Colde yalnız yaşayan bir dervişe uğramıştı Padişah. Gonul zenginliğinde, huzur ve mutluluk icinde yaşayan Allah Dostu ilgi gostermedi ona.
Cok kızdı Padişah, aşağıladı, hakaretler yağdırdı.
Vezir yakasından sarsarak Derviş’i, «sen karşındaki insanın kim olduğunu biliyor musun? Neden saygı gostermiyor, bu­yukluğune yakışır davranışta bulunmuyorsun,» diye sordu.
Derviş suskunluğunu bozdu, delici bakışlarını yuzune dikerek vezirin, «git,» dedi, «sultanına soyle, kendisinden bir menfaat umanlar saygı gosterir ona. Padişah halkın guvenliği ve saade­ti icin cıkar tahta. Kimse onun kolesi değildir.»
Devlet yonetimini yurutenler para ve silah gucunu ellerinde bulundu­rurlar.
Fakat bunu yoksulları gozetmek icin yapmalıdırlar.
Koyun cobana değil, coban koyuna hizmet eder.
Kimi arzusuna erişir, kimi yan yolda kalır.
Kimi mutluluktan ucar, kiminin gonlu kırıktır.
HayÂl peşinde koşanın beynini bir gun toprak yer bitirir.
Olum eşit kılar herkesi.
Derviş’in acı ama gerceğin ta kendisi olan sozleri Padişah’ın hoşuna gitti, «dile benden ne dilersen?» dedi.
«Bir daha beni rahatsız etmemem istiyorum,» dedi Derviş. «Nasihatlerini dinlemek isterim,» dedi Padişah.
Derviş bir şiir okudu ona:
«Elindeyken değerini bil gucunun, bir gun ucup gidecektir cun­ku»
(Şeyh Sadi-i Şirazi’nin “Gulistan”ından alıntıdır.)
__________________