Bakkal ve Dudu ( Mesnevi'den )
Dini Bilgiler0 Mesaj
●32 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- Bakkal ve Dudu ( Mesnevi'den )
-
13-09-2019, 04:17:47
Dudu, papağan demektir.
Bakkal ve dudunun hikÂyesi, dudunun dukkÂndaki gulyağlarını dokmesi
Bir bakkal vardı, onun bir de dudusu vardı. Yeşil, guzel sesli ve soyler duduydu.
DukkÂnda dukkÂn bekciliği yapar; butun alışveriş edenlere hoş nukteler soyler, lÂtifeler ederdi.
İnsanlara hitap ederken insan gibi konuşurdu, dudu gibi otmede de mahareti vardı.
*Efendisi, bir gun evine gitmişti. Dudu, dukkÂnı gozetliyordu.
*Ansızın fare tutmak icin bir kedi, dukkÂna sıcradı. Duducağız can korkusundan,
250. DukkÂnın baş koşesinden atıldı, bir tarafa kactı; gulyağı şişesini de doktu.
Sahibi, evden cıkageldi. Tacircesine huzuru kalple dukkÂna gecti oturdu.
Bir de baktı ki dukkan yağ icinde, elbisesi yağa bulaşmış. Dudunun başına bir vurdu; dudunun dili tutuldu, başı kel oldu.
Dudu, birkac gunceğiz sesini kesti, soylemedi. Bakkal nedametten Âh etmeye başladı.
Sakalını yolmakta, eyvah, demekteydi; nimet guneşim bulut altına girdi.
255. O zaman keşke elim kırılsaydı; o guzel sozlunun başına nasıl oldu da vurdum? Kuşu, yine konuşsun diye yoksullara sadakalar vermekteydi. Uc gun, uc gece sonra şaşkın ve meyus, umitsiz bir halde dukkÂnda otururken, Ve binlerce gussaya, gama eş olup; bu kuş acaba ne vakit konuşacak; diye duşunup dururken, Ansızın tas ve leğen dibi gibi tuysuz kafası ile bir Cevlaki geciyordu.
260. Dudu, hemencecik dile gelip akıllılar gibi dervişe bağırdı: “Ey kel, neden kellere karıştın; yoksa sen de şişeden gulyağı mı doktun?! “ Onun bu kıyasından halk gulmeye başladı. Cunku dudu, hırka sahibini kendisi gibi sanmıştı.
Temiz kişilerin işini kendinden kıyas tutma, gerci yazıda (aslan mÂnasına gelen) şîr, (sut manasına gelen) şîre benzer. Butun Âlem bu sebepten yol azıttılar. Allah Abdallarından az kişi agÂh oldu.
265. Peygamberlerle beraberlik iddia ettiler (biz de onlar gibiyiz dediler); Velîleri de kendileri gibi sandılar. Dediler ki: “İşte biz de insanız, onlar da insan. Bizde uyumaya ve yemeğe bağlıyız, onlar da. “Onlar korluklerinden aralarında ucsuz bucaksız bir fark olduğunu bilmediler. Her iki ceşit arı, bir yerden yedi. Fakat bundan zehir hÂsıl oldu, ondan bal. Her iki ceşit geyik otladı, su icti. Birinden fışkı zuhur etti, oburunden halis misk.
270. Her iki kamış da bir sulaktan su icti. Biri bomboş oburu şekerle dopdolu. Boyle yuzbinlerce birbirine benzer şeyler var, aralarında bulunan yetmiş yıllık farkı sen gor! Bu, yer; ondan pislik cıkar... o, yer; kÂmilen Allah nuru olur.
Bu, yer; ondan tamamı ile hasislik ve haset zuhur eder... o, yer; ondan tamamı ile Tek Allah’nın nuru husule gelir. Bu temiz yerdir, o corak ve pis yer. Bu temiz melektir o şeytan ve canavar!
275. Her iki suretin birbirine benzemesi caizdir, acı su da, tatlı su da berraktır. Zevk sahibinden başka kim anlayabilir? Onu bul! Tatlı su ile acı suyun farkını işte o anlar. (Zevk sahibi olmayan) sihri, mucizeyle mukayese ederek her ikisinin de esası hiledir sanır. Mûs ile savaşan sihirbazlar, inatlarından ellerine onun asÂsı gibi as aldılar. Bu as ile o as arasında cok fark var, bu işle o işin arasında pek buyuk bir yol var.
280. Bu işin ardında Allah lÂneti var, o işe karşılık da vade vefa olarak Allah rahmeti var. KÂfirler inatlaşmada maymun tabiatlıdırlar. Tabiat, icte, gonulde bir Âfettir. İnsan ne yaparsa maymunda yapar; maymun her zaman insandan gorduğunu yapıp durur. O, “Bende onun gibi yaptım” sanır. O inatcı mahlûk aradaki farkı nereden bilecek? Bu emirden dolayı yapar, o, inat ve savaş icin. İnatcı kişilerin başlarına toprak sac!
285. O munafık; muvafıkla beraber, inat ve taklide uyup namaza durur; niyaz ve tazarru icin değil. Muminler; namazda, oructa, hacda, zekÂtta munafıkla kazanıp kaybetmektedirler. Muminler icin nihayet kazanc vardır, munafıka da ahirette mat olma.
İkisi de bir oyun başındaysa da birbirlerine nispetle aralarında ne kadar fark var; biri Merv’li oburu Rey’li! Her biri, kendi makamına gider, her biri kendi adına uygun olarak yurur.
290. Onu mumin diye cağırırlar, ruhu hoşlanır. Munafık derlerse sertleşir, ateş kesilir.
Onun adı, zatı yuzunden sevgilidir. Bunun adının sevilmemesi, Âfetleri yuzunden, nifakla sıfatlanmış olan zatından dolayıdır.
Mim, vav, mim ve nun harflerinde bir yucelik yoktur. Mumin sozu ancak tarif icindir.
Ona munafık dersen... o aşağılık ad, icini akrep gibi dağlar.
Bu ad, cehennemden ayrılmış ve kopmuş değilse nicin cehennem tadı var?
295. O kotu adın cirkinliği harften değildir. O deniz suyunun acılığı “kab” dan değildir. Harf kabdır ondaki mÂna su gibidir. MÂna denizi de “Umm-ul-Kitap” yanında bulunan, kendisinde olan zattır. Dunyada acı ve tatlı deniz var. Aralarında bir perde var ki birbirine taşmaz karışmazlar. Fakat şu var ki bu iki denizin her ikisi de bir asıldan akar. Bu ikisinden de gec, tÂ... onun aslına kadar yuru! Kalp altınla halis altın ayarda belli olur. Kalpla halisi, mehenge vurmadıkca tahminî olarak bilemezsin.
300. Allah kimin ruhuna mehenk korsa ancak o kişi, yakini şupheden ayırdedebilir. Diri bir kişinin ağzına bir sıcrayıp girse o adam, onu dışarı cıkarıp attığı zaman rahatlaşır. Binlerce lokma arasında ağzına ufacık bir cop girdi mi, diri kişinin hissi onu duyar, sezer. Dunya hissi, bu cihanın merdivenidir, din hisside goklerin merdiveni. Bu hissin sağlığını hekimden isteyiniz, o hissin sağlığını Habib’den (H.Muhammed’den) .
305. Bu hissin sağlığı, vucut sağlamlığındandır, o hissin sağlığı vucudu harabetmektedir. Can yolu, mutlaka cismi viran eder, onu yıktıktan sonra da yapar.
* Ne mutludur ve ne kutludur o can ki mÂna aşkıyla evini, barkını, mulkunu, malını bağışlamıştır. Altın definesi icin evi harabetmiştir; fakat o altın definesini elde ettikten sonra o evi daha mamur bir hale getirmiştir. Suyu kesmiş, suyun aktığı yolu temizlemiş, ondan sonra arka icilecek su akıtmıştır. Deriyi yarmış,termeni cıkarmış... ondan sonra orada yepyeni bir deri bitmiştir.
310. Kaleyi yıkıp kÂfirden almış, ondan sonra oraya yuzlerce burc ve hendek yapmıştır.
Hikmetinden sual edilmeyen Allah'’nın işini kim anlayabilir, o işin hakikatine kim erişebilir? Bu soylediğim sozler, ancak anlatmak icin soylenmiş zaruri sozlerdir.
GÂh boyle gosterir, gÂh bunun aksini. Din işinin kunhunu anlamaya imkÂn yoktur. Ona ancak hayran olunur.
Fakat din işinde hayrete duşen, arkasını ona cevirmiş ondan haberi olmayan bir hayran değil, sevgiliye dalmış, onun yuzunden sarhoş olmuş, kendisinden gecmiş bir hayrandır.
Birisinin yuzu sevgiliye karşıdır, oburunun yuzu yine kendisine doğru.
315. Her ikisinin yuzune de bak. Her ikisinin yuzunu de hatırında tut. Hizmet dolayısıyla yuz tanır olman mumkundur.
Zira nice insan suratlı şeytan vardır. Binaenaleyh her ele el vermek lÂyık değildir.
Kuş tutan avcı, kuşu avlamak icin ıslık calar, otme taklidi yapar.
Aşağılık kişi dervişlerin sozlerini, bir selim kalpli kişiye afsun okumak, onu afsunlamak icin calar. 320. Erlerin huyu acıklık ve sıcaklıktır. Aşağılıkların işi hile ve utanmazlıktır.
Dilenmek icin yunden aslan yaparlar. (yol aslanlarının şekline burunur, onlar gibi gorunurler), Ebu Museylim’e Ahmet lÂkabı verirler.
Ebu Museylim’in lÂkabı yalancı olarak kaldı, Muhammed’e de akıllar sahibi dendi.
O, Hak şarabının muhru, şişesinin kapağı; halis misktir. Âdi şarabın muhru, şişesinin kapağı ise pis koku ve azaptır.
Mesnevi 1 cilt
__________________