EN’AM
SÛRE-İ ŞERİF'İ
(6. Sûre)
(Medine doneminde inmiştir. 165 Âyettir.)
BismillÂhirrahmÂnirrahîm.SÛRE-İ ŞERİF'İ
(6. Sûre)
(Medine doneminde inmiştir. 165 Âyettir.)
1. Hamd, gokleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah’a mahsustur. Sonra da kÂfirler Rablerine (başkalarını) denk tutuyorlar.
2. O sizi camurdan yaratmış, sonra da size bir ecel takdir etmiştir. Bir de O’nun katında belli bir ecel vardır. Boyle iken siz hÂl şuphe edip duruyorsunuz.
3. Goklerde de yerde de Allah O’dur. Gizlinizi ve acığınızı bilir, ne kazandığınızı da bilir.
4. Onlara ne zaman Rablerinin Âyetlerinden bir Âyet gelse mutlaka ondan yuz cevirirler.
5. Hak onlara geldiğinde onu yalanladılar. Fakat alaya aldıkları şeyin haberleri yakında kendilerine gelecektir.
6. Gormediler mi ki, biz kendilerinden once nice nesilleri helÂk ettik. Yeryuzunde size vermediğimiz butun imkanları onlara vermiş, gokten uzerlerine bol yağmurlar indirmiş, altlarından ırmaklar akıtmıştık. Gunahlarından oturu onları helÂk ettik ve arkalarından başka bir nesil vÂrettik.
7. Eğer sana Kitab’ı kağıt uzerinde yazılmış olarak indirmiş olsaydık da, elleriyle ona dokunsalar, inkÂr edenler yine de: “Bu apacık bir sihirden başka bir şey değildir!” derlerdi.
8. “Ona bir melek indirilseydi ya!” derler. Eğer biz bir melek indirseydik elbette iş bitirilmiş olur, artık kendilerine goz bile actırılmazdı.
9. Eğer peygamberi melekten gonderseydik, insan şeklinde gonderirdik de, onları icine duştukleri şupheye yine duşururduk.
10. Andolsun ki senden onceki peygamberler ile de alay edilmişti. Fakat alay ettikleri şey, onlarla alay edenleri cepecevre kuşatıverdi.
11. De ki: “Yeryuzunde gezip dolaşın, sonra da yalanlayanların sonunun nasıl olduğuna bir bakın!”
12. De ki: “Goklerde ve yerde olanlar kimindir?” De ki: “Allah’ındır.” O, rahmeti kendi uzerine yazmıştır. Andolsun ki hepinizi, geleceğinde şuphe olmayan kıyamet gununde bir araya toplayacaktır. Kendilerini husrana uğratanlara gelince, onlar iman etmezler.
13. Gecede ve gunduzde barınan her şey O’nundur. O işitendir, bilendir.
14. De ki: “Gokleri ve yeri yoktan yaratan Allah’tan başkasını mı dost edineyim? O ki, yedirir, kendisi yemez.” De ki: “Ben muslumanların ilki olmakla emrolundum.” Sakın muşriklerden olma!
15. De ki: “Ben Rabbime isyan edersem, gercekten buyuk bir gunun azabından korkarım.”
16. O gun kimden azap cevrilirse, şuphesiz ki Allah ona merhamet etmiştir. İşte apacık kurtuluş budur.
17. Eğer Allah sana bir zarar isabet ettirecek olursa, onu kendisinden başka hicbir kimse gideremez. Sana bir hayır isabet ettirirse, (bunu da kimse geri alamaz). Şuphesiz ki O her şeye kÂdirdir.
18. O, kullarının ustunde kahredici guce sahiptir. Ve O, hikmet sahibidir, her şeyden haberdardır.
19. De ki: “ŞÃ‚hitlik bakımından hangi şey daha buyuktur?” De ki: “Allah’tır. O, benimle sizin aranızda şÃ‚hittir. Bu Kur’an bana, sizi ve (sizden sonra) erişip ulaşan herkesi uyarmam icin vahyolundu. Allah ile beraber başka ilÂhlar olduğuna siz mi şÃ‚hitlik ediyorsunuz?” De ki: “Ben şÃ‚hitlik etmem!” De ki: “O ancak bir tek ilÂhtır. Ben sizin şirk koştuklarınızdan uzağım.”
20. Kendilerine kitap verdiklerimiz (Peygamber’i), kendi oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Kendilerini husrana uğratanlara gelince, onlar iman etmezler.
21. Allah’a karşı yalan uydurandan veya O’nun Âyetlerini yalanlayandan daha zÂlim kim olabilir? ZÂlimler şuphesiz ki iflÂh olmazlar.
22. Bir gun onların hepsini birden toplarız. Sonra şirk koşanlara: “Nerede boş yere dÂvÂsını guttuğunuz ortaklarınız?” deriz.
23. Sonra onların: “Rabbimiz Allah’a yemin olsun ki biz muşriklerden değildik.” demelerinden başka careleri olmaz.
24. Bak da gor ki, kendilerini nasıl yalanladılar ve (ilÂh diye) uydurdukları şeyler kendilerinden nasıl da kaybolup gitti!”
25. İclerinden bazıları da (Kur’an okurken) sana kulak verirler. Halbuki biz onların kalpleri uzerine, onu anlamamaları icin ortuler, kulaklarına da ağırlık koyduk. Onlar her turlu Âyeti gorseler bile, yine de ona iman etmezler. Hatta sana geldiklerinde seninle mucadele ederler ve o kÂfirler: “Bu eskilerin masallarından başka bir şey değildir.” derler.
26. Onlar hem insanları (Kur’an’dan) menederler, hem de kendileri ondan uzak dururlar. Boylece ancak kendilerini helÂke atarlar da farkına varmazlar.
27. Ateşin kenarına getirilip durdurulduklarında: “Ah ne olurdu, keşke dunyaya geri cevrilsek de Rabbimizin Âyetlerini inkÂr etmesek ve inananlardan olsak!” dediklerini bir gorsen!
28. Hayır! Evvelce gizleyip durdukları işleri karşılarına cıktı (da ondan boyle soyluyorlar). Eğer geri dondurulselerdi, yine kendilerine yasak edilen şeylere donerlerdi. Cunku onlar yalancıdırlar.
29. Halbuki onlar dunyada iken: “Dunya hayatımızdan başka bir hayat yoktur, biz bir daha diriltilecek değiliz.” demişlerdi.
30. Rablerinin huzurunda durduruldukları zaman onları bir gorsen! Rableri: “Bu gercek değil miymiş?” diyecek. “Evet! Rabbimiz hakkı icin gercektir.” diyecekler. O da: “Oyleyse inkÂr etmenizden oturu tadın azabı!” diyecek.
31. Allah’ın huzuruna cıkmayı yalanlayanlar gercekten ziyana uğramışlardır. Kıyamet vakti onlara ansızın gelip catınca, gunahlarını sırtlarına yuklenmiş olarak şoyle derler: “Dunyada yaptığımız kusurlardan (iyi amelleri terketmemizden) oturu yazıklar olsun bize!” Dikkat edin, yuklendikleri şeyler ne kotudur!
32. Dunya hayatı sadece oyun ve oyalanmadır. Ahiret yurdu ise Allah’tan korkanlar icin elbette daha hayırlıdır. Duşunmuyor musunuz?
33. Muhakkak biliyoruz ki soyledikleri cidden seni incitiyor. Fakat hakikatte onlar seni yalanlamıyorlar, lÂkin o zÂlimler Allah’ın Âyetlerini inkÂr ediyorlar.
34. Resulum! Senden onceki peygamberler de yalanlanmıştı. Onlar yalanlanmalarına ve eziyet edilmelerine rağmen sabrettiler. Nihayet yardımımız onlara yetişti. Allah’ın kelimelerini (sozlerini) değiştirebilecek hic kimse yoktur. Nitekim peygamberlerin haberi sana da geldi.
35. Eğer onların yuz cevirmeleri sana ağır geliyorsa, o zaman gucun yetiyorsa yerde bir delik ac veya goğe merdiven kur da, onlara bir Âyet getir. Allah dilemiş olsaydı elbette onları hidayet uzerinde toplardı. O halde sakın cÂhillerden olma!
36. Ancak dinleyenler dÂveti kabul ederler. Olulere gelince, Allah onları diriltir, sonra O’na dondurulurler.
37. “Ona Rabbinden bir Âyet (mucize) indirilmeli değil miydi?” dediler. De ki: “Şuphesiz ki Allah Âyet indirmeye kÂdirdir, fakat onların coğu bilmezler.”
38. Yerde yuruyen hicbir hayvan ve iki kanadı ile ucan hicbir kuş yoktur ki, onlar da sizin gibi birer ummet olmasınlar. Biz kitapta hicbir şeyi eksik bırakmadık. Nihayet onların hepsi Rablerinin huzurunda toplanırlar.
39. Âyetlerimizi yalanlayanlar, cehalet ve kufur karanlığında kalmış bir takım sağırlar ve dilsizlerdir. Allah dilediği kimseyi saptırır, dilediği kimseyi de doğru yol uzerinde bulundurur.
40. De ki: “Soyleyin bana! Allah’ın azabı size gelse veya kıyamet gelip catıverse, Allah’tan başkasına mı yalvarırsınız? Eğer doğru sozlu iseniz?”
41. Doğrusu siz yalnız O’na du edersiniz. O da dilerse (kaldırılması icin) kendisine yalvardığınız belÂyı kaldırır. Siz o zaman O’na koştuğunuz ortakları unutursunuz.
42. Resulum! Senden onceki ummetlere de peygamberler gondermiştik. (İnkÂrlarından donup boyun eğsinler), yalvarsınlar diye, onları yakalayıp darlık ve sıkıntılarla (ceşitli hastalıklarla) cezalandırmıştık.
43. Hic değilse, kendilerine bu şekilde azabımız geldiği zaman yalvarıp yakarmalı değil miydiler? Fakat kalpleri iyice katılaştı, şeytan da yaptıklarını onlara cÂzip gosterdi.
44. Kendilerine yapılan uyarıları unutunca, uzerlerine (nimet ve zevklerden) her şeyin kapılarını acıverdik. Nihayet kendilerine verilenlerle şımarıp ferahlandıkları sırada da ansızın onları yakaladık. Birden bire butun umutlarını yitirdiler.
45. Boylece zulmeden kavmin koku kesildi. Âlemlerin Rabbi Allah’a hamdolsun!
46. De ki: “Soyleyin bana! Eğer Allah kulaklarınızı ve gozlerinizi alsa, kalplerinizin ustune muhur vursa, Allah’tan başka onları size getirecek ilÂh kimdir?” Bak! Âyetleri nasıl turlu turlu anlatıyoruz, sonra onlar yuz ceviriyorlar.
47. De ki: “Soyleyin bana! Allah’ın azabı size ansızın veya acıkca gelirse, zÂlimler gurûhundan başkası mı helÂk olur?”
48. Biz peygamberleri ancak mujdeciler ve korkutucular olarak gondeririz. Kim inanır nefsini ıslah ederse, onlara hicbir korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır.
49. Âyetlerimizi yalanlayanlara ise, fÂsıklıklarından oturu azap dokunacaktır.
50. De ki: “Ben size ‘Allah’ın hazineleri benim yanımdadır.’ demiyorum. Gaybı da bilmem. Ve size bir melek olduğumu da soylemiyorum. Ben sadece bana vahyedilene uyarım.” De ki: “Hic kor ile goren bir olur mu? Hic duşunmez misiniz?”
51. Rablerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları onunla uyar. O’ndan başka bir dostları ve şefaatcileri yoktur. Umulur ki Allah’tan korkarlar.
52. Sabah akşam Rablerinin cemÂlini dileyerek O’na yalvaranları kovma! Onların hesabından sana bir sorumluluk yoktur, senin hesabından da onlara bir sorumluluk yoktur ki onları kovasın ve zÂlimlerden olasın.
53. Biz boylece onların bir kısmını bir kısmı ile denedik ki: “Allah aramızda bunlara mı lutfetti?” desinler. Allah şukredenleri daha iyi bilen değil midir?”
54. Âyetlerimize inananlar sana geldiklerinde onlara de ki: “Uzerinize selÂm olsun!” Rabbiniz rahmeti kendi uzerine yazdı. Sizden kim, bilmeyerek bir kotuluk yapar, sonra ardından tevbe edip de kendini duzeltirse, şuphesiz ki Allah bağışlar ve merhamet eder.
55. Boylece Âyetleri uzun uzun acıklıyoruz ki, sucluların yolu belli olsun.
56. De ki: “Allah’ı bırakıp da taptığınız başka şeylere ibadet etmek bana yasak edildi.” De ki: “Sizin hev ve heveslerinize asl uymam! Aksi takdirde sapıklığa duşmuş ve hidayete erenlerden olmamış olurum.”
57. De ki: “Şuphesiz ki ben Rabbimden gelen apacık bir delil uzerindeyim. Siz ise onu yalanladınız. Cabucak gelmesini istediğiniz (azap) benim elimde değildir. Hukum ancak Allah’ındır. O hakkı haber verir ve O, ayırdedenlerin en hayırlısıdır.”
58. De ki: “Eğer acele istediğiniz şey benim elimde olsaydı, elbette benimle sizin aranızdaki iş bitirilmiş olurdu. Allah zÂlimleri daha iyi bilir.”
59. Gaybın anahtarları Allah’ın katındadır, onları O’ndan başkası bilemez. Karada ve denizde olanı da O bilir. O’nun ilmi dışında bir yaprak dahi duşmez. Yerin karanlıkları icindeki tek bir tane, yaş ve kuru her şey apacık bir kitapta (Levh-i mahfuz’da) yazılmıştır.
60. Sizi geceleyin olduren O’dur. Gunduzleyin ne yaptığınızı bilir. Sonra belirlenmiş sure tamamlansın (eceliniz gelsin) diye gunduzun sizi diriltir. Sonra donuşunuz O’nadır. Sonra da O, yaptıklarınızı size haber verecektir.
61. Ve O, kullarının uzerinde yegÂne kudret ve tasarruf sahibidir. Size koruyucu (melekler) gonderir. Nihayet herhangi birinize olum geldiğinde elcilerimiz onun canını alırlar. Onlar (bu hususta) hic geri kalmazlar.
62. Sonra da (o canları alınanlar) gercek sahipleri olan Allah’a dondurulurler. Haberiniz olsun ki hukum ancak O’nundur ve hesap gorenlerin en cabuğu O’dur.
63. De ki: “Karanın ve denizin karanlıklarından sizi kim kurtarır? Halbuki siz: ‘Eğer bizi bundan kurtarırsan andolsun ki şukredenlerden olacağız!’ diye yalvararak ve gizlice O’na du edersiniz.”
64. De ki: “Sizi ondan da butun sıkıntılardan da Allah kurtarır. Sonra siz yine O’na şirk koşarsınız.”
65. De ki: “O, ustunuzden ve altınızdan size bir azap gondermeye veya sizi fırka fırka, parti parti birbirinize duşurup taraflara ayırmaya, kiminize kiminizin hıncını tattırmaya kÂdirdir.” Bak! Onlar iyice anlasınlar diye Âyetleri nasıl acıklıyoruz?
66. O (Kur’an) hak olduğu halde senin kavmin onu yalanladı. De ki: “Ben sizin uzerinize vekil değilim.”
67. Her haberin kararlaştırılmış bir zamanı vardır. Yakında bileceksiniz.
68. Âyetlerimizi cekişmeye dalanları gorduğunde, başka bir soze gecinceye kadar onlardan yuz cevir. Eğer şeytan sana unutturursa, hatırladıktan sonra, artık o zÂlimler gurûhu ile beraber oturma.
69. Allah’tan korkanlara, o kÂfirlerin hesabından bir şey yoktur. Sadece hatırlatmak gerekir. Umulur ki korkarlar.
70. Dinlerini oyun ve eğlenceye alanları, dunya hayatının aldattığı kimseleri bırak! Sen o (Kur’an’la) oğut ver ki, kişi kazandığı amel sebebiyle helÂke uğramasın. O kimse icin Allah’tan başka ne bir dost, ne de şefaatcı vardır. O butun varını fidye olarak verse, yine de ondan alınmaz. Onlar kendi kazandıkları yuzunden helÂka suruklenmiş kimselerdir. Onlar icin kaynar sudan bir icki ve inkÂrlarından dolayı da acıklı bir azap vardır.
71. De ki: “Allah’ı bırakıp da bize bir fayda ve zarar veremeyen şeylere mi tapalım? Allah bize hidayet ettikten sonra topuklarımızın uzerinde geriye mi dondurulelim? O kimse gibi ki, şeytanlar saptırarak şaşkın bir halde onu colde bırakmışlar, arkadaşları ise: “Bize gel!” diyerek doğru yola cağırıyorlar. De ki: “Şuphesiz ki asıl hidayet ancak Allah’ın hidayetidir ve biz Âlemlerin Rabbine teslim olmakla emrolunduk.”
72. Ve bir de: “Namaz kılın ve O’ndan korkun!” diye. Huzuruna varıp toplanacağınız yalnız O’dur.
73. Gokleri ve yeri hak ile yaratan O’dur. “Ol!” dediği gun her şey oluverir. O’nun sozu haktır. Sûr’a uflendiği gun de hukumranlık O’nundur. Gizliyi de acığı da bilendir ve O hikmet sahibidir, her şeyden haberdardır.
74. İbrahim, babası Âzer’e demişti ki: “Sen bir takım putları kendine ilÂhlar mı ediniyorsun? Doğrusu ben seni de kavmini de apacık bir sapıklık icinde goruyorum.”
75. Boylece biz İbrahim’e yakîn sahiplerinden olması icin, goklerin ve yerin melekûtunu gosteriyorduk.
76. Uzerine gecenin karanlığı basınca bir yıldız gordu. “İşte benim Rabbim budur!” dedi. O batınca da: “Ben batıp yok olanları sevmem.” dedi.
77. Ay’ı doğarken gorunce: “İşte benim Rabbim budur!” dedi. O da batınca: “Rabbim bana doğru yolu gostermezse, elbette dalÂlete duşenler gurûhundan olurum.” dedi.
78. Guneşi doğarken gorunce: “İşte benim Rabbim budur, bu daha buyuk!” dedi. O da batınca dedi ki: “Ey kavmim! Ben sizin şirk koştuğunuz şeylerden uzağım.”
79. “Ben hanif olarak yuzumu, gokleri ve yeri yaratana cevirdim. Ben muşriklerden değilim.”
80. Kavmi onunla tartışmaya girişti. Onlara dedi ki: “Beni doğru yola eriştirmişken, Allah hakkında benimle tartışıyor musunuz? Ben sizin O’na ortak koştuğunuz şeylerden korkmam, ancak Rabbim bir şeyi dilemiş ise, o başka. Rabbimin ilmi her şeyi kuşatmıştır. HÂl oğut almıyor musunuz?”
81. Siz, Allah’ın size haklarında hicbir hukum indirmediği şeyleri O’na şirk koşmaktan korkmazken, ben sizin O’na şirk koştuğunuz putlardan nasıl korkarım? Eğer biliyorsanız (soyleyin)! Emniyette olmaya hangi taraf daha layıktır? (Allah’ı birleyenler mi, yoksa şirk koşan muşrikler mi)?
82. İman edip de imanlarına zulum bulaştırmayanlar var ya! İşte guven onlarındır ve doğru yolda olanlar da onlardır.
83. İşte bunlar, kavmine karşı bizim İbrahim’e verdiğimiz huccetlerimizdir. Biz dilediğimizi derecelerle yukseltiriz. Şuphesiz ki Rabbin hikmet sahibidir, bilendir.
84. Biz ona İshak’ı ve Yakub’u bağışladık, her birini doğru yola eriştirdik. Daha once de Nuh’u ve onun neslinden Davut’u ve Suleyman’ı, Eyyub’u, Yusuf’u, Musa’yı ve Harun’u hidayete kavuşturmuştuk. İşte biz muhsinleri boyle mukÂfatlandırırız.
85. ZekeriyÂ, Yahya, İs ve İlyas’a da yol gosterdik. Hepsi de sÂlihlerdendi
86. İsmail’i, ElyesÂ’yı, Yunus’u ve Lût’u da hidayete erdirdik. Her birine Âlemlerin ustunde meziyetler verdik.
87. Onların babalarından, cocuklarından ve kardeşlerinden bazılarına da. Onları seckin kıldık ve doğru yola ilettik.
88. İşte bu yol Allah’ın hidayet yoludur. Allah kullarından dilediğini bu yola eriştirir. (Kime dilerse ona nasip eder). Eğer onlar da şirk koşsalardı, elbette yapageldikleri şeyler boşa cıkardı.
89. İşte onlar, kendilerine kitap, hukum ve peygamberlik verdiğimiz kimselerdir. Eğer o kÂfirler bu verdiklerimizi inkÂr ederlerse, şuphesiz ki inkÂrcı olmayan bir kavmi buna vekil kılarız (yerlerine bunları inkÂr etmeyecek bir kavim getiririz).
90. O peygamberler Allah’ın hidayet ettiği kimselerdir. O halde sen de onların gittiği doğru yolu tutup onlara uy, o yoldan yuru. De ki: “Ben buna karşılık sizden hicbir ucret istemiyorum.” Bu, Âlemler icin ancak bir oğuttur.
91. Onlar Allah’ı lÂyıkıyle bilip takdir edemediler. Cunku: “Allah hicbir beşere bir şey indirmedi.” dediler. De ki: “Musa’nın insanlara bir nur ve hidayet olarak getirdiği Tevrat’ı kim indirdi? Siz onu parca parca kağıtlar haline getirip, işinize geleni acıklıyor, coğunu da gizliyorsunuz. Sizin de atalarınızın da bilmediği şeyler (Kur’an’da) size oğretilmiştir.” Resul’um! Sen “Allah!” de, sonra bırak onları, daldıkları bataklıkta oynaya dursunlar.
92. Bu, kendinden onceki kitapları doğrulayan, Ummul-kur (Mekke) ve cevresindekileri uyarman icin indirdiğimiz mubarek bir kitaptır. Ahirete iman edenler buna da inanırlar ve onlar namazlarına devam ederler.
93. Allah’a karşı yalan uydurandan ve kendisine hicbir şey vahyedilmediği halde: “Bana da vahyolundu.” diyenden ve: “Allah’ın indirdiği (Âyetler) gibi ben de indireceğim.” diyenden daha zÂlim kim olabilir? Bu zÂlimler olum dalgaları icinde can cekişirken, melekler de ellerini uzatmış: “Haydi canlarınızı teslim edin, Allah’a karşı gercek olmayanı soylemenizden ve Allah’ın Âyetlerine karşı kibirlilik taslamanızdan oturu, bugun siz horlayıcı alcaltıcı bir azapla cezalandırılacaksınız!” derken bir gorsen!
94. Andolsun ki, sizi ilk defa yarattığımız gibi, yine teker teker bize geldiniz. (Dunyada) size verip de hayaline daldırdığımız şeyleri ardınızda bıraktınız. Hani Allah’ın ortakları sandığınız şefaatcıları da yanınızda goremiyoruz? Andolsun onlarla aranızdaki butun bağlar kopmuş ve (şefaatcı) sandığınız şeyler sizden ayrılıp gitmiştir.
95. Tohum ve cekirdeği yaran şuphesiz ki Allah’tır. Oluden diriyi cıkarır, diriden oluyu cıkarır. İşte Allah budur! O halde nasıl cevriliyorsunuz?
96. O sabahı yarıp cıkaran (aydınlatan)dır. Geceyi bir sukun, guneşi ve ay’ı da hesap icin bir olcu kılmıştır. İşte bu, Azîz ve her şeyi bilen Allah’ın takdiridir.
97. Karanın ve denizin karanlıklarında yol bulasınız diye sizin icin yıldızları yaratan O’dur. Gercekten biz bilen bir topluluk icin Âyetleri geniş geniş acıkladık.
98. Sizi bir tek candan yaratan O’dur. Sizin icin (babalarınız sulbunde) bir karar yeri ve (analarınızın rahminde) bir de emanet yeri vardır. Gercekten biz anlayan bir topluluk icin Âyetleri uzun uzadıya acıkladık.
99. O ki gokten suyu indirdi. İşte biz bitip yetişen her bitkiyi onunla yetiştirdik. Sonra ondan yeşillikler cıkardık. O yeşilliklerden de taneleri, ust uste dizilmiş başaklar cıkarırız. Hurmanın tomurcuğundan birbirine bitişik bol salkımlar olur. Uzumlerden bağlar cıkarır, zeytin ve nar bitiririz ki, onlardan bir kısmının ağacları birbirine benzer, meyveleri ise farklıdır. Meyve verirken ve olgunlaştığı zaman her birinin meyvesine bakın! Şuphesiz ki butun bunlarda inanan bir topluluk icin Âyetler (ibretler) vardır.
100. Cinleri Allah’a ortak yaptılar. Halbuki onları da Allah yaratmıştır. hicbir bilgiye dayanmadan O’na oğullar ve kızlar yakıştırdılar. HÂşÃ‚! O, onların uydurdukları sıfatlardan munezzehtir, yucedir.
101. O, goklerin ve yerin yaratıcısıdır. O’nun eşi olmadığı halde nasıl cocuğu olabilir? Her şeyi O yaratmıştır ve O her şeyi hakkıyla bilendir.
102. İşte Rabbiniz Allah budur, O’ndan başka ilÂh yoktur. O her şeyi yaratır. Oyleyse O’na ibadet edin. O her şeye vekildir.
103. Hicbir goz O’na erişemez, ihata ve idrak edemez. Fakat O butun gozleri ihata eder. O LÂtif’tir, her şeyden haberdardır.
104. Size Rabbinizden basiret (kalp gozu) gelmiştir. Kim gorurse kendi lehine ve kim korluk ederse kendi aleyhinedir. Ben sizin uzerinize bekci değilim.
105. İşte biz Âyetleri boylece turlu turlu acıklıyoruz. TÂ ki onlar sana: “Sen ders almışsın!” desinler ve biz onu anlayan bir topluluk icin apacık gosterelim.
106. Rabbinden sana vahy olunana uy! O’ndan başka ilÂh yoktur. Muşriklerden yuz cevir.
107. Eğer Allah dileseydi, onlar şirk koşmazlardı. Biz seni onların başına bir bekci yapmadık. Sen onların uzerine bir vekîl de değilsin.
108. Onların Allah’tan başka taptıklarına sovmeyin, sonra onlar da haddi aşarak bilgisizce Allah’a soverler. Boylece biz her ummete yaptıklarını suslu gosterdik. Sonra donuşleri Rablerinedir. O, yaptıklarını kendilerine haber verir.
109. Kendilerine bir Âyet (mucize) gelirse, mutlaka ona iman edeceklerine dair en ağır bir bicimde Allah’a yemin ettiler. De ki: “Âyetler (mucizeler) ancak Allah katındadır.” Onlara Âyet (mucize) gelse de iman etmeyeceklerinin farkında değil misin?
110. Yine O’na inanmadıkları ilk durumdaki gibi, onların kalplerini ve gozlerini ters ceviririz. Ve bırakırız onları, şaşkın olarak azgınlıkları icinde bocalayıp dururlar.
111. Eğer biz onlara melekleri indirseydik, oluler de kendileri ile konuşsaydı ve her şeyi toplayıp karşılarına getirseydik, Allah dilemedikce yine de inanacak değillerdi. Fakat onların coğu bunu bilmezler.
112. Biz her peygambere insan ve cin şeytanlarını duşman yaptık. Onlar aldatmak icin birbirlerine yaldızlı sozler fısıldarlar. Rabbin dileseydi bunu yapamazlardı. Artık sen onları uydurdukları şeylerle başbaşa bırak!
113. Bir de ahirete inanmayanların kalpleri ona meyletsin, ondan hoşlansınlar ve işleyeceklerini işlesinler diye.
114. (De ki

115. Rabbinin sozu doğruluk bakımından da adalet bakımından da tamamlanmıştır, tam kemalindedir. O’nun sozlerini değiştirebilecek hic kimse yoktur. O işitendir, bilendir.
116. Yeryuzunde bulunanların coğuna uyacak olursan, onlar seni Allah’ın yolundan saptırırlar. Onlar sadece zanna uyarlar ve yalandan başka soz de soylemezler.
117. Senin Rabbin kendi yolundan sapanı en iyi bilendir. Hidayete ermiş olanları da en iyi bilen O’dur.
118. Allah’ın Âyetlerine inanan muminler iseniz, uzerine Allah’ın ismi anılmış (besmele ile kesilmiş) hayvanlardan yiyin.
119. Size ne oluyor ki, uzerine Allah’ın adı anılıp kesilenlerden yemiyorsunuz?Halbuki Allah, caresiz yemek zorunda kaldıklarınız dışında haram kıldığı şeyleri size acıklamıştır. Doğrusu bircokları bilmeden heva ve heveslerine uyarak halkı şaşırtıyorlar. Muhakkak ki Rabbin hududu aşanları cok iyi bilendir.
120. Gunahın acığını da gizlisini de bırakın. Cunku gunah kazananlar yaptıklarının cezasını cekeceklerdir.
121. Kesilirken Allah’ın adı anılmayan hayvanlardan yemeyin. Cunku onu yemek muhakkak ki bir fısktır, Allah’ın yolundan cıkmaktır. Doğrusu şeytanlar sizinle tartışmaları icin dostlarına fısıldarlar. Eğer onlara uyarsanız siz de muşrik olursunuz.
122. Bir olu iken kendisini dirilttiğimiz, ona insanlar arasında yuruyebileceği bir nur verdiğimiz kimse, karanlıklar icinde kalıp ondan hic cıkamayan kimse gibi olur mu hic? KÂfirlere yaptıkları boylece suslu gosterilmiştir.
123. Boylece biz her memleketin ileri gelenlerini (kodamanlarını veya idarecilerini) en buyuk gunahkÂrlar yaptık ki, orada hileler cevirsinler. Halbuki onlar aslında yalnız kendilerini aldatıp hile yaparlar, amma farkında olmazlar.
124. Onlara bir Âyet geldiği zaman: “Allah’ın peygamberlerine verilenin aynısı bize de verilmedikce asl iman etmeyiz!” derler. Allah peygamberliğini kime vereceğini daha iyi bilir. Suc işleyenlere, Allah katından horluk ve yaptıkları hilelerinden dolayı şiddetli bir azap erişecektir.
125. Allah kime hidayet etmek isterse, onun goğsunu İslÂm’a acar. Kimi de saptırmak isterse, onun da goğsunu goğe yukseliyormuş gibi iyice daraltır. Allah inanmayanların uzerine işte boyle murdarlık indirir.
126. Rabbinin dosdoğru yolu işte budur. Biz oğut alacak bir topluluk icin Âyetleri uzun uzadıya acıkladık.
127. Rableri katında onlar icin esenlik yurdu vardır. Yaptıklarından oturu Allah onların dostudur.
128. Onların hepsini bir araya topladığı gun Allah: “Ey cinler topluluğu! Siz insanlardan pek cok kimseyi yoldan cıkardınız.” buyurur. Onların insanlardan olan dostları ise: “Ey Rabbimiz! Biz birbirimizden faydalandık ve bize verdiğin muhleti doldurup ecelimize erdik!” derler. O da şoyle der: “Sizin yeriniz ateştir! Allah’ın dilediği zamanlar haric, orada ebedi kalacaksınız.” Şuphesiz ki Rabbin hukmunde hikmet sahibidir, bilendir.
129. İşte biz boylece, kazandıklarından dolayı, zÂlimlerin bir kısmını diğer bir kısmına musallat ederiz.
130. “Ey cin ve insan topluluğu! İcinizden size Âyetlerimi anlatan ve bu gununuzle karşılaşacağınıza dair sizi uyaran peygamberler gelmedi mi?” Onlar da: “Biz kendi aleyhimize şÃ‚hitlik ederiz.” dediler. İşte boylece dunya hayatı onları aldattı ve kendilerinin kafir olduklarına yine kendileri şÃ‚hitlik ettiler.
131. Bu boyledir. Cunku Rabbin bir memleketi, halkının haberi yokken zulumleri sebebiyle helÂk edici değildir.
132. Her biri icin işlediklerinden dolayı dereceler vardır. Rabbin onların yaptıklarından habersiz değildir.
133. Rabbin Ganî’dir ve rahmet sahibidir. Sizi başka bir kavmin soyundan meydana getirdiği gibi, dilerse sizi ortadan kaldırıp yok eder ve sizden sonra yerinize dilediği bir milleti getirir.
134. Size vaad edilen mutlaka gelecektir. Siz onun onune gecemezsiniz.
135. De ki: “Ey kavmim! Elinizden geleni yapın, doğrusu ben de yapacağım. Bu yurdun sonunun kimin olacağını yakında bileceksiniz.” Şuphesiz ki zÂlimler iflÂh olmazlar.
136. Allah’ın yarattığı ekinlerle hayvanlardan O’na pay ayırdılar ve kendi zanlarınca: “Bu Allah’ındır, şu da O’na koştuğumuz ortaklarımızındır.” dediler. Ortakları icin ayırdıkları Allah’a ulaşmıyor, fakat Allah icin ayırdıkları ortaklarına ulaşıyor! Ne kotu hukum veriyorlar?
137. Boylece onların ortakları, muşriklerden coğuna cocuklarını oldurmeyi hoş gosterdi ki, hem kendilerini helÂk etsinler hem de dinlerini karıştırıp bozsunlar. Allah dileseydi bunu yapamazlardı. Oyle ise sen onları uydurdukları ile başbaşa bırak!
138. Onlar bÂtıl zanda bulunarak: “Bu hayvanlarla ekinler yasaktır. Onları bizim istediklerimizden başkası yiyemez. Şunlar da sırtlarına (binilmesi veya yuk vurulması) yasaklanmış hayvanlardır.” dediler. Ayrıca bir kısım hayvanları (keserken), Allah’ın adını anmazlar, Allah’a karşı yalan uydururlar. Allah onları, yaptıkları iftiraları yuzunden cezalandıracaktır.
139. Dediler ki: “Şu hayvanların karınlarında olan yavrular yalnız erkeklerimiz icindir, kadınlarımıza haram kılınmıştır.” Eğer olu doğarsa, o zaman hepsi onda ortaktır. Allah onların bu vasıflandırmalarının cezasını verecektir. Şuphesiz ki O hukmunde hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir.
140. Cehaletleri yuzunden beyinsizce cocuklarını oldurenler ve Allah’a iftira ederek, O’nun kendilerine verdiği rızkı haram kılanlar, muhakkak ki husrana uğramışlardır. Onlar doğru yoldan sapmışlardır. Hidayete erecek de değillerdir.
141. Cardaklı ve cardaksız cennet gibi uzum bağlarını, tatları ve yemişleri ceşit ceşit hurmaları, ekinleri, zeytin ve narları, birbirine hem benzer hem de benzemez bir halde meydana getiren hep Allah’tır. Her biri mahsul verdiği zaman urununden yiyin. Hasat zamanı devşirildiği gun ve toplandığı gun de hakkını verin. İsraf etmeyin. Cunku Allah israf edenleri sevmez.
142. Hayvanlardan da yuk taşıyanı ve tuyunden yatak yapılanları yaratan O’dur. Allah’ın size verdiği rızıktan yiyin, şeytanın adımlarına uymayın. Cunku o sizin apacık bir duşmanınızdır.
143. Sekiz cift; koyundan iki, keciden iki. De ki: “O, iki erkeği mi, yoksa iki dişiyi mi veya iki dişinin rahimlerinde bulunanları mı haram kıldı? Eğer doğru sozlu iseniz bana ilimle haber veriniz.”
144. Deveden de iki, sığırdan da iki. De ki: “O, iki erkeği mi, yoksa iki dişiyi mi veya iki dişinin rahimlerinde bulunanları mı haram kıldı? Yoksa Allah bunları size emrederken orada hazır mıydınız?” İnsanları bilgisizce saptırmak icin Allah’a karşı yalan uydurandan daha zÂlim kim vardır? Şuphesiz ki Allah zÂlimler topluluğunu hidayete erdirmez.
145. De ki: “Bana vahyedilenler arasında, yiyen bir kişinin yediği herhangi bir şeyin haram edildiğine dair bir hukum bulamıyorum. Ancak; leş veya akıtılmış kan, veya pis olan domuz eti, veya Allah’tan başkasının adına kesildiği icin fısk olan hayvanların yenmesi haramdır. Kim zaruret icinde kalırsa, haddi aşmamak ve başkasının hakkına tecavuz etmemek suretiyle (yiyebilir). Şuphesiz ki Rabbin cok bağışlayan ve cok merhamet edendir.”
146. Yahudilere butun tırnaklı hayvanları haram kılmıştık. Onlara bir de sığır ve koyunun sırtlarında bağırsakları uzerinde ve kemiğe karışan yağlar dışında ic yağlarını yasaklamıştık. Azgınlıkları yuzunden onları bu şekilde cezalandırdık. Şuphe yok ki biz doğru sozluyuzdur.
147. Eğer seni yalanlarlarsa de ki: “Rabbiniz geniş rahmet sahibidir. Fakat O’nun azabı da gunahkÂrlar guruhundan geri cevrilmez.”
148. Şirk koşanlar diyecekler ki: “Eğer Allah dileseydi, ne biz ne de atalarımız şirk koşmazdık, hicbir şeyi de haram kılmazdık.” Onlardan oncekiler de aynı şekilde yalanladılar ve sonunda azabımızı tattılar. Onlara de ki: “Yanınızda bize karşı cıkarabileceğiniz bir bilginiz var mı? Siz sadece zanna uyuyorsunuz ve siz sadece yalan soyluyorsunuz.”
149. De ki: “Kesin delil Allah’ın delilidir. O dileseydi elbette hepinizi hidayete kavuştururdu.”
150. De ki: “Allah’ın bunu haram ettiğine dair şÃ‚hitlik edecek şÃ‚hitlerinizi getirin.” Eğer onlar şÃ‚hitlik ederlerse, sen onlarla beraber şÃ‚hitlik etme. Âyetlerimizi yalanlayanların ve ahirete inanmayanların hev ve heveslerine uyma. Onlar (taptıklarını) Rablerine denk tutuyorlar.
151. Resulum! De ki: “Geliniz, size Rabbinizin haram kıldığı şeyleri soyleyeyim. O’na hicbir şeyi ortak koşmayın, ana-babaya iyilik edin, yoksulluk korkusuyla cocuklarınızı oldurmeyin, sizin de onların da rızkını biz veririz. Kotuluklerin acığına da gizlisine de yaklaşmayın, Allah’ın haram kıldığı cana haksız yere kıymayın. İşte bu anlatılanları duşunup anlayasınız diye Allah size vasiyet etmiştir.”
152. Yetim malına, erginlik cağına erişinceye kadar, sadece en guzel niyetin dışında yaklaşmayın. Olcuyu ve tartıyı tam ve doğru yapın. Biz kişiye ancak gucunun yeteceği kadar yukleriz. Konuştuğunuzda, yakınlarınız dahi olsa adaleti gozetin. Allah’a verdiğiniz sozu tutun. Allah size bunları oğut alasınız diye vasiyet etmiştir.
153. Şuphesiz bu benim dosdoğru yolumdur, siz ona uyunuz. Başkaca yollara gidip de onlar sizi Allah’ın yolundan ayırmasın. Allah size bunları sakınasınız diye vasiyet etmiştir.
154. Sonra iyilik edenlere nimetimizin tamamlanması ve her şeyi geniş bir şekilde acıklanması icin, hidayet ve rahmet olmak uzere Musa’ya Kitab’ı verdik. Umulur ki Rablerine kavuşacaklarına iman ederler.
155. İndirdiğimiz bu Kur’an, feyz kaynağı mubarek bir kitaptır. Ona uyun, emirlerine bağlanın ve Allah’tan korkun. TÂ ki merhamet olunasınız.
156. Bu kitap: “Bizden onceki iki topluluğa kitap indirildi, bizim onların ne okuduğundan haberimiz yoktu.” dememeniz icin indirildi.
157. Veya: “Bize de kitap indirilseydi, biz onlardan daha doğru yolda olurduk.” dememeniz icin. İşte size Rabbinizden acık bir delil, hidayet ve rahmet gelmiştir. Allah’ın Âyetlerini yalanlayan ve onlardan yuz cevirenden daha zÂlim kim olabilir? Âyetlerimizden yuz cevirenleri, yuz cevirdiklerinden dolayı azabın en kotusu ile cezalandıracağız.
158. Onlar kendilerine meleklerin gelmesini veya Rabbinin gelmesini veyahut Rabbinin bazı Âyetlerinin (mucizelerinin) gelmesini mi bekliyorlar? Rabbinin bazı Âyetleri (mucizeleri) geldiği gun, kişi daha once inanmamışsa veya imanında bir hayır kazanmamışsa, imanı ona hic fayda sağlamaz. De ki: “Bekleyin, şuphesiz ki biz de beklemekteyiz.”
159. Fırka fırka olup dinlerini parca parca edenlerle senin hicbir ilgin yoktur. Onların işi Allah’a kalmıştır. Sonra O yaptıklarını kendilerine haber verecektir.
160. Kim (kıyamet gunune) bir iyilikle gelirse, ona getirdiğinin on katı vardır. Kim bir gunahla gelirse, o sadece getirdiğinin misliyle cezalandırılır. Onlar zulme uğratılmazlar.
161. De ki: Şuphesiz ki Rabbim beni doğru yola, dosdoğru dine, Allah’ı birleyen İbrahim’in dinine iletti. O muşriklerden değildi.
162. De ki: “Benim namazım da ibadetlerim de, hayatım ve olumum de Âlemlerin Rabbi olan Allah icindir.”
163. “O’nun hicbir ortağı yoktur. Bana boylece emrolundu ve ben muslumanların ilkiyim.”
164. De ki: “Ben Allah’tan başka bir Rab mı arayayım? Oysa O her şeyin Rabbidir. Herkesin kazandığı ancak kendi aleyhinedir. Hicbir kimse başkasının yukunu (gunahını) yuklenmez, sonra donuşunuz Rabbinizedir. Ayrılığa duştuğunuz şeyleri O size haber verecektir.”
165. Verdiği şeylerle sizi imtihan etmesi icin sizi yeryuzunun halifeleri kılan ve sizi derece bakımından birbirinizden ustun kılan O’dur. Şuphesiz ki Rabbin, cezası cabuk olandır. O, cok bağışlayan ve cok merhamet edendir.
kaynak
__________________