Farklı Bir “Gul-Bulbul” Hikayesi
. Bugune kadar aşkın adeta sembolu olmuş bu ikilinin farklı bir hikayesi...
Bahcenin birinde bir kırmızı gul vardı. Ne var ki, eşsiz guzelliğine rağmen tomurcuk olduğu gunden beri kendini sıradan bir `ot` sanıyordu. Gulun bu zannı, zaman icerisinde bir kabullenişe donuşmuş, gul mevsimi gelip de butun guzelliğiyle etrafa turlu renkler ve kokular saldığı gunlerde bile devam etmişti.
Mevsimlerin guzu gostermesine yakın gunlerde bahceye bir bulbul girdi. Bulbul, adeta kabuğuna sığınmış bir inci tanesi gibi gul olduğunu unutup kendini saklamış gulu daha ilk gorduğunde yıllardır aradığı şeyi bulduğunu hissetti. Kalbi carptı, ici titredi. Daha once hic oyle olmadığı icin ruhuna işlenmiş aşkı ilk goruşte tanımıştı. Yıllardır aradığı işte oradaydı.
Tanışıp uzun uzun konuştular. İlk gunlerde gul şaşkındı. “Gul olmadığım halde bu bulbulu neden sevdim?” diye geciyordu icinden... Ama yanlış ta olsa yılların kabullenişini değiştiremiyordu. Herşeye rağmen icine “acaba ben gul muyum?” sorusu da duşmuştu.
Cok gecmeden bulbul, aşkını haykırdı gulun guzel ve mahcup yuzune bakarak... Gul, icinde ilk defa rastladığı ve anlam veremediği kıpırtıya rağmen bulbulun aşkına ve vuslat arzusuna cok şaşırmıştı. Oyle ya?... Gule aşkıyla meşhur bulbulun kendisi gibi bir `ot`la ne işi olabilirdi? Hayır, hayır... Bulbul yanılıyor olmalıydı. Kendisi gul olamazdı.
Bulbulse icinde yıllardır usul usul yanan ateşin sahibini bulmanın o engin coşkusuyla şakıyor, tekrar tekrar gule olan aşkını ve vuslat arzusunu haykırıyordu gule ve butun dunyaya...
Gul, telaşa kapılmıştı. Gul olduğuna dair işaretler coğalmıştı ama aniden ortaya cıkan bu durum kendisini tedirgin ediyordu. İcindeki turlu şuphelere rağmen:
-Ben gul değil, sıradan bir otum, sense gule olan aşkını şiirlerle, şarkılarla ve nice efsanelerle anlatmakla meşhur bir bulbul... Beni nasıl seversin?” diye sesleniyordu surekli bulbule... Bulbul, gule aşkla bakıp konuştu:
Yıllar yılı aşkını arayan bir bulbulum,
Artık senle doldu bak gecelerim, gunduzum.
Gulu sevmek icin yaratılmış yureğim,
Bir otu nasıl sever, soylesene ey gulum!
***
Gunler hızla geciyordu. İlk gunlerdeki gulun bulbule olan ve tarifini yapamadığı ilgisi ve sevgisi, azalmak uzereydi. Gul icin, kendisini sıradan bir ot olarak gormek kolay geliyordu belki de... Aşk, kişisel sorumluluk gerektiriyordu, bir ot olarak hissetmeden, duşunmeden kısaca bir armağan gibi sunulan hayatı gerektiği gibi yaşamadan gecirmek ve hatta belki de baştan savmak varken... Ama ya bir gulse ve bunun farkına ancak solduktan sonra varırsa yaşamadan, gul olmanın hakkını vermeden gecip giden gunler, yureğine bir hancer olup saplanmayacaklar mıydı? Yureği, gel-gitler icinde yuzuyordu.
Bulbul, caresizdi. Gulunun, icinde yanan ateşi paylaşmak yerine sondurmek icin uzerine su dokme telaşı, onu yaralıyordu. Zira bu gayretin beyhude olduğunu, ateşi sondurmenin bulbulun bulbulluğunu yok etmek demek olduğunu, gul, bilmiyordu.
Bulbul kararını vermişti. Her ne pahasına olursa olsun gule olan aşkını ve daha da onemlisi gulun, onun icini aşkla dolduran hakikî bir gul olduğunu ona ispat edecekti. Aşkı bulunca soylemek yakışır.
Har daim gule gonul vermek yakışır.
Haydi uzat dikenini, işte burda yureğim,
Bulbule gulun aşkıyla olmek yakışır.
diyerek kalbini gulunun dikenine batırdı ve oracıkta oldu. O an, gul, onu tekrar hayata dondurmek icin uğraşsa da nafileydi, cunku kendisinin bir gul olduğunu anlaması, cok sevdiği bulbulunun hayatına mal olmuştu.
__________________
gul ve bulbul
Dini Bilgiler0 Mesaj
●36 Görüntüleme
-
13-09-2019, 02:17:35