TARiHiN iBRET MUZESi
P O M P E i

"BİZ NİCE KARYELERİ HELAK ETTİK.
AZABIMIZ ONLARA GECELEYİN UYURKEN
VEYA GUNDUZUN İSTİRAHAT HALİNDELERKEN GELMİŞTİ.
ONLARA AZABIMIZ GELDİĞİ ZAMAN;
"BİZ GERCEKTEN ZALİMLERDENMİŞİZ"
DEMEKTEN BAŞKA İTİRAFLARI OLMADI!.."
A'raf; 4-5


Eylul 1995'te, Yeni Zelanda'da bir yanardağın aniden faaliyete gecmesi, dehşetli bir paniğe yol acmıştı. Cevredeki eğlence yerleri ve spor komplekslerinde bulunan insanların kacışmaları, unlu Pompei'nin son anlarını tasvir eden bir resmi andırıyordu. Bereket, benzeri bir felaket gercekleşmedi.

Napoli Korfezi kıyılarındaki sonmuş Vezuv yanadağının civarında yer alan beş şehirden birisiydi ve Roma İmparatorluğunun sefahat merkeziydi. Romalı aristokratlar, her turlu ahlaki kaygı ve kayıttan sıyrılmış olarak burada işret eder, oluk gibi para akıtırlardı. Onları eğlendiren fahişeler ve rahipler ise, keselerini doldurmaya bakarlardı. Ama ne kadar devam edecekti bu cılgınlık?..


Gunumuzden yaklaşık 1918 sene once, imparator Caligula doneminde 23-24 Ağustos 79 gunu Vezuv gurlemeye başladı ve Pompei'nin uzerine olum yağdırdı. Komşu dort şehir de bu felaketten nasiplerini alarak lavlar altında kalarak haritadan silinmişlerdi.

Bugun, kalıntılarından anladığımız kadarıyla felaket gunu şehirde normal hayat devam ediyordu. Akşam yaşanacak rezillikler icin hazırlıklar surduren insanlar o gun havanın oldukca boğucu olduğunun farkındaydılar. Ustelik cok hafif olan bir yer sarsıntısını da hissetmişlerdi ama onemsememişlerdi. Saat 13.00 sularında hafif bir kul yağmuru başlar. İnsanlar, el darbeleriyle silkelenebilecek olan bu kulu onemsemezler. Muhtemelen yaşlı Vezuv daha onceleri de boyle ufak tefek faaliyette bulunmuş olmalı ki halk; "birazdan gecer" duşuncesiyle aldırış etmemiştir.

Ancak kul yağmurunu once lapilli (kucuk taşlar), sonra bir kac kiloluk sunger taşlarının gelmesi takip edince tehlikenin buyukluğu ortaya cıkar. Halk, birden paniğe kapılır, yukte hafif pahada ağır eşyalarını sırtlayarak limana doğru delicesine kacışmaya başlarlar. Ne var ki iş işten gecmiştir artık.

Evlerine sığınanlar, yoğun kukurt dumanından boğulmamak icin kendilerini dışarı atmakta, bu defa da uzerlerine yağan taşlarla helak olmaktaydılar. Korkunc felaketten kimse kurtulamamıştır. 48 saat icerisinde 18 km. lik bir alan icerisindeki Pompei ve diğer şehirler lavlar altında kalmıştı. Bunlardan yalnız Pompei'de 16 bin kişi, nufusun tahminen %80'i yok olmuştu. Vezuv oylesine kuvvetli puskurmuştu ki, kul bulutları, felaketi haber verircesine Anadolu, Suriye hatta Mısır'a kadar ucuşmuştu.

Bu felaketten sonra Pompei unutuldu. Ta 1594 senesine kadar tarihi kayıtlarda ismi gecen ve yeri belli olmayan bir antik şehir olarak kaldı. Bu senede yapılan sulama kanalı inşaatları sırasında işciler bazı kalıntılara rastlamışlarsa da ne olduğu anlaşılamamıştı. Ancak 1748 yılında ciddi bir şekilde kazılar başlatıldı. Dunyanın pek cok yerinden bilim adamları akın ederek bugunku goruntusune kavuşturuldu.

Lavlar Pompei ve komşu şehirleri oylesine konserve etmişti ki; bugun o insanların gunluk yaşayışlarını, yeni kurulmuş bir film seti gibi gorebilmekteyiz. Ocaktan indirilmemiş bir domuz yavrusu, fırından cıkarılamamış ekmekler, sırtlarındaki mucevher cuvallarıyla sokak kapısını acmaya calışırken yığılıveren kadınlar ve erkekler, şehir kapısı onunde ustuste yığılmış cesetler, bir zengin evinde cenaze şolenine katılan ve yerlerinden kalkmaya bile fırsat bulamayanlar, evler, İsis tapınağı, tiyatro... Hepsi de yaşadıkları son anları dondurulmuş bir şekilde duruyor. Yazıcı dukkanında balmumu tabletler, kitaplıktaki papirus tomarları, hamamlarda kaşağılar, meyhane tezgahlarında kadehler ve son muşterilerin bıraktıkları paralar, ev ve dukkan kapılarında sahiplerinin isimleri, umumi tuvaletlerdeki pislik bulaşıkları bile aynen duruyor.

Tum zenginlikler, makamlar, guzellikler... hepsi bir anda, tıpkı Kur'Ân-ı Kerîm'de bildirilen Lût, Semûd ve Âd toplumlarındaki gibi yok oluvermişlerdi. İnsanlık, tarihi boyunca benzeri başka felaketler de yaşamıştı. Kur'Ân-ı Kerîm, onlardan cok azını bizlere bildirmiştir. Elbette bunun belli sebepleri vardır. Zira Kur'Ân-ı Kerîm bir tarih kitabı değildir. Bazı olayları nakletmesinin sebebi, sonra gelen insanların ibret almaları, hayatlarını o cerceveye gore duzenlemelerini ihtar etmektir. Bunun icin ceşitli ayet-i Kerîmelerde mealen şoyle buyrulmaktadır; "Sizden once gelip-gecenlerin hayatlarını, gittikleri yolları ve baylarına gelenleri gozden gecirip onlardan ders alınız. Yerleri, gokleri, cansızları ve kendinizi inceleyiniz. Gorduklerinizin icini, ozunu araştırın. Butun bunlarda yerleştirmiş olduğum kuvvetimi, kudretimi, buyukluğumu ve hakimiyetimi bulunuz, gorunuz, anlayınız..."

İşte bu noktadan bakınca Pompei ve benzeri kalıntıların manası anlaşılacaktır.



Alıntıdır.
__________________