
RahmÂn ve Rahîm olan Allah´ın adıyla

Nuzûl
Mushaftaki sıralamada doksan dorduncu, iniş sırasına gore on ikinci sûredir. Duh sûresinden sonra, Asr sûresinden once Mekke’de inmiştir.
Adı/Ayet Sayısı
İnşirah “acılıp genişlemek, huzura kavuşmak” anlamlarına gelmektedir. İlk Âyetinde aynı kokten olan fiil kullanıldığı ve Hz. Peygamber’in gonul ferahlığına ve huzura kavuşturulduğu bildirildiği icin sûre “İnşirah” adını almıştır. Ayrıca “Şerh, Elem neşrah” adlarıyla da anılmaktadır.
Konusu
Sûrede Yuce Allah’ın Hz. Peygamber’e mÂnevî lutufları ozetlenmekte, her guclukle birlikte mutlaka bir kolaylığın olduğu bildirilerek Mekke’de putperestlerin baskısı yuzunden sıkıntı ceken Resûlullah ile muslumanlara teselli ve umit verilmekte; onlardan Allah’a ibadet ve itaatlerini surdurmeleri istenmektedir.
Ayet

Biz senin goğsunu acıp genişletmedik mi? (1)

Belini buken yukunu senden alıp atmadık mı? (2-3)

Senin şÃ‚nını ve ununu yuceltmedik mi? (4)
Tefsir
“Senin kalbini acıp genişletmedik mi?” diye cevirdiğimiz 1. Âyetteki “şerh-i sadr” kavramını RÂgıb el-İsfahÂnî, “kalbin ilÂhî bir nur ile Allah tarafından bir huzur ve sukûnet, bir rahatlık ile genişletilmesi” şeklinde acıklamıştır (el-MufredÂt, “şrh” md.). Hz. Peygamber’in kalbinin acılıp genişletilmesi ifadesini, Zumer sûresinin 22. Âyeti de dikkate alındığında, onun beşerî idrak kapasitesinin vahiy ile arttırıldığına ve Âzami seviyeye cıkarıldığına işaret olarak anlamak uygun olur. Ayrıca mufessirler bunu, ona indirilen vahyi anlaması, koruması ve peygamberlik gorevini yerine getirebilmesi icin kendisine verilmiş olan zihin acıklığı, mÂneviyat yuksekliği gibi mÂnalarla da acıklamışlardır. Bazı mufessirler ise Duh sûresinin devamı mahiyetinde olan bu Âyetlerde, bir sure ara verilmiş olan vahyin yeniden başlamasıyla Hz. Peygamber’in mÂneviyatının guclendirildiğine değinildiği kanaatindedir.
2 ve 3. Âyetlerde, Resûlullah’ın belini buktuğu bildirilen “yukun kaldırılması”ndan maksadın ne olduğu konusunda yapılan acıklamalar icinde (bk. RÂzî, XXXII, 4-5) en zayıf olanı “gunahlarının, hatalarının bağışlanmış olması” şeklindeki yorumdur. Cunku onun CÂhiliye doneminde puta tapmadığı bilinmektedir, herhangi bir gunah işlediği de sabit değildir. Esasen İslÂm tebliğ edilmeden onun yasaklarını ciğnemenin gunah olduğundan da soz edilemez. İslÂm’dan sonra bazı ictihad hataları olmuşsa bunlar da –miktarı az olsa bile– ecir ve sevap vesilesidir. Cunku isabetli ictihada on, isabetsiz ictihada bir sevap vardır (BuhÂrî, “İ‘tisÂm”, 13, 21; Muslim, “Akziye”, 15; ayrıca bk. Tevbe 9/43; Fetih 48/2). Bize gore Allah’ın bir lutuf olarak onun omuzlarından kaldırdığı yuk iki şekilde acıklanabilir:
a) Arasında yaşadığı topluluğun inanc ve ahlÂk yonunden icine duştuğu durumdan dolayı duyduğu ıstırabın İslÂm sayesinde kaldırılması;
b) BÂtıla karşı verdiği cetin mucadelede bircok ilÂhî destek ve inayete mazhar kılınması.
Hz. Peygamber’in “adının ve sanının yuceltilmesi”ne mufessirler, Resûlullah’ın adının mukaddes kitaplarda zikredilmesini ve geleceğinin mujdelenmesini, kelime-i şehÂdette onun isminin Allah’ın ismiyle birlikte yer almasını, gokyuzunde melekler, yeryuzunde muminler tarafından hurmetle anılmasını, Kur’an’da Allah’a itaatle birlikte ona da itaat edilmesinin emredilmesini ornek gosterirler (bk. ŞevkÂnî, V, 542). Âlemlere rahmet olarak gonderilmiş olması da (bk. Enbiy 21/107) onun şanının yuceltildiğini ifade eder. Ayrıca bu Âyeti, ileride Resûlullah’ın isminin ve tebliğ ettiği dinin butun dunyada tanınıp yayılacağını bildiren bir mujde olarak anlamak da mumkundur. Yine, Kur’an’da onun mustesna niteliklerini, Allah katındaki konumu ve değerini acıklayan Âyetler de bu bağlamda “adını sanını yuceltme” olarak değerlendirilebilir.
Ayet

Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır. Gercekten, zorlukla beraber bir kolaylık daha vardır. (5-6)

Boş kaldın mı hemen (başka) işe koyul ve yalnız Rabbine yonel.(7-8)
Tefsir
Hz. Peygamber ve arkadaşları Mekke doneminde muşriklerin giderek değişik şekildeki işkencelere kadar varan baskılarından acı cekiyorlardı. Bu durum hem peygamberi hem de muminleri uzuyordu. Yuce Allah resulunu ve muminleri teselli edip gonullerini rahatlatmak icin bu Âyetleri indirerek sıkıntılardan sonra ferahlığın ve başarının geleceğini mujdelemiştir. Rivayete gore bu sûre inince Hz. Peygamber, 5 ve 6. Âyetlerde gucluğun yanında kolaylığın da bulunacağının iki defa zikredilmesini goz onune alarak, kendisine inananlara, “Mujdeler olsun! Size kolaylık geldi; artık bir gucluk iki kolaylığa asla galip gelemez!” buyurmuştu (Muvatta’, “CihÂd”, 6; Taberî, XXX, 151).
Oldukca muhtasar ve değişik şekillerde acıklanmaya elverişli olan “O halde onemli bir işi bitirince diğerine koyul” meÂlindeki 7. Âyetle ilgili olarak cok farklı yorumlar yapılmıştır (mesel bk. Taberî, XXX, 152; RÂzî, XXXII, 7). Bize gore İbn Âşûr’un, Âyeti herhangi bir ozel iş ve ibadetle sınırlamadan, “Onemli işlerden birini tamamlayınca ardından başka bir işe yonel ki boylece butun vakitlerini onemli işlerle değerlendirmiş olasın” şeklindeki acıklaması isabetli gorunmektedir (XXX, 416-417). Bu yoruma gore Âyette Resûlullah’a ve onun şahsında muslumanlara butun vakitlerini hayırlı ve yararlı faaliyetlerle değerlendirmeleri, ibadet, dua, tebliğ ve irşad gibi dinî faaliyetlerin de; calışma, uretme, oğrenme-oğretme, yardımlaşma ve dayanışma gibi dunyevî faaliyetlerin de hakkını vermeleri emredilmiştir. Son Âyette ise kişinin, gerek calışmasında gerekse ibadetinde yalnız Allah’a yonelmesi, her işini oncelikle O’nun rızasını gozeterek yapması, ne diliyorsa O’ndan dilemesi, ne istiyorsa O’ndan istemesi emredilmiştir.
__________________