Ana Gibi Yar

Vaktiyle bir vezir, padişah katında hatırının kırılmayacağına inanarak kendisinden şoyle bir ricada bulundu:

- Sultanım benim iki tane karım, her birinden de ucer cocuğum var Karılarımın hangisinin analık duygularının daha kuvvetli olduğunu merak ediyorum Malımı da buna gore vasiyet edeceğim Şunları bu konuda bir sınamanız mumkun mu?

Padişah, veziri sevdiği icin gonlunu yapmak istedi Hanımlarından birini cağırttı ve dedi ki:

- Ey hatun, benim vezirim olan senin kocan, gozdelerimden birini baştan cıkarmış Bunun cezası aslında olumdur Ama sen kocanı affedersen idamdan vazgecip onu sevgilisiyle beraber ulke dışına surgun edeceğim

Kadının gozlerinde intikam alevi parladı:

- istemem, bana yar olmayan başkasına da yar olmasın! Asın, ipini de bana cektirin!

Padişah daha sonra vezirin obur karısını cağırttı Ona da aynı şeyi soyledi Vezirin ikinci karısı tam tersine bir tavır takındı:

- Aman sultanım, ben kocasız kalmaya razıyım, ama cocuklarım babasız kalmasın, idam edeceğinize surgun edin de cocuklarım babalarıyla bir gun kavuşma umidini kaybetmesinler,

Gururdan Korkmak

Buyuk Turk Padişahı Yavuz Sultan Selim,

sert ve gerektiğinde şiddete başvuran bir hukumdar olmakla beraber, dindarlığı, Allah'a ve Resulune bağlılığı, bu konuda iddialı olan bir coklarını geride bırakırdı Suriye ve Mısır'ı fethedip Kolemenler devletini yıktıktan sonra mukaddes emanetler ve "Muslumanların halifesi" unvanı kendine gecmişti Artık camilerde hutbeler Yavuz Sultan Selim adına okunuyor ve kendisinden "Hakimu'l-Harameyn" (Mekke ve Medine'nin hakimi) diye bahsediliyordu O bu "HÂkimu'l-Harameyn" ifadesini kutsal yerlere saygıyla bağdaşmaz bulmuş, "HÂdimu'l-Harameyn" (Mekke ve Medine'nin hizmetkÂrı) olarak değiştirmişti Dince kudsiyeti olan şeylere bu kadar saygılıydı Yavuz Sultan Selim "şir-pence" denen ve o devirler icin oldurucu olan bir hastalığa yakalanmıştı Bu hastalık kendisini iyice yatağa duşurduğu bir sırada

Yavuz'un sohbet dostu Hasan Can artık yapılabilecek fazla bir şeyin kalmadığını anlatmak icin, "Efendimiz artık Allah'la beraber olmanın zamanıdır" deyince, Koca hukumdar kendisini, "Sen bizi şimdiye kadar kiminle sanırdın hey Hasan Can?" diye paylamıştı

işte bu buyuk hukumdar, iki yıl suren, onemli savaşlara sahne olan, buyuk zafer ve kazanclar elde edilen Suriye ve Mısır seferinden donuşte ikindi vakti bu gunku Uskudar'a gelmişti Butun beylere paşalara emir verdi ki gece oluncaya kadar Uskudar'da kalınacak, karşıya karanlık basınca gecilecekti Bazı yetkililer gunduzden gecilmesini daha uygun bulduklarını, geceyi beklemenin nicin gerekli gorulduğunu sormak cesaretinde bulundular Padişah da acıklama buyukluğu gosterdi: "Butun dunyada yankı uyandıran buyuk bir zafer, şan ve şerefle donuyoruz Gunduzun istanbul'a gectiğimiz takdirde halk buyuk bir karşılama yapacak tezahuratta bulunacaktır Bu da nefsime bir gurur getirebilir Bundan Allah'a sığınırım Buna meydan vermemek icin payitahta gece gececeğiz"


DOĞRULUĞUN MAKBUL OLANI

Aralarında Allah yolunda ilerlemeye karar veren iki kardeşten biri, bu amacına ancak kırlık bir yerde, bir dağ başında ulaşabileceğini duşundu ve bunun icin bir dağ başına cekilip cobanlık yapmaya başladı Diğeri zorluklarına rağmen insanların kalabalık olarak yaşadığı bir yerde bu niyetini gercekleştirmenin daha doğru ve sevaplı olacağını duşundu ve şehre yerleşip ayakkabı tamircisi oldu Sonra aradan yıllar gecti İki kardeş de sozlerini tuttular İşlerinde durustlukten ibadetlerinde ihlastan (samimiyetten) ayrılmayarak, haramlardan dikkatle kacınarak Allah yolunda kucumsenmeyecek mesafe aldılar Artık herkes biliyor ve inanıyordu ki bu iki kardeş Allah'ın veli kulları arasındadır Durum bu aşamada iken birgun coban olan kardeş şehirdekini ziyaret etmek istedi Bez bir torbaya birkac litre sut koyup şehrin yolunu tuttu Kardeşinin dukkanını bulup iceri girdi ve selam verdikten sonra elindeki ici sut dolu torbayı bir cengele astı İki kardeş hasretle kucaklaştıktan sonra derinden derine sohbete daldılar Bu sırada dukkana bir kadın geldi Ayakkabısının sallanan topuğuna civi caktırmak istiyordu Kadın ayakkabısını cıkartırken, giyerken ona bakmakta olan coban kardeşin kalbi bozuldu O Âna kadar bir keramet işareti olarak torbada duran sut şıp şıp diye akmaya başladı Kadın işi bitip ayrıldıktan sonra ayakkabıcı olan tam fırsattır diye coban olana onemli bir gerceği acıkladı:

- Ey kardeşim, gerek din, gerek dunya bakımından insanlardan uzak yaşamak kolaydır Boyle, insanlardan soyutlanmış bir yaşayışta gunaha girme tehlikesi yoktur Allah yolunda daha rahat ilerlenir Fakat onemli olan insanlarla sıkı ilişkiler surdururken durust kalabilmek, ortamın elverişli olmasına rağmen gunaha duşmemektir Allah katında durustluğun makbul olanı budur


Allah Rizasi

Vakti zamanında odunculukla gecinen, calış kan, durust, dindar bir adam vardı O zamanda yaşayan bazı insanlar, yakın bir cevrede bulunan ve nadir yetişen bir ağaca kutsallık izafe etmişlerdi Adaklarını, dileklerini o ağac aracılığıyla yapıyorlardı Bu oduncu anılan ağacı şirk (Allah'a ortak koşma) sebebi olarak goruyordu ve bunun icin kesmeye karar verdi O zamana kadar kimse buna cesaret edememişti Oduncu bir gun baltasını aldı ve verdiği kararı uygulamak uzere yola koyuldu Yolda karşısına acayip gorunuşlu, insana guven vermeyen biri cıktı Oduncu "sen kimsin?" diye sordu, o da "Ben şeytanım" diye cevap verdi Oduncu "Vay alcak vay hain demek insanları yoldan cıkaran sensin, şimdi seni geberteyim" diye soylenip ustune cullandı Bir anda şeytanı altına alıp boğazına abandı "Demek ki insanları kandırıp o ağacı kutsallaştıran da sensin alcak herif" dedi Şeytan, "Boşuna uğraşma, cabalama, beni olduremezsin, cunku Allah tarafından kıya mete kadar insanları saptırmak icin bana muhlet verildi Sen o ağacı kesmekten vazgec sana bir oneride bulunacağım" diye karşılık verdi Oduncu "Kabule şayan ne onerin olabilir muzır herif?" diye cıkıştı Şeytan şu oneride bulundu:

- Sen o ağacı kesmekten vazgecersen sana her sabah bir altın getirir yastığının altına koyarım Boylece seni gecindirmeye bile yetmeyen odunculuktan kurtulmuş olursun

Oduncu biraz yumuşar gibi oldu ve sordu:

- Peki vadettiğin bir altını getirmezsen ne olacak?

- O zaman bana dilediğini yap

Oduncu oneriyi, kabul etti, ağacı kesmeden geri dondu O gece yattı Sabah olunca yastığının altına baktı ve gercekten bir altın konmuştu Buna cok memnun oldu Merakla ertesi gunu bekledi Ertesi gun oldu ama yastığının altına para konmamıştı Belki başka bir yere koymuştur diye her yanı alt ust etti yine altın cıkmadı Buna cok icerleyen oduncu hemen bıcağını baltasını alıp şeytanı bulup oldurmek uzere yollandı Aynı yerde şeytanla yine karşılaştılar Oduncu şeytanı gorur gormez hemen uzerine atıldı Ama onceki nin tersine şeytan kendisini bir un cuvalı gibi savurdu Adam kalktı, şeytanın uzerine yeni bir hamle yaptı Ama elini bile suremedi Artık insiyatif şeytana gecmişti Şoyle dedi:

- Boşuna uğraşma arkadaş, sen gecen sefer beni neredeyse haklıyordun, cunku o zaman Allah rızası icin yola cıkmıştın Şimdi ise bana kızgınlığın kendi nefsin icin Bundan dolayı artık bana gucunu geciremezsin, aksine sen mağlup olursun.


[IMG]http://img246.**************/img246/2930/besmelekuran3pv.jpg[/IMG]

__________________