Fatih'in torunu Yavuz Sultan Selim zamanında bazı Bizans soyluları ve onların yakınları yeniden Bisans’ı ihya etmek sevdasına duşmuşlerdi. Bunu goren Yavuz, bu duruma cok ofkelenmiş Bizans halkının ya musluman olmalarını veya Istanbul'u terk etmelerini emretmişti. Bu emir karşısında sıkıntıya duşen devlet ricali Padişah'tan cekinerek Şeyhulislam Zenbilli Ali Efendi'ye muracat etmişlerdi. Zembilli de Yavuz'a dedesi Fatih'in bunlara eman verdiğini soyleyerek şimdi boyle bir uygulamanın hukuken uygun olmayacağı hakkında fetva verdi.Bu hadise Yavuz Selim gibi cok zorlu bir hukumdarın adalet infazına fazla mudahale etmediğini ve hukukun ustunluğu kavramanın sonuna kadar korunduğunun gostergesi sayılabilecek sayısız olaydan sadece birisidir.Yine Kanunî Sultan Suleyman'ın şahsından bir misal: Devleti ihtişamın zirvesine cıkaran bu cihangir Padişah son seferine cıkmadan once ŞeyhulislÂm Ebussud Efendi'yi yanına cağırmış ve ona bir cekmece vererek vefat ettiği zaman bu cekmece ile birlikte defnedilmek istediğini soylemişti. Kanûni vefat ettiğinde devrin meşhur alimleri bir araya gelerek padişahın yaptığı vasiyeti goruştu. IslÂm'da eşya ile gomulmek caiz değildir. Ulem bu hukmu hatırlatıyor ve cekmece nin padişah ile birlikte gomulemiyeceğini soyluyorlardı. Sonunda cekmecenin acılmasına karar verildi. Meraklı bakışların altında cekmece acıldı. Bir de ne gorsunler, Kanunî'nin idareyi devraldığı andan vefat ettiği ana kadar verdiği kararlara dair ŞeyhulislÂmdan aldığı fetvaların hepsi bu cekmecede durmuyor mu?.. Bu tablo karşısında Ebussud Efendi gozyaşlarını tutamamış ve " Ah Suleyman, sen kendini kurtardın, ya biz ne yapacağız?"demiştir.Işte bu şekilde adÂletin on plana alındığı mulkun temeli olarak adaletin secildiği devirlerde ahÂli mes'ud ve bahtiyar olmuş, her cihetten terakki edilmiştir. Tarih buna şahittir…Osmanlı'yı gerileme doneminde bile adaletin dağıtıcısı ve koruyucusu olarak gordugune dair bir anekdotu vermek istiyoruz. Şoyle ki, 1758 yılında Rus ve Avusturya baskısı ve zulmu altında bulunan Prusyalılar, bu durumdan kurtulmak icin Osmanlı umidi besliyorlar ve muslumanları adaletin koruyucusu olarak duşunuyorlardı. Hatta muslumanları imdada cağıran ibret dolu şu şiirin 1761 yılında Imparator II. Frederic tarafından yazılmış olması Osmanlı gerilerken bile iki medeniyet arasındaki ucurumu gozler onune sermektedir:" Baskı altında olanların dostu, mazlumun kırbacı, Şark'ın zafere aşina cocuklarına”Ey cesur yeniceri bu tarafa yetişSeri zaferinle yakala ve yen duşmanıKazan harp meydanında yeni zafer celenklerini Daha şimdiden duşmana korku basıyorCekiyor ayaklarının altında kotuluklerinin cezasını Zaferinle zilletimiz sona eriyorTalihin asil cesaretini mukafatlandırsınHilal, Tuna'yı hakimiyeti altına alsınYetiş, yetiş ve korkusuz elinle Avrupa'nın gunahlarını Asya faziletine kurban et
__________________