İnsan bir kısım meziyet, maharet ve kabiliyetlerle temayuz ve bir kısım nimetlere mazhar olduğunda suclamalara maruz kalırsa buna şaşmamalı, uzulmemeli ve mukabeleye kalkmamalı. Cunku meyveli ağac taşlanır.
Uhud’da bir kalkan gibi cansiperÂne Allah Resûlunu (asm) koruyan Sahabîlerden biri olan, Resûl-i Ekrem’in (asm) “Allahım! Sa’d du ettiği zaman onun duÂsını kabul et!”1 duÂsına mazhar olan Sa’d bin Ebî Vakkas da taşlanan o meyveli ağaclardandı.

Sade ve zahidÂne bir hayatı vardı Hz. Sa’d’ın. Kendisine verilen gorevleri başarıyla yerine getirmiş, gorevden alındığında da hicbir mesele yapmadan koşesine cekilmişti.

Gorevi başında da onca faziletlerine rağmen suclamalara maruz kalmaktan kurtulamamıştı Hz. Sa’d. Arkasından ileri geri konuşanlar, olur olmaz şeyler soyleyenler olmuş, o parlak guneşe camur atmaya kalkmışlardı. Bu kendini bilmezler “Namaz kılmasını bile bilmiyor!” diyecek kadar ileri gitmiş, bir suru şikÂyeti zamanın halifesi Hz. Omer’e kadar intikal ettirmişlerdi.

Hz. Omer’in Hz. Sa’d hakkındaki kanaati sağlamdı. Ona guveni tamdı. ŞikÂyetlerin kendisine kadar gelmesi onu uzmuştu. Nicin Allah yolunda didinen bir kimse icin boylesine asılsız suclamalara gidiliyordu?

Hz. Omer birkac kişiyi yanına cağırdı. Durumun tahkik edilmesini, iddiÂların sebeplerinin araştırılmasını emretti. Vazifeli memurlar Kûfe’ye kadar geldiler. Hz. Sa’d’ı buldular. Birlikte Kûfe’nin butun mescidlerini gezdiler. Memurlar halka hep Hz. Sa’d’ı soruyor; herkes Hz. Sa’d hakkında iyi şeyler soyluyor, ovmekten kendilerini alamıyorlardı.

Nihayet memurlar Abese Oğulları mescidine geldiler. Cemaate, “Herkes Sa’d hakkında ne biliyor soylesin, cekinmesin” dediler.

Adamın biri ayağa kalktı. Kızgın bir tavırla konuşmaya başladı: “Sa’d, askerin başına gecip harp etmez. Mal dağıtımında eşitlik gozetmez.”

Bunlar son derece ağır ithamlardı. Hz. Omer gibi adÂlet timsali bir halifenin başkumandan olarak sectiği bir kişi boylesine asılsız itham ve iftiraların kaynağı olabilir miydi? Allah Resûlu (asm) daha hayatındayken onun Cennetlik olduğunu mujdelemişti. Cennetlik bir kişi bunları nasıl işleyebilirdi?

Ama bu sozlerin sÂhibi hic cekinmeden ağzına geleni soyleyebiliyordu. Acaba Sa’d’ı (ra) yakından tanıyan, onunla sohbet eden, arkadaşlık yapan birisi miydi? Değildi. Peki, bu sozleri neye dayanarak soyleyebiliyordu? Hz. Sa’d’ı sevmeyenlerden mi duymuştu, yoksa kendisi mi uyduruyordu?

Acıkca iftira olan bu sozler Hz. Sa’d’ı muteessir etmişti. Ellerini kaldırıp Allah’a du etmekten başka birşey yapmadı: “Madem ki bunları soyleyebildin, ne diyeyim sana? Sadece Allah’a duÂda bulunacağım” dedi ve devam etti: “Ey Allah’ım! Senin bu kulun eğer yalancı ise, bunları gosteriş icin soyluyorsa onun omrunu uzat, fakirliğini coğalt, onu fitnelere uğrat!”

Hadiseler Hz. Sa’d’ın sucsuzluğunu ispat etti. İftira atan adamın zamanla ihtiyarladığı, fitnelerin verdiği sıkıntılarla coktuğu, kaşlarının gozlerinin uzerine doğru sarktığı, herkesin gulup eğlendiği bir duruma duştuğu goruldu. Kendisine “Nasılsın?” diye sorulduğunda, “Kocamış, fitneye uğramış zavallı bir pîr-i fÂniyim. Sa’d’ın bedduÂsına uğradım” cevabını verirdi.

Dipnot:
1- Usdu’l-ĞÂbe, II: 366-369; İbn Sa’d, III: 139 v.d.
__________________