Huneyn ve EvtĂ‚s Savaşlarında, kadın erkek 6 bin esir, 24 bin deve, 40 bin okiyye (yaklaşık 5 ton) altın ve gumuş ve pek cok kıymetli eşyĂ‚ ele gecmiş, bunlar Ci'rĂ‚ne'de toplanmıştı. (348) O zamana kadar hicbir savaşta bu kadar cok esir ve ganimet ele gecmemişti. Ozellikle yeni Musluman olmuş bedevî Araplar, Huneyn zaferinin ilk gununden itibĂ‚ren, ganimet mallarını paylaştırılmasını istemişlerdi. Rasûlullah (s.a.s.) ise bu murĂ‚caatlara:
- TĂ‚if'ten donduğumuzde, diye cevĂ‚p vermişti.
a) Esirlerin Serbest Bırakılması
Rasûl-i Ekrem (s.a.s.) TĂ‚if'ten Ci'rĂ‚ne'ye dondukten sonra esirleri ve ganimet mallarnı hemen paylaştırmadı. Esirleri kurtarmak uzere HevĂ‚zinlilerin muracaatlarını bekledi.(349) Yeni musluman olan bedevîler ise, kendilerine bir an once ganimetlerin verilmesi icin sabırsızlanıyorlardı.(350)
NihĂ‚yet, HevĂ‚zin Kabîlesinden 14 kişilik bir hey'et geldi. Bunların coğu bu esnĂ‚da musluman olmuşlardı. Aralarında Rasûlullah (s.a.s.)'in sut annesi Halîme'nin mensûb olduğu Sa'doğulları'nın temsilcileri de vardı.
- YĂ‚ Rasûlallah, biz asĂ‚let ve aşîret sĂ‚hibi kimseliriz, başımıza geleni biliyorsunuz, dediler; esirlerin ve ganimet mallarının geri verilmesini istediler. İclerinden Hz. Peygamber (s.a.s.)'in sut amcası Zubeyr:
- Ey AllĂ‚h'ın Rasûlu, esir kadınlar arasında sut halalarınız, sut teyzeleriniz de var. Onlar sana cocukluğunda hizmet ettiler. Sen ise yardım icin başvurulacak insanların en hayırlısısın... dedi.(351) Rasûlullah (s.a.s.) onları dinledikten sonra:
- Ben sizi bugune kadar bekledim. Siz cok gec kaldınız. Halk etrĂ‚fımda, ganimetlerin paylaştırılmasını bekliyor. Şimdi siz ikisinden birini tercih edin. Kadınlarınızı ve cocuklarınızı mı istersiniz, yoksa mallarınızı mı? diye sordu. Hey'et:
- Elbette kadınlarımızı ve cocuklarımızı isteriz. Âile şerefini hic bir şeyle değişmeyiz, dediler. Rasûl-i Ekrem (s.a.s.):
- Bana ve Abdulmuttalib oğullarının payına duşen esirler serbesttir, onları size bağışladım, buyurdu. Diğerlerinin de serbest bırakılması icin, namazdan sonra, kendisini şefĂ‚atci kılarak, muslamanlardan istemelerini soyledi. HevĂ‚zin hey'eti, Rasûlullah (s.a.s.) 'in oğrettiği gibi yaptılar: Oğle namazından sonra ayağa kalkıp:
- Biz, Rasûlullah (s.a.s.)'i şefĂ‚tci kılarak, Musluman kardeşlerimizden, kadınlarımızı ve cocuklarımızı bağışlamalarını istiyoruz, dediler. Gonulleri coşturacak sozler soylediler. Rasûlullah (s.a.s.) CenĂ‚b-ı Hakk'a hamd ve sena ettikten sonra:
- AshĂ‚bım, bana ve Abdulmuttalib oğullarının payına duşen butun esirleri ben serbest bıraktım. İcinizden, kardeşlerinizin gonlunu hoş etmek, karşılığını Allah'dan almak isteyenler de boyle yapsın. Bedelsiz vermek istemeyenlere ise, CenĂ‚b-ı Hakk'ın ihsĂ‚n edeceği ilk ganimetten (her bir esir icin 6 deve) vereceğim, buyurdu.
Butun muslumanlar:
- Biz de hissemize duşeni, Rasûlullah (s.a.s.)'a bağışladık, diye bağrıştılar. Boylece 6 bin esir bir anda kurtulmuş oldu.(352) İnsanlık tĂ‚rihinde bu olayın benzerini gostermek mumkun değildir. Bu buyukluk karşısında HevĂ‚zin Kabîlesi toptan Musluman oldu.
Bu esnĂ‚da, kabîle reisi MĂ‚lik TĂ‚if'teydi. Hz. Peygamber (s.a.s.) HevĂ‚zin heyetine:
- Eğer MĂ‚lik, gelir de Musluman olursa,butun Ă‚ilesi ve mallarından başka ayrıca 100 de deve veririm, buyurdu. MĂ‚lik bu heberi duyunca, gelip Musluman oldu. Cocuklarıyla birlikte, butun mallarını ve 100 deveyi alarak kabîlesine dondu. Rasûlullah (s.a.s.) onu kabîlesine Ă‚mil (zekĂ‚t toplama memuru) tĂ‚yin etti.(353)
b) Ganimetlerin Taksimi
Esirlerin hurriyete kavuşmasından sonra sıra ganimetlerin taksimine geldi. EsĂ‚sen Bedevîler:
- Artık bizim de deveden, davardan hakkımızı ver, diye taşkınlık yapıyorlar, Rasûlullah (s.a.s.) 'ın peşini bırakmıyorlardı. Rasûl-i Ekrem bunlara hitĂ‚ben:
- Ey nĂ‚s! Ne diye sabırsızlanıyorsunuz? Ganimet davarları, şu vĂ‚dinin ağacları sayısınca bile olsa, dağıtacağım. Sonra yanındaki deveden aldığı bir tuyu parmaklarının arasında gostererek:
- Benim sizin ganimetlerinizle, değil bir deve, şu tuy kadar bile ilgim yok. Aldığım beşte bir hisse de gene size (fakirlerinize) sarfolunmaktadır. İğne-iplik bile olsa, aldığınız her şeyi teslim ediniz. Cunku kıyĂ‚met gununde en buyuk ar ve azĂ‚b vesîlesidir, buyurdu.(354) Sonra ganimet mallarını dağıtmağa başladı.
Ganimetler beşe bolundu. Bir hisse Beytu'l-mĂ‚l icin ayrıldı, dordu mucĂ‚hitlere paylaştırıldı. Beytu'l-mĂ‚l hissesinin tasarrufu (harcama yetkisi) Rasûlullah (s.a.s.) 'e Ă‚itti.(355)
c) Muellefe-i Kulûb
Rasûlullah (s.a.s.) , Mekke'nin fethinden sonra musluman olmuş olan Kureyş ileri gelenlerine ganimetten paylarına duşenden ayrı olarak, Beytu'l-mĂ‚l hissesinden de bol mikdĂ‚rda bağışda bulundu. Bunlar uzun yıllar, Rasûlullah (s.a.s.)'a duşmanlık hareketinin onculuğunu yapmışlar, Mekke'nin fethinden sonra cĂ‚resiz musluman olmuşlardı. Ancak gonulleri İslĂ‚m'a ısınmamıştı. Bunca yıl İslĂ‚m duşmanlığı yaptıktan sonra, bir anda butun kalbiyle Muslumanlığı benimseyivermek kolay bir iş değildi. Kur'Ă‚n-ı Kerîm, bu gibilere "el-muellefetu kulûbuhum" adını vermekte, gonullerinin kazanılması, İslĂ‚m'a ısındırılması icin bunlara zekĂ‚t verilebileceğini bildirmektedir.(356) Rasûlullah (s.a.s.) bunları İslĂ‚m'a ısındırmak istedi. Cunku bunlar nufûzlu ve itibĂ‚rlı kimselerdi, halk uzerindeki tesirleri buyuktu. Samîmî musluman oldukları takdirde, kendilerinden faydalı hizmetler beklenebilirdi.
"Muellefe-i kulûb" denilen bu kimselerin sayısı, 30 kadardı. Rasûlullah (s.a.s.) bunların bir kısmına 100'er deve ile munĂ‚sip miktĂ‚r gumuş verdi. Ebû SufyĂ‚n ile oğlu MuĂ‚viye, Ebû Cehil'in oğlu İkrime, Amr oğlu Suheyl, Umeyye oğlu SafvĂ‚n, Ebû Talha oğlu Şeybe bunlardandır. Diğer kısmına ise, durumlarına gore 50'şer veya 40'ar deve, uygun mikdarda gumuş verildi.(357)
d) EnsĂ‚r'dan bir Kısım Genclerin Yakışıksız Sozleri
Muellefe-i kulûb'a yapılan bu bağışlar, imĂ‚nı zayıf olanları İslam'a ısındırmak, henuz imĂ‚n etmemiş olanların, gercek musluman olmalarını sağlamak icindi.(358)
Ancak, Rasûlullah (s.a.s.)'in bu yuksek duşuncesini ensĂ‚rdan bazı gencler kavrayamamıştı. Kendi aralarında:
- CenĂ‚b-ı Hak, Rasûlune hayır ihsan buyursun, artık kendi kavmine kavuştu. Henuz kılıclarımızdan Kureyş kanı damlarken, bizi bırakıp butun ganimeti onlara verdi.(359) Savaş gibi zor işler olunca biz cağrılıyoruz, ganimete ise başkaları...(360) gibi sozlerle yakışıksız dedi-kodular yaptılar. Hatta munafıklardan biri:
- Bu taksimde Allah rızası gozetilmedi, demişti. (361/1)
Rasûlullah (s.a.s.) bu tur dedi-koduları duyunca son derece uzuldu. Hemen EnsĂ‚r'ın toplanmalarını emretti. Allah'a hamd ve senĂ‚dan sonra:
- Ey EnsĂ‚r CemĂ‚ti! Siz yolunu şaşırmış muşriklerdiniz. Allah size benimle doğru yolu gostermedi mi? Siz tefrikaya duşmuş, birbirinize duşman olmuştunuz. Allah, benim hicretimle sizi kaynaştırmadı mı? Siz fakir idiniz. Cena-ı Hakk, benim aranıza gelmemle sizi refĂ‚ha kavuşturmadı mı? Rasûlullah (s.a.s.) sordukca ensĂ‚r:
- Butun minnet, Allah ve Rasûlune, butun minnet Allah ve Rasûlune, diye cevap verdiler.(361/2). Rasûlullah (s.a.s.) devĂ‚mla:
- Ey EnsĂ‚r! Siz isteseydiniz, şoyle de cevĂ‚p verebilirdiniz: "Seni kavmin yalanlamıştı. Bize hicret ettin, biz seni tasdik ettik. Seni kavmin terk etmişti, biz sana yardım ettik. Seni kavmin kovmuştu, biz seni bağrımıza bastık. Sen yoksuldun, biz seni malımıza ortak ettik... Boyle soyleseydiniz, doğru soylemiş olurdunuz, ben de sizi tasdik ederdim.(362)
Ey EnsĂ‚r! Bu ne sozdur ki tarafınızdan soylenmiş, bana kadar ulaşmıştır? buyurdu. EnsĂ‚rın ileri gelenleri:
- Ey Allah'ın Rasûlu, bizim buyuklerimizden hic biri, sizi uzecek hicbir soz soylememiştir. Yalnız bazı genclerimiz, bu sozleri soylemişlerdir, dediler. Bunun uzerine Rasûlullah (s.a.s.) :
- Kureyşten bazı kimselere dunyalık verdim, bunlar kufur ve şirk zamanına yakın olduklarından, boylece kalblerini İslĂ‚m'a ısındırmak istedim. Ey EnsĂ‚r! Herkes aldığı mallarla, koyun ve develerle evlerine donerken, siz de Peygamberinizle donmeğe razı olmaz mısınız? Allah'a yemin ederim ki, Sizin Peygamberle Medine'ye donmeniz, onların ganimet mallarıyla evlerine gitmesinden cok daha hayırlıdır, buyurdu. EnsĂ‚r yaşlı gozlerle:
- RĂ‚zıyız yĂ‚ Rasûlallah, biz yalnız Seninle donmek isteriz, diye heyacĂ‚nla bağrıştılar.(363) Rasûlullah (s.a.s.) devamla:
- Eğer hicret fazileti olmasaydı, ben ensĂ‚rdan bir fert olmak isterdim. Butun insanlar acık bir vĂ‚diye, ensĂ‚r ise dar bir dağ yoluna girse, ben ensĂ‚r'ın yolunu secer, onlarla beraber giderdim. Ey EnsĂ‚r! Siz benden sonra, hakkınızın ciğneneceği gunler de goreceksiniz. Sabrediniz ki, Kevser havzı başında bana kavuşasınız, buyurdu.(364)
e) Ci'rĂ‚ne Umresi ve Medine'ye Donuş
Ganimetlerin dağıtılmasından sonra, Rasûlullah (s.a.s.) Ci'rĂ‚ne'de ihrĂ‚ma girdi. Mekke'ye inip umre yaptı. Esîd oğlu AttĂ‚b'ı Mekke'ye VĂ‚lî tayin etti . MuĂ‚z b. Cebel'i de Mekkelilere İslĂ‚mî hukumleri oğretmek uzere bıraktı, ordusuyla birlikte Zilkade ayında Medine'ye dondu.
Cıkışı ile Medine'ye donuşu arasında 2 ay 16 gun gecmişti.
(348) ZÂdu'l-MeÂd, 2/443; Tecrid Tercemesi, 7/128 ve 10/372
(349) el-BuhĂ‚rî, 4/54 ve 5/99
(350) Tecrid Tercemesi, 7/135 ve 10/370-372 (Hadis No: 1634)
(351) İbn HişĂ‚m, 4/ 131; ZĂ‚du'l-MeĂ‚d, 2/445; Tecrid Tercemesi, 7/33
(352) Bkz. el-BuhĂ‚rî, 3/62; NesĂ‚i, Sunen, 6/263 (K. Hibe, 1); Tecrid Tercemesi 7/128 (Hadis No: 1040); İbn HişĂ‚m, 4/131-132; ZĂ‚du'l-MeĂ‚d, 2/445
(353) İbn HîşĂ‚m, 4/133-134; Tecrid Tercemesi, 7/141
(354) İbn HişĂ‚m, 4/134; NesĂ‚i, Sunen, 6/264 (K. Hibe:1)
(355) el-EnfĂ‚l Sûresi, 41
(356) et-Tevbe Sûresi, 60
(357) İbn HîşĂ‚m, 4/135-136; Tecrid Tercemesi, 7/137 ve 8/506
(358) Tecrid Tercemesi, 8/509 (Hadis No: 1299); Gercekten bu bağışların hemen tesiri gorulmuştur. Ebû SufyĂ‚n:
"Anam babam sana fedĂ‚ olsun, bu ne buyuk lutuf ve comertlik, yĂ‚ Rasûlallah, Allah icin sen sulh zamanında da, savaş zamanında da kerîmsin..." demişti.
Bu sırada vĂ‚dide en iyi cins 100 kadar deve dolaşmaktaydı. Umeyye oğlu SafvĂ‚n onlara bakarak:
Ne kadar guzel, demişti. SafvĂ‚n henuz Musluman değildi. Mekke'nin fethinden sonra, karĂ‚r verebilmek icin iki ay muhlet istemiş, Rasûlullah (s.a.s.), dort ay muhlet vermişti. Hz. Peygamber (s.a.s.), Safvan'ın develere imrendiğini gorunce:
-Haydi onlar da senin olsun, buyurdu. SafvÂn:
-Bu derece lutuf ve comertlik ancak peygamberde bulunabilir, diyerek verilen sureyi beklemedi, derhal Musluman oldu. (TĂ‚rih-i Din-i İslĂ‚m, 3/459)
(359) el-BuhĂ‚rî, 4/59, 4/221 ve 5/104; Tecrid Tercemesi, 8/509 (Hadis No: 1300), 10/8 (Hadis No:1520 nin izahı) ve 10/371-373 (Hadis No: 1635); Muslim, 3/733 K. ez-ZekĂ‚t, B. 46.(Hadis No: 132/1059)
(360) el-BuhĂ‚rî, 5/106; Muslim, 2/736, K. ez. ZekĂ‚t, B. 46 (Hadis No: 135/1059)
(361/1) el-BuhĂ‚rî, 5/106; Tecrid Tercemesi, 8/505 (Hadis No:1296), 8/513 (Hadis No: 1303) ve 10/373
(361/2) el-BuhĂ‚rî, 5/104; Tecrid Tercemesi, 10/373-374; Muslim 2/738, K. ez-ZekĂ‚t, (Hadis No: 139/1061)
(362) İbn HişĂ‚m, 4/152; Tecrid Tercemesi 7/138-140 (Hadis No: 1040'ın izĂ‚hı) ve 10/374; İbnu'l-Esîr, el-KĂ‚mil, 2/271
(363) el-BuhĂ‚rî, 5/104-105; Tecrid Tercemesi, 7/139-141 ve 10/374-376; Muslim 2/736 (Hadis No: 135/1059)
(364) el-BuhĂ‚rî, 4/İ ve 5/104; Tecrid Tercemesi, 10/9 (Hadis No: 1520) ve 10/375- +RRREEEEPPPP PLEASE
__________________
Esİrler Ve Ganİmetler
Dini Bilgiler0 Mesaj
●39 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaţam & Danýţman
- Eđitim Öđretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- Esİrler Ve Ganİmetler
-
13-09-2019, 03:29:40