Taberani'nin Mu'cemu'l-Evsat'ta belirttiğine gore, Enes bin Malik (R.A)'dan şoyle rivayet edilmiştir: Bir gun Hz. Cebrail alışılmışın dışında bir saatte Hz. Peygamber (S.A.V)'e geldiğinde yuzunun rengi iyi değildir. Hz. Peygamber kendisine: "Niye yuzunun renginin ucuk olduğunu"sorduğunda Hz. Cebrail şoyle der;“Cehennem ateşinin, kabir azabının her şeyden ağır olduğunu bilen kimsenin bunlardan emin olmadıkca (yani oraya girmeyeceği garanti olmadıkca) yuzu gulmemelidir" der.
Bunun uzerine Hz. Peygamber (S.A.V) Cebrail'e: "Ey Cebrail! Bana cehennemi anlat" der. Cebrail yureklere korku salan muthiş şeylerden bahseder. Bunun uzerine Peygamber Efendimiz,"Bu kadar yeter, daha anlatma! Nerdeyse kalbim parcalanıp oleceğim" der ve ağlamaya başlar.
Fakat Cebrail'e bakınca onun da ağladığını gorur. Bunun uzerine, "Ey Cebrail! Allah katındaki mevkiine ve derecene rağmen sende mi ağlıyorsun?" der. Hz. Cebrail şoyle cevap verir: "Neden ağlamayayım ki? Kim bilir belki de benim de başıma Şeytan’ın başına gelen şeyler gelebilir. Zira (başlangıcta) o da meleklerdendi. Kim bilir Harut ile Marut'un uğradığı akıbete ben de uğrayabilirim." Cebrail’in bu sozleri uzerine ikisi beraber ağlamaya devam ederler. Nihayet kendilerine şoyle bir ses gelir: "Ey Muhammed ve Ey Cebrail! Allah sizleri kendine asi gelmekten emin kıldı."
Hz. Peygamber’in ve Hz. Cebrail’in, Hz. Hasan ve Hz. Huseyin’in kendilerini emin hissetmediği bir akıbetten bizler ne olcude kendimizi guvende hissediyoruz ki, kendimiz icin dovunmek varken, o kıymetli değerlerin sanki obur taraftaki hali dumanmış gibi kendimizi yırtıp paralıyoruz… Cozum, icinde bulunduğumuz kendi halimize dovunmekte… Eğer bir kere de bu işi kendimiz icin yapabilirsek, inanın bir cıkış yolu da bulabileceğiz. Olaylara bir de bu pencereden bakalım. Ne dersiniz.. !
__________________