Karagoz ve Hacivat oyunu
Karagoz ve Hacivat Mandıra oyunu

NÂreke zırıltısı ve tef velvelesi ile gostermelik kaldırıldıktan sonra Hacıvat semai soyleyerek gelir.
Sana dil vereli cÂna aman
Semai bittikten sonra Hacıvat perde gazelini okur, perde gazeli bittikten sonra devamla;
Hacıvat: Huzur-u haziran, cemiyyeti irfan, vakt-i safayı merdan, laindir, dinsizdir, munafıktır şeytan, şeytana lanet, rahmÂna hamd-u bigayet ve bizi seyredenlere sıhhatler dilerim (Hacıvat burada eğilip yeri oper) NÂdanlar eder sohbeti nÂdanla telezzuz DivÂnelerin hem-demi divane gerektir Beyt-i guzinin mueddasınca her hÂli lÂtif, etvÂrı zarif, fasuhillisan, musahibeti tatlı
Karagoz: (pencereden) Hoş geldin keci suratlı
Hacıvat: Bir yÂri vefÂdar olsa, geliverse şu dort koşe perde uzre ayak bassa, o soylese ben dinlesem, ben soylesem o dinlese
Karagoz: (pencereden) Şu Hacıvat’ın suratına da leylekler kaka etse
Hacıvat: Her ikimiz soyleşirken seyreden ahibba safayÂb olsalar, iş ne imiş diyelim işimizi mevlam rast getire Ah bana bir eğlence medettt Yar bana bir eğlence amann amannnnn
Karagoz: (pencereden) Hacıvat bağırma, evde cocuk uyuyor
Hacıvat: Aman bana bir eğlenceeee
Karagoz: (pencereden) Aşağı inersem boğazını sıkarım, defol kapımın onunden
Hacıvat: (gazel okur gibi) Gelse o ceşm-i siyahımmmmmm, handeler peyda olurrrrrr
Karagoz: (aşağıya tlar, boğuşurlarken) Seni gidi edepsiz seni
Hacıvat: Aman Karagozum yavaş ol boğazımı sıktın
Karagoz: Elini cek ordan para kesesini aşırma
Hacıvat: Yapma Karagoz sakalımı yoldun (Hacıvat kacar)
Karagoz: Of amann, oldum bayıldım, eski minderler gibi yerlere yayıldım, amanın kaburga kemiklerim, karnım, bağırsaklarım, ille de armud-u fukaram vay vay vay. (ayağa kalkar) Seni gidi idare fitili, mum bacaklı, keci sakallı, dilenci kıyafetli adam seni... Hele bir daha gel de bak bacağından tutar t kurbağalı dereye kadar atarım (kendi kendine) amma da attık haa, seni gidi on kere ızgaraya konmuş, yirmi masa dolaşmış, doksan dokuz sarhoşun ağzından arta kalmış meyhane kulbastısı suratlı adam seni, işte ben gidiyorum, hele bir daha kapımın onune gel de bak cocuğun oturağını başına atmazsam bana da Karagoz demesinler (gider)
Hacıvat: (gelir) Vay, Karagozum gitmiş ha?!.. Giderken de para kesesini duşurmuş, (bir cocuğa seslenir gibi) Ban bak oğlum, o keseyi bırak, o para kesesi Karagozundur, demincek burada benimle boğuştu evine gitti, o duşurmuş olacak, (Cocuk taklidi yaparak) Hacıvat amca, kesenin ici para dolu (kendi sesiyle) ver onu bana
Karagoz: (icerden) Galiba ben para kesesini duşurmuşum, (gelir) Ya Hacıvat, seninle boğuşurken para kesemi duşurmuşum, sen de cocuklardan aldın, ben evden işittim ver kesemi
Hacıvat: Ama Karagozum bakalım o kese senin mi?
Karagoz: Elbette benim
Hacıvat: Diyelim ki senin, belki de başkasının olabilir. İspat etmen lazım
Karagoz: İşte basbayağı benim
Hacıvat: Peki diyelim ki senin, keseniz neden mÂmul idi? Atlastan mı? Patiskadan mı? Boncuktan mı?
Karagoz: (kendi kendine) acaba nedendi... Şey atlastandı
Hacıvat: Değil Karagoz
Karagoz: Evet değil, şeydendi (duşunerek) boncuktandı
Hacıvat: Değil Karagozum bilemedin
Karagoz: (iki buklum vaziyette, duşunerek) Hah bildim basmadandı
Hacıvat: Diyelim ki bildin, icindeki paralar ne cinstendi
Karagoz: Ne cinsten olacak, işte para cinsinden
Hacıvat: Evet para cinsindendi ama kac tane yuzluk, kac tane milyonluk?
Karagoz: Birkac yuzluk, birkac milyonluk biraz da bozuk para vardı
Hacıvat: Olmaz karagozum olmaz, tane tane bilecek ve soyleyeceksin
Karagoz: Bir tane yuzluk, iki tane milyonluk
Hacıvat: Hayır bunların hic biri yoktu
Karagoz: Ya ne vardı?
Hacıvat: Hayır hic
Karagoz: Defol şurdan a mendebur (tokat atar, hacıvat gider) Sen gidersin beni buraya mıhlamazlar, pamuk ipliğiyle hic bağlamazlar, ben de neyler ceker giderim iydgahta dollaba dilber seyrine bakalım ayine-i devran ne suret gosterir, sallan bullan koca oğlan sallan (giderek evinin kapısını calar, karısına seslenir) Yahu ac
Karagozun karısı: (icerden) İnayet ola başka kapıya git
Karagoz: (kendi kendine) Ay karım beni dilenci sandı, yahu benim, kocan geldi kocan
Karagozun karısı: (icerden) Biz kocanları attık, inekci hasan ağa topladı goturdu
Karagoz: Ben, kufenin dibi delikti de yolda giderken duştum, tekrar geri geldim canım karıcığım, işte ben geldim
Karagozun karısı: (icerden) Sen, kimsin
Karagoz: Kim olacak eve ekmek getiren geldi
Karagozun karısı: (icerden) Aaa, bakkal Bodos sen mi geldin?
Karagoz: Hayır Anastas geldi, yahu benim işte ben
Karagozun karısı: (icerden) Sensin ama kimsin?
Karagoz: Sersem sensin, yani ev sahibi geldi ev sahibi
Karagozun karısı: (icerden) Yaa, biz bizimkiyle konuştuk, inşallah iki aylık birden vereceğiz
Karagoz: (kendi kendine) Zaten herifin ev aylığı vermeye gonlu yok ki, yahu sen ne tuhaf kadınsın, işte benim kocan kocan
Karagozun karısı: (icerden) Aaa! Sen benim kacıncı kocamsın, birinci kocam mı, ikinci kocam mı, ucuncu, dorduncu beşinci kocam mı?
Karagoz: Desene bizim eve bizden once posta uğruyor, dur deftere bakayım da oyle geleyim, yahu rezaleti bırak da kapıyı ac. Fena sıkıştırdı poturlara kacıracağım ha
Karagozun karısı: (icerden) Dur acayım (kapıyı acar) gel bakalım benim cırpıcı cayırı sakallı kocacığım
Karagoz: (icerden) Geldim benim Veliefendi suratlı karıcığım
Karagozun karısı: (icerden) Bugun yine hangi berbere traş oldun, misler gibi kokuyorsun
Karagoz: (icerden) Traş filan olmadım, kapının onunde poturlara doldurdum, onun kokusu olsa gerek
Karagozun karısı: (icerden) Ne o herif, ne yapıyorsun?
Karagoz: (icerden) Yorgunum uykum var yatıyorum
Karagozun karısı: (icerden) Hay sen yattıkca allah bana omurler versin
Karagoz: (icerden) Cenen tutulsun
(Şarkı eşliğinde Rabiş Hanım gelir)
(Şarkı: Dugah sofyan) Yalınız bÂis-i nÂlem benim ağyÂr değil
Rabiş: (kendi kendine) Ah gele gele geldim buracığa, dahi gonlum nereciğe, A dostlar buralarda da kimsecikler yok
Karagoz: (icerden) Kapının onunde biri kendi kendine konuşuyor, acep kim ola? (penceresinden bakarak) Ooo! Bu da kim? (aşağıya atlar) Efendim!
Rabiş: (korkar) Aaa! (geri geri kacar) Ay odum koptu
Karagoz: A canım neden korktunuz, damağınızı kaldırayım (rabişin ağzına elini sokar) Ohh gecmiş olsun
Rabiş: Sizin evin kapısı yok mu pencereden atladınız?
Karagoz: Kimseyi bekletmemek icin pencereden atlarım, siz boyle guzel guzel şarkılar soyleyerek nereden gelip nereye gidiyorsunuz?
Rabiş: Sormayınız efendim, derdimi soylesem hungur hungur ağlarsınız
Karagoz: Aman efendim, dertsiz insan mı olur? Ama derdini soylemeyen derman bulamaz derler
Rabiş: Benim bir sarhoş kocam vardı, her akşam icer icer gec vakitler eve gelir, beni ihmal eder, ac susuz bırakır, ustelik de beni dover. Bu akşam da geldi bulut gibi sarhoş, ağzı burnu karışmış
Karagoz: Vay utanmaz adam
Rabiş: Ben boyle her akşam ac mı oturacağım, dedim. Benim keyfime kimse karışamaz diyerek beni bir temiz dovdu, sonra da kapı dışarı attı. (ağlar) Ben nerelere gideyim.
Karagoz: (ağlar gibi) Ah ağlama canım ağlama, sokakta kalmazsın, sen ağladın benim de dertlerimi ayaklandırdın.
Rabiş: Vah vah, sen de mi benim gibi bîcÂresin?
Karagoz: (ağlar gibi) Sorma yavrum sorma, benim de bir nankor karım vardı. Getirdiğim yiyecekleri ziyan zebil ederdi, kokutur kopeklere atar, getirdiğim cÂnım ipekli kumaşları parcalar, minderler altına atardı. Bana yapmadığı yoktu, en sonu dun akşam savuştu gitti.
Rabiş: Peki şimdi evde kim var?
Karagoz: (ağlar gibi) Ahh... kimseler yok, (iki buklum olarak kendi kendine) acaba bir teklif yapsam mı, nasıl giderse gitsin (başını kaldırır) senin kocan seni atmış, benim karı da evden savuştu...
Rabiş: Evet efendim
Karagoz: Acaba sen bana allahın emriyle varırı mısın?
Rabiş: Sizin gibi bir ağa beni kabul ettikten sonra niye varmayayım, eviniz her halde buyukcedir sanırım.
Karagoz: Oldukca
Rabiş: Her halde uc dort odalı olmalı
Karagoz:: Daha buyuk
Rabiş: Beş altı oda?...
Karagoz: Cık canım cık, oralarda arabacılar oturur
Rabiş: Sekiz on odalı olacak sanırım
Karagoz: Ben gecen akşam uyurken yangın varmış. Bekci yangın var diye bağırırken sopasını yere vurayım derken ayağıma vurmaz mı..
Rabiş: O neden?...
Karagoz: Ben yatarken ayaklarım sokakta kalmış da ondan
Rabiş: Anladım, eviniz ufakmış, ziyanı yok gonuller geniş olsun
Karagoz: Hadi buyrun gidelim. (gider)
Rabiş: Aşk-ı yÂran, muhabbet-i cÂnan, ben de gidiyorum yeni evime ya heyy... (gider)
Karagoz: (icerden) İşte burası evimiz, şuası da mutfak. Yağ, pirinc, fasulye hepsi var, pişir pişir yiyelim.
Rabiş: Siz hic merak etmeyiniz. Ben oyle yemekler pişireyim ki yerken parmaklarınızı da beraber yersiniz...
Karagoz: Sen yemekleri pişire dur, ben bir uyku kestireyim
Rabiş: Gule gule yatınız, gule gule kalkınız
(Karagoz gider, şarkı eşliğinde celebi gelir)
(Şarkı Uşşak, Ağıraksak) Aldı Âğûş-i visÂlimden felek dildÂrımı
Celebi: Gele gele geldim buracığa, dahi gonlum nereciğe? Acaba benim nazlı yÂrim buralara gelmiş mi ola? Hele yerden bir taş alayım, yÂrimin penceresine rast gelir mi? (taşı atar, uyuyan Karagoz“un başına gelir)
Karagoz: (icerden) Aman ayy!.. Bu taş nereden geldi? (pencereden bakarak) Sen mi attın bu taşı?
Celebi: Afedersin baba, taş sana mı geldi?
Karagoz: (aşağı iner) Niye attın taşı?
Celebi: Baba senden bir şey soracağım
Karagoz: Sor bakalım
Celebi: Buralara Uskudar“dan hasıra şıctının kızı Rabiş hanım adında biri geldi mi?
Karagoz: Bir kadın geldi ama adını bilmiyorum, gidip sorayım
Celebi: Lutfen
Karagoz: (icerden) Yahuu
Rabiş: (icerden) Buyrun efendim
Karagoz: (icerden) Senin adın ne?
Rabiş: (icerden) Bana Uskudar“dan hasıra şıctının kızı Rabiş hanım derler
Karagoz: (icerden) Yaaa!... (perdeye gelir) Gelmiş oğlum
Celebi: Aman baba, git o yÂre benden selam soyle, Uskudar“dan Memiş gelmiş de
Karagoz: Olur (eve girer, icerden) Yahu oradan bana bir mendil ver
Rabiş: (icerden) ne yapacaksın?
Karagoz: (icerden) Uskudar“dan yemiş gelmiş
Rabiş: (icerden) Al da cabuk gel
Karagoz: (icerden) olur (perdeye gelir) Şu mendile doldur yemişleri
Celebi: Baba, ne yemişi?...
Karagoz: Sen demedin mi Uskudar“dan yemiş gelmiş diye?
Celebi: Hayır baba, Uskudar“dan Memiş dedim
Karagoz: Ver şu mendili (eve girer, icerden) Yahu al mendilini
Rabiş: Hani ya yemiş?
Karagoz: (icerden) yemiş değilmiş, Uskudar“da yemiş de burada patlamaya gelmiş
Rabiş: (icerden) Sakın onun adı Memiş olmasın?
Karagoz: (icerden) galiba oyle (perdeye gelir) Bana bak oğlum, sen o Rabiş hanımı ne yapacaksın?
Celebi: Baba git o yÂre benden selam soyle ve de ki;
Karanfilim suya duştu sumbulumsun sen benim
İki kaşın arasında bir gulumsun sen benim
TenhÂlarda sen benimsin ben senin
El yanında duşmanımsın sen benim
Karagoz: Olur soylerim (eve girer, icerden) Rabiş hanım bak bu oğlan ne dedi
Rabiş: (icerden) Ne dedi efendim?
Karagoz:
Karanlıkta suya duştum berbat oldu her yerim
İki kaşık al da gel birbirimizi yiyelim
TenhÂlarda sersem oldum, gormez oldu gozlerim
Manavlarda taze cıkmış muşmulamsın sen benim
Rabiş: (icerden) Oyle soylememiştir, sen yanlış anlamışsın
Karagoz: (icerden) Ya nasıl soylemiştir?
Rabiş: Karanfilim suya duştu sumbulumsun sen benim, İki kaşın arasında bir gulumsun sen benim, TenhÂlarda sen benimsin ben senin, El yanında duşmanımsın sen benim demiştir...
Karagoz: (icerden) Yaaa!...
Rabiş: (icerden) Sen de git ona benden selam soyle, de ki; Karanfilsin kÂrÂrın yok, Gonca gulsun tımÂrın yok, Ben seni coktan severdim ama, Senin benden haberin yok
Karagoz: (icerden)Olur soylerim (perdeye gelir) Bak oğlum bu karı senin icin ne dedi
Celebi: (sırıtarak) Ne dedi babacığım?
Karagoz: Sırıtma ulan dinle, Karanfilsin kÂrÂrın yok, Koca eşeksin tımarın yok, Ben seni coktan doverdim ama, Senin benden haberin yok dedi...
Celebi: Baba yanlışın var oyle dememiştir
Karagoz: Ya nasıl demiştir?
Celebi:Karanfilsin kÂrÂrın yok, Gonca gulsun tımÂrın yok, Ben seni coktan severdim ama, Senin benden haberin yok demiştir...
Karagoz: Madem siz birbirinizin ağzına tukurmuşsunuz ben arada ne oluyorum?
Celebi: Sen şimdi git ona soyle, herkes yÂrini almış mandıra safÂsına goturmuş, ben de onu alıp mandıra safÂsına gotureceğim
Karagoz: Olur soylerim (eve girer, icerden) Ban bak Rabiş hanım bu oğlan kim?
Rabiş: (icerden) Bu oğlan Uskudar“da basmacıdır, kendisine beş on kuruş borcumuz var, onu istemeye gelmiştir savıver gitsin
Karagoz: (icerden) Alacaklar boyle karanfilli mi istenir?
Rabiş: (icerden) Sen bakma onun laflarına, biraz capkıncadır, sav gitsin
Karagoz: (perdeye gelir) Bana bak oğlum, sen bunu mandıra safÂsına ne ile gotureceksin?
Celebi: Araba ile
Karagoz: Araba olmazsa?
Celebi: Fayton ile
Karagoz: Fayton olmazsa?
Celebi: Sîneme sarar oyle gotururum
Karagoz: Ac bakalım sîneni
Celebi: (sırıtarak) Aman babacığım sahiden geliyor mu?
Karagoz: Sen şoyle iyice ac sîneni, hem sıkı dur
Celebi: Gelsin, sînem onun icin daima acıktır (başını arkaya doğru eğer)
Karagoz: (bir tokat atar) Haydi gule gule git mandıraya (celebi gider, Karagoz eve girer) bana bak hanım attım tokadı defoldu gitti
Rabiş: (icerden) Ellerine sağlık, sana bir kahve pişireyim mi?
Karagoz: (icerden) Fena olmaz
(Şarkı eşliğinde kekeme gelir)
(Sarkı Uşşak, Aksak) Kacma dîdemden aman ey gulşenim
Kekeme: Ge.. ge.. ge.. gele.. ge.. ge.. geldik.. bu..bu..buracığa...da..da..dahi..g..go..gonlum...n e..nereciğe..he.hele ye.. yerden.. birta.. taş.. alayım.. daa.. at.. at.. atayım... ba.. ba.. bakayım... yaa.. ya.. yarimin.. pe.. penceresine.. ra.. ra.. rastt... ge.. ge.. gelir mi (yerden taş alır karagozun evine atar)
Karagoz: (icerden) Ay amannn.. kafama gene taş geldi (perdeye gelir) Ne attın taşı benim kafama?
Kekeme: A.. a.. afedersin..
Karagoz: Sinsilenden başlarım haaa!..
Kekeme: Ta..ta.. taş sa.. sa.. sana mı ge.. geldi
Karagoz: KellegÂhıma geldi, hem niye attın taşı?
Kekeme: Ba.. baba.. se.. sen bu.. burda.. mıı.. ot..ot.. oturuyorsun
Karagoz: Evet burda oturuyorum, ne yapacaksın?
Kekeme: Bu.. bu.. buraya.. Us.. Uskudardan ha. hasıra.. sıctının kı.. kızı.. Rabiş ha.. hanım ge.. gelmiş. ta.. ta.. tanır mı.. mı.. mısın?
Karagoz: Tanırım ne olacak
Kekeme: He.. he.. herkes.. yarini.. almış.. ma..ma.. mandıra sa.sa. safasına go..go..goturmuş.. be.. be.. ben de onu. a..a ..alıp ma..ma.. mandıra sa... sa.. safasına.. go.. go.. gotureceğim..
Karagoz: Dur haber vereyim (eve girer, icerden) Bana bak hanım
Rabiş: (icerden)Buyrun canım
Karagoz: (icerden) Bir herif daha geldi, dilinin makinası bozuk, Eyup vapuruna benziyor, pepepe, dedede
Rabiş: (icerden) Ha.. anladım, bizim Uskudar“daki kunduracı kekeme celebi. Gecenlerde bir cift kundura yaptırmıştım, parasını istemeye gelmiştir savıver gitsin
Karagoz: (icerden)Bu para mara istemiyor
Rabiş: (icerden) Ya ne istiyor?
Karagoz: (icerden) Herkes yÂrini almış mandıra safÂsına goturmuş, ben de onu alıp mandıra safÂsına gotureceğim diyor
Rabiş: (icerden)Canım işte parasını istiyor, sav gitsin
Karagoz: (icerden)Ben şimdi onu savarım, sen de pırtılarını yavaş yavaş topla (perdeye gelir) Bana bak oğlum, sen onu mandıra safÂsına ne ile gotureceksin?
Kekeme: A.. a.. Araba ile
Karagoz: Araba olmazsa?
Kekeme: Fa.. fa.. fayton ile
Karagoz: Fayton da olmazsa?
Kekeme: Sî.. sî.. sîneme sarar o.. o.. oyle.. go.. go.. gotururum
Karagoz: Ac sîneni hazır ol
Kekeme: ge.. ge.. gelecek mii..
Karagoz: Şoyle kafanı arkaya ver, hah şoyle, (bir tokat atar, kekeme kacar) Haydi sen de mandıraya (eve girer,ierden) Bana bak Rabiş hanım haydi sen de topla pırtılarını cek arabanı
Rabiş: (icerden) A benim guzel kocacığım, ben sana ne yaptım da beni kovuyorsun?
Karagoz: (icerden)Senin Uskudar“da kafese koymadığın esnaf kalmamış, hem bunlar pek alacaklıya benzemiyorlar. gelenler paradan değil Mandıra safÂsından bahsediyorlar
Rabiş: (icerden)Artık başka kimseler gelmez (ağlar gibi) ne olur beni kovma
Karagoz: (icerden)Eğer başka gelen olursa derhal pırtılarını topla
Rabiş: (icerden) Peki efendim
(Şarkı ile Hımhım Celebi gelir)
(Şarkı Uşşak, Aksak) Arzu ediyor vuslat-ı can bağışlar cÂnım
Hımhım: gele gele geldik buracığa, dahi gonlum nereciğe. Hele yerden bir taş alayım atayım bakalım yÂrimin penceresine rast gelir mi (yerden taş alıp atar, Karagozun başına gelir)
Karagoz: (icerden) Ay.. aman, kafam delindi (perdeye gelir) Taşı sen mi attın?
Hımhım: Afedersin, sana mı rast geldi
Karagoz: Bana, hem de kafama geldi, az kalsın tepem patlayacaktı, bana bak senin burnuna ne oldu?
Hımhım: Ben anadan doğma hımhımım
Karagoz: (eve girer, icerden) Yahuu!..
Rabiş: (icerden) Efendim
Karagoz: (icerden) bana şuradan biraz pamuk ver
Rabiş: (icerden) Pamuğu ne yapacaksın?
Karagoz: (icerden) Sen ver pamuğu (pamuğu burnuna sokarak perdeye gelir, hımhım gibi konuşmaya başlar) Ey oğlum taşı nicin attın?
Hımhım: Vay baba sen de hımhım mısın?
Karagoz: Evet ben de hımhımım
Hımhım: Sen anadan mı hımhımsın, yoksa babadan mı hımhımsın?
Karagoz: (Burnundaki pamuğu cıkararak) Ben ne anadan hımhımım, ne de babadan hımhımım, şimdi soyle bakalım taşı nicin attın?
Hımhım: Buraya Uskudar“dan hasıra sıctının kızı Rabiş hanım adında biri geldi mi?
Karagoz: Geldi ne olacak?
Hımhım: Herkes yÂrini almış mandıra safÂsına goturmuş, ben de onu alıp mandıra safÂsına gotureceğim
Karagoz: Rabiş hanıımm (kendi kendine hanımlar gotursun inşallah
Rabiş: (icerden) Buyurun efendim
Karagoz: (icerden) Bu sefer de burnu tıkalı bir herif gelmiş seni cağırıyor
Rabiş: (icerden) Ne yapacakmış beni?
Karagoz: (icerden) Mandıraya goturecekmiş
Rabiş: (icerden) Haa anladım, bizim hımhımzÂde gelmiş. Bu adam Uskudar“da manifaturacıdır, benden beş on kuruş alacağı var onu istemeye gelmiştir, savıver gitsin
Karagoz: (icerden) Hep alcaklar mandıra safÂsıyla mı para isterler
Rabiş: (icerden) Onlar nazik adamlardır, oyle isterler, savıver gitsin
Karagoz: (icerden) Olur (perdeye gelir) Oğlum sen onu mandıraya ne ile gotureceksin?
Hımhım: Araba ile
Karagoz: Araba olmazsa?
Hımhım: Faytonla
Karagoz: Fayton olmazsa
Hımhım: Sîneme sarar oyle gotururum
Karagoz: Ac sîneni oyle ise
Hımhım: Aman babacığım geliyor mu?
Karagoz: Sen ac sîneni, hem de sıkı dur
Hımhım: Neden?
Karagoz: Rabiş hanım hızlı gelir de ondan, (Hımhımın kafasını geriye iter) Hah şoyle sıkı dur geliyor
Hımhım: Sînem onun icin daima acıktır, hemen gelsin
Karagoz: (bir tokat atarak) Haydi cehenneme.. (Hımhım kacar) Şimdi karıyı sepetlemeli (eve girer) Bana bak Rabiş misin nesin, anlaşıldı Uskudar“da hasıra sıcmışsın, burada da kilimleri berbat edeceksin, haydi bakalım pırtını topla cık kapıdan dışarı
Rabiş: (icerden)A benim guzel kocacığım, sende hic merhamet yok mu, boyle gece yarıları benim gibi bîcare genc, guzel dilberi, edÂlı, şiveli, cilveli bir kızı nasıl kıyarsın da sokaklara atarsın?
Karagoz: (icerden, ağzını şaplatarak) Boyle kendini methetme, ağzım sulandı. Haydi otur bakalım, inşallah başka gelen olmaz
Rabiş: (icerden) Olmaz efendim olmaz
(Turku ile Tiryaki gelir)
(Turku Isfahan, Cifte sofyan) Fesliyen ektim gul bitti
Tiryaki: Gele gele geldim buracığa, dahi gonlum nereciğe, hele yerden bir taş alayım atayım, bakalım yÂrimin penceresine gelir mi?.. (yerden taş alıp atar)
Karagoz: (icerden) Aman ay vah, beynim delindi (perdeye gelir) Vay sen mi attın taşı pinpon herif
Tiryaki: Eyvah sana mı geldi, kusura bakma (ayakta uyumaya başlar)
Karagoz: Ay herif uyudu, Bana bak hey hemşeri uyan uyan Uskudar“da sabah oldu
Tiryaki: Bir miktar hÂbe varmıştım, Uskudar dedin de aklıma geldi, buraya Uskudar“dan hasıra sıctının kızı Rabiş hanım nÂmında tÂife-i nisÂdan biri geldi mi? (horlayarak uyumaya başlar)
Karagoz: Uskudar“da Nisan ayında tahin yiyen Rabiş hanım geldi mi diyor. Hem de uyuyor (durterek) Hey hemşeri, ihtiyar uyuma be
Tiryaki: Ha ne diyordum, evet ol dilberi ranÂ, afet-i devrÂn, mahbube-i zamÂn, hilÂl kaş, ceşmi siyah, al yanaklı kiraz dudaklı Rabiş hanımefendi acep geldi mi?
Karagoz: Sen uyurken geldi, baktı sen uyuyorsun savuştu gitti
Tiryaki: Eyvah, hangi canibe gitti?
Karagoz: Şu arkadaki camiye gitti
Tiryaki: Aman derhal yetişeyim (gider)
Karagoz: Haydi uğurlar olsun (eve girer)
Rabiş: (icerden) Yahucuğum sokakta kiminle konuşuyordun?
Karagoz: (icerden) İhtiyar bir herif gelmiş, ballandıra ballandıra seni sordu, ben de camiye gitti dedim, koşarak gitti
Rabiş: (icerden) Merak ettim de
(Turku soyleyerek Yahudi gelir) (Turku Huseyni, Duyek) Balat kapusundan girdim iceri
Yahudi: Nokari alişveriş, yoktur bir de eğleniş. Tamam ucbucuk verdi Balad“a yidiş geliş. Eskiler alayım, badana fırcalaru...
Karagoz: (pencereden) Ooo, bizim eskici Salamon gelmiş. (aşağıya atlar) Hoş geldin Salamon..
Yahudi: Eee, hoş bulduk Karagoz. Nasilsin bakalim, coluk cocuk, tavuklar, kediler, sozum sana eşekler, sipalar nasidirlar?
Karagoz: Bana bak ağzını topla tepelerim haa
Yahudi: Haydi ağzını topladin, kulaklarini salla bakalim...
Karagoz: Bana bak Salamon, yutturma, suratına yumruğu yersin ha..
Yahudi: (tokat yemiş gibi bağırır) Ey, ayayayay amanin can kurtaran yok mu
Karagoz: Ne bağırıyorsun be
Yahudi: Yormedin mi suratima vurdular
Karagoz: Vay yaygaracı kerata vay
Yahudi: Bana bak kuzum, buralara Uskudar“dan hasıra sıctının kızı Rabiş hanum yelmiş mi?
Karagoz: Gelmiş ne olacak
Yahudi: Yelmiş he, maşallah maşallah, ona soyle esyici Salamon yelmiş de
Karagoz: Sen ondan ne istiyorsun?
Yahudi: Ben ona eski feraceler parasini vermedi
Karagoz: Kac para istiyorsun ondan?
Yahudi: Yellibeş kuruş
Karagoz: Hepsi hepsi beş kuruş mu?
Yahudi: Nasil beş kuruş, yellibeş kuruş
Karagoz: Ya kadının parası yoksa?
Yahudi: Yelsin mandira safasına yideriz
Karagoz: Onu mandıra safasına ne ile gotureceksin?
Yahudi: Ondan kolay ne var, torbama kor yotururum
Karagoz: Ac torbanı geliyor
Yahudi: Aman aman cabuk yelsin
Karagoz: (bir tokat atarak) Haydi uğurlar olsun (yahudi gider, karagoz eve girer) Yahu ac kapıyı!..
Rabiş: (icerden) Gene nerelerdeydin
Karagoz: (icerden) Sen Uskudar“da tongaya koymadık kimse bırakmamışsın
Rabiş: (icerden) Gene kim geldi
Karagoz: (icerden) Eskici Salamon geldi, sen ondan ferace almışsın parasını ister
Rabiş: (icerden) Verdin mi?
Karagoz: (icerden) Verdim ya!..
Rabiş: (icerden) Nasıl verdin?
Karagoz: (icerden) Bir tokat attım suratına gitti gider
Rabiş: (icerden) Oh eline sağlık kocacığım
(Turku soyleyerek Beberuhi gelir) (Turku SabÂ, Sofyan) Vardım halebe bindim dolaba
Beberuhi: Bana adıyla sanıyla altıkulac beberuhi derler
Karagoz: (pencereden bakarak) Bu da kim be (aşağıya atlar) Sen de kimsin be?
Beberuhi: Vay sen beni tanımadın mı?
Karagoz: Senin adın ne?
Beberuhi: Bana adıyla sanıyla altıkulac beberuhi derler
Karagoz: Ulan senin neren altı kulac, beşbucuğun palavra
Beberuhi: Sen kimsin?
Karagoz: Benim adım karagoz
Beberuhi: Merhaba karagoz amca, nasılsın iyi misin, hoş musun, dolu musun boş musun, karga mısın kuş musun
Karagoz: Bu aptal be!.. bana bak burada ne arıyorsun?
Beberuhi: Buraya benim Rabiş hanım amcam gelmiş gordun mu
Karagoz: Ulan hem hanım hem amca olur mu
Bebruhi: Olmaz olur mu aptal enayi, once o benim hanım teyzemdi, sonra hastaneye gitti geldi hanım amcam oldu. Ha ha ha , hoşuma gitti meraba
Karagoz: Vay canına, sonra daha ne oldu
Beberuhi: Annem sana selam soyledi, bana on para vereceksin
Karagoz: On parayı ne yapacaksın
Beberuhi: İğne alacağım, torba dikeceğim, taş toplayacağım, hamam yapacağım
Karagoz: Sonra daha neler yapacaksın
Beberuhi: Hamamda senin kel başını yıkayacağım
Karagoz: (bir tokat atarak) Defol şuradan aptal sen de (eve girer)
Rabiş: (icerden) Canım gene nerelerdeydin
Karagoz: (icerden) Bir aptal gelmiş, bir takım sacma sapan laflar etti
Rabiş: (icerden) Sen de dinledin değil mi
Karagoz: (icerden)Attım tokadı defoldu gitti
Rabiş: (icerden) Beni sormadı mı?
Karagoz: (icerden) Sordu, hem dedi ki Rabiş hanım amcam nerede dedi. Ulan dedim, hem hanım hem amca nasıl olur dedim, onceden Rabiş hanımdı, hastaneye gitti geldi hanım amca oldu dedi. Ben de tokat attım defoldu gitti
Rabiş: (icerden) Cok iyi etmişsin eline sağlık
Karagoz: (icerden) Ben biraz yatacağım, zira cok yoruldum
Rabiş: (icerden) Gule gule yat, gule gule kalk
(Turku soyleyerek Tuzsuz Deli Bekir gelir)
(Turku Şehnaz, Evsat) Nice sevmeyeyim a dostlar aman bir acaip dili var
Tuzsuz: (bir nÂra atarak) Eyyy gidi felek, ey gidi felekkk!...
Rabiş: (icerden) Yahuuu
Karagoz: (icerden) Huuu
Rabiş: (icerden) Kalk bak, galiba yangın var, bekciler bağırıyor
Karagoz: (pencereden bakarak) Bekci baba yangın nerde?
Tuzsuz: (nÂra atarak) Eyyytt ulan avrat!.. Eyyt ulan avrat!....
Karagoz: (iceri girerek) Anladım!...
Rabiş: (icerden) Yangın neredeymiş?
Karagoz: (icerden) Avrat pazarındaymış
Tuzsuz: (nÂra atarak) Eyyy gidi felekkk!... Ey gidi felek!....
Karagoz: (icerden) Dur bakalım bu da kim (perdeye gelir) Ne bağırıyorsun, burası meyhane mi?
Tuzsuz: Vay kafadar sen buralı mısın?
Karagoz: Hayır buralı değilim Eskizağralıyım
Tuzsuz: Buraya Uskudar“dan hasıra sıctının kızı Rabiş adında bir avrat geldi mi?
Karagoz: Dur sorayım (eve girer, icerden ) Bana bak karı, dışarıya suratının bir tarafı yangın yerine donmuş, bir tarafını da neye benzetirsen benzet. Bir elinde saldırma, bir elinde şarap şişesi, bulut gibi sarhoş bir herif gelmiş seni soruyor
Rabiş: (icerden) Eyvah benim kocam gelmiş
Karagoz: (icerden) Nee!.. Hani kocan boşamış sokağa atmıştı seni?
Rabiş: (icerden) Kov gitsin
Karagoz: (icerden) Bu pek kovulacak şeylerden değil (perdeye gelir) Gelmiş ne olacak?
Tuzsuz: Git o yÂre selam soyle taksın takıştırsın da gelsin
Karagoz: Olur (giderken)
Tuzsuz: Gel
Karagoz: ..dim (geri doner)
Tuzsuz: İpekli ferÂcesini giysin, şemsiyesini alsın da gelsin
Karagoz: Gelsin.. (giderken)
Tuzsuz: Gel
Karagoz: ..dim (geri doner)
Tuzsuz: O yÂre benden selam soyle, gozlerine surmeler ceksin, gerdan kırarak gelsin
Karagoz: Gelsin (giderken)
Tuzsuz: Guzel kokular surunsun, kırıta kırıta gelsin
Karagoz: Gelsin (giderken)
Tuzsuz: Gel..
Karagoz: Gelemem artık (eve girer, icerden) Hadi bakalım herif seni istiyor
Rabiş: (icerden) Gidip bakayım ne istiyormuş (perdeye gelir) Vay yiğidim, şahbazım, hoş geldiniz safalar getirdiniz
Tuzsuz: Hoş bulduk,senin buralarda ne işin var?
Rabiş: Şuracıkta bir ufacık ev buldum
Tuzsuz: Bahcesi falan var mı?.. Rakı icecek balkonu var mı?
Karagoz: (icerden) Zıkkımın kokunu ic
Rabiş: Pek o kadar buyuk değilse de ikimize yetişir
Tuzsuz: Oyleyse geliyorum
Rabiş: Buyurun efendim buyurun (eve gelir)
Karagoz: (icerden) Ulan eve getirme o herifi
Rabiş: (icerden) Ziyanı yok canım, bir iki tek atar gider
Karagoz: (icerden) Ya ben nereye gideyim
Rabiş: (icerden) Sen şimdi şu gusulhÂneye gir, o icer icer sızar. Tutar kapı dışarı atarız vesselam
Karagoz: (icerden) Olur gireyim (girer) burası da pek pis kokuyormuş
Tuzsuz: Aşk-ı yÂran, muhabbet-i cÂnan, ben de gidiyorum yar aşkına ya heyy (eve girer) NÂzenînim sofralar kurulsun, mezeler hazırlansın, seninle şoyle karşı karşıya cakalım
Karagoz: (gusulhÂneden) Ziftin pekini ic
Tuzsuz: (icerden) Ben seni ararken cok terledim, vucudum fena halde ter kokuyor, bana bir kazan su ısıtsan şuracıkta yıkanıversem olmaz mı
Rabiş: (icerden) Cok iyi olur, hemen ocağı yakayım, bir kazan su ısıtayım
Tuzsuz: (icerden) Kazanın altına odunu bolca koy, su fıkır fıkır kaynasın, ancak vucudum oyle temizlenir
Karagoz: (gusulhÂneden) Herif burada beni ıstakoz gibi haşlayacak, ben şuradan yavaşca savuşayım vesselam. (perdeye gelir) Oh yarabbi şukur, şurada oturur ortalığı dinlerim (kapının onune oturur)
Tuzsuz: (icerden) Haydi bakalım, rakılar gelsin, sazlar calsın, sen de zilleri tak
Karagoz: Vay canına bizim ev meyhaneye dondu
Rabiş: (icerden) Mahalle arasında saz olmaz, sonra bizi basarlar Karagoz Ve Hacivatın Bir Oyunu

Tuzsuz: (icerden) Kimin haddine duşmuş basmak, bana adıyla sanıyla Tuzsuz Deli Bekir derler, ben adamın kellesini ucururum
Karagoz: Vay canına, herif tatsız tuzsuzmuş
Rabiş: (icerden) Yiğidim, şahbazım ne olur ne olmaz buradan uzaklaşalım
Tuzsuz: (icerden) İyi aklıma getirdin, herkes yÂrini almış mandıra safÂsına goturmuş, biz de oraya gideriz, sonra da eğleniriz olmaz mı?
Rabiş: (icerden) Hay hay efendim gidelim
Tuzsuz: (icerden) Giy ferÂceni cık dışarı
Rabiş: (icerden) Cıkıyorum efendim
Karagoz: Ben size şimdi mandırayı gosteririm, gideyim şu hımhım burunsuzu, kekemeyi, arsız altı kulacı, sinyor sıkıntıyı, uyku tulumunu toplayım, siz gorursunuz şimdi. (dışarıya doğru bağırır gibi) Bana bakın hımhım, burunsuz, birbirinden uğursuz, altı kulac, beş bucuğu palavra, salamon, uyku tulumu neredesiniz hepiniz buraya gelin, (onde memiş celebi, sıra ile kekeme, hımhım, tiryaki, yahudi, beberuhi gelirler) Bana bakın bizim eve Tuzsuz Deli Bekir sarhoş geldi, Bu herifi kapı dışarı atacağız. Hazır mısın memiş celebi, kekeme celebi, hımhım celebi? (her ucu de hazırız der) Sen tiryaki baba? (tiryaki uyur) bana bak hey uyuma be!.. Seni de biz adam diye cağırdık
Tiryaki: Uyumuyorum kulaklarım sende
Karagoz: Hangi bende, boyuna horrrrr yapıyorsun, dinle beni bizim eve sarhoş bir herif geldi, onu kapı dışarı atacağız tamam mı?
Tiryaki: Hay hay, kuyruğundan tutunca taaaa.. arkadaki viraneliğe kadar atarım
Karagoz: (makamla) Atma da cavuş atma, bana bak salamon bu herifi kapı dışarı atacağız
Yahudi: Cok yuzel
Karagoz: Ya sen ne yapacaksın?
Yahudi: Ben pabucları bırakır kacarım
Karagoz: Hadi ordan tabansız kerata sen de, sen ne yapacaksın altı kulac?
Beberuhi: Hah hah hah ben de adamın ağzından girer burnundan cıkarım
Karagoz: Ulan herif iki tarafı da tıkar sen de icerde ağustos boceği gibi patlarsın
Matiz: (icerden) Haydi nÂzenînim cık dışarı
Rabiş: (icerden) Cıkayım efendim (kapının onune cıkar) Aaaa!.. (geri gider, icerden) Aman efendim kapının onu etten kale kesilmiş butun mahalleli oraya toplanmış
Tuzsuz: (icerden) Ben şimdi onların hadlerini bildiririm
Karagoz: Bana bakın sıkı durun geliyor ha!.. hemen gelir gelmez yakalayalım (hepsi birden) hay hayyy
Matiz: (icerden bir nÂra atarak) Kimmiş o kapının onunde hırlayanlar, savulun bakayım oradan
Karagoz: Bana bakın geliyor, hemen yakalayalım (butun mahalleli sessizce kacarlar, bakar ki hepsi kacmış) ben ne duruyorum bana da allahaısmarladık (gider)
Tuzsuz: Haydi nÂzenînim kimseler kalmadı, doğru mandıra safÂsına ya hey (giderler)
Karagoz: (perdeye gelir) Amma tabansız şeylermiş haa, kacarken kimi medilini duşurmuş, alayım şunu (yere eğilir kalkar) tiryaki de cubuğunu duşurmuş (onu da alır) of.. bu da pis pis kokuyor, yemiş celebi de para kesesini duşurmuş, kekeme celebi de galiba nufus kağıdını duşurmuş Aaaa!.. Altıkulac kulahındaki puskulunu duşurmuş (onları da alır, son alarak yerde bir şeyler ararken Hacıvat gelir, Hacıvat“ı yakalar) hah.. hımhımın hamam bohcası da duşmuş, bunu da alayım
Hacıvat: Aman birader ben hamam bohcası değilim
Karagoz: Sen miydin?.. İdare fitilli, mum bacaklı herif
Hacıvat: Aman birader nedir bu işler?
Karagoz: Kafanı kırsın geyiklerle keşişler (tokat atar)
Hacıvat: A birader ne vurursun elin kırılsın
Karagoz: Ekler kenetler gene vururum (tokat atar)
Hacıvat: Hoş olsun kulhani, yıktın perdeyi eyledin viran, varayım sahibine haber vereyim heman (gider)
Karagoz: Her ne kadar surc-i lisan ettikse affola, eh Hacıvat bir dahaki oyunda yakan elime gecerse vayyy halineee.. (cıkar, arkada yanan ışığın sonmesiyle oyun sona erer.

Not: Mandıra safÂsı klasik Karagoz oyunlarından biridir. Onemli olan oyunu yazılı olduğu şekliyle ezberleyip oynatmak değildir. Onemli olan karagoz oyunlarının en temel ozelliği olan doğaclama geleneğini kullanarak oyunun temel orgusunu bozmadan uygun yerlerine guncel espriler ve motifler ekleyerek ilgi ceker bir hale getirmektir. Bu metinde ornek olarak kullanılmış olan muzikler de değiştirilip seyircinin ilgisini cekebilecek guncel muzikler kullanılabilir, ancak kullanılacak muziğin ilgili tiplemelerin genel karakteristiğine uygun olması gerekir.

Mandıra safası oyununun tam metni Mehmet Muhittin Sevilen“in (HayÂlî Kucuk Ali) yazdığı Milli Eğitim Basımevi tarafından 1969 yılında basılmış Karagoz adlı kitabından alınmıştır.