Zilzal Suresinin Tefsiri
Zilzal Suresi İbn-i Abbas,ve Mucahit gibi mufessirlere gore Mekke doneminde Katade ve Mukatil’e gore ise Medine doneminde nazil olmuştur. Peygamberimiz (sav) bu sureye “Fazzatu’l-Camia” ismini vermiştir. Zira sure butun hayırları kendisinde toplamış veciz bir suredir. “Zilzal” veya “Zulzilet” Suresi 93. Sure olarak nazil olmuş ve Kur’Ânda 99. sıraya oturmuştur. Besmele ile beraber 9 ayettir. 35 kelime 149 harften muteşekkildir. Surenin fazileti bolmunde geniş olarak ifade edileceği uzere Kur’anın bir rivayete gore “Nısfu’l-Kur’Ân” yani yarısına, diğer bir rivayete gore “Rubuu’l-Kur’Ân” dortte birisine denktir.
Kur’Ân-ı Kerimin takip ettiği amac dort nevidir. İmanın da erkÂnı dort kısımdır. Peygamberimiz (sav) “Bir kişi dort şeye iman etmedikce iman etmiş sayılmaz. Allah'tan başka mabud olmadığına şahitlik edecek, benim Allah'ın Rasûl-u olduğuma ve hakla gonderildiğime şahitlik edecektir. Olume ve olumden-sonra haşre iman edecek ve Allah'ın kaderine iman edecektir” (Ali Aslan, Buyuk Kur’an Tefsiri, 16:131)
SURENİN YUCE MEÂLİ:
1. Yeryuzu o buyuk depremle sarsıldığı zaman,
2. Ve icindeki ağırlıklarını dışarıya attığında,
3. İnsan ‘Ne oluyor?’ dediğinde,
4. O gun yeryuzu butun haberlerini anlatır.
5. Cunku Rabbin uzerinde yaşananları ona vahyetmiştir.
6. O gun insanlar amelleri kendilerine gosterilmek uzere yerden cıkacaklardır.
7. Kim zerre kadar bir hayır işlemişse onu gorur,
8. Kim de zerre kadar bir şey işlemişse onu gorur.
SURENİN TEFSİRİ:
1. Yeryuzu o buyuk depremle sarsıldığı zaman:
Zelzele: Arzın mumkun olan butun dehşeti ile sarsıntısına işaret ve izafeten “Zelzele” ile tabir ve ifade edilmiştir. Burada belirtilen zelzele en buyuk deprem olan kıyametin dehşetli sarsıntısıdır.
Yuce Allah kıyametin dehşetini Hac Suresinde “Ey insanlar! Rabbinizden korkun! Gercekten kıyametin sarsıntısı cok buyuk bir şeydir. Bu dehşeti goren emzikli kadın emdirdiği cocuğunu unutur, hamile olanlar taşıdıklarını duşurur. İnsanları sarhoş olmuşlar gibi gorursun, halbuki onlar sarhoş değillerdir; fakat Allah’ın azabının dehşetinden bu hale gelmişlerdir” (Hac, 22:1-2) ayeti ile acıklar.
Vakıa Suresinde “Yer şiddetle sarsıldığı, dağların parcalandığı, dağılarak toz-duman haline geldiği zaman” (Vakıa, 56:4-6) ifadeleri ile kıyametin dehşetini bir başka acıdan bize haber vermekte ve bunun mutlaka vuku bulacağını soyleyerek bizleri sakındırmaktadır.
2. Ve icindeki ağırlıklarını dışarıya attığında:
Yeryuzunun ağrılıklarını dışarı atması iki şekilde tefsir edilmiştir. Birincisi, dehşetli bir zelzele ile icindeki hazinelerini, gomulerini ve değerli madenlerini dışarı fırlatması, ikincisi de olulerini kabirden cıkarmasıdır. Birincisi İsrafil’in (as) birinci suru ile vuku bulan kıyametin kopmasıdır ki buna “Nefh-i Ûl” denir. İkincisi ise “İnfitar Suresindeki” “Kabirlerin icindekilerin dışına cıktığı zaman” (İnfitar, 82:4) ayeti ile vuzuha kavuşturulmuştur. Bu da İsrafil’in (as) sura ikinci defa nefhini anlatmaktadır ki buna da “Nefh-ı Uhr” adı verilmektedir. Nitekim Zumer Suresinde yuce Allah “Sura uflenince Allah’ın dilediği bir yana, goklerde olanlar, yerde olanlar hepsi duşup olurler. Sonra sura ikinci defa uflenince hemen dirilip ayağa kalkarak şaşkınlıkla birbirlerine bakışıp dururlar” (Zumer, 39:68) buyurarak ifade etmektedir.
“EskÂl” kelimesi “SikÂl” kelimesinin cemi, yani coğuludur. SikÂl ise ağrılık demektir. Burada ağırlık kelimesi mecazi manda olup maksat ve manası “Met” demektir. Yani insanların değer verdiği ve kendileri icin calıştığı şeylerdir. Gelinlerin ceyizlerine “ağırlık” denmesinin sebebi budur.
3. İnsan ‘Ne oluyor?’ dediğinde:
İnsan gerek kıyametin dehşetini gorduğu anda, gerekse kabirlerinden cıktıkları zaman şaşkınlık yaşarlar. “Ne oluyor?!” diyerek bakışıp kalırlar ve ne yapacaklarını bilemezler demektir.
İnsanlar iki defa şaşkınlık geciririler. Birincisi kıyametin kopmasını goren muşriklerin ve kÂfirlerin kıyametin kopma dehşetini gordukleri zamanki dehşetli halidir ki “Ne oluyor!” diye şaşkınlıkla ne yapacaklarını bilemeyerek bakakalırlar. Dizlerinin bağı cozulur ve kıyametin dehşetini yaşarlar.
İkincisi ise kabirlerinde kalkan mu’min kafir tum insanların şaşkınlığıdır. Kabirlerinden cıkarlar ama ne yapacaklarını bilemeden şaşkın, şaşkın bakınıp dururlar. Yuce Allah Yasin Suresinde kabirlerinden cıkanların “Vah halimize! Yattığımız yerden bizi kim kaldırdı’ derler. Onlara ‘Bu Rahman olan Rabbimizin bize vaat ettiği şeydir’ denir. Onlar da “Peygamberler doğru soylemişlerdir” derler.” (Yasin, 36:52) Bu ayette ikinci sur ile insanların dirilmesi anlatılır.
4. O gun yeryuzu butun haberlerini anlatır:
Yeryuzu uzerinde işlenen her şeyin resmini ceker ve seslerini kaydeder. Bunu kayıt makinelerinin maddi olduğu halde resimleri ve sesleri kaydettiğinden anlarız. Yuce Allah yeryuzune “uzerinizde işlenen amelleri goster ve sesleri ortaya cıkar” dediği anda hepsini zamana bağlı olarak cıkarır.
Peygamberimiz (sav) bir hadislerinde “Ey insanlar! Kendinizi yeryuzunden sakının! Cunku o sizin ananızdır. Her yer uzerinde ne amel işlenmişse haber verecektir. Herkese şahitlik yapacaktır” (Tirmizi, 5:416; İbn-i Mace, Zuht, 31) buyurarak bunu bize haber vermiştir. Kehf sûresinde Rabbimiz şoyle buyurur: “Amel defteri ortaya konunca, sucluların, onda yazılı olanlardan korktuklarını gorurusun, “Vah bize, eyvah bize! Bu defter nasıl olmuş da kucuk buyuk bir şey bırakmadan hepsini saymış!” derler. İşlediklerini hazır bulurlar. Rabbin kimseye haksızlık etmez.” (Kehf, 18:49)
5. Cunku Rabbin uzerinde yaşananları ona vahyetmiştir:
Kure-i arz lisan-ı haliyle kıyameti insanlara ders verir. Her sene guz ve bahar deveranında bir kıyamet ve olum sahnesi ve bir de haşir ve neşir sahneleri yaşanır. Butun bu haşir ve neşirleri, kıyamet ve dirilme sahnelerini gozu ile goren insanın kıyameti ve haşri, mahkeme-i kubrayı ve hesabı inkÂr etmesi elbet duşunulmemelidir.
6. O gun insanlar amelleri kendilerine gosterilmek uzere yerden cıkacaklardır:
Kıyamet koptuktan sonra ise haşir meydanı kurulur ve herkes amelinin hesabını vermek uzere kabirlerinden cıkarılırlar. Dunyada işledikleri ameller kendilerine gosterilir. Sonra bu ameller olculur, tartılır, mizanda niyet ve ihlÂsına gore kıymeti değerlendirilir. Bazı ameller dağ gibi gelir ancak mizanda bir ağırlık yapmazlar. Bazılarının amelleri ise cok az gorulduğu halde mizanın sevap kefesini aşağı indirir. Bunun sebebi o amelin az olmasıyla beraber taşıdığı niyet ve ihlÂstan kaynaklanan ağırlığı ve değeridir.
Fahrettin-i Razi “Eştaten” kelimesinin dağınıklık ve farklı gruplar olarak tefsir etmiştir. Kabirlerinden cıkanlar mahşer yerine amellerine gore yuruyerek, surunerek gelirken işledikleri amellerin sonucuna muttali olmak ve hesap vermek uzere mahşere yuruyeceklerdir. Nitekim “Sura uflendiği zaman kabirlerinizden fevc fevc cıkacaksınız” (Nebe, 78:18) “O gun butun insanlar onderleriyle cağırırız” (İsra, 17:71) ayetleri bu keyfiyeti anlatmaktadır.
7. Kim zerre kadar bir hayır işlemişse onu gorur:
Zerre en kucuk yapı taşı olan atoma verilen isimdir. Hal boyle olunca insanların gormediği kadar kucuk olan amellerin Allah katında zayi olmayacağını bu ayet ifade etmektedir. Mutlaka herkes yaptığı amelini gorur; ancak yuce Allah sevap olanların sevabını artırdığı gibi, gunah olanları da affederek kulun lehine hukmeder.
Atalarımız “İyilik yap denize at, balık bilmezse HÂlik bilir” demişlerdir.
8. Kim de zerre kadar bir şey işlemişse onu gorur:
Şer işleyen de mutlaka zerre kadar da olsa amelini gorecek ve işlediğine pişman olacaktır. Ancak yuce Allah “Rahîm” ismi ile şefkatini, merhametini ve affını karşı cıkararak kulunu affeder. Buyuklerimiz “İyiler iyiliğine devam etsin kotuler cezasını ceker” demişlerdir.
Arap dilinde “Zerre” ifadesi yoktu. Dolayısıyla sahabeler “Zerre kadar hayır ve zerre kadar şer” cumlesinden bir şey anlamadılar. Peygamberimize (sav) “Zerre nedir ve ne kadardır?” şeklinde sordular. Peygamberimiz (sav) “Zerrenin hicbir ağırlığı yoktur” (İbn-i hacer, Fethu’l-Bari, 8:250) buyurduktan sonra elini toprağa soktu ve cıkardı, uzerindeki toprağı doktu. Daha sonra elinde kalan toza ufledi. “İşte zerre bu tozdan cıkan tanelerin her birisidir” buyurdular.
Ebu Said el-Hudri (ra) “Kim zerre kadar hayır ve şer işlerse onu gorecek” ayetlerini dinleyince peygamberimize (sav) “Ya Resulallah! Ben kendi amelimi gorecek miyim?” dedi. Peygamberimiz (sav) “Evet!” buyurunca “O zaman ben mahvoldum” dedi. Peygamberimiz (sav) “Sevin ey Ebu Said! Cunku Allah hicbir amelini zayi etmez ve senin yaptığın bir hayırlı amele en az on misli sevap verecektir” buyurdular.
İnsanın amellerinin şahitleri yeryuzu olduğu gibi kiramen kÂtibin meleklerinin ellerindeki defterler ve insanın hafızası da aşhitlik yapacaktır. Zira meleklerin amelleri hıfzetmesine ornek olması ve bir kucuk numunesi olmak uzere insanın hafızası her nevi ameli sureti ile, zamanı ve mekanı ile ve de sesi ile muhafaza etmektedir. İnsanın kendi nefsi ve vicdanı buna şahittir.
Ayrıca insanın kendi organları da amellerine şahitlik yapacakları ve dile gelip konuşacaklardır. Yuce Allah “Dilleri, elleri, ayakları yaptıklarına şahitlik edeceklerdir” (Nur, 24:24) buyurur. İnsan buna oldukca şaşıracak ve organlarına “Sizler benim aleyhime nasıl şahitlik yaparsınız?” diyecek organları da ona “Bu gun Allah’ın emri ile biz bu şahitliği yapmak ve konuşmak zorundayız” diyeceklerdir. (Fussilet, 41:20-22)
İnsanların amellerinin ortaya konması, azalarının, hafızaların, yer yuzunun, kiramen kÂtibin meleklerinin ve levh-i mahfuzun şahitliği ile amellerin tamamın gorecek olan insan şayet inkarcı ve munafıklardan ise amellerinin cezasını bi-tamamiha cekeceklerdir. Mu’minlere gelince onlar hayırlı amellerinin mukÂfatını niyet ve ihlaslarına gore bire on, yuz, bin kat gorurler. Tovbe ettikleri amellerinin affedildiğini gorurler ve nihayet geri kalan gunah ve şerli amellerin de Allah tarafından affedildiğine şahit olurlar. Boylece Allah’ın her şeyi bildiği, gorduğu, kaydettiğine kesinlikle inanırlar, affının, rahmetinin ve merhametinin buyukluğune şahit olurlar.
Nihayet cehenneme gidecek olanlar insanların en şerlileri olan kafirler, munafıklar ve hayırdan, ibadetten nasibi olmayanlar olacaktır. Yuce Allah “Cehenneme gidecek olanlar halkın en şerlileridir” (Beyyine, 98:6) buyurarak bunu bize haber vermiştir.
SURENİN FAZİLETİ:
Peygamberimiz (sav) “Zilzal Suresi Kur’Ânın yarısına denktir” (Beyhaki, Şuab-ı İman, 2:497; Tirmizi,Fezailu’l-Kur’an, H. No: 2893) buyurmuşlardır. Bir başka rivayette “Kur’Ânın dortte birine denktir” (Tirmizi, 2895; Beydavi, 5:192) buyrulmuştur. Bunun sebebi Kur’Ân-ı kerimin ahkÂmı “Dunyevi ve Uhrevi” olmak uzere ikiye ayrılır. Bu sure icmalen ahiret ahkÂmının tamamını icine almaktadır. Bu nedenle Kur’Ânın yarısına muadildir. Yine bu surenin telim ettiği, yani oğrettiği “Oldukten sonra dirilmeye iman” İmana ve İslama ait “Tevhit, Nubuvvet, Haşir ve Adalet” gibi ahkÂmın dortte biridir. Bu nedenle de Kur’Ânın dortte birine denktir.
Ayrıca peygamberimizin (sav) “Bir kimse dort şeye ‘LÂilÂhe illallah’ diye Allah’ın birliğine, ‘Muhammed Resulullah’ diye benim nubuvvetime, oldukten sonra cismen ve bedenen dirilmeye ve her şeyin kader ile takdir edildiğine kesinlikle iman etmeden iman etmiş sayılmaz” (Tirmizi, Kader, 10) buyurmaktadır. Bu imanın dort hakikatine imanın biri ahiret olduğu ve bunun da Zilzal suresinde icmalen ifade edildiği icin sure Kur’Ânın dortte birine muadil olmuş olmaktadır.
Peygamberimiz (sav) “Ey insanlar! Velev yarım hurma ile dahi olsa tasadduk ederek kendinizi cehennem ateşinden koruyunuz. Bunu da bulamayanlar dilenciyi guzel sozle savmak suretiyle bunu yapsın. Zira guzel soz de sadakadır” (Buhari, Rikak, 51; Muslim, ZekÂt, 66) buyurmuşlardır.
SONUC:
Her amelin bir karşılığı vardır. Allah insanlara mukÂfatı ve cezayı hak ederlerse vermektedir. Hak etmek ise onu yapmak icin emek, zaman ve sermaye harcamaktır. Hak bir caba ve emeğin sonunda kişinin kesbettiği şeydir ki bu ya hayır ve mukÂfatı veya şer ve cezayı gerektirir. Boylece kul cenneti hak ettiği gibi, cehenneme de kendi ameli ile girmiş olur. Allah adildir, hayrına mukafatı, şerrine cezayı verir. Adildir adaletle hukmeden ve hic kimse hak etmediği şeyle cezalandırma. Affedicidir, kendisinden af dileyeni mutlaka affeder. Bu nedenle Kur’Â-ı Kerim “Başınıza gelen her hangi bir musibet ellerinizle işlediklerinden oturudur. Yine de Allah bunların coğunu affeder” (Şura, 42:30) buyurur.
Peygamberimiz (sav) “Sevin ey Ebu Said! Cunku Allah hicbir amelini zayi etmez ve senin yaptığın bir hayırlı amele en az on misli sevap verecektir” buyurmuşlardı. İşlenen gunahlar ise pişman olup tovbe etmek şartıyla affedildiğini yuce Allah “Tovbe edip Salih amel işleyenlerin kotu amellerini Allah iyi ve hayırlı amele tebdil eder” (Furkan, 25:70) ayeti ile affedileceğini, insanın şerre olan kabiliyetlerinin hayra yoneleceğini cok veciz bir şekilde ifade etmiştir.
Peygamberimiz (sav) ayrıca “Her nerede olursan ol Allah’tan kork. İşlediğin kotuluğun arkasından bir hayırlı amel işle ki onu imha etsin. Halka da guzel ahlakla muamele et!” (Tirmizi, Birr, 4:355) buyurmuşlardır. Kişi bunları yaparsa o zaman affedilen, kurtulan ve cennete girenlerden olur.
Bu sure bize ayrıca zerre kadar hayrı ve ameli veya zerre kadar da olsa şerri kucuk gormememizi istemektedir. (Buhari, Edeb, 34) Ancak insanın hayırlı amelinin mukafatını gormesinin şartı imandır. Nitekim Seleme b. Yezid (ra) kardeşi ile peygamberimize (sav) gelerek “Ey Allah’ın Resulu! Bizim annemiz Melike akrabalarına iyi davranır, misafire ikram eder ve buna benzer cok guzel huyları ve bunlara bağlı amelleri vardı. Cahiliye doneminde oldu. Bu ayptıklarının mukafatını gorecek midir?” diye sordu. Peygamberimiz (sav) “Hayır!” dedi. (Musned-i Ahmed, 4:478)
İnsanın hayvanlara yaptığı iyiliklerin dahi mukÂfatı vardır. Nitekim peygamberimiz (sav) “At beslemek uc şeye sebep olur. Bir adam icin mukafata, diğeri icin ihtiyac gidermeye, başka biri icin de gunaha. Atı kendisi icin mukafata sebep olan kimse atını Allah yolunda tahsis eden kimsedir. Bu kişi atını bir cayıra veya bir bahceye bağladığında atı ipine bağlı iken cayır ve bahcede yaptığı şeyler onun icin iyilikler olarak yazılır. Evet işte boyle bir at sahibi icin mukafat vesilesidir. Bir kişi de atını kimseye muhtac olmamak icin ve şahsiyetini korumak icin besleyecek olur da Allah’ın, o atın boynunda ve sırtındaki haklarını unutmayacak olursa bu da onun icin ihtiyaclarını karşılama aracıdır. Bir kişi de atını sadece boburlenmek, gosteriş yapmak ve başkalarına duşmanlık etmek icin besleyecek olursa bu da onun icin bir gunah vasıtasıdır. Velhasıl ‘kim zerre ağırlığınca hayır işlerse, onu gorur. Kim de zerre ağırlığınca bir şer işlerse, onu gorur” buyurdular.
Yine bir defasında Ebubekir Sıddık (ra) Rasulullah (sav) ile birlikte yemek yiyordu. O esnada bu ayet nazil oldu. Ebubekir yemekten el cekerek şoyle dedi: Ya Rasulallah! Ben, benden sadır olan zerre kadar kotuluğun de karşılığını gorecek miyim? Rasulullah şoyle buyurdu: "Ey Ebubekir! Dunyada hoşunuza gitmeyen olaylarla karşı karşıya geliyorsunuz. Onlar senden sadır olan kucuk kotuluklere cezadır. Senin zerre kadar iyiliğin ahirete saklanır. Sizden kim iyi bir iş yaparsa onun mukafatı ahirettedir. Kotu bir iş yaparsa o, bu dunyada musibetler ve hastalıklar şeklinde cezasını cekecektir. Allah bir mu'mine zulmetmez. Bu dunyada iyiliklerinin karşılığı olarak onu rızıklandırır. Ahirette de mukafat verir. Kafire, iyiliklerinin karşılığını bu dunyada verir. Kıyamet gunu onun hesabından iyilik kalmayacaktır” (Muslim, Munafıkun, 56; Musned-i Ahmed, 3:123)
Yine peygamberimiz (sav) “Bir kimseye bir kap su bile verseniz veya bir kardeşinizi guler yuzle bile karşılasanız dahi hicbir iyiliği hakir gormeyin” buyurdular. Kadınlara hitaben “Ey Musluman hanımlar, bir kimse komşusuna gonderdiği en kucuk bir şeyi bile hakir gormesin, bir kecinin ayağı bile olsa” buyurmuştur. Hz. Aişeye (ra) de: “Ey Aişe, kucuk gunah zannettiklerinizden de sakın. Cunku Allah onlardan da hesap soracak. Dikkat edin! Kucuk gunahlardan da sakının, cunku birikirlerse bir insanı helak ederler” buyurmuşlardır. (Buhari, Rikak, 51; Muslim, ZekÂt, 66)
__________________
Zilzal Suresinin Tefsiri
Dini Bilgiler0 Mesaj
●27 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- Zilzal Suresinin Tefsiri
-
13-09-2019, 04:57:26