Hz. Enes (r.a.) anlatıyor:
Resûlullah (s.a.v.) ile beraber bulunuyorduk. Bir ara azı dişleri gorulecek şekilde gulumsedi. Sebebini sorduğumuzda şoyle buyurdular:
-Ummetimden iki kişi AllÂh'ın huzuruna gelirler.
Birisi,
-YÂ Rab, benim bunda hakkım var; hakkımı bundan al, bana ver, der.
Allah TeÂl da otekine,
- Hakkını ver, buyurur.
Adam,
-YÂ Rab, bende sevap nÂmına bir şey kalmadı, der.
CenÂb-ı Hakk,
-Baksana, bu adamın sevabı kalmadı, ne dersin? buyurur.
Adamcağız,
- O halde benim gunahlarımdan alsın, der.
Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz bunu anlatırken gozleri yaşardı ve, 'O gun buyuk bir gundur. İnsan; gunÂhının alınmasını ister' dedi.
Bunun uzerine Allah TeÂl hak sahibine,
-Başını kaldır ve cennete bak, buyurur.
Adamcağız,
- YÂ Rab, inci ile işlenmiş, gumuşten ve altından koşkler goruyorum. Bunlar hangi peygamber, hangi sıddîk veya hangi şehitler icindir? der.
Allah TeÂlÂ,
-Bunlar, bana ucretini verenler icindir, buyurur.
Adamcağız,
-Bunların hakkını kim odeyebilir? der.
Hz. Allah,
-Sen istersen bunlara sahip olabilirsin, buyurur.
Adam,
-Nasıl olur, y Rab? deyince,
CenÂb-ı Hakk,
-Hakkını bu adama bağışlamakla, buyurur.
Adam,
-O halde ben bunu affettim, der.
Allahu zû'l-CelÂl hazretleri de,
-Arkadaşını al, beraberce cennete girin, buyurur.
Sonra Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz,
'Allah'tan korkun, Allah'tan korkun ve siz de kendi aranızı duzeltin. Bakınız, bizzat Hazret-i Allah mu'minlerin arasını buluyor' buyurmuşlardır.
__________________