İnsanı olduren tokluk, yaşatan ise aclıktır
Sizi tokluk oldurdu bizi aclık diriltti.. Evet, yanlış okumuyorsunuz, gerceğin ta kendisidir bu soz
Devamlı tok olan insanda hem maddî, hem de manevî hastalık başlar Maddî hastalığın başlayacağını tıp adamları acık secik soylemekteler Manevî hastalığın olacağı ise, yaşanan hayatta da bellidir Midesi tıka basa dolan insana vaaz, nasihat tesir etmez Hikmetli sozlerin en cazibini soyleseniz, en değerlisini anlatsanız, kılı bile kıpırdamaz Cunku mide dolu, goz ve gonul de oludur
Bundan dolayıdır ki bir maneviyat buyuğu şoyle demiştir:
— Sizleri tokluk oldurdu, bizleri de aclık diriltti!Bu sozde buyuk gercek saklıdır Kimilerini hep tok kalmak oldurur, kimilerini de ac kalmak diriltir Efendimiz Hazretleri'ni, sık sık ac halde gormekteyiz
Bir gun Fatıma validemiz (ra) bir parca ekmek alıp Efendimiz (sav)'in huzuruna girerek kendisine uzatmış
— Taze ekmek pişirmiştim, bir parcasını da sana getirdim, babacığım, demişti Efendimiz (sav) ekmeği alırken şoyle buyurdu:
— Kızım, baban uc gunden beri ilk defa bir ekmek parcası eline alıyor!
Âişe validemiz bu konudaki rivayetinde şoyle demiştir:
— Biz Muhammed (sav) ailesi, ay gecerdi de ocağımızda duman tutmezdi Yiyeceğimiz, iki tane siyah hurma ile iceceğimiz sudan ibaret olurdu Bazan yakınımızda bulunan Ensar hanımları Resûlullaha sut gonderirler, onunla kendimizi ayakta tutardık
Resûlullah (sav) Hazretlerinin bu halini ornek alan bazı İslÂm buyukleri, aclığı cokca yaşamayı tercih etmiş, gonullerim ve kalblerini aclıkla diri tutmaya calışmışlardır
Nitekim tasavvuf buyuklerinden Sehl bin Abdullah, ornek aldığı Resûlullah'in (sav) aclığını tam yaşamaya calışırken ona gelen biri sormuştu:
— Gunde bir oğun yemeye ne dersin?
— Sıddıkların yemesidir, derim
— Ya iki oğun yemeye?
— Ona da muminlerin yemesidir, derim
—Peki uc oğun yemeğe ne diyeceksin? deyince, kızan Sehl:
— Sen git, ailene soyle, sana bir ahır yapsınlar, orada istediğin kadar ye, demiştir
Maneviyat buyukleri aclığı, tokluğa isteyerek tercih etmişler, yaşadıkları iradî aclıktan sonra, kendilerinde inkişaflar olmuş, ilim ve hikmetlere vakıf olmaya başlamışlardır
İsimleri kitaplara yazılacak kadar itibara sahip bir cok buyuklerde hep mahrumiyet esas olmuş, nefsin arzu ve isteklerine set cekmek ilk hedef halini almıştır Bizlerde ise nefsin isteklerini yerine getirmek gaye halini almış, birazcık mahrumiyet dunyamızı karartacak duruma duşurmuştur Yani buyuklerin irade ile yaşadıklarına biz bazen mecburen maruz kalsak urperiyor, bundan istifa*de yerine yeise duşuyor, bunalımlara maruz kalıyoruz
Ebû Turab-ı Nahşebîye bir mescidde rastlayan biri, kac gundur ac beklediğini sorunca, yedi gun, cevabını almıştı
Boyle zatların yanında bir kuru ekmek parcası, Al*lah'ın en buyuk nimeti olarak goruluyor, buna sahip olduklarında kendilerini en mesud ve bahtiyar insan olarak biliyorlardı
Şimdi bizlerin sofrasında Allah'ın lutfettiği nimetlerin butun ceşitleri var, ama bizler mesud ve bahtiyar değiliz Kendimizi buyuk nimetlere sahip insan duygusu icinde bulamıyor, hÂlÂ, mahrumiyet hissiyle boğuluyoruz Yani onları aclık diriltiyor, bizleri de tokluk olduruyor, anlaşılan.
__________________