Cehennem seruveni sona ermişti. Şimdi yollarının ustunde sırat koprusunun sonuna doğru muhteşem guzelliğiyle gozleri kamaştıran cennet vardı. Ahmet ile Malik biraz yukarıdan baktıklarında ince bir cizgi şeklinde cehennemin uzerinde uzayıp giden sırat koprusunun trafiğinin yoğun olduğunu gorduler. Kimileri cehennemim sıcaklığını ve ofkesini hissetmeyecek şekilde şimşek hızıyla geciyor, kimileri bir kuş gibi, kimleri yaya kimileri ise surunerek geciyordu. Kimileri ise takatleri yetmiyor cehenneme yuvarlanıyordu.
Ama Allah’ın kullarına olan merhameti burada da kendisini hissettiriyordu. Cunku inanan ancak inancındaki zaaflarından dolayı gunahkÂr olan ve gunahlarının ateş tarafından temizlenen insanlar yavaş yavaş cehennemin bunaltıcı azabından cıkıyorlardı.
Peygamber Efendimiz Hz Muhammed (as)’in sozleri sanki burada yankılanıyordu. “Kalbinde hardal kadar, zerre kadar iman olan cehennemde ebedi kalmayacaktır.” Ateş kotulukleri yiyip bitiriyor ve gunah sahibini temizliyordu. İşte cennetliklerin ve cehennemliklerin kendilerine layık yerlere yerleşmelerinden belli bir zaman sonra Rabbimizin sozu yerine getiriliyordu; "Cennet ehli cennete, dûzah ehli dûzaha girdikten sonra Yuce Allah:
“Kimin kalbinde bir hardal tanesi ağırlığınca iman varsa, ateş¬ten cıkarınız!” diye ferman buyuracaktır. Bunun uzerine (bu gibiler) simsiyah yanmış ve komure donmuş oldukları hÂlde cıkacaklar da hemen hayat nehrinin icine atılacaklar ve orada sel uğrağında -yahut selin kokmuş kara camuru icinde-kalan yabanı reyhan tohumları nasıl suratle biterse oylece bitecekle¬dir"
Cennet muştusu daha cehennemden cıkış anında bile insanların yuzlerinden okunabiliyordu. Yılların hem de cok uzun yılların gectiği bir zaman dilimindeki azap gunlerinden sonra kurtuluşa kapı aralanmıştı. Titrek bir kuş gibi yurekleri atıyordu. Surunerek hayat nehri denilen bir nehirin kenarına geliyorlar ve icine giriyorlardı. Bu sırada cennetlikler de yeni komşularını uzerlerine su serperek karşılıyordu. Dunyada ki misafirlikleri burada da devam ediyordu. Yeni cennetlikler ışıl ışıl parıldayan yuzleriyle cennete doğru koşuyorlardı. Kendilerine tahsis edilmiş cennetlere yerleşiyorlardı.
Allah ne buyuk bir sahip ve ne buyuk bir ilah! Bağışı yerleri, gokleri ve cennetleri kaplıyordu. Peygamberimize lutfettiği şefaat ikramıyla da cehennemden cıkanlar kendileri icin hazırlanmış gozlerine inanamadıkları derece bir guzellikle karşılaşıyorlardı. Sanki en buyuk mukÂfat onlar icin hazırlanmıştı. O buyuk azap gunlerinden sonra soğuk su ırmaklarının aktığı, pınarların cağladığı, her turlu meyve ve yiyeceklerin sunulduğu, hurilerin cirit attığı bir mekÂnla karşılaşmaları onları mest etmişti.
İşte yeni bir grup daha cehennemden cıkıyordu. Ustleri başları kapkara komur gibiydi. Ateşin izleri butun bedenlerinde gorulebiliyordu. Yurumeye takatleri yoktu. Bunun icin de surunerek zar zor ilerleyebiliyorlardı. Cabalarının sonunda hayat nehrine varan buyuk bir nefes alıyor ve sonsuz umuda ve mutluluğa yelken acıyordu. Bedenleri, yuzleri tertemiz oluyor ve kanatlanmış melekler gibi cennetlerine doğru ucuyorlardı.
İman ne buyuk bir mutluluk... İman ne buyuk bir muştu... İman ne buyuk bir ihsan... İman ne buyuk bir ikram…
İşte bu buyuk nimetin sonunda zindan kapıları acılıyor ve zebaniler, zincirler, kamcılar, yakıcı alevler, lavlar hep geride kalıyordu. Kuşların kanat cırptığı, meleklerin tebessum ettiği, golgeleri bir at koşusuyla yuz yıl suren bir buyuklukteki ağaclar onları bekliyordu. Karanlıklardan aydınlığa, alevlerden, ırmaklara, zebanilerin kamcılarından, meleklerin tebessumlerine uzanan bir surecte mutluluk cennet ehlinin oluyordu. Dunyanın gecici menfaatleri tukeniyor ama cennet ebedileşiyordu.
Bunlardan sonra Allah’ın azatlıkları denilen insanlar cehennemden cıkarılıyordu. Gaffar Alla, rahim Allah kendisine iman edenlere acıyor ve gunahlarının karşılığını gordurduğu kullarını rahmetine alıyor ve cennetiyle odullendiriyordu.
Bunlardan sonra ise en son cehennemden cıkacak kişi gorundu. Artık kapılar ebediyen kapatılacak ve cehennemlikler cehennemde, cennetlikler ise cennette kendilerine sunulan sonu yaşamakla baş başa kalacaklardı.
İşte son cehennemlikte surunerek cıkmaktadır. Artık cehennemde inanclı hic kimse kalmamıştır. Cehennemin ofkesi dışarıdan duyulacak derecede artmıştı. Ama inanclı olanlar bundan rahatsızlık duymuyordu. Cunku cehennem inanclı olan kullara uysal bir koyun gibi sakindi. Son cehennemlik surune surune zorla hayat nehrine gelir. Kendisini bir balık gibi nehre bırakır. Hayat nehri butun yorgunlukları, sıkıntıları, komurleşmiş karartıları alıp yerine guc, kuvvet, umut ve aydınlık vermişti. Son cehennemlik gorduğu o kadar buyuk azap ve yaşadığı acılardan sonra bir de en sona kalmanın verdiği stresle Allah’a; “Ey Rabbim butun insanlar cennete yerleşti. Bana yer kalmadı. Ben ne yapacağım. Herkes şu an mutluluğu yudumluyorken ben garip kaldım”
Kendisine melekler şoyle cevap verirler; “Git cennete yerleş.”
Kurtulmanın umudu birden yer kalmayışın acısıyla solmaya başlamıştı. Ama meleklerin sozu uzerine cennete doğru yol alır. Dolaşır dolaşır ama cennette her yerin sahibinin olduğunu gorur. Boynu bukuk bir şekilde geri doner.
Kendisine cennette yer kalmadığını zannederek tekrar yalvarır ve cehennemden kurtulmanın sevincini tam yaşamamanın verdiği uzuntuyle seslenir; “Rabbim cennette her dolu. Nereye gideyim.”
Bu sesleniş uzerine Rabbimiz ona şoyle nida eder; “Git cennete gir. Sana orada dunya hatta onun on misli kadar yer verilmiştir. Cennet mutluluk yeridir. Uzuntu yeri değil. Hadi git cennetime gir”
Adam şaşkınlıktan ne diyeceğini bilemez. Birden oylesine buyuk bir coşkuya kapılır ki yuce Allah’a şoyle seslenir; “Rabbim sen alemlerin hukumdarı olduğun halde bana şaka mı yapıyorsun? Boylesine buyuk bir ikramı benim gibi cehennemden en son cıkan birisine mi verdin?”
Ahmet bu olayı gorduğunde birden peygamberimizin bu konuyla ilgili bir sozunu ve bu olay karşısındaki tebessumunu hatırlar;
İbni Mes`ud şoyle demiş: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
«Ben ehli narın cehennemden en son cıkacak olanını ve ehli cen¬netin en son cennete girecek olanını pek Âl biliyorum. Bu zat cehennemden emekleyerek cıkacak ve Allah Tebareke ve TeÂl ona:
«(Haydi) git cennete gir, diyecek.» Bunun uzerine o zat cennete gi¬decek, fakat ona cennet dolmuş gibi gorunecek ve donecek:
— «Ya Rab! Ben cenneti dolmuş buldum,» diyecek. Allah Tebareke ve TeÂl ona (yine) :
— «Git cennete gir,» diyecek. O da gidecek. Fakat ona yine cennet dolmuş gibi gelecek ve tekrar donecek:
— «Yarabbi! Ben onu dolmuş buldum,» diyecek. Allah ona tekrar:
— «Git cennete gir! Zira (orada) senin İcin dunya kadar ve dunya¬nın on misli yer vardır. Yahut sana dunyanın on misli yer vardır» diye¬cek. O zat:
— «Melik sen olduğun halde benimle alay mı ediyorsun? Yahut be¬nim aklıma mı guluyorsun?» diyecek.»
Ravi demiş ki: «Vallahi ResulullÂh (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) `in gulduğunu hatta azı dişlerinin gorunduğunu gordum (ashab arasında) cennetliklerin en aşağı mertebe olanı bu zattır diye soyleniyor¬du.”( Sahihi Muslim-İman/308)
Melekler bu son inanclı cehennemliği de kendisine ayrılan cennete doğru gotururler. Acılar, sıkıntılar ve cekilen o buyuk azaplar Allah’ın lutfuyla cok gerilerde kalmıştır. Cennet inananlar icin hazırlanmış tum guzelliğiyle karşıda duruyordu. Sırat koprusu geride kalmıştı. Malik burada Ahmet’e veda ederek kendisini bekleyen cehennemliklerin yanına doner.
Bu sırada kendileri nurdan olan meleklerden tebessumuyle daha da nurlanmış bakışıyla bir melek karşısına cıkar. “Ben Rıdvan’ım, cennet meleklerinin başkanıyım. Selam sana buyur sonsuza kadar kalacağınız mutluluk evine hoş geldin” der. Bu meleklerle ilgili olarak KurÂn’da şoyle denilmiştir: “Rablerinin azabından sakınanlar, boluk boluk cennete sevk edilirler. Oraya varıp da cennetin kapıları acıldığında cennet bekcileri onlara, ‘selam size, ne hoşsunuz, buyurun sonsuza kadar kalmak uzere girin cennete, derler.” (Zumer, 39/73)
Ahmet hemen Rıdvan isminin anlamını aklından gecirdi. Hatırladığı kadarıyla razı olunan, Allah’ın rızasına kavuşmuş, memnun olunmuş ve memnun olmuş gibi anlamlara geliyordu. Ne kadar guzel! Cennet meleklerinin başkanı kendilerinden razı olunan ve rızaya kavuşmuş olanları cennette ağırlıyor ve onları Rabbimizin sunduğu nimetlerle tanıştırıyordu. Gulen ve tebessum eden bir meleğin bakışı cennete layık bir karşılamaydı.
Ahmet buyuk bir mutlulukla Rıdvan’a baktı. Geride kalan karanlıklar ve azap dolu mekÂnlardan sonra cennet tebessumu ruhunda tatlı bir esenlik ruzgÂrı estirdi. “Hoş bulduk kardeşim Rıdvan”
Cennet yolculuğu başlıyordu.
__________________
Kabirde İLK Gece
Dini Bilgiler0 Mesaj
●19 Görüntüleme
-
13-09-2019, 01:57:08