RahmÂn ve Rahîm olan Allah´ın adıyla


Nuzûl

Mushaftaki sıralamada seksen altıncı, iniş sırasına gore otuz altıncı sûredir. Beled sûresinden sonra, Kamer sûresinden once Mekke’de inmiştir.

Adı/Ayet Sayısı

Sûre adını ilk Âyette gecen ve orada “yıldız” anlamına gelen tÂrık kelimesinden almıştır.

Konusu

Sûrede insanın yaratılışı, yapıp ettiklerinin kaydedildiği, oldukten sonra dirilmesi, Kur’an’ın muhtevasının ciddiyet ve onemi, inkÂrcıların tuzaklarının er gec bozulacağı gibi konulara yer verilmiştir.

Ayet



Gokyuzune ve tÂrıka (sabah yıldızına ) yemin ederim. TÂrıkın ne olduğunu nereden bileceksin? (O, karanlığı) delen yıldızdır. Hic kimse yoktur ki uzerinde bir koruyucu, bir denetleyici bulunmasın. (1-4)

Tefsir

“Gece cakıp gorunen” şeklinde cevirdiğimiz tÂrık, sozlukte “gece gelen, kapı calan, şiddetle vuran” anlamlarına gelir. Yıldızlar gece gorunup gunduz kaybolduğu icin onlara da tÂrık denmiştir. Mufessirler buradaki tÂrıkın ozel bir yıldız mı yoksa genel anlamda yıldız mı olduğu konusunda farklı goruşler ileri surmuşlerse de (bk. Zemahşerî, IV, 240-241; ŞevkÂnî, V, 486-487) ışığı gecenin karanlığını delip yeryuzune ulaştığı icin 3. Âyette “delen yıldız” anlamında “en-necmu’s-sÂkıb” tamlamasıyla tarif etmişlerdir. Bu tariften tÂrıkın genel anlamda yıldız olduğu anlaşılmaktadır. Bu Âyetlerde soze, goğe ve yıldıza yemin edilerek başlanmasının sebebi, 4. Âyette belirtilen asıl konunun, yani insanın dunyadaki hayatının daima bir denetleyicinin, koruyucunun kontrolunde olduğu gerceğinin onemine dikkat cekmektir.

“Yıldızlarla da insanlar yollarını bulurlar” (Nahl 16/16) meÂlindeki Âyetin mecazi anlamından hareketle tÂrık, “mÂnevî semadan gelip vicdana işleyen ve zihinlere nakşedilerek insanı icindeki ve dışındaki karanlıklardan cıkarıp aydınlatan ilÂhî irşatlar” olarak da yorumlanmıştır (bk. Elmalılı, VIII, 5699). 4. Âyette “gozetleyen” diye cevirdiğimiz hÂfız kelimesini bazı mufessirler, “Oysa sizi gozetleyen muhafızlar, değerli yazıcılar var” (İnfitÂr 82/10-11) meÂlindeki Âyetleri dikkate alarak “insanın yaptığı hayır ve şerri kaydeden yazıcı melekler” diye tefsir ederken (Zemahşerî, IV, 241; Elmalılı, VIII, 5701), bazıları da “Kişinin onunde ve arkasında Allah’ın emriyle onu kayıt ve koruma altına alan takipciler vardır” (Ra‘d 13/11) Âyetlerine dayanarak musibetlere karşı insanları koruyan muhafız melekler olarak tefsir eder (İbn Kesîr, VIII, 396). Bununla birlikte hÂfız kelimesini, “meleklerin yapıp ettiklerini de kontrol eden ve bilen”, “her şeyin koruyucusu” (Hûd 11/57), “her şeyi hakkıyla gozeten” (AhzÂb 33/52) ve “her şeye şahit olan” (MÂide 5/117) Allah’tır diye yorumlamak da mumkundur.

Ayet



İnsan neden yaratıldığına bir baksın! Atılan bir sudan yaratıldı. (O su) sırt ile goğus kafesi arasından cıkar. İşte Allah (başlangıcta bu şekilde yarattığı) insanı tekrar yaratmaya da kadirdir. (5-8)

Tefsir

Oldukten sonra dirilmeyi ve Âhiret hayatını inkÂr eden insanın, kendi yaratılışına bakarak ibret alması ve Âhiret olayını buna gore değerlendirmesi istenmektedir. “O su, bel ve goğus kafesi arasından cıkar” diye cevirdiğimiz 7. Âyeti mufessirlerin coğunluğu, “erkeğin bel kemiği ile kadının kaburga kemiğinden cıkar” şeklinde yorumlamışlardır (Taberî, XXX, 92-93; İbn Kesîr, VIII, 396) Hz. Peygamber’in “Erkek ve kadından hangisinin suyu ustun gelirse cocuk ona benzer” (Muslim, “Hayz”, 33) anlamındaki hadisi de bu ikili işlevi ifade eder. Zira hadis cocuğun, eşlerin her ikisinin “suyunun” birleşmesinden yani sperm ile onun dollediği yumurtadan meydana geldiğini gosterir. Kur’an, buna “katışık (karışımlardan oluşan) meni” anlamında nutfetun emşÃ‚c(İnsan 76/2) demektedir. Biz 7. Âyetin ilgili kısmını “bel ve goğus kafesi” diye cevirmeyi uygun bulduk. Cunku goğus kafesi icinde akciğer ve kalp, bel kemiğinin (omurga) icinde ise omurilik vardır. Bu kemikler hem vucudun sınırlarını cizer gibidir hem de en hayatî organları icinde barındırmaktadır. Âyette bunlar zikredilerek insan vucudu kastedilmiş, meni ve yumurtanın kadın ve erkek vucudunda oluştuğuna, cocuğun da bunların birleşmesi sonucunda, var oluşunun ilk aşamasına girdiğine işaret edilmiştir (yaratılış safhaları icin bk. Hac 22/5; Mu’minûn 23/12-14; Gåfir 40/67; KıyÂmet 75/36-39; Alak 96/1-2). 8. Âyette insanı yukarıda anlatılan meniden yaratıp mukemmel bir varlık haline getiren yuce yaratıcının onu oldukten sonra diriltmeye de kadir olduğu vurgulu bir şekilde ifade edilmektedir.

Ayet



Gizlenenlerin ortaya dokulduğu gunde insan icin ne bir guc ne de bir yardımcı vardır. (9-10)


Tefsir

“Sırlar”dan maksat kişinin ozel defterine kaydedilmiş olan amelleri, “sırların ortaya dokuleceği gun” ise kıyamet gunudur (bk. ŞevkÂnî, V, 489). 9. Âyet kıyamet gununde insanların inancları, niyetleri, sırları ve butunuyle yapıp ettiklerinin ortaya cıkacağını ve bunlardan Allah’ın huzurunda sorgulanacağını; 10. Âyet ise Âhirette insanın kendisini Allah’ın hukmettiği cezaya karşı koruyacak bir gucu ve yardımcısının bulunmayacağını ifade etmektedir.

Ayet



Donuş sahibi olan (yağmur yağdıran) goğe, (nebat ile) yarılan yere yemin ederim ki Kur'an, (hak ile bÂtılı) ayıran bir sozdur. O, asla bir şaka değildir.(11-14)


Tefsir

Semanın sıfatı olup “donuşlu” anlamına gelen zÂti’r-rec‘ ifadesini mufessirler iki turlu yorumlamışlardır:

a)“Yağmur veya yağmur yuklu bulutları olan” demektir. Buna gore “donuşlu sema” ibaresi, goğun buharlaşma yoluyla yerden aldığı suları yağmura cevirip yere geri dondurmesini, surekli tekrar eden bu donuşumu ifade eder (bk. Zemahşerî, IV, 242)

b)Gokte bulunan yıldızlar, guneş ve ayın tekrar tekrar batıp doğmalarını anlatır (İbn Kesîr, VIII, 397). MeÂlde bu yorum tercih edilmiştir.

“Bitkiyle yarılan yer” ifadesi, incecik ve yumuşak filizlerin sert toprakları yararak yerin uzerine cıkmasındaki olağan ustuluğe dikkat cekmektedir. Âyetlerde bu muhteşem olayların gercekleştiği gok ve yere yemin edilerek bunlar nasıl gercek ise ve yuce Allah’ın kudretinin tecellileri ise Kur’an’ın da aynı şekilde gercek olduğu, Allah’ın kelÂm sıfatının tecellisi olduğu anlatılmaktadır.

Ayet



Onlar bir tuzak kurarlar, ben de bir tuzak kurarım. KÂfirlere muhlet ver, onları biraz kendi hallerine bırak (pek yakında desteğimiz sana gelecek).(15-17)

Tefsir

İnkÂrcılar Hz. Peygamber’i engellemek ve getirdiği dini yok etmek maksadıyla ona karşı duşmanca tavırlar sergiliyor, hatta onun varlığını ortadan kaldırmaya calışıyorlardı; bu amacla ona karşı komplo duzenliyor, tuzaklar kuruyorlardı. 15. Âyet bunları ifade etmektedir. Allah TaÂlÂ’nın onlara tuzak kurması ise “Peygambere karşı kurdukları tuzakları engelleyip, onların planlarını boşa cıkarması, kendi aleyhlerine cevirmesi ve onları cezalandırması” anlamına gelir. Muşrikler inkÂrlarına ve Resûlullah’a yaptıkları kotuluklere devam ettikleri halde yuce Allah tarafından hemen cezalandırılmayıp onlara sure tanıması icin Hz. Peygamber’e emir verilmesi, tovbe edip donmedikleri takdirde cezalarının şiddetli olacağını gosterir.
__________________