Hz. MevlĂ‚nĂ‚, hayatında Kur'an ve Sunnet'ten bir adım ve bir nefes dahi ayrılmamaya calışmıştır. Bu iki ana kaynağın dışında bir şey O'na isnĂ‚d edilecek olunursa, bundan bizar olduğunu veya olacağını net olarak ifade etmiştir.
Ayrıca ;"Ben sağ olduğum muddetce Kur'an'ın bendesiyim, Hz. Muhammed'in yolunun tozuyum " ifadesi de O'nun Kur'an-ı Kerim ve sunnete bağlılığının gostergesidir.
Hz. MevlĂ‚nĂ‚'yı iyi anlayabilmek icin yaşadığı yuzyılda meydana gelen hadiselerin de cok iyi tetkikinin yapılması gerekmektedir. Bu itibarla; Hz.MevlĂ‚nĂ‚'yı sadece şiirlerindeki Ă‚henkte arayan, kabuğu oz zannedenlerdir.
Milletler kahramanlarıyla birlikte yaşarlar. Kahramansız bir milletin yaşaması mumkun değildir. Savaş zamanlarının kahramanları sınır boylarına koşarlar iken, barış zamanının kahramanları da dunyamızın mimarlarıdır. Onlar bizim guzellik manzumemizdir. Gonul dunyamazın kahramanlarından birisinin de Hz. MevlĂ‚nĂ‚ olduğunu acık ve kesin bir şekilde ifade etmek mecburiyetindeyiz. Cunku; Hz. Adem'den bu yana nice insanlar gelmiş gecmiş; sultanlar, vezirler, Ă‚limler coğu unutulmuş gitmiştir.
Ama Hz.MevlĂ‚nĂ‚; unu gunumuze kadar artarak gelen bir Ă‚lim kişidir.Yediyuzyıl oncesinden gunumuze kadar ilim ışıklarını salmış ve sonsuza kadar da dunyayı aydınlatacağı muhakkak gorulen bir er kişidir... O'nu bu dunya hayatında rahmetle andıran, oteki dunyasını da mamur eden; kendisini Hak yoluna tahsis etmesidir. Bu itibarla, 732 yıldır dunyanın dort bir tarafında ismi diri olan ender buyuklerden Konya'nın manevî mimarlarından Hz.MevlĂ‚nĂ‚'yı rahmetle yĂ‚d ediyorum. Yeryuzunde medfunu bulunduğu bu şehrin Kultur ve Turizm Muduru olarak hizmet etmekten bahtiyarım.
Gonuller sultanı MevlĂ‚nĂ‚; şuphesiz duşunce ve kultur tarihimizin Ă‚bide şahsiyetlerinden birisidir, insanlığa vermiş olduğu eserlerle; tasavvuf duşuncesinin ve İslĂ‚m dininin yayılmasında ve kokleşmesinde onemli bir misyon ustlenmiştir.
Elinizdeki bu eser Selcuk Universitesi ilahiyat Fakultesi (emekli) oğretim uyelerinden, Dr. A. SelĂ‚haddin HİDAYETOĞLU hocamız tarafından buyuk gayretlerle hazırlanmıştır, ilk olarak 1989 yılında İl Kultur Mudurluğu tarafından neşredilen eserde; Hz.MevlĂ‚nĂ‚'nın hayatı ozet olarak ele alınmıştır. O'nun hayatındaki onemli olaylara vurgular yapılmış, duşunce dunyasında bir damla da olsa fikirleri yansıtılarak, hayatından kesitler sunulmuştur.
Eseri hazırlayan Dr. A. SelĂ‚haddin HİDAYETOĞLU'na, yayınlanmasında emeği gecenlere gonulden teşekkur ediyorum, İl Kultur ve Turizm Mudurluğu olarak bu eseri yeniden tum insanların hizmetine sunuyoruz.
Saygılarımla.
Abdussettar Yarar
İl Kultur ve Turizm Muduru
ON SOZ
"Allah'dan geldik, Allah'a gidiyoruz...
Allah'dan başka kimsede kuvvet ve kudret yoktur.
Muhammed Aleyhi's-salĂ‚tu ve's-selĂ‚m'ın yuruyuşunden daha iyi bir yuruyuş, yolundan daha doğru bir yol gormedik." diyen, mu'minler kafilesi, her biri bir rahmet Ă‚bidesi, RabbĂ‚nî alim SultĂ‚-nu'l-UlemĂ‚ ailesi... Bu aileden, bu Ă‚leme doğan, aşk ve rahmet; ilim ve irfan guneşi SultĂ‚nu'l - Âşıkîn Hazret-i MevlĂ‚nĂ‚...
İlmini, irfanını, benliğini, butun varlığını Hazret-i Muhammed SallallĂ‚hu aleyhi ve sellem'de yok ederek, meş'alesini, O'nun nurundan yakıp uyandıran Hazret-i MevlĂ‚nĂ‚...
Rahmeten li'l-Ă‚lemîn olan sevgili peygamberimizin feyziyle ve aşkıyle kemĂ‚le eren, rahmet mĂ‚deni Hazret-i MevlĂ‚nĂ‚'yı yĂ‚d ederken, O'nun guzel ve ince ruhunu şad etmek niyetiyle, O'nun şu iki mısraını edeben nakledelim;
"Men bende-i Kur'Ă‚nem eğer cĂ‚n-dĂ‚rem
Men hÂk-i reh-i Muhammed-i MuhtÂrem..."
Bu kitapcıkta, MevlĂ‚nĂ‚ Muhammed CelĂ‚leddin-i Rûmî Hazretleri'nin HayĂ‚tı ve Şahsiyeti - O'nun yuce himmetleriyle - kısa ve oz olarak anlatılmaya calışıldı... O bir umman...Bu kitapcık, O ummandan birkac damla ... O bir gul bahcesi... Bu kitapcık, birkac kuru yaprak...
Bu kitapcığımı mutĂ‚lĂ‚a edenlere selĂ‚m olsun...
Okuyucularımdan dualarını istirham ederim. Hayırlı dualar buyuran okuyucularımın gonulleri her dem safa bulsun..
Allah'ım! Sen ne guzel bir sĂ‚hib ve ne guzel; ne hayırlı bir yardımcısın!...
YegĂ‚ne sahibimiz!... Guzel Allah'ım! Guzel ve hayırlı yardımların her dem bizlerle olsun... ne olur...
"Eyle tevfikini bu bendene YĂ‚ Rabb refik
Kıl inayet bana kim ente veliyyu't-tevfîk"
Yrd.Doc.Dr. A. SelĂ‚haddin HİDÂYETOGLU
S.U. İlahiyat Fakultesi Turk-İslĂ‚m Edebiyatı
Anabilim Dalı Oğretim Gorevlisi
1996/1417 KONYA
İCİNDEKİLER
I. Hz. MevlĂ‚nĂ‚'nın Hayatı
1.Adı
2.Doğum Yeri ve Yılı
3.Nesebi (Soyu)
A.Babası BahĂ‚eddin Veled Hazretleri'nin Şahsiyeti
B.Hz. MevlĂ‚nĂ‚'nın Babası ile Belh'ten Cıkışları ve Konya'ya Gelişleri
1.Belh'ten Goc
2.GocYolu
3.Goc Yolunda Hz. MevlĂ‚nĂ‚'ya Teveccuhte Bulunan Mutasavvıflar
a.Şeyh Artar Hazretleri
b.Şeyh-i Ekber Hazretleri
4.Hz. MevlĂ‚nĂ‚'nın Evlenmesi
5.Hz. MevlĂ‚nĂ‚'nın, Konya'ya Yerleşmeleriyle ilgili Yorumu
C.Hz. MevlĂ‚nĂ‚'yı Yetiştiren Mutasavvıflar
a.SultĂ‚nu'l-UlemĂ‚ Şeyh BahĂ‚eddin Veled Hazretleri
1.BahÂeddin Veled Hazretleri'nin Eseri MaÂrif
2.Seyyid BurhĂ‚neddin Hazretleri'ni Bekleyiş
b.Seyyid BurhĂ‚neddin-i Muhakkık-ı Tirmîzî Hazretleri
C. Hz. MevlĂ‚nĂ‚'nın Konya Dışına Seyahati
a.Haleb'e ve Şam'a Gidişi
b.Şam'da Şems-i Tebrîzî Hazretleri ile Bir Anlık Goruşme / 23 c.Hz. MevlĂ‚nĂ‚ KĂ‚mil Bir Murşid
D.Hz. MevlĂ‚nĂ‚'nın Dostları, Halîfeleri; Kendisine ilham Kaynağı Olan Mutasavvıflar
a. Şems-i Tebrîzî Hazretleri
1 .Hz. Şems ile Hz. MevlĂ‚nĂ‚'nın Buluşmaları
2.Hz. MevlĂ‚nĂ‚'nın MĂ‚şûkluk Mertebesine Erişmesi
3.Kim, Kimi Aradı?
4.Hz. MevlĂ‚nĂ‚'nın MĂ‚nevi Yolculuğundaki Safhaları
5.Hz. MevlĂ‚nĂ‚ ile Hz. Şems Hakkında
6.Şems-i Tebrîzî Hazretleri'nin Konya'dan Ayrılışı
7.Hz. Şems'in Konya'ya Donuşu
8.Hz. Şems'in Kayboluşu
9.Hz. MevlĂ‚nĂ‚'nın, Şems-i Aramak icin Şam'a Gidişi
b.Konyalı Kuyumcu Şeyh SelĂ‚haddin Hazretleri
1 .Hz. MevlĂ‚nĂ‚'nın Vecd ile SemĂ‚'ı
2.Hz. MevlĂ‚nĂ‚'nın, Şeyh SelĂ‚haddin'i Kendisine Halife Secmesi
3.Şeyh SelĂ‚haddin Hazretleri'nin Olgunluğu
4.Şeyh SelĂ‚haddin Hazretleri'nin Ebedî Âleme Gocuşu
c.Celebi HusÂmeddin Hazretleri
1 .Hz. MevlĂ‚nĂ‚'nın Celebi HusĂ‚meddin'i Kendisine Hemdem ve Halîfe Secmesi
2.Celebi HusĂ‚meddin Hazretleri'nin Değeri
3.Celebi HusĂ‚meddin Hakkında
4.Mesnevî'nin Yazılışı
E. Hazret-i MevlĂ‚nĂ‚'nın Baki Âleme Gocuşu
1 .Şeyh Sadreddin-i Konevî Hazretleri'nin Ziyareti
2.Hazret-i MevlĂ‚nĂ‚'nın Hanımına CevĂ‚bı
3.Hazret-i MevlĂ‚nĂ‚'nın Tavsiye Ettiği Bir Dua
4.Hazret-i MevlĂ‚nĂ‚'nın Vasiyeti
5.Şeb-i Arûs
6.Hazret-i MevlĂ‚nĂ‚'nın Cenaze Merasimi
7.Hazret-i MevlĂ‚nĂ‚'nın Cenaze Namazı
8.Hazret-i MevlĂ‚nĂ‚'ya Yeşil Kubbe
9.Hazret-i MevlĂ‚nĂ‚'nın Olume ve Mezara Bakışı
1O.Hazret-i MevlĂ‚nĂ‚'nın Ziyaretcilerine Seslenişi
II.Hazret-i MevlĂ‚nĂ‚'nın Şahsiyeti
A.Hazret-i MevlĂ‚nĂ‚'nın Tasavvufi Yaşayışı ve Anlayışı
1 .Dış Gorunuşu/45
2.Hazret-i MevlĂ‚nĂ‚'nın Tasavvufu
3.Hazret-i MevlĂ‚nĂ‚'nın Tasavvufunda Gaye
4.Hazret-i MevlĂ‚nĂ‚'nın Tasavvufunda Aşk
5.Hazret-i MevlĂ‚nĂ‚'nın.Tasavvufunda Esas
B.Hazret-i MevlĂ‚nĂ‚'nın İslĂ‚mî EsĂ‚slara ve Hazret-i Muhammed Salla'llahu Aleyhi Vesellem'e Bağlılığı
1 .Hazret-i MevlĂ‚nĂ‚ islĂ‚mî EsĂ‚slardan Sapmadı
2.Hazret-i MevlĂ‚nĂ‚'da ibĂ‚det Şuuru
3.Hazret-i MevlĂ‚nĂ‚ Kur'Ă‚n-ı Kerîm'e Hayran; Hazret-i Muhammed'e KurbĂ‚n'dır
4.Hazret-i MevlĂ‚nĂ‚'nın Huviyeti
5.O'nun insana Bakış DĂ‚iresinin Merkezi
6.0'nun Engin Hoşgorusundeki Sır, Nur, Şuur, Huzur
C.Hazret-i. MevlĂ‚nĂ‚ nın Eğitimci Yonu
1.0'nun insana Bakışı
2.0'nun Halka Bakışı
3.0, Cevresine Rahmettir
4.0'nun Aileye Bakışı / 56 a- Hazret-i MevlĂ‚nĂ‚ ince Ruhlu NĂ‚zik Bir Baba
b- Hazret-i MevlĂ‚nĂ‚ Kıymet Bilen. .Bir Dost
c- Hazret-i MevlĂ‚nĂ‚ Gonul Alıcı; Ornek Bir Baba
C. Onun AhlĂ‚kî ve Sosyal Yonu
1 .insanî Munasebetlerde Dikkat Ettiği Hususlar
2.HizmetkĂ‚rlara Karşı Davranışı
3.Suclulara Karşı Muamelesi
4.Cocuklara Karşı Şefkati
5.Hazret-i MevlĂ‚nĂ‚ Sevgi ve Banş'ın Sembolu
6.0'nun Anlayışında Calışma ve insan
7.0, Dostlarına, HelĂ‚l Kazanc ve HelĂ‚l Lokmayı Tavsiye Ederdi
8.0'nun Dostlarına Emri: Dilenmeyin!
III.Hazret-i MevlĂ‚nĂ‚'nın KĂ‚inatı Kucaklayan Değeri insan Sevgisi ve Hoşgorusu
a.O'nun Toprak gibi Yaşayışından Bir Tablo
b.O'nun Tevazuu (Alcakgunulluğu) ve Mahviyyeti (Yokluğu)
c. Hazret-i MevlĂ‚nĂ‚ Oğluna Der ki
c. Hazret-i MevlĂ‚nĂ‚ Oğluna Der ki
d.Son Soz Hazret-i Sultan Veled'den
Dipnotlar
Bibliyografya
1. Hazret-i MevlĂ‚nĂ‚'nın Hayatı
1.Adı:
MevlĂ‚nĂ‚'nın asıl adı Muhammed CelĂ‚leddin'dir.
MevlĂ‚nĂ‚ ve Rûmî de, kendisine sonradan verilen isimlerdendir.
Efendimiz mĂ‚nĂ‚sına gelen MevlĂ‚nĂ‚ ismi O'na daha pek genc iken Konya'da ders okutmaya başladığı tarihlerde verilir. Bu ismi, Şemseddin-i Tebrizî ve Sultan Veled'den itibaren MevlĂ‚nĂ‚'yı sevenler kullanmış, Ă‚deta adı yerine sembol olmuştur.
Rûmî, Anadolulu demektir.
MevlĂ‚nĂ‚'nın, Rûmî diye tanınması, gecmiş yuzyıllarda DiyĂ‚r-ı Rûm denilen Anadolu ulkesinin vilĂ‚yeti olan Konya'da uzun muddet oturması, omrunun buyuk bir kısmının orada gecmesi ve nihayet Turbesinin orada olmasındandır.
2. Doğum Yeri ve Yılı:
MevlĂ‚nĂ‚'nın doğum yeri, bugunku Afganistan'da bulunan, eski buyuk Turk kultur merkezi : Belh'tir.
MevlĂ‚nĂ‚'nın doğum tarihi ise (6 Rebîu'l-evvel, 604) 30 Eylul 1207'dir.
3. Nesebi (Soyu) :
Asil bir aileye mensup olan MevlĂ‚nĂ‚'nın annesi, Belh Emiri Rukneddin'in kızı Mumine Hatun; babaannesi, HarezmşĂ‚hlar (1157 Doğu Turk Hakanlığı) hanedanından Turk prensesi, Melîke-i Cihan Emetullah Sultan'dır.
Babası, SultĂ‚nu'l-UlemĂ‚ (Alimlerin SultĂ‚nı) unvanı ile tanınmış, Muhammed BahĂ‚eddin Veled; buyukbabası, Ahmed Hatîbî oğlu Huseyin Hatîbî'dir.
EflĂ‚ki(1) ''ye gore Huseyin Hatîbî, ilmi deniz gibi engin ve geniş olan bir Ă‚lim idi. Din ilminin ustadı ve Ă‚limlerin buyuklerinden sayılan, guzel şiirler soyleyen NişĂ‚bûrlu Raziyuddin gibi bir zat da talebelerindendi.
Kaynaklar(2) ve MevlĂ‚nĂ‚'nın sevgi yolunda gidenler eserlerinde(3) SultĂ‚nu'l-UlemĂ‚ BahĂ‚eddin Veled'in nesebinin, anne cihetiyle ondorduncu gobekte Hazret-i Muhammed'in torunu Hazret-i Huseyin'e; baba cihetiyle de onuncu gobekte Hazret-i Muhammed'in secilmiş dort dostundan ilki Hazret-i Ebû Bekir Sıddîk'a ulaştığını kaydediyorlar.
A. Babası BahĂ‚eddin Veled Hazretleri'nin Şahsiyeti:
BahĂ‚eddin Veled, 1150'de Belh'de doğmuş, babası ve dedesinin mĂ‚nevi ilimleriyle yetişmiş; ayrıca Necmeddin-i KubrĂ‚ (? -I221)'dan da feyz almıştır.(4)
BahĂ‚eddin Veled butun ilimlerde eşi olmayan, olgun mĂ‚nĂ‚ sultĂ‚nı idi. ilĂ‚hî hakikatler ve RabbĂ‚nî ilimlerden meydana gelen ucsuz bucaksız bir deniz gibi olan BahĂ‚eddin Veled, Horasan diyarının, en guc fetvaları halletmede, tek ustadı idi ve vakıftan hic bir şey almazdı; devlet hazinesinden kendisine tahsis edilen maaşla gecinirdi.(5)
Kaynakların(6) ittifakla rivayetine gore, devrinin Ă‚limleri ve ulu muftuleri, Hazret-i Muhammed'in manevi işaretiyle, BahĂ‚eddin Veled'e Sultanu'l-UlemĂ‚ unvanını vermişlerdir. Bundan sonra da BahĂ‚eddin Veled bu unvanla yĂ‚d edilmiştir.
Bu unvanının verilişi Turklerin adetiyle de izah edilebilir.
Turklerin guzel karakterlerini gosteren bircok Ă‚detleri vardı. Turkler, yuksek kabiliyet ve fazilet sahiplerinin tanınmadan kaybolup gitmesine, unutulmasına razı olmazlardı. Onları halkın gozunde belirtmek , halkı ilim ve irfana yoneltmek icin o gibi buyuklere lĂ‚yık oldukları birer unvan verilirdi. Bu anane, Turklerin ilme, fazîlete karşı saygı duygularını gosteren parlak bir delildir. HattĂ‚ anane, gereğince imzaların ustunde bu unvanları kullanmaya mecburdurlar. Onlar kazandıkları bu unvanları kendileri icin manevî bir rutbe sayarlar, nefisleri icin bundan asla gurur duymazlardı.(7)
Alimler gibi giyinen BahĂ‚eddin Veled, adeti uzre, sabah namazından sonra, halka ders okutur; oğle namazından sonra dostlarına sohbette bulunur; pazartesi gunleri de butun halka va'z ederdi.
Va'zı esnasında umumiyetle, Yunan filozoflarının fikirlerini benimseyenlerin goruşlerini reddeder ve;
"Semavî (Allah 'dan olan, ilĂ‚hî

"Muhammed Mustafa'nın yuruyuşunden daha iyi yuruyuş; yolundan daha doğru bir yol gormedim."(9)
B. Hazret-i MevlĂ‚nĂ‚'nın Babası ile Belh'ten Cıkışları ve Konya'ya Gelişleri
1. Belh'ten Goc:
Esasen tasavvuf ehline iyi gozle bakmayan ve bunların Harezmşah katında saygı gormelerini cekemeyen Fahreddin-i RĂ‚zî, BahĂ‚eddin Veled'in acıkca kendi aleyhine tavır almasına da cok icerlediğinden onu Harezmşah'a gammazladı. BahĂ‚eddin Veled'in de gonlu Harezmşah'tan incindi ve Belh'i terk etti. (10) Ancak araştırıcılar, BahĂ‚eddin Veled'in Belh'ten goc etmesine sebep olarak, Moğol istilasını gosterirler.
2. Goc Yolu :
SultĂ‚nu'l-UlemĂ‚, aile fertleri ve dostlarıyla Belh şehrini 1212-1213 tarihlerinde terk ettikten sonra Hacca gitmeye niyet etmişti. NişĂ‚bûr'a uğradı. Goc kervanıyla Bağdat'a yaklaştığında, kendisine hangi kavimden olduklarını ve nereden gelip nereye gittiklerini soran muhafızlara SultĂ‚nu'l-UlemĂ‚ Şeyh BahĂ‚eddin Veled şu mĂ‚nîdar cevĂ‚bı verir :
"Allah'dan geldik, Allah'a gidiyoruz. Allah'dan başka kimsede kuvvet ve kudret yoktur."(11)
Bu soz, Şeyh ŞehĂ‚beddin-i Suhreverdî (1145-1235)'ye ulaştığında : "Bu sozu Belhli BahĂ‚eddin Veled'den başkası soyleyemez" dedi, samimiyetle ve muhabbetle karşılamaya koştu. Birbirleriyle karşılaşınca Şeyh Suhreverdî, katırından inip nezĂ‚ketle BahĂ‚eddin Veled'in dizini optu, gonulden hurmetlerini sundu.
BahĂ‚eddin Veled, Bağdat'ta uc gunden fazla kalmadı ve Kufe yolundan Ka'be'ye hareket etti. Hac farizasını yerine getirdikten sonra, donuşte Şam'a uğradı.
BahĂ‚eddin Veled, yanında biricik oğlu MevlĂ‚nĂ‚ olduğu halde, goc kervanıyla Şam'dan Malatya'ya, oradan Erzincan'a, oradan Karaman'a uğradılar. Karaman'da bir muddet kaldıktan sonra, nihayet Konya'yı secip oraya yerleştiler.
3. Goc Yolunda Hazret-i MevlĂ‚nĂ‚'ya Teveccuhte Bulunan Mutasavvıflar:
a. Şeyh Attar Hazretleri:
Belh'i terk ettikten sonra Bağdat'a doğru yola cıkan BahĂ‚eddin Veled, NişĂ‚bûr'a vardığında ziyaretine gelen Şeyh Ferîduddin-i Attar (1119-1221:1230) ile goruşup sohbet eder.
Sohbet esnasında Şeyh Attar, MevlĂ‚nĂ‚'nın nĂ‚siyesindeki (alnındaki) kemĂ‚li gorur ve ona EsrĂ‚rname adlı eserini hediye eder ve babasına da :
"Cok gecmiyecek ki, bu senin oğlun Ă‚lemin yureği yanıklarının yureklerine ateşler salacaktır." (12) der.
b. Şeyh-i Ekber Hazretleri:
SultĂ‚nu'l-UlemĂ‚, Hac farîzasım yerine getirdikten sonra donuşte Şam'a uğradı. Orada Şeyh-i Ekber Muhyiddin Ibnu'l-Arabi (1165-1240) ile goruştu. Şeyh-i Ekber, Sultanu'l-Ulema'nın arkasında yuruyen MevlĂ‚nĂ‚'ya bakarak :
"SubhĂ‚nallah! Bir okyanus bir denizin arkasında gidiyor!" (13) demiştir.
4- Hazret-i MevlĂ‚nĂ‚'nın Evlenmesi:
Karaman'da bulundukları 1225 tarihinde MevlĂ‚nĂ‚, babasının buyruğu ile, itibarlı, asil bir zat olan Semerkantlı Hoca Şerafeddin LĂ‚lĂ‚'nın, huyu guzel, yuzu guzel kızı Gevher BĂ‚nû ile evlendi.
MevlĂ‚nĂ‚ dunya evine girdiğinde onsekiz yaşındadır.
5. Hazret-i MevlĂ‚nĂ‚'nın, Konya'ya Yerleşmeleriyle İlgili Yorumu :
"Hak TeĂ‚lĂ‚'nın Anadolu halkı hakkında buyuk inayeti vardır ve Sıddîk-ı Ekber Hazretlerinin duĂ‚sıyla da bu halk butun ummetin en merhamete lĂ‚yık olanıdır. En iyi ulke Anadolu ulkesidir; fakat bu ulkenin insanları mulk sahibi Allah'ın aşk Ă‚leminden ve derûnî zevkten cok habersizdirler. Sebeplerin hakîkî yaratıcısı Allah, hoş bir lutufta bulundu, sebepsizlik Ă‚leminden bir sebep yaratarak bizi Horasan ulkesinden Anadolu vilĂ‚yetine cekip getirdi.
Haleflerimize de bu temiz toprakta konacak yer verdi ki, ledunnî (Allah bilgisine ve sırlarına ait) iksirimizden (altın yapma hassamızdan) onların bakır gibi vucutlarına sacalım da onlar tamamiyle kimya (bakışıyla, baktığı kimseyi manen yucelten olgun insan); irfan Ă‚leminin mahremi ve dunyĂ‚ ariflerinin hemdemi (canciğer arkadaşı) olsunlar." (14)
C. Hazret-i MevlĂ‚nĂ‚'yı Yetiştiren Mutasavvıflar:
a. SultĂ‚nu'l-UlemĂ‚ Şeyh BahĂ‚eddin Veled Hazretleri:
Onceki bahislerde şahsiyetini belirtmeye calıştığımız BahĂ‚eddin Veled, MevlĂ‚nĂ‚'nın ilk murşididir. YĂ‚ni MevlĂ‚nĂ‚'ya Allah yolunu oğretip, tasavvuf usulunce hakikatleri ve sırları gosteren tarikat şeyhidir.
Butun İslĂ‚m Ă‚leminde yuksek itibar ve şohrete sahip olan BahĂ‚eddin Veled, Selcukluların SultĂ‚nı AlĂ‚addin Keykûbat'tan yakın alĂ‚ka ve sonsuz hurmet gorur.
BahĂ‚eddin Veled, 3 Mayıs 1228 tarihinde (15) Selcukluların baş şehri Konya'yı şereflendirip yerleştikten kısa bir sure sonra, son derece samimi dindar olan Sultan AlĂ‚addin Keykûbat (saltanat muddeti 1219-1236), sarayında BahĂ‚eddin Veled'in şerefine buyuk bir toplantı tertip etti ve butun ileri gelenleriyle birlikte onun manevî terbiyesi altına girdi. (16)
SultĂ‚nu'l-UlemĂ‚'ya gonulden bağlı olan Sultan AlĂ‚addin onu hayranlıkla şoyle over :
"Heybetinden gonlum tir tir titriyor; yuzune bakmaktan korkuyorum.
Bu eri gordukce, gercekliğim, dinim artıyor.
Bu Ă‚lem, benden korkup titrerken ben, bu adamdan korkuyorum; yĂ‚ Rabbî, bu ne hĂ‚l?
İyice inandım ki o, cihanda nĂ‚dir bulunan ve eşi benzeri olmayan bir Allah dostudur." (17)
Dunya sultĂ‚nına hukmeden, eşsiz Allah dostu mĂ‚nĂ‚ ve gonul sultĂ‚nı BahĂ‚eddin Veled, 24 Şubat, 1231 tarihinde Cuma gunu kuşluk vaktinde ebedi Ă‚leme goctu.(18) Geriye Muhammed CelĂ‚leddin gibi bir hayırlı oğul ile MaĂ‚rif gibi bir eser bıraktı.
SultĂ‚nu'l-UlemĂ‚, sĂ‚dece duygu ve duşuncelerini acıkladı şohret peşinde koşmadı. Etrafmdakilerini yetiştirdi ve onları dĂ‚ima aydınlattı.
BahÂeddin Veled Hazretlerinin Eseri MaÂrif:
MaĂ‚rif, BahĂ‚eddin Veled'in meclislerindeki anlattıklarının va'z ve nasîhatlarmın bizzat kendisi tarafından yazılarak bir araya getirilmesiyle meydĂ‚na gelmiş tasavvufî, ahlĂ‚kî bir eserdir. Konusu, muhtevası ve uslûbu ile birinci derecede tasavvufî bir eser olan MaĂ‚rif, hem kitabın kendi acısından, hem de MevlĂ‚nĂ‚ uzerindeki tesiri bakımından buyuk bir onem taşır. (19)
Seyyid BurhĂ‚neddin Hazretlerini Bekleyiş:
BahĂ‚eddin Veled'in irtihalinde MevlĂ‚nĂ‚ yirmidort yaşında idi. Babasının vasiyeti(20), dostlarının ve butun halkın yalvarmaları ile babasının makamına gecti, oturdu.(21)
MevlĂ‚nĂ‚, babasından sonra, Seyyid BurhĂ‚neddin ile buluşuncaya kadar, bir yıl murşidsiz kaldı. 1232 tarihinde babasının değerli halîfesi Seyyid BurhĂ‚neddin-i Muhakkik-i Tirmîzî, Konya'ya geldi. MevlĂ‚nĂ‚ onun manevî terbiyesi altına girdi.
b. Seyyid BurhĂ‚neddin-i Muhakkik-i Tirmîzî Hazretleri:
Seyyid BurhĂ‚neddin, mertebesi cok yuksek, bir kĂ‚mil murşid idi. MaĂ‚rif adlı eseri (22) irfanının delîlidir. Kendisine, dĂ‚ima kalblerde bulunan sırları bilmesinden dolayı, Seyyid Sırdan denirdi.(23)
Seyyid BurhĂ‚neddin, tĂ‚ cocukluk yıllarında bir lala gibi omuzlarında taşıyıp dolaştırdığı(24), MevlĂ‚nĂ‚'ya dedi ki:
"Bilginde eşin yok, seckinsin.
Ama baban hĂ‚l (manevî makam) sahibiydi; sen de onu ara, kalden (sozden) gec.
Onun sozlerini iki elinle kavramışsın; fakat benim gibi onun haliyle de sarhoş ol.
Boylece de ona tam mirascı kesil; cihĂ‚na ışık sacmada guneşe benze.
Sen zahiren babanın mîrascısısın; ama ozu ben almışım; bu dosta bak, bana uy." (25)
MevlĂ‚nĂ‚ babasının halifesinden bu sozleri duyunca samimiyetle onun terbiyesine teslim oldu.
MevlĂ‚nĂ‚ candan, samimiyetle, Seyyid Burhaneddin'i babasının yerine koydu ve gercek bir murşid bilerek gonulden, tam dokuz yıl(26) ona hizmet etti. Bu zaman zarfında, o kĂ‚mil murşidin kılavuzluğu ile mucĂ‚hede (nefsi yenmek icin gayret sarfederek) ve riyazetle (dunya lezzetlerinden ve rahatından sakınarak perhizle) meşgul olup, o kĂ‚mil arifin feyizli sohbet ve nefesleriyle pişti, olgunlaştı, baştan ayağa nur oldu; kendinden kurtuldu, mĂ‚nĂ‚ sultĂ‚nı oldu. Nitekim, Mesnevî'sindeki şu iki beyit, piştiğinin, kĂ‚mil insan mertebesine ulaştığının ifadesidir:
"Piş, ol da bozulmaktan kurtul... Yuru, Burhan-ı Muhakkik gibi nur ol.
Kendinden kurtuldun mu, tamÂmiyle Burhan olursun. Kul olup yok oldun mu, sultan kesilirsin." (27)
C. Hazret-i MevlĂ‚nĂ‚'nın Konya Dışına Seyahati:
a. Halep'e ve Şam'a Gidişi:
MevlĂ‚nĂ‚, yuksek ilimlerde daha cok derinleşmek icin, Seyyid BurhĂ‚nedin'in izniyle Halep'e gitti. Halaviyye Medresesi'nde, fıkıh, tefsir ve usûl ilimlerinde ustun bir Ă‚lim olan Adîm oğlu KemĂ‚leddin'den ders aldı.(28)
MevlĂ‚nĂ‚, Halep'teki tahsilini bitirdikten sonra Şam'a gecti. Burada, ilmî incelemeler yapmak icin dort yıl kaldı. Bu zaman zarfında Şam'daki Ă‚limlerle tanışıp, onlarla sohbet etti.
b. Şam'da Şems-i Tebrîzî Hazretleri ile Bir Anlık Goruşme:
Eflakî'ye gore MevlĂ‚nĂ‚, Şam'da Şemseddin-i Tebrîzî ile de goruşmuştur; fakat bu goruşme kısa bir muddettir ve şoyle cereyan etmiştir:
Şemseddin-i Tebrîzî, bir gun halkın arasında, MevlĂ‚nĂ‚'nın elini yakalayıp oper ve ona :
"DunyĂ‚nın sarrafı beni anla." diye hitap eder ve kaybolur.(29)
İşte bu sohbet veya bir anlık goruşme tarihinden takriben sekiz sene sonra Şems, Konya'ya gelecek ve MevlĂ‚nĂ‚ ile icli dışlı sohbet edecektir.
c. Hazret-i MevlĂ‚nĂ‚ KĂ‚mil Bir Murşid :
Yedi yıl suren Halep ve Şam seyahatinden sonra Konya'ya donen MevlĂ‚nĂ‚, Seyyid Burhûneddin'in arzusu uzerine birbiri arkasına, candan istekle ve samimiyetle, uc cile cıkardı. YĂ‚ni uc defa kırkar gun (yuzyirmi gun) az yemek, az icmek, az uyumak ve vaktinin tamĂ‚mını ibĂ‚detle gecirmek suretiyle nefsini arıttı. Ucuncu cilenin sonunda Seyyid BurhĂ‚neddin, MevlanĂ‚'yı kucaklayıp optu; takdir ve tebrikle :
"Butun ilimlerde eşi benzeri olmayan bir insan; nebilerin ve velilerin parmakla gosterdiği bir kişi olmuşsun... Bismillah de yuru, insanların ruhunu taze bir hayat ve olculemiyecek bir rahmete boğ; bu suret Ă‚leminin olulerini kendi mĂ‚nĂ‚ ve aşkınla dirilt."(30) dedi ve onu irşĂ‚d ile gorevlendirdi.
Seyyid BurhĂ‚neddin, daha sonra, MevlĂ‚nĂ‚'dan izin alıp Kayseri'ye gitmiş ve orada ebedî Ă‚leme gocmuştur (1241-1242). Turbesi Kayseri'dedir.
MevlĂ‚nĂ‚, Seyyid BurhĂ‚neddin 'in Konya'dan ayrılışından sonra, irşad (Allah yolunu gosterme) ve tedris (oğretim) makamına gecti. Babasının ve dedelerinin usullerine uyarak beş yıl bu vazifeyi başarı ile yaptı. Rivayete gore dinî ilimleri tahsil eden dortyuz talebesi(31) ve onbinden cok muridi(32) vardı.
D. Hazret'i MevlĂ‚nĂ‚'nın Dostları, Halîfeleri; Kendisine ilham Kaynağı Olan Mutasavvıflar :
a. Şems'i Tebrîzî Hazretleri:
Bu zatın adı, Şemseddin Muhammed olup doğumu 1186'dır. Tebrizli MelekdĂ‚d oğlu Ali'nin oğlu olan Şems, tahsilini bitirdikten sonra, zamanının yegĂ‚ne şeyhi olarak gorduğu Tebrizli Şeyh Ebû Bekir SellebĂ‚f'a (sele ve sepet orucusune) intisap etti ve onun terbiye ve irşĂ‚dıyla yetişip olgunlaştı.
Şems, ulaştığı manevî makama kanĂ‚at etmediğinden daha olgun murşidler bulmak arzusuyla seyahate cıktı. Senelerce takati tukenircesine bir cok yerler dolaştı; zamanının Ă‚rifleriyle goruştu. Bu arifler, mĂ‚nĂ‚ alemindeki ucuşundan kinaye olarak Şems'e, Şems-i Perende (Ucan Guneş) adını vermişlerdir.(33)
Şems, tĂ‚ cocukluğundan itibaren fikren ve ruhen hur bir derviş, kendinden gecercesine İlĂ‚hî aşka dalarak yaşayan bir şahsiyettir.
Şems, kendisini ruhen tatmin edecek seviyede bir Hak dostu bulamayan ve hep kendi mertebesinde bir sohbet arkadaşı arayan bir kĂ‚mil velidir.
Yana yakıla, kendisine muhatap olabilecek, sohbetine dayanabilecek bir dost arayan Şems'in bir gece kararı elden gitti, heyecan icinde idi. Allah'ın tecellilerine gomulup mest olmuş bir halde munacatında :
"Ey Allah'ım.' Kendi, ortulu olan sevgililerinden birini bana gostermeni istiyorum." diye yalvardı.
Allah tarafından, istediğinin, Anadolu ulkesinde bulunan, Belh'li SultĂ‚nu'l-UlemĂ‚'nın oğlu Muhammed Celaleddin olduğu ilham edildi.(34)
Bu ilham ile Şems, 29 Kasım 1244 yılı Cumartesi sabahı Konya'ya geldi.(35)
1. Hazret-i Şems ile Hazret-i MevlĂ‚nĂ‚'nın Buluşmaları:
MevlĂ‚nĂ‚ ile Şems, bu iki kabiliyet, bu iki nur, bu iki ruh, nihayet buluştular; goruştuler.
Bu tarihte Şems altmış, MevlĂ‚nĂ‚, otuzsekiz yaşında idi.
Bu iki ilĂ‚hî Ă‚şık, bir muddet yalnızca bir koşeye cekilerek kendilerim tamamiyle Hakk'a verdiler ve gonullerine gelen ilĂ‚hî ilhamlarla sohbetlere koyuldular.
Sultan Veled der ki:
"Ansıdın Şems gelip ona ulaştı; ona mĂ‚şûkluk (sevilen, sevgili olmanın) hĂ‚llerini anlattı, acıkladı. Boylece de sırrı yucelerden yuceye vardı. Şems, MevlĂ‚nĂ‚'yı şaşılacak bir Ă‚leme cağırdı; oyle bir Ă‚leme ki, ne Turk gordu o Ă‚lemi ne Arap."(36)
2. Hazret-i MevlĂ‚nĂ‚'nın MĂ‚şûkluk Mertebesine Erişmesi:
Bu hususu Sultan Veled şoyle acıklar:
"Alemdeki erenlerin derecelerinden ustun bir derece vardır ki o, mĂ‚şûkluk durağıdır. Aleme bu mĂ‚şûkluk durağına dĂ‚ir haber gelmemiş; bu durakta bulunanların ahvĂ‚lini hicbir kulak işitmemişti. Tebrizli Şemseddin zuhur edip, MevlĂ‚nĂ‚ CelĂ‚leddin'i Ă‚şıklık ve erenlik mertebesinden, bu zamana kadar duyulmamış olan, mĂ‚şûkluk mertebesine eriştirmiştir. Esasen MevlĂ‚nĂ‚, ecelde, mĂ‚şûkluk denizinin incisiydi; herşey doner, aslına varır."(37)
3. Kim, Kimi Aradı?
Hatırlara gelebilecek, "Şems mi MevlĂ‚nĂ‚'yı aradı; MevlĂ‚nĂ‚ mı Şems'i?" sorusuna şoyle cevap verebiliriz:
Şems, MevlĂ‚nĂ‚'yı; MevlĂ‚nĂ‚ da Şems'i aramıştır.
Şems MevlĂ‚nĂ‚'ya Ă‚şık ve taliptir; MevlĂ‚nĂ‚ da Şems'e Ă‚şık ve taliptir. Cunku Ă‚şık, aynı zamanda maşuk; maşuk aynı zamanda Ă‚şıktır. MevlĂ‚nĂ‚ der ki:
"Dilberler (gonlu alıp goturenler, mĂ‚nevi guzeller) Ă‚şıkları, canla başla ararlar. Butun maşuklar, Ă‚şıklara avlanmışlardır.
Kimi Ă‚şık gorursen bil ki maşuktur. Cunku o, Ă‚şık olmakla beraber maşuk tarafından sevildiği cihetle maşuktur da.
Susuzlar Ă‚lemde su ararlar, fakat su da cihanda susuzları arar."(38)
4- Hazret-i MevlĂ‚nĂ‚'nın MĂ‚nevi Yolculuğundaki Safhaları:
MevlĂ‚nĂ‚, manevî yolculuğunu, olgunluğa ermesini, şu sozunde toplamıştır.
"Hamdını, piştim, yandım."
MevlĂ‚nĂ‚'nın pişmesi, babası SultĂ‚nu'l-UlemĂ‚ BahĂ‚eddin Veled ve Seyyid BurhĂ‚neddin'in feyizli nefesleriyle; yanması da Şems'in nurlu aynasında gorduğu kendi guzelliğinin aşk ateşiyledir.(39)
5. Hazret-i MevlĂ‚nĂ‚ ile Hazret-i Şems Hakkında :
MevlĂ‚nĂ‚, Şems ile Konya'da buluştuğu zaman tamĂ‚miyle kemĂ‚le ermiş bir şahsiyetti. Şems, MevlĂ‚nĂ‚'ya ayna oldu. MevlĂ‚nĂ‚, Şems'in aynasında gorduğu kendi eşsiz guzelliğine Ă‚şık oldu. Diğer bir ifadeyle MevlĂ‚nĂ‚, gonlundeki Allah aşkını Şems'te yaşattı.(40)
MevlĂ‚nĂ‚'nın Şems'e karşı olan sevgisi, Allah'a olan aşkının miyarıdır (olcusudur); cunku MevlĂ‚nĂ‚, Şems'te Allah cemĂ‚linin parlak tecellîlerini goruyordu.
MevlĂ‚nĂ‚ acılmak uzere bir guldu. Şems ona bir nesîm oldu. MevlĂ‚nĂ‚ bir aşk şarabı idi, Şems ona bir kadeh oldu. MevlĂ‚nĂ‚ zĂ‚ten buyuktu, Şems onda bir gidiş, bir neşve değişikliği yaptı.(41)
Şems ile MevlĂ‚nĂ‚ uzerine soz tukenmez. Son soz olarak şoyle soyliyelim :
Şems, MevlĂ‚nĂ‚'yı ateşledi; ama karşısında oyle bir volkan tutuştu ki, alevleri icinde kendi de yandı(42)
6. Şems'i Tebrîzî Hazretleri'nin Konya'dan Ayrılışı:
Şems ile buluşan MevlĂ‚nĂ‚, artık vaktini Şems'in sohbetine hasretmiş, Şems'in nurlarına gomulup gitmiş, bambaşka bir Ă‚leme girmişti. Şems'in cazibesinde yana yana donuyor, ilĂ‚hî aşkla kendinden gecercesine SemĂ‚ ediyordu.
Bu iki ilĂ‚hî dostun sohbetlerindeki mukaddes sırrı idrakten Ă‚ciz olanlar, ileri geri konuşmaya başladılar. Neticede Şems, incindi ve MevlĂ‚nĂ‚'nın yalvarmalarına rağmen, Konya'dan Şam'a gitti (14 Mart, 1246 Perşembe).(43)
7. Hazret-i Şems'in Konya'ya Donuşu:
Şems'in ayrılığından derin bir ıztırĂ‚ba duşen MevlĂ‚nĂ‚, manzum olarak yazdığı guzel bir mektubu, Sultan Veled'in başkanlığındaki kafileyle Şam'a, Şems'e gonderdi.
Sultan Veled, kafilesiyle Şam'a vardı, Şems'i buldu ve babasının davet mektubunu, hediyelerle birlikte, saygıyla Şems'e sundu. Şems:
"Muhammedi tavırlı ve ahlĂ‚klı MevlĂ‚nĂ‚'nın arzusu kĂ‚fidir. Onun sozunden ve işaretinden nasıl cıkılabilir?" (44) diyerek, MevlĂ‚nĂ‚'nın dĂ‚vetine icabet etti ve 1247'de, Sultan Veled'in kafilesiyle, Konya'ya dondu.
__________________