Bu yazıyı okumanız sadece 30 saniyenizi alacak, ve sonunda hayata ve ilişkilere bakış acınız değişecek.
İleri derecede hasta iki adam aynı hastane odasındaydılar. Adamlardan birinin her oğleden sonra 1 saatliğine oturmasına izin veriliyordu, ciğerlerindeki suyun suzulmesi icin. Bu hastanın yatağı odadaki tek pencerenin tam yanındaydı. Diğer hasta ise hep sırtustu yatmak zorundaydı.

Bu iki hasta saatlerce birbiriyle konuşur, eşlerini, ailelerini, evlerini, işlerini, askerlik anılarını, tatilde gittikleri yerleri anlatırlardı birbirlerine.
Pencerenin yanındaki hasta, her oğleden sonra oturmasına izin verdikleri saati diğer hastaya pencereden gorebildiklerini anlatarak geciriyordu. Diğer hasta hep bir sonraki gunu iple cekmeye başladı, dışarıdaki renkli ve hareketli dunyayı dinlemek icin.
Pencere, icinde cok guzel bir gol olan parka bakıyordu. Ordekler ve kuğular golde yuzerken cocuklar model bot’larını suda yuzduruyorlardı. Genc aşıklar, gokkuşağının tum renklerindeki ciceklerin arasında kol kola dolaşıyorlardı. Ulu ağaclar etrafı susluyor, uzaktan şehrin silueti gorunebiliyordu.
Pencere kenarındaki adam bunları muhteşem bir detayla anlatırken, odanın diğer ucunda yatan adam gozlerini kapar ve bu muhteşem manzarayı hayalinde canlandırırdı.
Sıcak bir oğleden sonra, pencerenin yanındaki adam gecmekte olan bir şenlik alayını tarif etti. Diğer adam bando seslerini duyamasa bile hayalinde canlandırabiliyordu, pencere kenarındaki adamın tasviriyle.
Gunler ve haftalar gecti. Bir sabah banyo yaptırmak icin su getiren gunduzcu hemşire pencere kenarında yatan hastanın cansız bedeniyle karşılaştı: uykusunda, huzur icinde olmuştu. Huzunlendi, hastane gorevlilerini cesedi dışarı taşımaları icin cağırdı.
Uygun zaman gectiğine kanaat getirir getirmez, diğer hasta pencerenin kenarındaki yatağa taşınmasının mumkun olup olamayacağını sordu. Hemşire memnuniyetle isteğini yerine getirdi, hastanın rahat olduğundan emin olduktan sonra onu yalnız bıraktı. Yavaşca, duyduğu acıya aldırmadan, bir dirseğine yaslanarak dışarıdaki dunyaya bakmak uzere yatağından doğruldu adam. Sonunda, dışarıyı kendi gozleriyle gorme zevkini yaşayabilecekti. Pencereden dışarı bakabilmek icin yavaşca donmeye zorladı kendisini. Pencere, boş bir duvara bakıyordu.
Adam hemşireye, vefat eden oda arkadaşının pencerenin dışında gorunen harika şeylerden bahsetmesine sebep olan şeyin ne olabileceğini sordu. Hemşirenin cevabı, olen adamın kor olduğu ve pencerenin onundeki duvarı gormediğiydi. “Sanırım seni cesaretlendirmek istedi” dedi.

Epilog: Diğer insanları mutlu etmek cok buyuk mutluluk getirir, kendi durumunuz ne olursa olsun. Paylaşılan dertler yarısı kadar uzuntu verir, paylaşılan multuluklar ise iki katı artar. Kendinizi zengin hissetmek istiyorsanız, sahip olduğunuz ve paranın satın alamayacağı her şeyi sayın. Bu gun bize bir hediyedir

__________________