Ashaptan Abdullah b. RevÂha [r.a], Resûlullah [s.a.v] tarafından Hayber bolgesindeki arazilerin urunlerini tesbit, teftiş ve taksimi ile gorevlendirilmişti. O bolgede muslumanlarla anlaşma yapmış olan yahudiler yaşıyordu.

Abdullah b. RevÂha [r.a] her sene gelir, ne kadar urun yetişmişse tesbit eder, yarısını kendilerine ayırmalarını, yarısını da İslÂm devletine teslim etmelerini soylerdi.


Yahudiler, Hz. Peygambere [s.a.v] gelip onun tesbit ve taksim konusundaki aşırı titizliğinden şikÂyet ettiler. Bir ara da kendisine ruşvet teklif ettiler. Bunun uzerine Abdullah [r.a] onları toplayarak şoyle dedi:

"Ey Allahın duşmanları, bana haram mı yedirmek istiyorsunuz? Vallahi ben, bana insanların en sevimlisi olan bir peygamberin yanından geldim. Siz ise bu kufur halinizle varlıklar icinde hic sevmediğim kimselersiniz. Bununla birlikte, size olan kızgınlığım ve Hz. Peygambere [s.a.v] olan sevgim beni, size karşı adaletsiz davranmaya sevketmez. Ben, anlaşmaya gore hakkınız ne ise onu size veririm."

Bunu işiten yahudiler,

"İşte gokleri ve yerleri ayakta tutan adalet budur" dediler. [İbn Kesîr, el-BidÂye ven-NihÂye, 4/199; Kandehlevî, Ha-yÂtus-SahÂbe, 2/164.]

Yuce Allah muminlere yeryuzunde hakkı ayakta tutma gorevi vermiştir. Sadece hakkı korumak icin hÂkim ve şahit olmamızı emretmiştir. Mumin, dost-duşman ayrımı yapmadan, kim haklı ise ona hakkını vermekle yukumludur. Kendi zararına da olsa hakkı soylemekle gorevlidir.

Kim hakkı korursa CenÂb-ı Hak da onu korur.

Herkesin niyetine ve işine şahit olarak yuce Allah yeter.

Onun guzel isimlerinden biri de Hakktır.

__________________