HASAN-I BASRÎ

--------------------------------------------------------------------------------

TÂbiînin buyuklerinden. ZÂhid, muhaddis, fakîh ve mufessir.

Adi, Ebû SÂid el-Hasan b. Ebi'l-Hasan YesÂr el-Basrîdir. Babasi YesÂr, Irak'in bir kasabasi olan MeysÂnlidir. YesÂr, Meysan'in fethedilmesi sirasinda esir dusmus ve buradan efendisinin kendisini ÂzÂd ettigi, daha sonra da Hasan-i Basrî'nin annesi Hayr ile evlendigi Medine'ye goturulmustur. iste, Hasan-i Basrî, burada Hazreti Omer'in halifeliginin son ikinci yili olan Hicrî 21 senesinde dogmustur (21/641).

Annesi HayrÂ, Peygamberimizin hanimi Ummu Seleme'ye hizmette bulunmustur. Bu arada, Ummu Seleme'nin Hasan'i emzirdigi ve ondaki hikmet ve belÂgatin bundan dolayi oldugu soylenir. Ayrica, Ummu Seleme'nin, kendisini Omer'e goturdugu ve onun icin soyle dua ettigi de rivÂyetler arasindadir; "YÂ Rabbi, onu dinde fakîh kil ve insanlara sevdir (Ibn Sa'd, TabakÂt, VII/I, 114).

Hasan, VÂdi'l-KurÂ'da buyumus ve cocuklugu orada gecmistir. Gencliginde Dogu iran'in fethine (43/663) katilmis, bundan kisa bir muddet sonra, Horasan vÂlisi Rebi' b. ZiyÂd'in kÂtipliginde bulunmustur. Bundan sonraki hayatinin geri kalanini cogunlukla Basra'da gecirmistir. En son vefÂt edenleriyle birlikte uc yuz sahÂbe ile gorustugu rivÂyet edilir. Bu bakimdan tÂbiînin onde gelenlerinden olup ilim ve fazileti, zuhd ve takvÂsi ile meshurdur. Ebû TÂlib Mekkî, Hasani Basrî'nin tasavvuf yolunda imamlari oldugunu soylemistir. Enes b. MÂlik, kendisine bir mesele soruldugunda, onun Hasan-i Basrî'ye de sorulmasini, onun derin ilim sahibi oldugunu soylerdi (Ibni Sa'd, a.g.e., s. 128).

Insanda bir irade hurriyetinin mevcudiyetini, buna bagli olarak da hayir ve serrin islenmesinde kisinin tamamen hur oldugunu kabul eden zuhd ve takv onderi Hasan-i Basrî, persembe aksami vefat etmis ve cuma gunu defnedilmistir (110/728). Halkin cenazesine katilmasi muhtesem olmus ve rivÂyete gore o gun camide ikindi namazi kilinamamistir (Osman Karadeniz, Hasan el-Basrî ve KelÂmî Gorusleri, D.E. U.ilÂhiyet Fak. Dergisi, II, izmir- 1985).

Hasan-i Basrî'nin cesitli konulardaki goruslerini soylece ozetleyebiliriz:

Hasan-i Basrî, "Allah, mahlûkati ve tabiati yaratti. Hersey yaratilisina uygun olarak hareket eder" demekle kadere inancini aciklayip, Kaderiyye gibi dusunmedigini belirtir ve gunÂhkÂr mu'minin, munÂfik oldugunu soyler.

IbÂdet hayatinda butun kaide ve emirlerin siki sikiya tatbik edilmesini ister. Nifak ve riyÂya siddetle dusman olup, amelde ihlÂsin bulunmasi gerektigini soyler. "Biz insanin dindarligini sozleriyle degil, fiiliyatiyla anlariz" diyerek de uygulamaya onem verdigini belirtir.

O'nu da "eski"ye ozlem icinde gormekteyiz. "Eskiden dunya ehli fÂnî mallarini, ilimleri icin Âlimlere sarfediyorlardi. Bugun Âlimler, ilimlerini ehl-i dunyanin menfaati, onlarin fÂnî mallari icin kullaniyorlar. Dunya ehli mallariyla, alimlerden yuz cevirdi ve onlarin ilimlerinden mahrum kaldi. Cunku alimlerin verdigi hukumlerde talihsiz sonlarini gorduler" der.

Gercek fakîhin, takv sahibi oldugunu, kimseden himmet beklemedigini, kimseye hakaret nazariyla bakmadigini, ilmine karsilik bir dal bile beklemedigini, cesitli sozlerinde belirtmektedir.

Hasan-i Basrî, sûf giyenleri tenkid eden bir sûfî olup, Basra'dakilerin ilki degildir. O'nun zuhd anlayisi, tefekkur, nefs muhasebesi, dunyadan uzaklasma ve Allah askina dayanmaktadir. "Tefekkur, sana iyi ve kotu fiillerini gosteren bir aynadir";

"Mu'min, daima nefsinin hÂkimidir. Onu Allah icin inceler. Dunyada nefsini murÂkabe edenlerin hesabi, Âhirette kolay olacaktir. Kendilerini murÂkabe ve muhÂsebe etmeyenlerin hesabi da zor olacaktir" dedigi bilinmektedir.

O, karsisindakileri egitmek icin sorular sorar, gercekleri bizzat kendilerinin bulmasini isterdi. Cunku kisilerin yalniz olup, yalniz gomuleceklerini, yalniz dirilip, yalniz baslarina hesap vereceklerini beyanla herkesin kendisine donmesinin onemine isaret ederdi. Ona gore, dusuncesini Âhiret uzerine yogunlastiranlarin, dunyadan ve fÂnî seylerden sevgisini kesmeleri ve her iste Hazret-i Peygamber'in yolunu izlemeleri sarttir.

Hasan-i Basrî, huzunlu olmayi kendine siÂr edinen bir sûfi olarak temayuz etmistir. Dunyadan kacis, zÂhidÂne bir hayat, nefsinden hicbir zaman emin olmama, iste bunlarin hepsi, O'ndan hukmun kaynagini teskil etmektedir. Huznu savunan bir sozunde "uzun huzun, iyi amellerin kaynagidir" demektedir" "Yaptiklarinin cezasi olarak, bundan boyle az gulsunler, cok aglasinlar" (et-Tevbe, 9/82) Âyetinin isaret ettigi emir cercevesinde fazla gulmemeyi ogutler, fazla gulmenin kalbi oldurdugunu soylerdi. Kisi bir butun olarak Kur'Ân-i Kerîm'e uygun hareket ederken, en kucuk kotulukten cekinir, her konuda cok titiz olursa o, ver sahibi olmus olur. Bunu, Hasan-i Basrî'de su ifadelerle billurlasmis goruyoruz.

"Amellerine bak, onlari incele. Cunku birbirinden kesin sinirlarla ayrilan hayir ve ser tartilacak. En kucuk bir hayiri degersiz bulma, Âhirette o sana fayda verecek. En kucuk bir kotulugu zararsiz sayma, ahirette aleyhinde olacaktir." Hasan-i Basrî'de Allah aski (muhabbettullah) zirvededir. Bunu, hadîsi kudsîden aldigi gucle saglamistir. "Bana, kendilerine farz kildigim seyleri ed ettigi gibisi ile yaklasani yoktur. Eger kul, bana nÂfile ibadetlerle yaklasirsa ben onu severim. Ben onu sevince de, onun kulagi, gozu, eli, dili ve ayagi olurum. Benimle duyar, benimle gorur, benimle konusur, benimle tutar ve benimle yurur" (BuhÂrî, Rikak, 38). O'na gore Allah aski manevî hayatin en yuksek noktasidir. Cunku bu ask, Allah'a dogru yukselisin meyvesidir.

Cennette Allah'in zÂtinin ihatasiz olarak gorulebilecegini kabul eder. iyiligi emir kotulugu nehyetmek kurali, O'nun hareket noktasini olusturmaktadir.

Tefsîr ve hadîste tenkid edici fakat gercekci bir goruse sahiptir. Muslumanlarin ibÂdetlerinde mevcûd Israiliyyat'i biliyor ve onlari bu yanlis inanclardan kurtarmak icin, korkusuzca mucÂdelesini surduruyordu. Bunun yaninda isyan etmeden, halifelere bile acikca hatalarini soylemekle, cesaret ornegini gostermistir. HaccÂc b. Yûsuf'un zulmune karsi, ona kafa tutmustiir. Rûhu sÂd olsun... (Hayranî Altintas, Tasavvuf Tarihi, Ankara Universitesi, ilÂhiyet Fakultesi,1986, s. 61-65).

Hasan Fehmi KUMANLIOGLU

Kaynak: SÂmil Islam ansiklopedisi
__________________