GECTİ ARTIK

--------------------------------------------------------------------------------

Cocukluğumdan beri dar mekÂnlardan sıkılır ve bu tur yerlerden feryat edercesine uzaklaşırdım. İleri yaşlarda bunun bir hastalık olduğunu anlamış, fakat bu illetten bir turlu kurtulamamıştım.
Oysa ki o dar mekÂnlara, şimdi ister istemez girecektim. Beni sarıp sarmalamışlar ve uzunca bir tabuta yerleştirmişlerdi. Cevremde dolaşanların seslerini gayet iyi duyuyor ve gozlerim kapalı olmasına rağmen, her nasılsa onları gorebiliyordum.
- Genc yaşta oldu zavallı, diyorlardı. Halbuki yapacak ne kadar cok işi vardı. Gercekten de bircok işim yarım kalmıştı. Mesel oğluma iyi bir işyeri acamamış, araba ile renkli televizyonun taksitlerini henuz bitirememiştim. Buyuk bir firma kurup dostlarımı orada toplamak da artık hayÂl olmuştu. Ustelik kış cok yaklaştığı halde odun komur işini halledememiş ve catının akan yerlerini tamir edememiştim. Yarıda kalan işlerimi arka arkaya sıralarken, kulaklarımı cınlatan bir sesle irkildim. Sanki mikrofonla soylenen bu ses, beynimin en ucra koselerinde yankılanıyor ve:
- 'Gecti artık, gecti', diyordu.
İcimden 'keşke gecmemiş olsaydı' diyordum. Nereden başıma gelmişti o kaza bilmem ki? Halbuki ne kadar da iyi araba kullanırdım. Olup bitenleri hatırlamaya calışırken, dostlarımın cevremi sardığını ve icinde bulunduğum tabutun kapağını ortmeye calıştıklarını fark ettim. Onları engellemek icin avazım cıktığı kadar bağırmak ve cırpınmak istediğim halde ne kımıldayabiliyor, ne de bir ses cıkartabiliyordum. Biraz sonra koyu bir karanlıkta kalmış ve gozlerimi, tabutun tahtaları arasından sızan ışığa cevirmiştim. Dehşet icinde:
- Aman Allah'ım, dedim. Ne olacak şimdi hÂlim? Korkudan hicbir şey duşunemiyordum. Bu arada omuzlara kaldırılmış ve sallana sallana goturulmeye başlanmıştım. Dışarıdaki seslerden yağmur yağdığı belli oluyor ve su damlacıklarının sesi, tabutumun gıcırtısına karışıyordu. CenÂze namazı icin cÂmiye gidiyor olmalıydık. CÂmi deyince aklıma gelmişti. Cok yakınımızda olmasına ve her gun beş defa davet edilmeme rağmen, bir turlu vakit bulup gidememiştim. Ama her zaman soylediğim gibi elli yaşına gelince namaza başlayacak ve herkesin şikÂyet ettiği kotu alışkanlıklarımı terk edecektim. Evet evet, şu kaza olmasaydı, ileride ne iyi bir insan olacaktım. Daha onceden duyduğum ve nereden geldiğini kestiremediğim ses:
- Gecti artık, gecti, diye tekrarladı. 'Bitti artık.'
Biraz sonra namazım kılınmış ve tekrar omuzlara kaldırılmıştım.
Mahallemizdeki kahvehanenin onunden gecerken, her gun iskambil oynadığımız arkadaşlarımın neşeli kahkahalarını işitiyor ve 'herhalde olum haberimi duymamış olacaklar' diye duşunuyordum. Sesler iyice uzaklaştığında, eğik bir şekilde taşındığımı hissederek mezarlığa cıkan yokuşu tırmandığımızı anladım. Şiddetle yağan yağmurun tabuttaki catlaklardan sızarak kefenimi yer yer ıslattığının da farkındaydım. Buna rağmen dışarıda konuşulanlara kulak verdim. Dostlarımın bir kısmı piyasadaki durgunluktan bahsediyor, bir kısmı da milli takımın son oyununu methediyordu. Tabutumu taşıyan diğer biri ise, yanındakinin kulağına fısıldayarak:
- 'Rahmetlinin tersliği, olduğu gunden belli, diyordu. Sırılsıklam olduk birader.' Duyduklarım herhalde yanlış olmalıydı. Yoksa bunlar, uykularımı onlar icin feda ettiğim dostlarım değil miydi? Yolculuğum bir muddet sonra bitmiş ve tabutum yere indirilmişti. Kapak tekrar acıldı ve cansız vucudumu yakalayan kollar, beni dibinde su toplanmış olan bir cukura doğru indirdi. Boylu boyunca yattığım yerden etrafıma baktım. Aman Allah'ım! Bu kabir değil miydi? O ana kadar buraya gireceğimi neden duşunmemiştim? Sessiz feryatlarımı kimseye duyuramıyor ve dostlarımın, uzerimi ortmek icin yarıştığını hissediyordum. Tekrar zifiri karanlıkta kalmış ve butun Âcizliğimle dua etmeye başlamıştım.
- YÂrabbi, diyordum. Bir fırsat daha yok mu, senin istediğin gibi bir kul olayım. Ve kabrimi, cennet bahcelerinden bir bahceye cevireyim. Aynı ses, her zamankinden daha şiddetli olarak:
- Gecti artık, gecti, diye tekrarladı. 'Her şey bitti artık.' Mezarımı orten tahtaların uzerine atılan toprakların cıkardığı ses gok gurultusunu andırıyor ve butun benliğimi sarsıyordu.

***

Son bir gayretle yerimden fırlayarak gozlerimi actım. Odamdaki rahat yatağımda yatıyor, fakat korkunc bir kÂbus goruyordum.
Bitişik dairede oturan doktor arkadaşım beni ayıltmaya calışarak:
Gecti artık, gecti, diye bağırıp duruyordu. 'Gecti bak, hicbir şeyin kalmadı.' Yattığım yerden yavaşca doğruldum. Terden sırılsıklam olmuş ve sanki yirmi kilo birden vermiştim. Dışarıda sağanak hÂlinde yağmur yağıyor, şimşek ve gok gurultusunden butun ev sarsılıyordu. Etrafımdakilerin şaşkın bakışları arasında kendimi toparlamaya calışırken
- YÂrabbi, sana zerrelerim adedince şukurler olsun, diyordum. İyi bir kul olmak icin ya bir fırsat daha vermeseydin?

__________________