Orman Haftası ile ilgili Piyes



Orman Haftası Piyesleri

AVCI PİYESi

3 perdelik oyun

Oynayanlar:

Anne

Komşu kadın Avcı Oduncu

Geyik (Geyik maskeli cocuk}

Ormandaki koyunlar

(Maskeli cocuklar)

Sahne: Bir koy odası

Birinci Perde

Anne, komşu kadın, sonra avcı (Anne, kulubenin kapısından dışarıya bakar. Komşu kadın sedirde oturmuş, yun eğirmektedir.}

ANNE – Ortalık nerede ise kararacak!..

KOMŞU – Eh ne yapalım, vakit akıyor.. Gozumuzu acıp kapayıncaya kadar akşam ofuyor!..

ANNE – Aman ne soyluyorsun komşu! Bugun saatler gecmesini bilmiyor!..

KOMŞU – Herhalde işin yoktu da sana saatler uzun geldi. Yoksa ben, sabahtan beri o kadar calıştım ki bana gun pek kısalmış gibi geldi

ANNE – Bugun işim yoktu, ama bir iş tutacak gonlum de yoktu!

KOMŞU – Ne vardı komşucuğum? Bir derdin mi vardı yoksa!..

ANNE – Bir derdim vardı ya!..

KOMŞU – Vah vah Gecmiş olsun!.. Ne İdi derdin?..

ANNE – Annelerin derdi ne olur ki! Ben avcıyı duşunuyorum?..

KOMŞU -Avcıyı mı?.. Anlayamadım! Hangi avcıyı?..

ANNE – Bizim cocuğu duşunuyorum!.. Ona siz koyde avcı demiyor musunuz? Benim de dilim alıştı. Cocuğumun adını bile unuttum!.. Ben de onu “avcı diye cağırıyorum

KOMŞU – Peki! Senin avcıya ne olmuş ki? Bu kadar uzuluyorsun!..

ANNE – Bir şey olmadı!.. Ama .

KOMŞU-Aması ne?..

ANNE – Aması şu: Bizim cocuğun zihnine koymuşlar!.. Guya ormanda bir yaban domuzu turemiş. Butun ciftliklere, cubuklara, tarlalara, bağlara ziyan yapıyormuş. Koylulerin canı İcin de tehlike oluyormuş Bu koyde ve yakın koylerde, oğlum gibi bir avcı yokmuş. Ona, “Bu yerleri olsa olsa sen kurtarırsın!.. Senden başka kimse onu alt edemez! demişler O da bu sozlere kapıldı, onceki sabah tufeğini yuklendi, Carıklarını giydi, canavarı avlamaya ormana gitti. “Yapma oğlum, etme oğlum dedim, dinletemedim. Dun sabah giderken: “Bu hayvanı vurmadan donmeyeceğim. dedi. Ama, ne kadar zaman dağda, ormanda kalabilir?.. Cantasındaki azık da pek azdı. Dun gece gelmeyince, cok uzuldum, ama “Belki de ormanda domuzun cıkışını bekliyor!.. diye kendimi avuttum. “Gun ışırsa gelir! dedim Şimdi gun kavuşuyor, bizimki hala gorunurlerde yok!.. İşte anun icin durmadan kapıdan bakıyor, yolunu gozluyorum

KOMŞU – Uzme kendini komşucuğum!.. Avcı oğlun arslan gibidir. Uc koy avcısının olduremediği o koca domuzu senin uşak, Allah bağışlasın; tek başına oldurur!..

ANNE – Evet, Allah korusun! Şimdiye kadar başına boyle bir şey gelmemişti! Ama analık dedik ya!..

(Onlar boyle konuşurken sahne hafifce kararmaya başlar.)

KOMŞU – Evet, akşam kavuşuyor. Ben de kalkıp gideyim!.. Ocağa bir corba koyayım!..

ANNE – Ah sen de mi gidiyorsun? Yalnız kalınca daha da guc olacak beklemek!..

KOMŞU – Yemekten sonra sana yine uğrarım!..

ANNE – Haydi gule gule!..

(Anne, arkasını kapıya cevirmiştir, bu sırada ava iceriye girer.)

KOMŞU-İşte avcı geldi!..

(Anne sevincle kapıya koşar)

ANNE – Sen mi geldin yavrum?.. Oh ne kadar merak ettim!

(Avcının suratı asıktır, omuzundaki torbayı yere bırakır; gelir, annesinin ve komşusunun ellerini oper.)

KOMŞU – Cok yaşa yavrum

AVCI – Siz de cok yaşayın teyze!..

ANNE – Nerelerde kaldın dun gece?

AVCI-Merak mı ettin?

ANNE – Elbette!

AVCI – Ben sana canavarı yakalamadan donmeyeceğim dememiş miydim?..

ANNE – Dedin, dedin ama, ben canavarla boğuşmaya gittiğini biliyordum, nasıl rahat ederim?..

AVCI – Ben sana canavarı vurmadan geri donmeyeceğimi onceden soylemiştim. Canavarla da buluşmak icin sozleşmiş değildik ya! Onu, bir gunde yakalayamayacağımı duşunursun ve kendini uzmezsin sanmıştım

ANNE – Bari canavarı vurdun mu?

AVCI – Ne gezer?.. Dağda, ormanda dolandım durdum!..

KOMŞU – Ben torbayı gorunce canavarı oldurdukten sonra kafasını kesip şu cuvala koydun sanmıştım.

AVCI-Hayır!..

KOMŞU – Sonra annen lambayı yakınca cuvalda: “Canavarın başı bu kadar kucuk olamaz! dedim.

AVCI – Doğru duşundun teyze, bunun icinde canavar değil, minik bir geyik yavrusu var!..

ANNE – Ne dedin, ne dedin?.. Bir geyik yavrusu mu?..

(Yere eğilir, cuvalı aralar, hemen kapatır.) Sahi ! imiş Nasıl yaptın avcı bunu? Nasıl kıydın bu yavruya?..

(Komşu kadın gelir, cuvalı aralar, bakar.)

KOMŞU – Eyvah avcı! Şu yavrucağı nasıl vurdun? Hem kimseyi rahatsız etmeyen, ormanlarımızı susleyen, bu minicik yavruya nasıl kıydın? Senin hic de mi acıman yok?..

ANNE – Şimdi onun annesi nasıl yanıyordur? Bilsen, anlasan bunu yapmazdın!..

AVCI – Anne ben bunu oldurmek istemedim!..

ANNE – O kendi kendini mi oldurdu?

AVCI – Sana nasıl olduğunu hemen anlatayım Butun gun canavarı aradığım icin başka hayvan vurmamıştım. Ertesi gun, yani bugun de boyle oldu oğleden sonra, koye donmek icin yola duşmeden once, karşıma bir geyik cıktı Ben de koye boş donmeyeyim diye ona nişan aldım. Fakat calıların arasında yavrusu varmış, anasını tehlikede gorunce birden calılar arasından fırladı. Anasına koştu, silah onu vurdu, ben de fena oldum, bir kaza oldu. Oldu ama!..

ANNE – Sen iyi bir avcı değilsin!.. İyi bir avcı olsaydın ne yavrulu bir hayvanı vurur, ne yavruyu oksuz bırakırdın! Ne de boyle sucsuz bir yavruyu oldurur, annesinin gonlunu dağlardın Zaten, avcılık, ancak herkesin tarlasını harman, corman eden muzur hayvanlar icin, insanlara karşı tehlikeli olanları yok etmek İcin yapılmalıdır. Keyif cin hic bir can oldurulemez Ben senin boyle kalpsiz olmanı istemiyorum Ben sana boyle yabaniler gibi davran diye avcı olmana İzen vermedim

AVCI – Ben de cok uzgunum anne! Ben bu yavruyu oldurmek istemedim

ANNE – Ama oldurdun Ben, sana verdiğim avlanma iznini geri alıyorum Eğer benim iznim olmadan yine avlanırsan, işte komşumuz da şahit, ben sana analık hakkımı helal etmem!..

AVCI-Anneciğim, ben kucukten beri avcılık yaparım, avı cok severim, Fakat mademki benim avcılık yapmama izin vermiyorsun, o hâlde sana soz veriyorum, artık avcılık yapmayacağım

ANNE – Teşekkur ederim oğlum, ama soz vermek yetmez, bu koyumuzun avcılarının bir toresi vardır. Onlar avcılığa tovbe edecekleri zaman koyun etrafını ceviren Yedidağın en tepesine tırmanırlar ve tufeklerini yedi kere havaya boşaltırlar. Sonra evlerine gelirler ve tufeği kapının arkasına asarlar Eğer sen de avcılıktan vazgecmeye karar verdinse, yarından tezi yok tufeğini alırsın, Yedidağa tırmanır, tepeye gelince torenin emrettiği gibi havaya yedi el ateş edersin ve gelip kapının ardına tufeğini asarsın, benim gunlum de rahat olur! Beni iyice anla, hic sebepsiz yere seni oldurseler ben ne hâle gelirdim. Duşun ki hayvanların da onları da seven anneleri var

AVCİ – Avcılıktan vazgecmek bana guc gelecek ama mademki sen istiyorsun, yarın vazgeciyorum avalıktan!..

ANNE – Haydi gec sini başına, benim sana pişirdiğim corbayı İc (Avcı sini başına gecerken perde kapanır.)

İkinci perde

Sahne: (Bir koru. Bir ağac altında oduncu balta ile odun yarmaktadır. Ava omzunda tufekle sağdan girer.)

ODUNCU -O Merhaba avcı başı. Nasılsın?

AVCİ-Sağ ol!.. İyiyim! Ya sen?..

ODUNCU – Şukurler olsun, ben de iyiyim Ama seni biraz keyifsiz goruyorum nen var?..

AVCI-Bir şeyim yok!..

ODUNCU – Yoksa onceki akşam canavarı vuramadın diye mi kederlisin?..

AVCI – Vuramadım değil, bulamadım diye canım sıkkın!..

ODUNCU – (Gulerek) Ben bu ormanda canavarın peşindeyiz diyen nice avcılar gordum, hicbiri onunla boy olcuşemedi. Sen de yıldın işte!.. Ayıp değil!..

AVCI – Ben yılmadım ama bugun avcılığa tovbe edeceğim de canım ondan sıklıyor.

ODUNCU – Demek korkun benim sandığımdan daha kuvvetli imiş. (Guler)

AVCI – Ben yılgınlıktan değil, ana hatırı icin bunu yapıyorum.

ODUNCU – Hep korkanlar boyle soyler, ben bugune kadar korkup da korktuğunu soyleyeni hic gormedim.

(Tam bu sırada ormanın icinden bir geyik cıkar. Avcının karşısına dikilir, ona dik dik bakar!)

ODUNCU – (Alayla) Bak hele şuna!.. Avcıbaşı, sana şu geyik kafa tutuyor yahu!.. Tovbe etmiş bir avcı olduğunu anladı galiba! Seni umursamıyor, alay ediyor.

AVCI – (Avcı birden parlar, tufeğini cevirir, geyik kacar.) Ben daha tovbe etmedim.

ODUNCU – Hey avcıbaşı, mademki tovbe etmedin, seninle alay eden geyiğin ardına duşsene Ama ey avcı, nerde sende oyle koşacak bacaklar?..

(Ava, geyiğin arkasından fırlar.)

ODUNCU – (Bağırır) Koş bakalım koş, sende eski soluk kalmamış arkadaş!.. Sen o geyiğe yetişemezsin!..

(Perde kapanır.)

Ucuncu Perde

(Sahneye baştanbaşa eğik bir kalas konulmuştur.

Dağın tepesine cıkan bir patikadır bu. Kacıp kovalamacanın, uzun olduğunu gostermek icin. Geyik sağ, dan girer, sola tırmanır, soldan cıkar. Yine aynı bicimle, geyikle ava sahneye bir taraftan girer bir taraftan cıkarlar. En sonunda geyik yuksek noktaya gelince birdenbire durur, başını geriye cevirir, avcı İleri atılır.)

GEYİK – Dur! İlerleme, silaha da davranma ey merhametsiz, ey zalim avcı! ilerleme! Olduğun yerde dur!.. Bu calıların bir karış otesi derin bir ucurumdur. Ben seni buraya kadar evladımın intikamını almak icin getirdim! Durmayıp da koşsaydım, sen de peşimden koşacaktın ve bilmediğin icin, ucuruma yuvarlanıp olecektin, ama ben seni değil, seni kaybedince her şeyini kaybedecek anacığını duşundum,.. Seni olumle cezalandırmak, onu cezalandırmak olacaktı!.. Kendi acım kadar bir acıyı başka bir anneye tattırmamak icin, seni oldurmekten vazgectim.

AVCI – Ey bağrını yaktığım geyik, beni bağışla! Ben yavrunu değil, seni vurmak istemiştim. O, anacığını kurtarmak icin kendisini silahhımın onune attı Onu oldurduğumu goren annem, iyi ve zararsız hayvanları oldurmemek şartıyla vaktiyle benim avcı olmama izin verdiğini soyledi Fakat iznini geri aldı ve kendi izni olmadan bir daha avlanırsam bana analık hakkını helal etmeyeceğini de bildirip beni Yedİdağın tepesine yolladı ve her tepede yedi kere havaya ateş ettikten sonra avcılığa tovbe etmemi İstedi. Ben, onun İcin yollarda idim, yine şeytana uydum. Ama artık bir daha annemin sozunden cıkmayacağım Beni affet, yaptığımı duşunemedim. İşte bak! Dağın tepesindeyiz, İlk tepeden havaya doğru tufeğimi birinci kere boşaltarak tovbe torenine başlıyorum.