muzik ve tiyatro,
muzik tiyatro ilişkisi,
muzik ve tiyatro ilişkisi
Muzik Oyun Tiyatro İlişkisi - Muziğin Tiyatro İle İlişkisi
Carl Orff’un İşliği ya da yaygın adı ile oğretisi artık Turkiye’de genel hatları ile bilinmekte ve bir cok muzik eğitimcisi tarafından uygulanmaktadır. Bu yuzden burada Carl Orff oğretisine girmeden doğrudan, “Oyun ve Tiyatro Pedagojisi”ni acımlayalım. Daha sonra da bu alanı, ozellikle “muzik eğitimi” ile ilişkilendirerek devam edelim.
“Oyun ve Tiyatro Pedagojisi” Turkcedeki bir diğer adı ile “drama” nedir, drama-tiyatro ilişkisi ve bu alanın en temel bileşenleri nelerdir..
Dramanın sozluksel anlamı devinimdir; Yunancada “dran” yapmak anlamına gelir. Metinsel anlamda drama, lirik olandan ve epik olandan anlatıya dayalı olmamasıyla ayrılır. Dramatik metin oyun kişilerinin kendi soylemleriyle oluşur. Dram teorisi anlamında meseleye yaklaşırsak tartışmak istediğimiz olgu cok farklı bir boyut alır: Antik Yunan’da drama –ki burada Aristo soz konusudur– hareketin taklidi anlamındadır. Tam bu noktada tiyatroya doğru bir kaymanın gercekleştiğini goruyoruz. Zira dram teorisi anlamında konuya yaklaşmaya devam edersek, her tarihsel donemde bu teorinin farklılıklar gostererek ilerlediğini saptarız. Konudan sapmamak adına dramanın “devinim” tanımlamasında kalarak bunu acmaya calışalım. Dramatik olan, kuvvetli bir ruhsal devinimle istemeyi ve yapmayı kışkırttır; yani burada icerden dışarıya doğru bir devinimin, insanın icsel dunyasının eyleme gecme isteğini guclendirerek dışarıya doğru bir devinimi soz konusudur. Dramatik olmayan ise, icsel bir aktifliği icermeyen devinimlerdir: Yani devinimin icsel bir istekle ve kuvvetlice dışarıya doğru yonelmediği durumlardır.[2] Daha aydınlatıcı olması acısından hemen pratikten bir ornek vererek acımlamaya calışalım. Şu anda dinleyicilerden biri kalkar ve tuvalete giderse buna ilişkin soyleyebileceğimiz, bunun sadece bir devinim olduğudur. Bu devinim bize, kişinin bir ihtiyac nedeniyle hareket ettiğinden başka bir şeyi anlatmaz. Kişiye ozel ve sıradandır. Ancak, aynı kişi ayağa kalkıp benim bu anlattıklarımın yanlış ve sacma şeyler olduğunu soyleyerek, benimle tartışmaya başlar ve bana başka duşunsel olgular sunarsa ve bu tartışmayı tırmandırarak sonunda salonu terk ederse, bu tamamen başka bir devinim bicimini oluşturur. Bu noktada oluşan devinim, artık burada bulunan herkesi ilgilendiren bir devinime donuşmuştur. Kişinin itiraz bicimi, tartışmada kullandığı temel duşunsel olcutler, icsel dunyasının dışa vurumu şeklinde oluşur.
Oyleyse somut olarak gorulduğu gibi, her devinimi drama olarak tanımlamak doğru değildir. Bu noktada dramayı “derinlikli devinim” olarak tanımlayabiliriz
“Oyun ve Tiyatro Pedagojisi” ya da ulkemizdeki yaygın kullanımıyla “drama” işte tam bu noktada tiyatroyla ortuşur. Tiatral olan oz itibariyle bu derinlikli devinimle ilgilenir. Sıradan devinim, ya da cıplak anlamıyla devinim, nedenselliği icermediğinden onun alanına girmez. Girerse ne olur? Tiatral olan ilgincliğini yitirir. Peki bu her turden tiatral form icin gecerli midir diye bir soru sorulursa buna rahatlıkla evet diyebiliriz. Zira bu ozdur ve bu oz ustune ceşitlemeler yapılır. Şimdi tam bu noktada tiyatroya gecebiliriz.
Tiyatronun en genel gecer tanımını şoyle yapabiliriz: “A kişisi B kişisini vucuda getirirken C kişisi onu izliyorsa bu ana tiyatro diyebiliriz”. Bu andan onceki de tiyatro değildir, sonraki de tiyatro değildir. Esas olan “an”dır. Burada somut olarak gorulduğu gibi tiyatroda bir seyreden unsuru vardır. Ve yukarıdaki tanım tiyatronun asgari var oluş bicimini de ortaya koyar. Bu noktada tiyatronun bu asgari varoluş bicimi ceşitlenerek kendini cok farklı bicimlerde gosterebilir.
Tiyatro bir başka anlamda kulturel bir sistemdir ve bu kulturel sistem kendi gostergeleriyle bir anlamlar butunu oluşturur ve seyirci bu anlamlar butunuyle yuzleşir. Bu yuzleşmenin estetik ve sosyal boyutu uzun bir zaman diliminde ve yorucu bir calışmayla ortaya cıkar.
Kafa karıştırmaması icin hemen bir saptamada bulunmak gerekir, oyun ve tiyatro yaparken (drama) yapılan doğaclamaların sadece katılımcılar tarafından izlenmesi tiatral bir durumdur, ancak tiyatro değildir: Burada esas olan katılanların kendi yaratıcılıklarını, hayata bakışlarını, algılarını geliştirmek ya da bir sosyal temayı tartışmaktır. Yani dışa kapalıdır, yapana yoneliktir, icseldir.
Tam bu noktada tiyatro ve dramanın yine kesiştiğini goruyoruz: Tiyatro terminolojisinde oyuncu, yonetmen ve diğer yaratıcıların uretim sureci tiyatro olarak algılanmaz, o surece prova denir. Nedeni yukarda soylendiği gibi kamuya acık olmamasında yatar. Adına prova denen surec aslında her kulturde farklı anlamlar taşır, ancak en genel anlamıyla bir yaratım surecidir. Ve bu yanıyla dramayla ortuşur. Gorulduğu gibi drama ve tiyatro yaratım surecinde işleyiş olarak benzerlikler gosteriyor. Ancak en onemli olan ve unutulmaması gereken yan dramanın tamamen ice donuk oluşu, tiyatronunsa hem ice hem de dışa, yani hem oyuncuya hem seyirciye donuk oluşudur.
Bu noktada oyun ve tiyatro pedagojisi acısından “drama-tiyatro ilişkisini” değerlendirirken iki onemli olgu ustunde durmak gerekiyor; yaratma yetisinin geliştirilmesi ve buna paralel olarak geliştirilenin kendisini ifade edeceği arac ve gereclerin yetkin ve zamanında kullanımı. Bu iki olgu arasında diyalektik bir ilişki soz konusudur; hammadde olmadan uretmek istenilen nesne uretilemez; yine aynı anlama gelmek uzere uretilecek olan nesnenin uretme teknikleri konusunda gerekli bilgi, beceri, arac ve gerece sahip değilseniz yine uretimde sorunlarla karşılaşırsınız. Marangoz icin keser, bıckı, civi vs. ne ise bir oyun ve tiyatro pedagogu icinde tiyatro teknikleri odur. Burada onemli bir noktaya geliyoruz: Bu işin zanaatcılığını bilmeden bu iş yapılamaz; daha da otesi marangoza yapması gereken şeyi tarif eden birileri vardır, ama bir oyun ve tiyatro pedagogu, hem marangoz hem de tasarımcıdır. İşte bu saptama bizi tekrar bu paragrafın başında sozu edilen “yaratma yetisinin geliştirilmesine” geri goturur. Kendi yaratıcılığını geliştirmek gerektiğinin bilincinde olmayan ve bu yonde kendini zorlamayan bir oyun ve tiyatro pedagogu zorunlu olarak calıştığı insanların da yaratıcılıklarını geliştirmesine katkıda bulunamaz. Tam bu noktada olgulara ve yaşantımıza yeniden başka bir bakış acısından bakma zorunluluğu gundeme gelir; ki bu alışılagelenin reddidir. Bir başka olgu ise “deneme ve keşfetmedir.”
“Deneme ve oğrenme arasında doğrudan bir ilişkinin varlığından soz edebiliriz; denemek oğrenmeyi hedefler. Başarısızlıkla sonuclanmış bir deneyden bile bir şeyler oğreniriz; başarısızlığın nedenlerini kavramak başlı başına bir oğrenme ve kavrama surecidir.” Aslında her oyunsal etkinlik deneysel oğeleri bağrında barındırır; basit ve sıradan değildir, bilinmeyenden bilmeye ve kavramaya doğru yonelir. Bu bir anlamda oyunun kendisi ile denemeye girişmektir.
Scheuerl oyuna ve oyunun işlevine boyle değiniyor, ancak bu işlev tiatral acıdan da adına prova denen surecte kendiliğinden işler. Surekli bir deneme ve keşfetme sureci hem oyuncu hem de oyun ve tiyatro yapmak isteyen kişi icin gecerlidir.
Bir başka olgu ise dramada tiyatro tekniklerinin, tiyatroda da dramanın ice donuk yanının kullanılıyor olmasıdır. Dolayısıyla tiyatro ve drama ya da aynı anlama gelmek uzere oyun ve tiyatro pedagojisi birbiri icine gecmiş halkalardır. Grubu yonlendiren kişi, daha doğru bir deyimle oyun ve tiyatro pedagogu oyunun ve tiyatronun olanaklarını işlik surecinde doğru ve yerinde kullanmalıdır. Bu yapılan işliğin sağlıklı ve etkin olabilmesinin temel kuralı olmalıdır.
Artık “oyun ve tiyatro pedagojisi”nin yani “drama”nın en temel bileşenlerini acımlayabiliriz. Bu alanın en temel bileşenleri “Tiyatro Ansiklopedisi”nde H.W.Nickel tarafından şoyle acıklanmıştır: Bedene Dayalı Oyunlar ve Alıştırmaları- Materyal Oyunları ve Alıştırmaları-İletişim-Etkileşim Oyunları ve Alıştırmaları-Sozel Oyunlar ve Alıştırmaları- Grup Dinamiği Oyunları ve Alıştırmaları-Rol Oyunları ve Alıştırmaları-Doğaclama- B. Brecht’ in Oğrenme ve Oğretme Oyunları- Tiyatro.
Alanın iceriğinin oyunu ve tiyatro tekniklerini kapsadığını goruyoruz. Oyun teorisi ve oyunun her yaştaki cekiciliğini, gucunu biliyoruz. Burada oyun derken, hem bilindik anlamda cocuk oyunlarını hem de tiatral anlamda alıştırma niteliği de taşıyan oyunları iceren bir yapıdan soz ediyoruz. Alanın bileşenlerini acımlarken, muzik ile nasıl ilişkilendirebiliriz, bu alanı “muzik eğitimi”nde nasıl işlevsel olarak kullanabiliriz orneklerle gorelim.
Buraya kadar aktarılanlar drama, drama tiyatro ilişkisi, dramanın yani oyun ve tiyatro pedagojisinin en temel bileşenlerini icerdi. Bu noktadan itibaren drama ve muzik eğitimine bir geciş yapabiliriz.
Gectiğimiz yıl itibariyle bir cok yayınevi AB sureciyle bağlantılı olarak yeni mufredat programındaki kazanımlardan hareket ederek kitap yazma girişimlerinde bulundu. Bu calışmaların en onemli kısımlarından biri ise oyun-tiyatro-muzik bağlantısına ozel onem verilmesiydi. Bu bağlamda oğretmenlere yonelik uretilmiş bir model calışmadan soz etmek isterim. Oğretmenlere Yonelik Eğitimde Drama Model Calışması’nın onemli bir kısmını Ritim–Muzik–Hareket Doğaclamaları oluşturmaktadır. Şimdi bu model calışmayı acımlayalım.
Bu model calışma, muzik oğretmenlerini ve sınıf oğretmenlerini (muzik eğitimi ve drama eğitimi almış olmak koşulu ile) kapsamaktadır. Burada muzik oğretmenlerinin bu iki alan arasında nasıl ilişki kurabileceklerine ilişkin ornek calışmalardan ve en temel hedeflerden soz edelim.
Alanın en temel bileşenlerinden olan “bedene dayalı oyunlar ve alıştırmalar” hem tiyatroda, hem dramada, hem de muzik eğitiminde en onemli araclardandır.
Zira beden bizim butun deneyimlerimizi icerir ve yansıtır.
Cocukların belli hareket dizgelerine gore hareket ettikleri bilinen bir olgudur. Okul ve ev arasında gecen bir yaşam ister istemez bedenin belli hareketleri tekrar etmesini zorunlu kılar.
İşte bedene dayalı oyunlar ve alıştırmalar oncelikle bu hareket dizgelerini kırmayı hedefler.
Bedenin alışılagelenden farklı olarak belirli bir hedef doğrultusunda kullanılması cocukta beden bilincini geliştirecektir.
Bir başka olgu ise bedenle bir tema ustune calışmak cocuğun algısını geliştirecek ve başkalarının bedenlerini, bedensel ifade bicimlerini algılamasını kolaylaştıracaktır.
Bedene dayalı oyunları ve alıştırmaları muzik eğitiminde duşunduğumuzde; dortluk notanın- birlik notanın- sekizlik nota ve diğerlerinin oğretiminde, ritmin algılanması ve icselleştirilmesinde, hız ve hareket terimlerinin oğretiminde son derece işlevsel olarak kullanabileceğimizi soyleyebiliriz. Buradaki alıştırmaları coğaltabilir ve grupların ya da sınıfların duzeylerine gore geliştirebiliriz.
Rol oyunları ve alıştırmaları; rol oyunları doğaclamanın bir alt basamağıdır. Bu alıştırmalar drama acısından cok onemli olan doğaclama yapma becerisinin geliştirilmesinde onemli katkıda bulunur. Bu muzik icin de katkı sağlar. Tam burada Carl Orff oğretisinden yararlanabiliriz. Orff’un oğretisi bu alıştırmalarla ortuşerek muzik oğretmenlerine yeni ve yaratıcı fikirler verir. Rol oyunları ve alıştırmaları, empati kurmayı, gozlem gucunu geliştirmeyi, her şeyden onemlisi gozlemi bedenle yansıtmayı hedefler. Bu hedefleri muzik adına da kullanabiliriz. Ama buradaki esas hedefimiz ozellikle birlikte muzik yapabilme alışkanlığının sağlanması ve geliştirilmesi olmalıdır. Buna yaratıcılığı kullanarak daha pek cok konunun ya da kavramın anlatımını da ekleyebiliriz. Birlikte muzik yapabilme hedefi doğrultusunda model calışmadaki orneğimiz “ritim-ses doğaclamaları” olmuştur. Bu calışmada Orff calgılarının yanı sıra, farklı tınılardaki nesnelerin kullanımı materyal oyunlarını da kapsayan bir yapıya sahip olup, cocuklarda yaratıcılığı tetikleyerek, cevredeki seslere karşı da duyarlı olmalarını sağlar. Ritim- ses doğaclamaları oncelikle birbiri ile uyumlu farklı ritimlerin vurulduğu, bu esnada buna her bir katılımcının cıkardığı seslerden oluşmaktadır. Bu doğaclamada ritmin ve sesin uyumunun yakalanması cok onemlidir. Cunku burada artık birlikte muzik yapılmaktadır. Bu calışma amatorlerle yapılırken cıkartılan seslerin belli bir tonda olmasını beklememeliyiz. Fakat bu calışmalarda garip bir şekilde genellikle kendiliğinden oluşan bir uyum yakalanmaktadır. Bunu da doğanın uyumu diye adlandırabilir ya da o gune kadar oğrenilenlerin bir bicimde yansıması diyebiliriz.
Bu model calışmada gelinen en ust seviye diyebileceğimiz ornek calışma ise ritim-ses-hareket doğaclamaları olmuştur. Bu calışmanın en onemli yanı ritmi, sesi ve hareketi kullanarak yeni anlamlar uretmektir. Ritmi icselleştirmiş bir oğrenci, bu doğaclamada bedenini de kullanarak bir anlatma bicemi de oğrenmiş olacaktır. Cunku muzik ve ritim başlı başına yaşama dair olanın anlatımında onemli bir bicemdir. Bu aynı zamanda ses, ritim ve hareket arasında bir ilişki kurularak imgelemi harekete geciren bir calışmadır. Bu doğaclamayı gercekleştirebilmek icin, iyi bir grup dinamiğinin ve muziğe ilişkin bir birikimin sağlanmış olması gerekmektedir.
Sonuc olarak muziğin, oyun ve tiyatro ile olan ilişkisini muzik eğitiminde iyi bir secenek olarak değerlendirebiliriz. Carl Orff’ un oğretisinin, uzerinde durmamamıza rağmen Dalcroze’un hareket ve dansla ritme verdiği onemin, bu alanla ilişkilendirilerek yeni bir şekle donuşturebileceğini gorduk. Bu calışma ile iki alan arasında ilişki kurulabileceğine ilişkin bir adım atıldı.
Bu adımları yapılan model calışma uzerinden sıralayacak olursak; dortluk nota ve sekizlik notanın rol oyunları alıştırmalarından yola cıkarak, yaşantı icerisindeki tiplemelerle oğretimi, ritmin icselleştirilmesi, hız ve hareket terimlerinin oğretimi (farklı tempolar ve ısınma alıştırmaları bunun icin iyi bir ornek calışmadır), Orff calgıları ile yapılan doğaclamalar ve bu doğaclamayı bedeni ile yoneten kişi, gurluk terimlerinin oğretiminde kullanabileceğimiz diğer bir ornek calışmadır, ritim-ses doğaclamaları birlikte muzik yapabilmenin yanı sıra ritim ve ses arasındaki uyumun yakalanabilmesi adına onemli başka bir ornek calışmadır, dilin ritminin bulunması ve yine ritim duygusunun geliştirilebilmesi icin tekerlemelerin oyunlaştırılması, bir anlatı bicemi olarak sozel oyunlar kapsamında yer alabilir, buna ilişkin orneklerden yola cıkılarak cocuklara yeni tekerlemeler uretmeleri sağlanabilir, ritim-ses-hareket doğaclamaları da oğretilenlerin şekillendirildiği er meydanı olarak kabul edilebilecek başka bir ornek calışmadır.
Bu noktada, bu calışmaların detaylandırılarak uygulanabileceğini vurgulayabiliriz. Kuşkusuz bu calışmaları yurutecek bireylerin bu calışmanın yurutulebilmesini olanaklı kılacak asgari birikime sahip olması hayati oneme sahiptir.
Hareketten ritme, ritimden sese, sesten figur yaratmaya doğru yol alan bir grup calışmasında muziğe, tiyatronun araclarına ağırlıklı olarak ihtiyac vardır. Ayrıca bu turden calışmaların onceden ve detaylı bir bicimde tasarlanmış olması vurgulanması gereken bir noktayı işaret eder.
Muzik eğitiminin sadece muzik eğitimi veren okulların olanaklarına bırakmak sorunlu bir kulturel yaşantıya işaret eder. Onemli olan muzik eğitimini icselleştirebileceğimiz oyun ve tiyatro pedagojisi gibi alanları devreye sokarak muzik eğitimini Avrupa’da da olduğu gibi ceşitlemenin yollarını aramaktır.
Kaynak mimesis-dergi.org
Muziğin Tiyatro İle İlişkisi
Gündemdeki Konular - Haberler0 Mesaj
●32 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Gündemdeki Konular - Haberler
- Muziğin Tiyatro İle İlişkisi
-
13-09-2019, 03:06:17