RahmÂn ve Rahîm olan Allah´ın adıyla


Nuzûl

Mushaftaki sıralamada seksen dorduncu, iniş sırasına gore seksen ucuncu sûredir. İnfitÂr sûresinden sonra, Rûm sûresinden once Mekke’de inmiştir.

Adı/Ayet Sayısı

Kaynaklarda yaygın olarak “İnşikåk” adıyla anılır. Adını, goğun yarılması ve ayrılmasını ifade eden ilk Âyetinden almaktadır. “İze’ssemÂu’nşakkat” ve “İnşakkat” adları da vardır.

Konusu

Sûrede kıyametin kopması, onun ardından gercekleşecek olan uhrevî hesap, insanların iman ve amellerine uygun yargılama, ceza ve odul gibi konular etkili bir uslûpla verilmektedir.

Ayet



Gok yarıldığı, Rabbine kulak verip boyun eğecek hale getirildiği zaman,(1-2)



Yer dumduz edildiği, icinde bulunanları atıp boşaldığı ve Rabbini dinleyip O'na hakkıyla itaata mecbur kılındığı vakit (insanoğlu yaptıkları ile karşılaşır).(3-5)


Tefsir

Kur’an, muhtelif Âyetlerde kıyametin kopma zamanıyla ilgili bilginin Allah’a mahsus gayb bilgilerinden olduğunu, O’nun dışında, melekler dahil hic kimsenin bu konuda bilgi sahibi olmadığını ifade ederken (mesel bk. A‘rÂf 7/187; LokmÂn 31/34; Fussılet 41/47); kıyametin nasıl kopacağına ilişkin olarak burada olduğu gibi başka sûrelerde de tasvirler vermektedir. Bir taraftan evrenin yok edilmesini tasvir ederken, diğer taraftan insanların bilinen bir hayattan başka bir hayata intikalleri esnasında karşılaşacakları dehşet dolu manzaralar sergilemektedir. Bu Âyetlerde de kıyametin kopması esnasında goklerde ve yerde meydana gelecek değişiklikler tasvir edilerek kıyamet gunu hakkında Tekvîr ve İnfitÂr sûrelerinde anlatılanlar pekiştirilmekte, insanlar uyarılarak şimdiden o gun icin hazırlık yapmaları istenmektedir.

1-2. Âyetlerde kıyametin kopma zamanı geldiğinde gokteki yıldızların Allah’ın emrine boyun eğerek yorungelerinden cıkıp birbirine carpmak suretiyle parcalanacakları anlatılmaktadır. 3. Âyette zikredilen “yerin uzatılıp dumduz edilmesi” olayını İbn Âşûr (XXX, 219-220) uc şekilde acıklamıştır:

1. Derinin gerilip duzeltildiği gibi yeryuzundeki dağ ve tepelerin yok edilmesi sonucu dumduz hale getirilmesi (krş. TÂh 20/105-107);

2. Şiddetli deprem sebebiyle yeryuzunde meydana gelecek olan yarılma ve lav puskurtme neticesinde yeryuzu alanının genişlemesi;

3. Yerin kuresel şeklinin bozularak uzun bir şekil alması. Bu ve benzeri değişikliklerin evrendeki genel duzenin bozulmasının doğal bir sonucu olarak meydana geleceği duşunulebilir.

4-5. Âyetlerde yeryuzunde meydana gelecek bu değişiklikler sonunda yerin, icindeki oluleri, maden ve diğer şeylerden ne varsa hepsini dışarı fırlatacağı bildirilmektedir (krş. Tekvîr 81/1-6; İnfitÂr 82/1-5). 6. Âyette şu gercek ortaya konmaktadır: İnsan bilmelidir ki dunya hayatı butunuyle –mahiyetleri ve amacları farklı da olsa– turlu cabalardan ibarettir; cabaların sonu da Allah’a varır. Kimse bu dunyada ebedî kalamayacağı gibi hayatının sonunda huzuruna varıp yaptıklarının ve yapmadıklarının hesabını vereceği tek guc de Allah’tır. Dunya hayatında mutlaka harcamaları gereken gayretlerini, omurlerini ilÂhî iradeye uygun yollarda, hakikat, durustluk ve iyilik uğrunda harcayan insanlar ilÂhî huzura vardıklarında iyi karşılıklar bulacak, “kitap”ları (yapıp ettiklerinin kaydedildiği belgeler) kendilerine sağ taraflarından verilecek; kolay bir hesaptan gectikten sonra sevinc ve mutluluk icinde yakınlarına doneceklerdir; artık onlar icin zahmet ve meşakkat donemi bitmiş, rahmet ve mutluluk donemi başlamıştır. 7-9. Âyetler bunu anlatmaktadır.

7. Âyetteki “kitap”tan maksat, kişinin dunya hayatında yapmış olduğu iyi veya kotu amellerle ilgili bilgileri iceren “amel defteri”dir. “Kitabı sağından verilenler” ise muminlerdir. “Kur’Ân-ı Kerîm, insanların dunyada yapmış oldukları doğru-yanlış, hayır-şer, iyi-kotu her turlu inanc, soz ve davranışların gorevli melekler tarafından anında kaydedildiğini bildirmektedir (bk. Kåf 50/17; İnfitÂr 82/10-13). İşte amellerin kaydedildiği bu defterler Âhirette ortaya konulacak (bk. Kehf 18/49), cennetliklere sağından, cehennemliklere de solundan veya arkasından verilerek, kişiye kitabını kendisinin okuması emredilecektir (bk. İsr 17/14; VÂkıa 56/1-10). Sonucta kitabın sağdan verilmesi, kişinin mutlu olacağını ifade eder. Bunlar dunyada Allah’ın rızÂsına uygun hareket ettikleri icin hesapları kolay olur. Hz. Peygamber kolay hesabın, ince elenip sık dokunmadan yapılan bir yoklama olduğunu ifade etmiştir (bk. BuhÂrî, “Tefsîr”, 84). Bu sebeple kitabı sağından verilen kimse sevincli ve mutlu olarak yakınlarına doner. Yakınlarından maksat, cennette olan komşuları, aynı nimet ve ikramlara nÂil olan cennet arkadaşları, kendisinden once cennete gitmiş olan dunyadaki eşi ve cocukları ve Allah TeÂlÂ’nın cennette kendisi icin hazırlamış olduğu ailedir (ŞevkÂnî, V, 472)

Kitabın arkadan veya sol tarafından verilmesi de kişinin inkÂrcı ve bedbaht olduğunu ifade eder. 11. Âyette belirtildiği uzere bunlara amel defterleri verildiğinde “Eyvah! Keşke bana kitabım verilmeseydi de hesabımın ne olduğunu bilmeseydim!” diyerek acı icinde kıvranacaklar (bk. HÂkka 69/25-26), olup yok olmayı temenni edeceklerdir. Ancak 12. Âyette Âhiretteki pişmanlığın fayda vermeyeceği ve cezalarını cekmek uzere cehenneme girecekleri ifade edilmiştir. Cunku bunlar dunyada Allah’a ve Âhiret gunune inanmayan, O’nun rızÂsına uygun hareket etmeyen ve rablerine hic donmeyeceklermiş gibi sorumsuzluk icinde yaşayan, kısacık hayatlarını zevk ve eğlence icerisinde geciren kimselerdir. Oysa 15. Âyette belirtildiği uzere yuce Allah insanı gorup gozetlemekte ve butun yapıp ettiklerini izlemektedir, Âhiretteki karşılığını da buna gore verecektir.

Ayet



Ey insan! Şuphe yok ki sen Rabbine karşı caba ustune caba gostermektesin; sonunda O'na varacaksın.(6)


Tefsir

Ey insan! Sen rabbine doğru buyuk bir caba icindesin; sonunda kuşkusuz O’na kavuşacaksın da.

Ayet



Kimin kitabı sağından verilirse,(7)

Tefsir

Kime kitabı sağından verilirse hesabı kolay bir şekilde gorulecektir;

Ayet



Kolay bir hesapla hesaba cekilecek;(8)


Tefsir

Kime kitabı sağından verilirse hesabı kolay bir şekilde gorulecektir;

Ayet



Ve sevincli olarak ailesine donecektir.(9)


Tefsir

Ve sevinc icinde yakınlarına donecektir.

Ayet



Kimin de kitabı arkasından verilirse, derhal yok olmayı isteyecek; alevli ateşe girecektir. Zira o, (dunyada) ailesi icinde (mal-mulk sebebiyle) şımarmıştı.(10-13)

Tefsir

Kime de kitabı arkasından verilirse, “Eyvah!” diye bağıracak, Ve alevli ateşe girecektir. Şuphesiz o, (dunyada iken) yakınları arasında neşeliydi.

Ayet



O hicbir zaman Rabbine donmeyeceğini sandı.(14)


Tefsir

Zira o, hicbir zaman rabbine donmeyeceğini sanırdı.

Ayet



Oysa gercekten Rabbi onu goruyordu.(15)

Tefsir

Hayır, tam tersi! Rabbi onu şuphesiz gormekteydi.

Ayet



Hayır! Şafağa, geceye ve onda basan karanlığa, dolunay olmuş aya yemin ederim ki, halden hale gecersiniz. (16-19)



Boyleyken onlar acaba neden iman etmezler?(20)



Onlar kendilerine Kur'an okununca secde de etmezler.(21)



Aksine, kÂfirler yalanlıyorlar.(22)



Halbuki Allah onların gizlediği şeyleri cok iyi bilir.(23)



(Resûlum!) Onlara acı azabı mujdele!(24)



İman edip sÂlih amel işleyenler başkadır; onlar icin arkası kesilmeyen bir mukÂfat vardır.(25)

Tefsir

İlk Âyetin başındaki “l” edatı hakkında KıyÂmet sûresinde bilgi verilmişti (bk. 75/1). 16. Âyette gecen “şafak” kelimesi, mufessirlere gore guneş battıktan sonra ufukta gorunen kırmızılığı ifade eder (Zemahşerî, IV, 237; Kurtubî, XIX, 274-275). MucÂhid’e gore şafak, “gunduz” anlamına gelir. İkrime’ye gore ise “gunduzun son kısmı” demektir (bk. Taberî, XXX, 76). Gunduzun sona ermesiyle gecenin başlaması arasında yer alan ve ufuktaki kırmızılık veya beyazlık olarak tanımlanan şafak vakti, kısalık ve gecicilik ozelliğiyle telÂş vakti olması bakımından insanın kısa ve telÂşla gecen omrune benzemekte, yeminle buna dikkat cekilmektedir.

Şafak vaktinin belirlenmesi, akşam namazı vaktinin cıkması ve yatsı namazı vaktinin girmesi bakımından da onem taşımaktadır. “Şafak, ufuktaki kırmızılıktır” diyen fukahanın coğunluğuna gore beyazlık gelince akşam namazının vakti cıkar. Ebû Hanîfe ve EvzÂî gibi “Şafak beyazlıktır” diyenlere gore ise akşamın vakti ufkun kararmasına kadar devam eder (Ebû Bekir İbnu’l-Arabî, IV, 1910-1911; CessÂs, III, 472).

17. Âyetteki “gecenin topladığı” ifadesi, karanlık gokteki goruntu, gecenin imkÂn verdiği iyi ve kotu davranışlar, olaylar dahil her şeyi icine almaktadır. 18. Âyette “dolunay şeklini aldı” diye cevrilen itteseka fiili de veseka ile aynı kokten olup ayın, ilerleyerek dolunay haline geldiği şeklini ifade etmektedir (bk. Elmalılı, VIII, 5679). Şafak, gece ve dolunay, bunların ucu de aydınlıkla karanlığın bir arada bulunduğu zamanları ve farklı halleri ifade eder. Âyette bunlara yemin edilerek insanların gerek dunya hayatında gerekse kıyamet gununde değişim gecirecekleri, halden hale gececekleri vurgulu bir şekilde ifade edilirken bunlar arasındaki munasebete de dikkat cekilmiştir (İbn Âşûr, XXX, 226). Bu değişim hakkında mufessirler farklı goruşler ileri surmuşlerdir:

a) Bunlar olum, sonra dirilme, hesap ve ceza halleridir;

b) İnsanın, yaratılışının başlamasından itibaren olunceye kadar gecirdiği hallerdir. Nitekim başka Âyetlerde insanın, yaratılışının başlamasından itibaren surekli olarak değişim gecirdiği ifade edilmiştir (mesel bk. Hac 22/5; Mu’minûn 23/12-16);

c) İnsanlığın tarih boyunca gecirdiği medenî, kulturel, siyasî... farklılaşmalar, değişik aşamalardır;

d) İnsanların derece derece Allah’a yaklaşmalarıdır (ŞevkÂnî, V, 473; ayrıca bk. Elmalılı, VIII, 5681-5682; Ateş, X, 385-386).

Butun bunlar oldukten sonra dirilmenin olabileceğinin kanıtları ve insanların buna iman etmesini gerektiren delillerdir. Durum boyle olduğu halde inkÂrcılar, hÂl inanmadıkları ve Kur’an okunduğunda Allah’a saygı ile secde etmedikleri icin 20 ve 21. Âyetlerdeki soruyla kınanmışlardır. 21. Âyet okunduğunda secde etmenin gerekli olup olmadığı konusunda Hz. Peygamber’in uygulamasıyla ilgili farklı rivayetlere dayalı olarak değişik goruşler ileri surulmuştur. “VÂciptir” veya “sunnettir” diyenler olduğu gibi “ne vÂcip ne sunnettir” diyenler de vardır (bk. İbn Âşûr, XXX, 232; Elmalılı, VIII, 5684)

İnsanların, Allah’a ve peygambere iman etmelerini gerektiren bunca delil olmasına rağmen hÂl iman etmemeleri hayret verici olduğu halde, 22. Âyette, iman etmek şoyle dursun, bilakis o inkÂrcıların peygamberi yalancılıkla itham ettikleri ve dini yalanladıkları bildirilmektedir. CenÂb-ı Hak 23. Âyette inkÂrcıların kalplerinde inkÂr, inat, gercekleri yalanlama vb. ne varsa hepsini cok iyi bildiğini ifade buyurarak onları uyarmakta, 24. Âyette de kendilerine şiddetli bir azabın haberini vermesini Hz. Peygamber’e emretmektedir.
__________________