Tabiinin ileri gelenlerinden Sufyan–ı Servi, (95-161 Basra) Vuheyb ve Yusuf bin Esbat uclusu Basra'da bir araya gelmişler, ekonomik, sosyal ve siyasal sıkıntıların had safhaya geldiği gunlerinin zorluklarını konuşuyorlardı. Bir ara Sevri der ki:
- Ortalık iyice bozuldu, Emevi–Abbasi cekişmesi bizi de icine alacak neredeyse. Taraflar bizi de alet edecekler kendi zulumlerine. Hayat cekilmez oldu, olumu dahi ister hale geleceğiz bu gidişle!
Yusuf bin Esbat, 'olumu dahi ister hale geleceğiz bu gidişle' sozune itiraz ederek der ki:
- Ben boyle bir temennide bulunmuyorum. Ortalık ne kadar bozulursa bozulsun ben bozulmadıktan sonra kimse beni bozamaz. Zorluklara karşı sabreder, İslamî hayatımı ve hizmetlerimi surdurur, olumu hic temenni etmem!
Bundan sonra soz sırası Vuheyb'e gelir. Sevri ona da sorar:
– Sen nasıl duşunuyorsun ey Vuheyb, gitmeyi mi, kalmayı mı? Şoyle cevap verir Vuheyb:
– Doğrusu ben ne gitmeyi duşunuyorum ne de kalmayı. Olmem hayırlı ise Rabb'im olumu takdir eylesin, kalmam hayırlı ise kalmamı takdir buyursun. Ben bunu bilir, bunu soylerim. O'nun takdirine sadece teslim olurum!
Bu cevabı cok beğenen Sevri, ayağa kalkar, gelip Vuheyb'e:
– Uzat elini de opeyim, sen ruhanilerin cevabını vermiş oldun. Gercekten de hangisi hayırlı ise Rabb'imiz onu takdir eylesin, dedikten sonra, gunumuze de mesaj dolu şu ibretli olayı anlatır. Servi der ki:
- İki kardeş vardı. Biri savaş meydanında şehit olmuş, oteki de bir sene daha yaşadıktan sonra evinde vefat etmişti. Komşularından biri cok sevdiği bu iki kardeşi ruyasında cennetin kapısında beklerken gordu. Bu bekleme sırasında cennetten bir melek cıktı, kapıda bekleyen iki kardeşten evinde oleni cennete aldı. Daha sonra da şehit olanı cağırdı cennete. Şehidin cennete sonra cağrılışına şaşıran adam, 'olamaz' dedi, once şehit olanı cağırmak gerekirdi, sonra evinde olene sıra gelmeliydi. Bu ruya Rahmanî değil şeytanî olsa gerektir, diyerek doğruca Efendimiz (sas)'e gelip ruyasını aynen anlattı. Efendimiz ise, 'Bunda şaşılacak bir şey yok' diyerek ruyaya şu yorumu yaptı: – Cennete once alınan adam, bir sene fazla yaşamadı mı? Yaşadığı bu bir sene icinde once olenden fazla namaz kılmadı mı, tum ibadetlerini yapmadı mı, hayır hasenadını surdurmedi mi? İslamî hizmetlerini devam ettirmedi mi?.. İşte bir sene daha fazla yaşayan adamı once cennete aldıran şey, yapmış olduğu bu fazla ibadetleri, iyilik ve hizmetleridir. Şehit yine şehittir. Makamından duşmez. Ama cok yaşayan, cok ibadet ve hizmet eder, cok ibadet ve hizmet de cennete once cağrılma sebebi olabilir. Cok ibadetle azı arasındaki farkı kucuk gormeyin. Yerle gok arasındaki kadar fark var fazla ibadet arasında." Demek oluyor ki; devir değişti, ortalık fitne fucur doldu, hayat cekilmez hale geldi, sıkıntılarımız fazlalaştı, olmek yaşamaktan hayırlı hale geldi, şeklinde bir temenniye yonelmek doğru değildir. Ortalık nasıl olursa olsun, hayat ne kadar zorlaşırsa zorlaşsın yaşayıp da fazla ibadet ve hizmet eden kazanır, olumle ibadetlerine son veren değil!


Ozetini arz ettiğim bu misallerden anlaşılan odur ki; maruz kalınan zorluklardan dolayı hayata kusmek yanlıştır; sıkıntılara sabretme sevabı alarak kazanclı! yaşamak hayırlıdır.
__________________