hz. Omerin torunudur.
__________________