113-EL-FELAK SURESİ


Bu mubarek sûre "EI-FÎI" sûresinden sonra Medine-i Munevvere'de nazil olmuştur. Be; Âyet-i kerîmeyi icermektedir. Felakın Rab'bine, yÂni: Mahlûkatı tertip ve tanzîm eden kuvvetin ezeli sahibi olan Yuce Yaratıcıya sığınmayı emrettiği icin kendisine boyle "Felak" sûresi adı verilmiştir. Ve boyle bir sığınmayı emrettiği icin kendisine "Muavvize" sığındırıcı sûresi ismi de verilmiştir. Cenab-ı Hak'kın KÂinatın Yaratıcısı olduğunu ve her hususta onun yegÂne varlığına sığınmanın luzumunu bildirdiği icin İhlÂs sûresi ile aralarında buyuk bir irtibat vardır.


1. De ki: Felakın -yaratılıp meydana getirilmiş olan şeylerin-Rab'bine sığınırım.

1. Bu mubarek sûre, ne gibi zararlı şeylerin şerrinden Kerem Sahibi Yaratıcının korunması himayesine sığınılacağını beyan buyurmaktadır. Şoyle ki: Ey Peygamberlerin en şereflisi!. Dua ve niyazda bulunarak (De ki: Felakın) yÂni: Sabah vaktinin veyahut yaratılıp vucuda getirilmiş olan şeylerin (Rab'bine) Yuce Yaratıcısına, (iltica ederim.) sığınırım.

Evet.. O Âlemlerin Rabbi'ne sığınmalıdır ki: Sabah vakitlerini meydana getirerek gecelerin karanlığını gideriyor. Yeryuzunu yararak ondan nice urunleri meydana getiriyor, dağları parcalayarak onlardan nice gozleri, nehirleri, madenleri meydana cıkarıyor. Bulutları darmadağın ederek onlardan yağmurları yağdırıyor, validelerin rahimlerini bir infilÂka uğratarak onlardan nice cocukları turetiyor. İşte bu kadar hÂrikaları, eserleri yaratan, istifÂde alanına sunan bir Ezeli Yaratıcı'nın, bir Kerem Sahibi M Âb u d' un koruma ve himayesine sığınmak, biz kulları icin şuphe yok ki: Bir selÂmet ve saadet vesilesidir.

"Avz" taze, sığınmak, ilticada bulunmak manasınadır. "Felak" da sabah vakti ve mutlaka yaratmak, yarıp vucuda getirmek demektir.



2. Yaratmış olduğu şeylerin şerrinden.

2. Evet.. O Yuce Yaratıcı'nın (Yaratmış olduğu şeylerin şerrinden..) butun insanlar ve cinlerin, butun bu tabiat alemindeki şeylerin, zumrelerin kotu telkinlerinden, zararlı tesirlerinden emîn bir hÂlde bulunmak icin o Hikmet Sahibi Yaratıcı'ya sığınmak, onun himaseyine girilmelidir.

Aslında o Hikmet Sahibi Yaratıcı'nın her yarattığı şey, bir hikmet ve faydaya dayalıdır. Onun yaratması, asla boş yere değildir. Fakat yaratılan şeylerin bir nice fÂideleri, luzumları olduğu gibi bir kısmının da bir hikmet gereği olarak zararları vardır. Bu hÂl, bu imtihan Âlemin gereklerindendir. Artık bizim vazifemiz de menfaatli olan şeylerden meşru surette istifÂdeye calışmaktır. Zararlı olan şeylerden de kacınarak Allah'ın himayesine sığınmaktır.




3. Ve gecenin şerrinden, karanlığı cokup ortalığı kapladığı zaman.

3. (Ve) Ozellikle de ki: GÂsik'in, yÂni (gecenin) o karanlık vaktin (şerrinden karanlığı cokup ortalığı kapladığı zaman...) her tarafı karanlık icinde bırakarak dehşet sacıcı bir vaziyet aldığı vakit Âlemlerin rabbine sığınırım. Cunku, o vaziyet; pek korkunctur, hayat sahiplerinin bir nevi hayattan mahrum kalmaları zamanı demektir.

"GÂsik" karanlıkla karışık gece demektir.

"Vekab" de girmek ve gÂib bulunmak manasınadır ve karanlığı her şeyi kaplayan şeyden ibarettir.

Şoyle de deniliyor ki: "GÂsik"den maksat, bedr hÂlinde bulunan aydır. "Vekab" de ayın tutulması, kararıp kalması veya guneşten icil-; alamayarak safhasının ay nihÂyetindeki uc gecede bir durgun tarzda bulunmasıdır. Sihirbazlar, coğu kere bu zamanda buyulerini yaparlarını;.



4. Ve duğumlere ufleyen -buyuculerin şerrinden.

4. (Ve) Ey Yuce Resul!. Niye de ki: (duğumlere) İpliklere (ufleyen) sihir yapmak isteyen buyuculerin, o gibi kotu, mufsit (lerin şerrinden..) Allah-u TeÂlÂ'ya sığınırım. "NeffÂsÂt" ufurmekte bulunan nefisler veya kadınlar demektir. "Ukad" de ukdeler yÂni, duğumler manasınadır.



5. Ve haset ettiği zaman haset edenin şerrinden -Rahim olan Yaratıcıya sığınırım.-

5. (Ve) Ey Yuce Peygamber!. Şoyle de ki: (Haset ettiği zaman haset edenin şerrinden..) de merhametli Yaratıcı'ya sığınırım.

"Hasid'den maksat" başkasının nimetine karşı kıskanc bir vaziyet alan, o nîmetin yok olmasını arzu eden, o hususta elinden gelen zararlı careleri sozle veya fiille başvurmak isteyen alcak tabiatlı şahıs demektir. İşte vucutları butun insanlık Âlemi icin zararlı olan oyle kimselerden dÂima Cenab-ı Hak'ka sığınmalıdır. O Kerim Yaratıcı'nın himayesine mazhar olan insanlar, o gibi zararlı şeylerden korunmuş olurlar.

Bu sûre-i celîlenin iniş sebebi hakkında deniliyor ki: "Lebid Binil'Asam" adında bir Yahudi, Yuce Peygamberimiz hakkında onbir duğumlu bir şey uzerine bir sihir yapmış, o şeyi bir kuyunun dibindeki bir taşın altına gommuş idi. Hz. Peygamber'in bu yuzden rahatsız, hasta olmasını arzu ediyordu. Fakat Cibrîl-i Emîn gelmiş, bu s ure-i celîleyi getirmiş, o sihir hÂdisesini haber vermişti. Resul-i Ekrem S al lal' I Âh- u Aleyhi Vesellem de Hz. Ali ile Hz. T al ha RadiyallÂh-u T e Âl Anhuma'yı gondererek o sihir eserini o kuyudan cıkartmıştır. Maamafih bu hususta ki rivayetler, birer Ahad haber kabilindendir, onlar, itikad hususunda kesin bir delil olamazlar. Biz ancak şuna inanıyoruz ki: Cenab-ı Hak, Yuce Peygamberini duşmanlarının bu gibi fena suikastlerinden korumuştur. O Yuce Resulune "sinirlenmiş" diyenleri reddetmekte ve kınamaktadır. Esasen hangi bir din duşmanı, bir sihir yapmış olabilir. Fakat Cenab-ı Hak, o sihrin tesirini gidermiş, ondan Peygamberini korumuştur. Artık O Allah Peygamberi, sihirlenmiş olmaz. Cunku: Peygamberlerin zekiliği, gafletten korunmaları, tam bir akıl ve doğrulukla vasıflanmaları vaciptir. Artık yapılan bir sihirden dolayı Yuce Peygamber'in aklen, fikren bir arızaya uğraması duşunulemez. İşte Peygamber Efendimizin istiaze ile, Allah-u TeÂlÂ'ya sığınmakla emredilmiş olması da onun o sayede sihirbazların sihirlerinin tesirinden korunmuş olduğuna bir delildir. Ve Cenab-ı Hak, O Yuce Peygamber'ini koruyacağını da (Arap): (Allah seni insanlardan koruyacaktır... MÂide, 5/67) Âyet-i kerîmesi ile vÂ'd buyurmuştur: Artık şuphe yok ki: O Resul-i Ekrem'in sihirbazların sihirlerinden de himaye buyurmuştur. Onların boş yere yapmış oldukları sihirlerinden O Yuce Peygamberin haberdar olması, bir mucize mahiyetindedir ki: O gizlice yapılmış şeyleri bilip iptal ettirmiştir. VelhÂsıl: Resul-i Ekrem'in sihirden dolayı ruhen eziyet gorduğune dair rivayetleri, guzelce araştıran mufessirler, kabul etmemektedirler. Bu hususa dair Tefsîr-i Kebirde, Essiracul'munîr'de, Tefsirul'meragi'de ve Tefsîrul'vazih'de guzelce acıklamalar vardır. VelhÂsıl: Biz muslumanlar icin lÂzımdır ki: Her hususta Cenab-ı Hakk'a sığınalım, her muvaffakiyeti ancak ondan bekleyelim, niyaz edelim.

"Allah'a sığın, Hak'ka sarıl, emrine ram ol"

"Mahfuz olayım dersen eğer cumle belÂdan"


__________________