Sureye “MÂûn” ve “Din Suresi” adı verilmiştir. Fil olayı ve Kureyş’in guven icinde KÂbe sayesinde rahat gecinmesi ve yaşamaları dine inanmayı ve Allah’a iman ve ibadeti gerekli kılarken inkÂrda inat etmelerini konu edinir. “Din” bu surede ahiret gunu, hesap gunu ve oldukten sonra diriliş anlamına gelmektedir. Dini, yani ahireti inkar edenlerdir ki “MÂûna” yani yetime ve fakire yardım etmeye de engel olmaktadırlar. Cunku onlar yetim ve fakir oldukları icin onlardan bir menfaat beklenmez, ancak ahirete inananlar Allah icin yardım ederler.

Sure 17. Sure olarak Mekke’de nazil olmuştur. Bir kısım mufessirler ilk uc ayetin Mekke’de Âs b. VÂil hakkında, son dort ayetin de Medine’de munafık Abdullah b.Ubeyy hakkında nazil olduğunu soylemişlerdir. (VehbeZuhaylî, Tefsiru’l-Munîr, 15:640; Suyutî, LubÂbu’t-Te’vîl, 4:412) Sure 7 ayet, 25 kelime ve 115 harftir.

NUZUL SEBEBİ
Bu sure Âs b. VÂil, Velid b. Muğîre, Omer b. Hişam (Ebu Cehil) hakkında nazil olmuştur. Yetimin biri malını istemek uzere Ebu Cehil’e gider. O ise hic aldırmaz ve yanından kovar. Kureyş ileri gelenleri “Muhammed’e git o malını alır ve sana verir” derler. O da peygamberimize (sav) gider. Peygamberimiz (sav) de onu yanına alır ve Ebu Cehil’e gider ve malını alır yetime verir. (F. Razi, Mefatihu’l-Gayb, 23:439) Yine Ebu Sufyan b. Harb her hafta iki semiz koyun keser ve ziyafet verirdi. Bir gun bir yetim geldi ve biraz et istemişti. O da elindeki asası ile onu iterek yere duşurmuş ve kovmuştur. Surenin ilk uc ayeti bu ve benzeri olaylar uzerine nazil olmuştur. Son dort ayet ise Medine munafıkları hakkında nazil olmuştur ki, onlar gosteriş olsun diye namaza gelirlerdi, yalnız başına oldukları zaman ise namazı terk ederlerdi. (Suyutî, Esbab-ı Nuzul, 122)


MEÂL-İ ÂLÎSİ
Bismillahirrahmanirrahim
1. Dini yalanlayanı gordun mu?
2. İşte o, yetimi itip kakar,
3. Yoksulu da doyurmayı teşvik etmez.
4. Yazıklar olsun o namaz kılanlara,
5. Onlar namaz konusunda yanılgı ve gaflet icindedirler,
6. Onlar gosteriş yaparlar.
7. Hayra ve yardıma engel olurlar.

TEFSİRİ
1. Dini yalanlayanı gordun mu?
Her şeyi tesaduf ve başı bos sanan, verilen tum nimetlerin kendi malı ve kazanımı olduğunu zanneden, oldukten sonra ahiretin, hesap ve ikabın olmadığını zannedeni gordun mu? Nasıl da yetimi itip kakmakta, yoksulu yanından kovmaktadır. Her şeyi gosteriş icin yapmakta, hatta namazı bile gosteriş icin kılmakta ve namazın ne olduğunu ve nicin kılındığını bilmemektedir. Namazdan gafildir. Her turlu hayır ve yardımı engellemektedirler. Butun bunları yapanlar ancak dinden ve ahiretten gafil olanlar ve dini, yani ahireti inkÂr edenlerdir.

Din: Allah’ın birliğine ve ahiret gunune imandır. Dinin iki kanadı ve iki temeli vardır. Birincisi, Tevhide, yani Allah’ın birliğine, İkincisi ise ahirete, yani oldukten sonra bedenen dirilmeye ve hesap gunune imandır. Dinsiz insan olmaz. Nitekim muşrikler de kendilerine gore bir dine inanıyorlardı. Ancak burada kastedilen “Allah katında din İslam’dır.” (Âl-i İmran, 3:19) Allah’a ibadeti esas almayan batıl fikir ve duşunceler din sayılmaz. Onlar birer felsefî ekol veya heva ve hevesin, şehvet ve şeytanın birer oyunudur. Bu sebeple din denince hak din olan İslam ve muharref dinler olan Yahudilik ve Hıristiyanlık ile kitaba dayanan dinler anlaşılmalıdır.

“Yukezzibu” Yalanlama, “İnkÂr” anlamındadır. “Eraeyte” Gordun mu? Anlamında olmakla beraber, peygamberimiz (sav) zamanında Âs b. VÂil ve benzerlerini gozle goruyorlardı. Ancak bizim onları gormemiz mumkun olmadığına gore bu ayetin alamı “anlamak” “fikir ve goruş sahibi olmak” anlamını ifade etmektedir.

2. İşte o, yetimi itip kakar,
Yetimi ve oksuzu ancak dini inkÂr eden, ahirete inanmayan itip kakar. Hakkını vermez ve malını yer. Zayıfı ezen, fakire hakaret eden ancak iman etmeyen, dine ve ahirete inanmayandır. İmanlı bir mu’min fakiri korur, yetime yardımcı olur.

Peygamberimiz (sav) “Kim akıl baliğ olana kadar bir yetimi barındırırsa ona cennet vacip olur” (Musned, 4:344; TaberÂnî, Kebîr, 9:300)buyurdular. Ayrıca sofraların en hayırlısı icinde yetimin bulunduğu sofradır (Kenzu’l-Ummal, 3:6040) buyurarak yetime ve yoksula gereken yardımın yapılmasını teşvik etmişlerdir.

3. Yoksulu da doyurmayı teşvik etmez.
Yoksulu ve fakiri doyurmak imanın gereğidir. Bu ayet-i kerime bunu ifade etmektedir. Bu ayette iki nukte vardır. Birincisi yoksulu bizzat doyurmayı teşvik etmektedir. İkincisi de başkalarına da yoksulu doyurma ve yardımcı olmayı teşvik etmek de imanın gereği olarak ifade etmesidir. Doyurmak insanın ilk ve en onemli ihtiyacıdır. Yuce Allah Kur’Ân-ı Kerimde en onemlisini zikrederek diğer ihtiyaclarının da giderilmesi gerektiğine ima etmektedir. Onlar da yoksulun giyecek ve barınma ihtiyacı gibi ikinci ve ucuncu derecede ihtiyaclarını karşılamaya da teşvik vardır.

Kişi yoksulu ve fakiri ne amacla doyuracak ve ihtiyaclarını gidermeye calışacaktır? Ayet-i Kerimenin oncesi ve surenin başında belirtildiği gibi “Dine, yani Allah’a ve ahiret gunune iman” etmesinden dolayı, Allah rızası ve ahirette mukÂfat ummasından dolayı olmalıdır. Yoksa dunyevî bir menfaat amacı olursa bu Allah katında makbul değildir.

4-5. Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, namaz konusunda yanılgı ve gaflet icindedirler,
Bu ayetlerin Medine’de munafıklar hakkında nazil olduğunu daha once ifade etmiştik. Yuce Allah kÂfirlerin yukarıda sayılan vasıfları ile munafıklara ait vasıfları sayarak ikisi arasındaki benzerliğe dikkatimizi cekmiştir.
İlk uc ayet kÂfir ve munafıkların halka karşı davranışını konu alırken, bu ve bundan sonraki ayetler onların Allah’a karşı davranışlarını konu edinmiştir. Son ayette ise her ikisinin ortak ozelliği olan “Maunu” yani yardımı onlemelerini nazara vermektedir.

Yine yuce Allah “Namaz insanı kotuluklerden alıkoyar” (Ankebut, 29:45) buyurmuştur. Ancak bu ayette gafletle gosteriş ve riya icin kılınan namazın insanı kotulukten korumayacağını belirtmektedir. Munafıklar “namaza uşene uşene kalkarlar” (Tovbe, 9:54)

Veyl: Yazıklar olsun, vay haline, eyvahlar olsun demektir. Bu surede veyl uc zumreye tahsis edilmiştir. Birincisi, gafletle namaz kılanlar, ikincisi, riyakÂrlık yapanlar, ucuncusu de maunu, yardımın en basiti olan elindeki eşyasını başkasının ihtiyacını gidermek icin vermemektir. (Mefatihu’l-Gayb, 23:444)

Yuce Allah bu ayette “Fî Salatihim” yani “Namazın icinde” buyurmadı. “An SalÂtihim” yani “Namaz konusunda” buyurdu. Namaz icinde yanılmak “Sehiv secdesi”ni gerektirir ve bu gunah değildir. Bilakis insanın beşeriyet icabı dalgınlık ve hata sonucu namazın kac rekÂt kıldığını bilmemek ve ne okuduğunun farkında olmamak gibi hata ve kusurlardan dolayı yanılma olur ki bunlardan farzın tehiri ve vacibin terki durumunda sehiv secdesi ile tamamlanır. Sunnetlerde yanılma ve unutma ise bir şey icap etmez. Ancak burada anlatılmak istenen namazı onemsememek, namaza değer vermemek, namazın nefsine ve ruhuna olan faydası ve Allah katındaki değeri, kulluk gereği ve Allah’ın emri olması gibi hususlarda gaflet ve yanılgı icinde olmaktır ki yuce Allah’ın “Yazıklar olsun!” hitabı ile levmettiği ve kınadığı husus budur.

Namazda yanılma hususunu Peygamberimiz (sav) bu ayeti okuyarak ve şoyle izah etmişlerdir: “Allahu Ekber! Sizden birinizin bir vakit namazı vaktinde uyanıl bir şekilde kılması butun dunyanın kendisine verilmesinden daha hayırlıdır. Namazı gafletle kılan o kimsedir ki kılıdı zaman namazın hayrını ummaz, terk ederse Allah’tan korkmaz.” (Suyutî, Durru’l-Mensur, 8:642; Taberî, CÂmiu’l-Beyan Fi Tefsiri’l-Kur’Ân, 30:202) Yine bir başka sahabenin sorusu uzerine peygamberimiz (sav) “Namazı geciktirerek vaktin dışında kılandır” (Beyhaki, Sunen, 2:214; Taberi, 30:203) buyurdular.

Peygamberimiz (sav) bilhassa sabah ve yatsı namazı hususunda şoyle buyurmuşlardır: "Munafıklara sabah ve yatsı namazından daha ağır gelen hicbir namaz yoktur. İnsanlar bu iki namazda ne kadar cok ecir ve sevap olduğunu bilselerdi, emekleyerek de olsa cemaate gelirlerdi." (Buhari, MevÂkıt, 20; Muslim, MesÂcid, 252) Yine peygamberimize (sav) “amellerin hangisi faziletlidir?” diye sorulmuş, peygamberimiz (sav) “Namaz kılmaktır” buyurmuşlardır. Sonra hangisi faziletlidir? Diye sorulunca da “Namazı vaktinde kılmaktır” şeklinde cevap vermişlerdir. (Rudani, Cem’ul-FevÂid, 1:923, 944)

Mufessirler bu ayette kastedilen namaz konusunda yanılmayı birkac madde ile şoyle izah etmişlerdir:
1. Namazda gevşek davranarak vaktin dışına bırakmak,
2. Toplum icinde namazı ozenle kılmak; yalnız kalınca namazı terk etmeyi alışkanlık yapmak,
3. Namaza karşı uşengec ve isteksiz davranmak ve arada bir kılmak ve sabah, ikindi namazı gibi namazları uyku ve iş icabı terk etmek.
4. Namazın onemini kavramayarak namazı terk etmek ve sadece bayram ve Cuma namazlarını kılmak, beş vakit namaza değer vermemek demişlerdir.


__________________